SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

NEBİ (S.A.V.)'E SALAVAT GETİRMENİN SEVABI BABI

 

حدثنا يحيى بن أيوب وقتيبة وابن حجر. قالوا: حدثنا إسماعيل (وهو ابن جعفر) عن العلاء، عن أبيه، عن أبي هريرة؛

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: "من صلى علي واحدة، صلى الله عليه عشرا".

 

911- Bize Yahya b. Eyyub, Kuteybe ve İbn Hucr tahdis edip dediler ki: Bize İsmail -b. Cafer' dir- el-Ala'dan tahdis etti. O babasından, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim bana bir defa salat eylerse Allah da ona on defa salat eyler" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1530; Tirmizi, 485; Nesai, 1295

 

AÇIKLAMA: (906 - 911) (906) "Nuaym b. Abdullah el-Mucmir" Bu ismin nasıl okunacağına dair açıklama, ona el-Mucmir adının veriliş sebebi, bunun ya Nuaym'in kendisinin yahut babasının bir sıfatı olduğu abdest bölümünün baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır.

 

"Ebu Mesud el-Ensar'i" Bedir ashabındandır. Adı Ukbe b. Ömer'dir. Mukaddimenin son taraflarında ve başka yerde geçmişti.

 

"Yüce Allah bize sana salat getirmemizi emir buyurdu ... " Yani yüce Allah "ona salat ve selam edin" (Ahzab, 56) buyruğu ile bize salat getirmemizi emretmiş bulunmaktadır. Bunu nasıl söyleyeceğiz? Buradan anlaşıldığına göre kendisine anlamadığı bir husus emredilen kişi ne yapacağını öğrenmek üzere onun hakkında soru sorar.

 

Kadi İyaz der ki: Onların soruları namazın dışında salatın nasıl olacağı hakkında sorulmuş olma ihtimali de vardır, namazda bunun nasıl yapılacağı hakkında sorulmuş olma ihtimali de vardır. Daha güçlü görülen de budur.

 

Derim ki: Müslim'in tercihinden açıkça anlaşılan da budur. Bundan dolayı o bu hadisi burada zikretmiş bulunmaktadır.

 

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sustu. Nihayet. .. temenni ettik." Yani Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun soru sormasından hoşlanmadığı ve ona ağır geldiği korkusu ile bu sorusu hoşumuza gitmedi.

 

"Selam da size öğretildiği gibidir." Yani yüce Allah size bana salat ve selam getirmenizi emretmiştir. Salatın niteliği dediğim şekildedir. Selama gelince teşehhütte size öğretilmiş olduğu gibidir. O da es-selam u aleyke eyyuhennebiyyu ve rahmetullahi ve berekatuh, demeleri ile olur. Hadiste "(....) lafzı ayn harfi fethalı, lam harfi kesresiz ve şeddesiz okunur (bildiğiniz an lamındadır), kimileri de bunu ayn harfi ötreli ve lam harfi şeddeli rivayet etmiş olup, size öğretildiği gibidir, yani size öğrettiğim şekildedir, demek olur. Her ikisi de doğrudur.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Allahumme salli. .. deyiniz" buyruğu ile ilgili olarak ilim adamları şöyle demektedir: Burada "bereket" hayır, şan ve şeref üstünlüğünün artışı demektir. Temizlemek ve arındırmak anlamında olduğu da söylenmiştir.

 

İlim adamları Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İbrahim (aleyhisselam)'dan faziletli olmakla birlikte ''Allah'ım İbrahim'e salat eylediğin gibi Muhammed'e salat eyle" buyruğundaki hikmetin ne olduğu hususunda farklı görüşlere sahiptirler.

 

Kadi İyaz (r.anh) şöyle demektedir: En kuvvetli görüş şudur: Bizim Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu hem kendisi için, hem ehl-i beyti için isteyerek yüce Allah'ın nimeti İbrahim'e ve İbrahim'in aline tamamlayıp kemale erdirdiği gibi, onların üzerinde de nimetin tamamlanmasını dilemiştir. Bir diğer görüşe göre Allah Resulü bunu ümmeti için istemiştir. Bunun İbrahim gibi sonrakiler arasında böylelikle kendisine bir doğruluk lisanı takdir buyurarak her zaman için kıyamete kadar bunun kalması için böyle dediği de söylenmiştir. Bir diğer açıklamaya göre bu, kendisinin İbrahim (aleyhisselam)'dan daha faziletli olduğunu bilmesinden önce olmuştur. Bir diğer görüşe göre ise İbrahim'i halil edindiği gibi, kendisi ile halil edinileceği bir salat dilemiştir, denilmiştir. Kadi İyaz'ın açıklamaları bunlardır.

 

Bu hususta tercih edilen ise üç görüşten birisidir. Bu üç görüşün birisini bizim mezhep alimlerimizden bazıları Şafii -yüce Allah'ın rahmeti ona- 'den nakletmişlerdir. Naklettikleri bu görüşün anlamı şudur: Allah'ım, Muhammed'e salat eyle. Cümle burada sona ermektedir. Sonra Muhammed'in aline de salat eyle diye söze başlamaktadır. Yani İbrahim'e ve İbrahim'in aline salat eylediğin gibi, Muhammed'in aline de salat eyle, demektir. Bu durumda kendisi için İbrahim ve İbrahim'in ali için salat etmesi istenilenler ,Muhammed'in kendisi değil, onun ali olur.

 

İkinci görüşün anlamı şudur: Sen İbrahim'e ve onun aline ihsan ettiğin gibi, kendi katından Muhammed'e ve onun aline de bir salatta bulun. Buna göre istenen şey salatın miktarında değil de, esasında ortaklıktır.

 

Üçüncü görüşe göre ise sözün zahirinden anlaşılan anlatılmak istenmiştir. Yani İbrahim'e ve aline salatın miktarınca Muhammed'e ve aline de salat eyle. Buna göre istenen ise genel olarak ona salatın verilmesidir.

 

"Al"in kim olduğu hususunda tercih edilen ise daha önce belirttiğimiz gibi ona tabi olanların tamamıdır. İbrahim'in ali kapsamına ise nebilerden sayılamayacak kadar kimse dahildir fakat Muhammed'in ali arasına hiçbir nebi girmemektedir. Böylelikle aralarında tek bir nebinin dahi bulunmadığı bu büyük kalabalığın aralarında pek çok nebinin bulunduğu o kalabalığa katılmasını istemiş olmaktadır. Allah en iyi bilendir.

 

Kadi İyaz dedi ki: Bu hadislerde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e rahmet dileği sözkonusu edilmemektedir ama bu bazı hadislerde geçmiş bulunmaktadır. (Devamla) dedi ki: Hocalarımız Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e rahmet dileğinde bulunmanın caiz olup olmadığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ebu Ömer b. Abdulberr'in tercihi olan bazılarının kanaatine göre böyle bir şey söylenilemez. Ancak daha başkaları bunu caiz görmüştür. Bu aynı zamanda Ebu Muhammed b. Ebu Zeyd'in de görüşüdür. Çoğunluğun delili Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kendisine salatın nasıl getirileceğini öğretmekte olduğudur. Bunda da rahmet sözkonusu edilmemiştir. Tercih edilen rahmeti sözkonusu etmemektir.

 

"Muhammed'e ve Muhammed'in aline bereket ihsan eyle." Burada bereketin hayır ve ikram ve lutfun artışı anlamında olduğu söylendiği gibi, bu hal üzere sebat etmek olduğu da söylenmiştir. Bu da develer yerin üzerinde sebat etti anlamında kullanılan "bereketi'l-ibl: develer çöktü" ifadesinden gelmektedir. Suyun toplandığı havuz anlamındaki "birketu'l-ma" de buradan gelmektedir. Bütün ayıplardan, kusurlardan arınıp temizlenmek demek olduğu da söylenmiştir.

 

"Allah'ım Muhammed'e ve Muhammed'in al-ine salat eyle" sözünü nebilerden başkalarına salat getirmenin caiz olduğunu sÖyleyenler delil göstermişlerdir. Bu ise ilim adamlarının hakkında farklı görüşlere sahip oldukları bir husustur. Malik ve Şafii: -yüce Allah'ın rahmeti onlara- ve çoğunluk müstakil olarak nebilerin dışında kalanlara salavat getirilmez. Bu sebeple Allah'ım, Ebu Bekir'e, Ömer'e, Ali'ye ve başkalarına salat eyle, denilmez ama peygambere bağlı olarak onlara salat getirilebilir. Allah'ım, Muhammed'e ve Muhammed'in aline, ashabına, zevcelerine ve zürriyetinden gelenlere salat eyle, denilir. Nitekim hadislerde de böyle gelmiştir.

 

Ahmed ve bir topluluk ise şöyle demektedir: Her bir mümine ayrı ve bağımsız olarak salat getirilebilir. Bu görüş sahipleri bu babtaki hadisleri ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ''Allah'ım, Ebu Evfa ailesine salat eyle" buyruğunu delil göstermişlerdir. Ayrıca herhangi bir kavim Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e zekatlarım getirdikleri vakit onlara salat ile dua ederdi. Bu görüşü kabul edenlerin bu kanaati yüce Allah'ın: "O size melekleriyle salat edendir" (Ahzab, 43) buyruğuna da uygundur.

 

Çoğunluk böyle salatın tevkif! bir yolla ve selefin bunu yapmasıyla öğrenileceğini delil göstermişlerdir. Selefin ise böyle bir şey yaptıkları nakledilmemiştir. Aksine onlar takdir ve tesbihi özel olarak yüce Allah'a yaptıkları gibi, salMı da nebilere tahsis etmişlerdir. Bunun için Şanı yüce Allah buyurdu, yüce Allah buyurdu, aziz ve celil Allah buyurdu, azameti pek yüce, isimleri mukaddes, mübarek ve yüce Allah buyurdu ve benzeri ifadeler kullanılmakla birlikte, aziz ve celil nebi denilmez. Aziz ve celil ve buna benzer sıfatlara sahip olsa bile. Bu kanaatte olanlar yüce Allah'ın: "O size melekleriyle salat edendir" (Ahzab, 43) ayeti ile delil gösterilen diğer hadislere şöyle ce cevap vermişlerdir: Aziz ve celil Allah ile Resulü tarafından söylenenler dua ve rahmet dileğidir. Bunlarda Allah ve Resulünden başkaları tarafından söylenmesi halinde sözkonusu olan tazim ve yüceltme anlamı yoktur.

 

Allah Resulünün aline, zevcelerine ve' zürriyetine salat etmeye gelince, bu bağımsız olarak değil, Allah Resulüne tabi olarak sözkonusu olmuştur'. Bunun tabi olarak söyleneceğini de açıklamış bulunmaktayız çünkü tabi olarak zikredilen hakkında sözkonusu olan ihtimaller bağımsız olarak zikredilmeleri halinde sözkonusu değildir.

 

Mezhep alimlerimiz nebilerden başkalarına salat getirilip, getirilmeyeceği hususunda farklı görüşlere sahiptir. Acaba o mekruh mudur yoksa sadece edebe aykırı mıdır? Doğru ve meşhur olan bunun tenzihen mekruh olduğudur. Şeyh Ebu Muhammed el-Cuveyni dedi ki: Selam, salat anlamındadır. Şanı yüce Allah'ın bunları birlikte sözkonusu etmesi dolayısı ile nebilerin dışında hazır olmayan kimse hakkında bağımsız olarak zikredilmez. Bundan dolayı Ebu Bekir ve Ömer -ikisine de selam olsun- denilmez ama böyle bir şey hayatta olanlara da, ölülere de hitap olarak söylenebilir. es-Selamu aleyküm ve rahmetullah, denilebilir. Allah en iyi bilendir.

 

(911) "Kim bana bir defa salat getirirse Allah ona on defa salat eyler."

 

Kadi İyaz dedi ki: Bu ona rahmet ve ecrinin kat kat arttırılması demektir. Yüce Allah'ın: "Her kim iyilikle gelirse onun için on misli vardır" (En'am, 160) buyruğuna benzemektedir. Salat bazen "Eğer beni bir topluluk arasında anacak olursa ben de onu onlardan hayırlı bir topluluk arasında ananm." hadisinde olduğu gibi şekli ve zahiri anlamı itibariyle melekler arasında o kimsenin şan ve şerefinin yüceltilmesi anlamında da olabilir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

18- TESMİ' (SEMİALLAHU ....), TAHMİD (RABBENA LEKE'L-HAMD) VE TE'MİN (AMİN) BABI