SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

باب الرخصة في التخلف عن الجماعة بعذر

100- BİR MAZERET SEBEBİYLE CEMAAT'TEN GERİ KALMAKTA RUHSAT OLDUĞU BABI

 

حدثني حرملة بن يحيى التجيبي. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب؛ أن محمود بن الربيع الأنصاري حدثه؛ أن عتبان بن مالك، وهو من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم، ممن شهد بدرا، من الأنصار؛ أنه أتى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال:

 يا رسول الله! إني قد أنكرت بصري. وأنا أصلي لقومي. وإذا كانت الأمطار سال الوادي الذي بيني وبينهم. ولم أستطع أن آتي مسجدهم. فأصلي لهم. وددت أنك يا رسول الله تأتي فتصلي في مصلي. فأتخذه مصلي. قال فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "سأفعل. إن شاء الله". قال عتبان: فغدا رسول الله صلى الله عليه وسلم وأبو بكر الصديق حين ارتفع النهار. فاستأذن رسول الله صلى الله عليه وسلم. فأذنت له. فلم يجلس حتى دخل البيت. ثم قال "أين تحب أن أصلي من بيتك؟" قال فأشرت إلى ناحية من البيت. فقام رسول الله صلى الله عليه وسلم فكبر. فقمنا وراءه. فصلى ركعتين ثم سلم. قال وحبسناه على خزير صنعناه له. قال فثاب رجال من أهل الدار حولنا. حتى اجتمع في البيت رجال ذوو عدد. فقال قائل منهم: أين مالك بن الدخشن؟ فقال بعضهم: ذلك منافق لا يحب الله ورسوله. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "لا تقل له ذلك. ألا تراه قد قال: لا إله إلا الله. يريد بذلك وجه الله؟" قال قالوا: الله ورسوله أعلم. قال: فإنما نرى وجهه ونصيحته للمنافقين. قال فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "فإن الله قد حرم على النار من قال: لا إله إلا الله، يبتغي بذلك وجه الله".

قال ابن شهاب: ثم سألت الحصين بن محمد الأنصاري، وهو أحد بني سالم، وهو من سراتهم، عن حديث محمود بن الربيع. فصدقه بذلك.

 

1494- Bana Harmele b. Yahya et-Tudbt de tahdis etti. Bize İbn Vehb haber verdi. Bana Yunus, İbn Şihfıb'dan haber verdiğine göre Mahmud b. er-Rab i el-Ensari kendisine şunu tahdis etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından olup, ensardan Bedir'de hazır bulunanlardan bir zat olan Itban b. Malik r.anh Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e giderek: Ey Allah'ın Resulü! Gözlerim artık iyi seçemiyor. Ben kavmime namaz kıldınyorum. Yağmur yağdığı vakit ise benimle onlar arasındaki vadide seller akıyor, bu sebeple onların mescitlerine gidip onlara namaz kıldıramıyorum. Bunun için ey Allah'ın Resulü arzu ediyorum ki sen teşrif buyur da benim namaz kıldığı m yerde namaz kıl, ben de orayı namazgfıh edineyim, dedi.

 

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İnşallah (dediğini) yapacağım" buyurdu.

 

Itban dedi ki: Ertesi gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekir, gün yükseldiği vakit geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin istedi, ben de ona izin verdim. Hemen oturmayıp, eve girdi, sonra: "Evinin neresinde namaz kılmam! arzu edersin?" buyurdu. Ben de ona evin bir tarafını işaret ettim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkıp tekbir aldı, biz de arkasında durduk. İki rekat namaz kıldıktan sonra selam verdi.

 

(ltban) dedi ki: Sonra onu kendisi için hazırladığımız hazir (denilen etli un çorbası) için alıkoyduk. Derken o diyarda (mahallede) oturanlardan birtakım kimseler de yanımıza geldi. Nihayet o evde birçok kimse toplanıp bir araya gelmiş oldu. Aralarından biri: Malik b. ed-Duhşun nerede, dedi, bir diğeri: O zat münafık birisidir. Allah'ı ve Resulünü sevmez, dedi.

 

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onun için böyle deme. Sen onun Allah'ın rızasını gözeterek la ilahe illallah dediği kanaatinde değil misin?" buyurdu. Ashab: Allah ve Resulü en iyi bilir, dediler. (Ona münafıktır diyen kişi): Ama biz onun hep münafıklara karşı güleryüzle hareket edip, onlara karşı samimi olduğunu görüyoruz dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz Allah, la ilahe illallah deyip bununla Allah'ın rızasını gözeten kimseyi (cehennem) ateşine haram kılmıştır" buyurdu.

 

İbn Şihab dedi ki: Sonra ben el-Husayn b. Muhammed el-Ensari -ki o Salim oğullarından birisidir ve onun ileri gelenlerindendir- Mahmud b. erRabi'nin rivayet ettiği hadise dair sordum da o da bu hususta onu tasdik etti.

 

 

وحدثنا محمد بن رافع وعبد بن حميد. كلاهما عن عبدالرزاق. قال: أخبرنا معمر عن الزهري. قال: حدثني محمود بن ربيع عن عتبان بن مالك. قال:

 أتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم. وساق الحديث بمعنى حديث يونس. غير أنه قال: فقال رجل: أين مالك بن الدخشن أو الدخيشن؟ وزاد في الحديث: قال محمود: فحدثت بهذا الحديث نفرا، فيهم أبو أيوب الأنصاري. فقال: ما أظن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال ما قلت. قال فحلفت، إن رجعت إلى عتبان، أن أسأله. قال فرجعت إليه فوجدته شيخا كبيرا قد ذهب بصره. وهو إمام قومه. فجلست إلى جنبه. فسألته عن هذا الحديث. فحدثنيه كما حدثنيه أول مرة.

قال الزهري: ثم نزلت بعد ذلك فرائض وأمور نرى أن الأمر انتهى إليها. فمن استطاع أن لا يغتر فلا يغتر.

 

1495- Bize Muhammed b. Rafi ve Abd b. Humeyd ikisi Abdurrezzak'tan şöyle dediğini tahdis etti: Bize Ma'mer, ez-Zühri'den şöyle dediğini haber verdi: Bana Mahmud b. Rabi, Itban b. Malik'ten şöyle dediğini tahdis etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gittik deyip hadisi Yunus'un hadisi rivayet ettiği aynı manada rivayet etti ancak o şunları söyledi: Bir adam: Malik b. ed-Duhşun -yahut ed-Duhayşin- nerede? dedi. Ayrıca hadiste şunu da ekledi: Mahmud dedi ki: Ben bu hadisi aralarında Ebu Eyyub el-Ensari'nin de bulunduğu birkaç kişiye naklettim. O: Ben senin söylediklerini Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in söylediğini zannetmiyorum, dedi. Bunun üzerine ben: Itban'ın yanına geri dönecek olursam ona (bu rivayeti) soracağıma dair yemin ettim. Sonra onun yanına döndüm. Onun gözlerini kaybetmiş, oldukça yaşlanmış bir ihtiyar olduğunu gördüm. Kavmine de imamlık yapıyordu. Yanına oturdum ve ona bu hadisi sordum. Bu hadisi kendisi bana ilk defa nasıl naklettiyse aynen nakletti.

 

Zühri dedi ki: Sonra bundan sonra birtakım farzlar ve birtakım hususlar nazil oldu. Gördüğümüz kadarıyla bu hususta iş, son olarak onların belirttiği şekilde karar kılınmıştır. Bu sebeple (öbür rivayetlere) aldanmama imkanını bulan kimse aldanmasın.

 

 

وحدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا الوليد بن مسلم عن الأوزاعي. قال: حدثني الزهري عن محمود بن الربيع. قال:

 إني لأعقل مجة مجها رسول الله صلى الله عليه وسلم من دلو في دارنا. قال محمود: فحدثني عتبان بن مالك قال: قلت: يا رسول الله! إن بصري قد ساء. وساق الحديث إلى قوله: فصلى بنا ركعتين. وحبسنا رسول الله صلى الله عليه وسلم على جشيشة صنعناها له. ولم يذكر ما بعده، من زيادة يونس ومعمر.

 

1496- Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti. Bize el-Velid b. Müslim Evzai'den şöyle dediğini tahdis etti: Bana Zühri, Mahmud b. er-Rabi'den şöyle dediğini tahdis etti: Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in evimizde bir kovadan ağzına aldığı suyu (bana) püskürttüğünü hatırlıyorum. Mahmud dedi ki: Bana Itban b. Malik tahdis edip dedi ki: Ben: Ey Allah'ın Resulü gözlerim iyi görmüyor dedim ve hadisi: Bize iki rekat namaz kıldırdı sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i ceşişe denilen kendisi için yaptığımız bir yemeği ikram etmek üzere alıkoyduk, kısmına kadar zikretti ve ondan sonra Yunus ve Ma'mer'in zikrettiği fazlalığı zikretmedi.

 

 

AÇIKLAMA:          Itban b. Malik'in rivayet ettiği hadiste (1494) "evin içine girinceye kadar oturmad!. .. " ifadesi Sahih-i Müslim'in bütün nüshalarında bu şekilde "içeri girinceye kadar oturmadı" şeklindedir. Bazıları ise buradaki (kadar anlamındaki hatta)'nın doğru şeklinin "hıyne" olduğunu ileri sürmüşlerdir. (İçeri girdiği zaman oturmadı, demek olur.) Kadı lyaz dedi ki: Bu yanlıştır aksine doğrusu -rivayetlerde sabit olduğu üzere- "kadar" lafzı ile nakledilen şekildir. Bu da, benim kendisinden istediğim ve kendisi sebebiyle geldiği ihtiyacımı görmek için acele ederek, odanın içine girinceye kadar evde ve başka bir yerde oturmadı, anlamına gelir. Benim ondan istediğim ise evimde namaz kılması idi. Kadı lyaz'ın bu açıklaması anlaşılan bir husus olup, bundan başkası düşünülemez. Buhari'nin bazı nüshalarında ise "hıyne" diğer bazılarında da "hatta" şeklindedir, her ikisi de doğrudur.

 

"Onu hazırladığımız bir hazir için alıkoyduk." Bu kelime "hazir" diye söylendiği gibi, sonu yuvarlak te ile "hazire" de söylenir. İbn Kuteybe dedi ki: Bu etin küçük parçalar halinde doğranmasından sonra üzerine çokça su konulması, pişince üzerine un serpilmesi suretiyle yapılan bir yemektir. Eğer içinde et yoksa buna aside denilir. Buhari'nin Sahihinde ise şöyle denilmektedir: en-Nadr dedi ki: Hazire kepekten yapılır. Harire ise sütten yapılır. Ebu'lHeysem dedi ki: Eğer kepekten yapılırsa ona hazire denilir, undan yapılırsa harire adı verilir. Kasıt ise kalın çekilmiş unun içinde karışık bulunduğu kepektir.

 

Diğer rivayette (1496) "ceşişe" denilmektedir. Şemir dedi ki: Buğdayın iyice öğütüldükten sonra içine et ya da hurma atılıp, onunla pişirilmesi suretiyle yapılan yemeğin adıdır.

 

"O diyar ahalisinden birtakım adamlar geldi." "Sabe" toplanıp gelmeyi anlatmak için kullanılır. Burada dar (diyar)dan kasıt mahalledir.

 

"Malik b. ed-Duhşun"un isminin zaptı ve rivayet ettiği bu hadisin şerhi iman kitabında geçmiş bulunmaktadır.

 

(1494) "Ona bunu söyleme" yani onun hakkında bunu söyleme demektir. "lam" harfi pek çok yerde "fi" anlamında burada olduğu gibi kullanılmıştır.

 

Itban'ın rivayet ettiği bu hadisten iman kitabında daha önce geçmiş pek çok hüküm anlaşılmaktadır. Bu hükümlerin bazıları da şunlardır:

 

1- Ben bunu yapacağım, diyen bir kimsenin ilgili ayet ve hadis dolayısıyla inşallah demesi müstehabtır.

 

2- Salihlerle, bıraktıkları izleriyle, namaz kıldıkları yerler ile teberrük ve onların bereket dualarını istemek müstehabtır.

 

3- Faziletçe üstün olanın, faziletçe daha aşağıda olanı ziyaret etmesi, ziyafetinde hazır bulunmasında bir sakınca yoktur.

 

4- Mazeret sebebiyle cemaat ve namaz kılma yükümlülüğü kalkar.

 

5- İmam, alim ve onlara benzer durumda olan kimselerin böyle bir yere gitmesi halinde arkadaşlarından bazılarını beraberinde götürmesinde bir sakınca yoktur.

 

6- Arkadaşı dahi olsa ve daha önce onu davet etmiş dahi bulunsa evinde bulunan bir adamın yanına girmek için izin istenir.

 

7- Çeşitli işler yapılacaksa en önemli alanından başlanır çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz için gelmiş ve namaz kılmadan oturmamıştır.

 

8- Nafile namazı cemaatle kılmak caizdir.

 

9- Gündüz kılınan nafile namazın gece namazı gibi ikişer re kat olarak kılınması daha faziletlidir. Bizim de, cumhurun da görüşü budur.

 

10- Bir mahalle halkından ve komşularından birisinin evine salih bir adam gelecek olursa onun için toplanıp bir araya gelmeleri, meclisinde onu ziyaret etmeleri, ona ikramda bulunmak ve ondan yararlanma'k için hazır bulunmaları müstehabtır.

 

11- Evin belirli bir yerinde namaz kılmayı sürdürmekte bir sakınca yoktur. Hadis-i şerifteki mescidin belli bir yerinde namaz kılmayı alışkanlık haline getirmenin yasaklanması riya ve benzeri hususlardan korkulduğu içindir.

 

12- Üzerinde kötü bir vasfı taşımadığı halde kendisinden kötü bir şekilde

söz edilen kişinin savunulması yerinde bir davranıştır.

 

13- Tevhit üzere ölen bir kimse ebediyen cehennemde kalmayacaktır. 14- Bunun dışında daha başka hükümler de vardır. Allah en iyi bilendir. (1496) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "(bana) püskürttüğü ... " ifadesi Müslim'in Sahihinde bu şekildedir. Buhari'nin rivayetinde ise: "Yüzüme püskürttüğü" ziyadesi ile zikredilmiştir.

İlim adamları der ki: "Mec: püskürtmek" ağızdaki suyu dudaklarını büzüp sıkıştırarak azar azar şiddetlice çıkarmak demektir.

 

Bu davranış küçük çocuklara bir şaka ve onları ısındırmak, bu yolla da babalarına ikramda bulunmadır. Ayrıca şakalaşmanın caiz olduğu da anlaşılmaktadır. Bazılarının söylediğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu suretle Mahmud'un olayı iyice bellemesini ve olayı olduğu gibi nakledip, aktarmasını, böylelikle de bu hadisi nakletme faziletini elde edip, sahabiliğinin de sahih olması için bunu yapmıştır. Her ne kadar Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zamanında mümeyyiz (buluğa ermemiş ama aklı eren) ve yaşı o vakit dört-beş de denilmiştir- ise de. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

101- NAFİLE NAMAZIN CEMAATLE KILINMASININ HASIR, SECCADE, ELBİSE (ÖRTÜ) VE DAHA BAŞKA TEMİZ ŞEYLER ÜZERİNDE NAMAZ KILMANIN CAİZ OLDUĞU BABI1