SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

باب كراهية تأخير الصلاة عن وقتها المختار، وما يفعله المأموم إذا أخرها الإمام

94 NAMAZI TERCİH OLUNAN (MUHTAR) VAKTİNDEN SONRAYA GECİKTİRMENİN MEKRUH OLUŞU VE İMAM NAMAZI GECİKTİRECEK OLURSA İMAMA UYACAK OLANIN NE YAPACAĞI BABI

 

حدثنا خلف بن هشام. حدثنا حماد بن زيد. ح قال وحدثني أبو الربيع الزهراني وأبو كامل الجحدري. قالا: حدثنا حماد عن أبي عمران الجوني، عن عبدالله بن الصامت، عن أبي ذر؛ قال:

 قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم "كيف أنت إذا كانت عليك أمراء يؤخرون الصلاة عن وقتها، أو يميتون الصلاة عن وقتها؟" قال قلت: فما تأمرني؟ قال "صل الصلاة لوقتها. فإن أدركتها معهم فصل. فإنها لك نافلة". ولم يذكر خلف: عن وقتها.

 

1463- Bize Halef b. Hişam tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd tahdis etti (H). Dedi ki: Bana Ebu'r-Rabi'ez-Zehranı ve Ebu Kamil el-Cahderı tahdis edip dedi ki: Bize Hammad, Ebu İmran el-Cevni'den tahdis etti. O Abdullah b. es-Samiften, o Ebu Zerr'den şöyle dediğini nakletti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Senin başına namazı vaktinden sonraya geciktiren yahutta namazı vaktinden sonraya (bırakarak) öldüren emirler gelecek olursa halin ne olacak buyurdu. Ben: Bana ne emir buyurursun dedim. O: "Sen namazı vaktinde kıl. Eğer onlarla birlikte de ona yetişirsen namaz kıl. O takdirde o senin için bir nafile olur" buyurdu ama halef "vaktinden (geciktiren)" ibaresini zikretmedi.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 431; Tirmizi, 176; İbn Mace, 1256, 2862 -kısmen-

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى. أخبرنا جعفر بن سليمان عن أبي عمران الجوني، عن عبدالله بن الصامت، عن أبي ذر؛ قال:

 قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم "يا أبا ذر! إنه سيكون بعدي أمراء يميتون الصلاة. فصل الصلاة لوقتها. فإن صليت لوقتها كانت لك نافلة. وإلا كنت قد أحرزت صلاتك".

 

1464- Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti ... Abdullah b. es-Samit, Ebu Zerr'den şöyle dediğini nakletti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana:

"Ey Ebu Zerr, benden sonra namazı öldürecek birtakım umera gelecektir. Sen namazı vaktinde kıl, sen namazı vaktinde kılacak olursan (onlar arkasında kılacağın namaz) senin için nafile olur. Şayet kılamayacak olursan sen zaten namazını kılmış olursun" buyurdu.

 

 

وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عبدالله بن إدريس عن شعبة، عن أبي عمران، عن عبدالله بن الصامت، عن أبي ذر؛ قال:

 إن خليلي أوصاني أن أسمع وأطيع. وإن كان عبدا مجدع الأطراف. وأن أصلي الصلاة لوقتها. "فإن أدركت القوم وقد صلوا كنت قد أحرزت صلاتك. وإلا كانت لك نافلة".

 

1465- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti... Abdullah b. es-Samit, Ebu Zerr'den şöyle dediğini nakletti: Benim can dostum bana elleri ayakları kesilmiş bir köle dahi (başında yönetici) olsa dinleyip, itaat etmemi ve namazı vaktinde kılmamı tavsiye buyurup: "Eğer onlar namazı kılmış oldukları halde onlara yetişecek olursan sen kendi namazını zaten kılmış olursun. Eğer öyle olmazsa (onlarla kılacağın namaz) senin için nafile olur" buyurdu.

 

 

وحدثني يحيى بن حبيب الحارثي. حدثنا خالد بن الحارث. حدثنا شعبة عن بديل. قال: سمعت أبا العالية يحدث عن عبدالله بن الصامت، عن أبي ذر؛ قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم، وضرب فخذي "كيف أنت إذا بقيت في قوم يؤخرون الصلاة عن وقتها؟" قال: قال: ما تأمر؟ قال "صل الصلاة لوقتها. ثم اذهب لحاجتك. فإن أقيمت الصلاة وأنت في المسجد، فصل".

 

1466- Bize Yahya b. Habib el-Harisı de tahdis etti. Bize Halid b. el-Haris tahdis etti, bize Şu'be, Budeyl'den tahdis edip dedi ki: Ebu'l-Niye'yi, Abdullah b. es-Samit'ten tahdis ederken dinledim. O Ebu Zerr'den şöyle dediğini nakletti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uyluğuma vurarak: "Namazı vaktinden sonraya bırakıp geciktiren bir topluluk arasında kalacak olursan halin nice olur" buyurdu. Ebu Zerr: Bana ne emir buyurursun dedi. Allah Resulü: "Namazı vaktinde kıl sonra ihtiyacını görmek üzere git. Eğer sen mescitte bulunuyorken namaz için kamet getirilirse sen de kıl" buyurdu.

 

Diğer tahric: Nesai, 777, 858

 

 

وحدثني زهير بن حرب. حدثنا إسماعيل بن إبراهيم عن أيوب، عن أبي العالية البراء؛ قال:

 أخر ابن زياد الصلاة. فجاءني عبدالله بن الصامت. فألقيت له كرسيا. فجلس عليه. فذكرت له صنيع ابن زياد. فعض على شفته وضرب فخذي. وقال: إني سألت أبا ذر كما سألتني. فضرب فخذي كما ضربت فخذك. وقال: إني سألت رسول الله صلى الله عليه وسلم كما سألتني. فضرب فخذي كما ضربت فخذك وقال "صل الصلاة لوقتها. فإن أدركتك الصلاة معهم فصل. ولا تقل: إني قد صليت فلا أصلي".

 

1467- Bana Züheyr b. Harb da tahdis etti.... Ebu'l-Aleye el-Berra dedi ki: İbn Ziyad namazı geciktirdi. Abdullah b.  es-Samit bunun üzerine yanıma geldi. Ben ona bir sandalye verdim, o da üzerine oturdu. Ona İbn Ziyad'ın yaptıklarını söyledim, o da dudağını ısırıp, uyluğuma vurdu ve şöyle dedi: Sen bana sorduğun gibi, ben de Ebu Zerr'e sordum. O da ben senin uyluğuna vurduğum gibi, benim uyluğuma vurdu ve dedi ki: Sen bana nasıl sordunsa ben de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e sordum. O da ben senin uyluğuna vurduğum gibi, benim uyluğuma vurdu ve: "Namazı vaktinde kıl eğer onlarla birlikte namaza yetişirsen kıl ve: Ben namazımı kıldım artık kılmam deme" buyurdu.

 

 

وحدثنا عاصم بن النضر التيمي. حدثنا خالد بن الحارث. حدثنا شعبة عن أبي نعامة عن عبدالله بن الصامت، عن أبي ذر؛ قال:

 قال "كيف أنتم" أو قال "كيف أنت إذا بقيت في قوم يؤخرون الصلاة عن وقتها. فصل الصلاة لوقتها. ثم إن أقيمت الصلاة فصل معهم. فإنها زيادة خير".

 

1468- Bana Asım b. en-Nadr et-Teymi de tahdis etti ... Abdullah b. es-Samit, Ebu Zerr'den şöyle dediğini nakletti: (Allah Resulü): "Halimiz ne olacak" buyurdu ya da: "Namazı vaktinden sonraya geciktiren bir kavim arasında kalacak olursan halin ne olacak" buyurdu. Ben: Bana ne emir buyurursun, dedim. O: "Namazı vaktinde kıl, sonra namaz için kamet getirilecek olursa onlarla birlikte de kıl, çünkü bu hayrı arttırmaktır" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

وحدثني أبو غسان المسمعي. حدثنا معاذ (وهو ابن هشام) حدثني أبي عن مطر، عن أبي العالية البراء؛ قال قلت لعبدالله بن الصامت: نصلي يوم الجمعة خلف أمراء، فيؤخرون الصلاة. قال فضرب فخذي ضربة أوجعتني. وقال:

 سألت أبا ذر عن ذلك. فضرب فخذي. وقال: سألت رسول الله صلى الله عليه وسلم عن ذلك. فقال "صلوا الصلاة لوقتها واجعلوا صلاتكم معهم نافلة". قال وقال عبدالله: ذكر لي أن نبي الله صلى الله عليه وسلم ضرب فخذ أبي ذر.

 

1469- Bana Ebu Gassan el-Mismai de tahdis etti. Bize Muaz -ki b. Hişam'dır- tahdis etti. Bana babam Matar'dan tahdis etti. O Ebu'ı-Aliye el-Berra'dan şöyle dediğini nakletti: Abdullah b. es-Samit'e: Bizler Cuma gününde umera arkasında namaz kılıyoruz da onlar namazı geciktiriyorlar dedim. Dedi ki: Bunun üzerine benim uyluğuma canımı acıtan bir vuruş vurdu ve: Ben bunu Ebu Zerr'e sormuştum. O da benim uyluğuma vurup demişti ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bunu sormuş, o da: "Namazı vaktinde kılınız ve onlarla birlikte kıldığınız namazı nafile yapınız" buyurdu.

 

Ayrıca Abdullah dedi ki: Bana zikrolunduğuna göre Allah'ın Nebisi de Ebu Zerr'in uyluğuna vurmuştu.

 

 

AÇIKLAMA:          (1463) "Başında namazı vaktinden sonraya bırakan ... emirler olursa halin ne olacak ... O namaz senin için nafile olur." Diğer rivayette (1469) "namazı vaktinde kılınız, onlarla birlikte namazınızı da nafile kabul ediniz. "

 

Hadiste geçen "namazı öldürmeleri"nin anlamı onu geciktirerek adeta canı çıkmış bir ölü haline sokmalarıdır. Vaktinden sonraya geciktirmelerinden kasıt ise tercih olunan vaktinden sonraya bırakıp geciktirmeleridir yoksa tamamen vaktinin dışına çıkarmaları değildir çünkü gerek önceki, gerek sonraki umeradan naklolunan rivayetlere göre yaptıkları ancak tercih olunan vaktinden geciktirmeleridir. Onlardan hiçbirisi tamamen vaktinin dışına Çıkacak kadar geciktirmiş değildir. Buna göre bu gibi haberleri fiilen meydana gelen vakıaya göre yorumlamak gerekir.

 

Bu Hadisten Çıkartılacak Hükümler

 

1- Namazın ilk vaktinde kılınması teşvik edilmiştir.

 

2- İmam namazı ilk vaktinde kılmayıp, geciktirecek olursa cemaatin namazı tek başına ilk vaktinde kılması sonra da onu imam ile birlikte kılması müstehabtır. Böylelikle ilk vaktinde kılmanın ve cemaatle birlikte kılmanın faziletini bir arada elde etmiş olurlar. Kişi, bunlardan birisi ile yetinmek isterse acaba daha faziletii olan namazı ilk vaktinde tek başına kılmak mıdır yoksa namazın son vaktinde cemaatle birlikte onu kılmak mıdır? Bu hususta bizim (Şafii) mezhebimizin meşhur ihtilafı vardır. Hangisinin daha tercih edileceği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ben bu hususu Mühezzeb şerhi teyemmüm babında açıklamış bulunmaktayım. Tercih olunan kanaat ise vaktin gecikmesi aşırı olmayacaksa cemaati beklemenin müstehab olduğudur.

 

3- Masiyet olmayan hususlarda umeraya uygun hareket etmek teşvik edilmektedir. Böylelikle söz birliği dağılmasın, fime ortaya çıkmasın. Bundan dolayı diğer rivayette (1465) "şüphesiz benim can dostum ... tavsiye etmiştir" demektir.

 

4- İki defa kıldığı vakit namazının birincisi farz, ikincisi nafile olur. Bu hadis bu hususta gayet açıktır. Yine bu hadisten başkasında da bunun açıkça ifade edildiği görülmektedir. Bununla birlikte ilim adamları bu mesele hakkında ihtilaf etmişlerdir. Bizim mezhebimizde bu mesele hakkında dört görüş vardır. Sahih olan bu hadis dolayısıyla ilk kılınanın farz olduğudur. Ayrıca hitap da bu ilk namaz kılınmakla düşmüş olur. İkinci görüş farz her iki namazın daha kamil olanıdır, üçüncü görüşe göre her ikisi de farzdır, dördüncü görüş ise farz hangisi olduğu bilinmeksizin ikisinden birisidir. Şanı yüce Allah bunların hangisini dilerse onu kabul eder.

 

5- Hadisten anlaşıldığına göre sabah, ikindi ve akşam namazlarını da diğer namazlar gibi iade etmekte bir sakınca yoktur çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazın iadesi ile ilgili emrini mutlak olarak vermiş ve bir namaz ile diğeri arasında fark gözetmemiştir. Mezhebimizce sahih olan kanaat de budur. Bununla birlikte bizim mezhebimizde bir başka görüş daha vardır. Bu görüşe göre sabahı ve ikindiyi iade eder çünkü ikincisi nafile olur. Halbuki bu iki namazdan sonra nafile kılınmaz. Akşam namazını iade etmeyeceğinin izahı da akşam namazının rekat sayısının çift olmaması içindir. Ancak bu görüş zayıftır.

 

(1464) "Benden sonra namazı öldürecek umera olacaktır." Bu buyrukta Peygamber efendimizin nübüvvetine dair delillerden bir delil vardır. Bu husus Umeyye oğulları zamanında meydana gelmiştir.

 

"Sen namazı vaktinde kıl. Namazı vaktinde kılacak olursan ... " Yani sen onların namazı tercih olunan vaktinden sonraya geciktirdiklerini hallerinden anlayacak olursan o namazı ilk vaktinde kıl sonra onlar o namazı yine tercih olunan vaktinde kılacak olurlarsa onlarla birlikte de kıL. Onlarla birlikte kıldığın namazın da senin için nafile olur. Öyle olmazsa da sen namazını ilk vaktinde kılmak suretiyle namazını ihraz etmiş yani namazını kılmış, onu korumuş ve onun için ihtiyatlı davranmış olursun.

 

(1465) "Can dostum bana ... tavsiye etti." El ve ayakları koparılmış köle ibaresiyle değeri en az, menfaati asgari düzeyde olan ve insanların kendisinden kaçtığı bir köle dahi olsa ona itaat emredilmektedir. Böylelikle bu hadiste masiyet olmadığı sürece yöneticilere itaat etmek teşvik edilmektedir.

 

Eğer: İmamın hür, Kureyşli ve azaları sağlam olması şart olmakla birlikte köle nasıl imam olur diye sorulursa iki bakımdan buna cevap verilir:

 

1- Bu ve diğer şartlar hal ve akd ehlinin seçimi ile kendisine imamet akdi yapılacak kimse hakkında şarttır ama gücü, kuvveti ve yardımcıları sebebiyle insanları yenik düşürüp, onların başına geçip, imam olursa o zaman hükümleri geçerli olup, ona itaat etmek kap eder, masiyet olmayan hususlarda ona muhalefet etmek haram olur. Müslüman olması şartıyla ister köle, ister hür, isterse fasık olsun.

 

İkinci cevap hadiste böyle bir kimsenin imam olacağı ifadesi yoktur. Aksine bu imam'ın kendisine işlerden herhangi bir işi yahut bir hakkı tahsil etmeyi ya da benzeri bir görevi havale ettiği kimseler hakkında kabul edilir.

 

(1465) "Eğer onlara namaz kılmış oldukları halde yetişirsen ... " Diğer rivayette de (1466): "Sen namazı vaktinde kıl sonra ihtiyacını karşılamak üzere git. .. " buyurulmaktadır. Yani sen namazı ilk vaktinde kıl sonra işini gör. Eğer bundan sonra onların namaz kılmış olduklarını görürsen senin namazın senin için yeterli olur. Eğer onlarla birlikte namaza yetişirsen onlarla beraber sen de namaz kıl ve bu ikinci namazın senin için nafile olur.

 

"Uyluğuma vurarak. .. " beni uyarmak ve söylediklerini dinlemek üzere dikkatimi toplamak için vurarak. .. demektir.

 

"Ebu'l-Aliye el-Berra" re harfi şeddeli ve sonu medlidir. Kendisi okları düzeltir idi. Adı Ziyad b. Feyruz el-Basri' dir, adının Külsum olduğu da söylenir. 90 yılı şevval ayında pazartesi günü vefat etmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

95- CEMAATLE NAMAZIN FAZİLETİ VE CEMAATTEN GERİ KALMANIN AĞIR TEHDİDİNİ BEYAN BABI