SAHİH-İ MÜSLİM |
SALAT |
باب
استحباب
التبكير
بالصبح في أول
وقتها، وهو
التغليس.
وبيان قدر
القراءة فيها
93- SABAH NAMAZINI
TAĞLİS DEMEK OLAN İLK VAKTİNDE ERKEN KILMANIN MÜSTEHAB OLDUĞU VE SABAH
NAMAZINDA KUR'AN'DAN OKUNACAK MİKTARIN BEYANI BABI
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو الناقد
وزهير بن حرب.
كلهم عن سفيان
بن عيينة. قال
عمرو: حدثنا
سفيان بن
عيينة عن
الزهري، عن
عروة، عن
عائشة؛ أن نساء
المؤمنات كن
يصلين الصبح
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم. ثم
يرجعن
متلفعات
بمروطهن. لا يعرفهن
أحد.
1455- Bize Ebu Bekr b ..
EbuŞeybe, Amr en-Nakid ve Zuheyr b. Harb tahdis etti. Hepsi Süfyan b.
Uyeyne'den rivayet etti. Amr dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, ez-Zühri'den
tahdis etti. O Urve'den, o Aişe'den rivayet ettiğine göre müminlerin hanımları
sabah namazını Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kılarlar, sonra
da örtülerine bürünmüş olarak geri dönerlerdi, kimse de onları tanı(ya)mazdı.
Diğer tahric: Nesai,
545; İbn Mace, 669
وحدثني
حرملة بن
يحيى. أخبرنا
ابن وهب.
أخبرني يونس؛
أن ابن شهاب
أخبره؛ قال:
أخبرني عروة
بن الزبير؛ أن
عائشة زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم قالت:
لقد
كان نساء من
المؤمنات
يشهدن الفجر
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. متلفعات
بمروطهن. ثم
ينقلبن إلى
بيوتهن وما
يعرفن. من
تغليس رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بالصلاة.
1456-
Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti. .. Urve b. ez-Zubeyr'den rivayete göre
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe (r.anha) dedi ki: Mümin
hanımlardan kadınlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte
elbiselerine bürünmüş olarak sabah namazına iştirak ederlerdi. Sonra da
evlerine geri döndüklerinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazı
tağlis ile (erken vakitte) kılmasından dolayı kim oldukları tanınmazdı.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
وحدثنا
نصر بن علي
الجهضمي
وإسحاق بن
موسى الأنصاري.
قالا: حدثنا
معن عن مالك،
عن يحيى بن
سعيد، عن عمرة،
عن عائشة؛
قالت:
إن
كان رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ليصلي الصبح.
فينصرف
النساء
متلفعات
بمروطهن. ما
يعرفن من
الغلس. وقال
الأنصاري في
روايته:
متلففات.
1457-
Bize Nasr b. Ali el-Cahdamı ve İshak b. Musa el-Ensari tahdis edip dedi ki:
Bize Ma'n, Malik'den tahdis etti. O Yahya b. Said'den, o Amre'den, o Aişe'den
şöyle dediğini nakletti: Şüphesiz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sabah namazını kılardı da kadınlar elbiselerine bürünmüş oldukları halde namazlarından
döner ve etraf aydınlanmamış olduğundan dolayı tanınmazlardı.
el-Ensari rivayetinde:
Sarınıp sarmalanmış dedi.
Diğer tahric: Buhari,
867; Ebu Davud, 423; Tirmizi, 153; Nesai, 544
حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا غندر عن
شعبة. ح قال
وحدثنا محمد
بن المثنى
وابن بشار.
قالا: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
سعد بن
إبراهيم، عن
محمد بن عمرو
بن الحسن بن
علي؛ قال:
لما
قدم الحجاج
المدينة
فسألنا جابر
بن عبدالله.
فقال: كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يصلي
الظهر
بالهاجرة.
والعصر،
والشمس نقية.
والمغرب، إذا
وجبت.
والعشاء،
أحيانا
يؤخرها
وأحيانا يعجل.
كان إذا رآهم
قد اجتمعوا
عجل. وإذا
رآهم قد أبطأوا
أخر. والصبح،
كانوا أو (قال)
كان النبي صلى
الله عليه
وسلم يصليها
بغلس.
1458-
Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti, bize Gunder, Şu'be'den tahdis etti (H).
Dedi ki: Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize
Muhammed b. Cafer tahdis etti. Bize Şu'be, Said b. İbrahim'den tahdis etti. O
Muhammed b. Amr b. el-Hasan b. Ali'den şöyle dediğini nakletti: Haccac
Medine'ye geldiğinde biz Cabir b. Abdullah'a sorduk, o da şöyle dedi:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle namazını sıcağın şiddetlendiği
günün ortasında, ikindi namazını güneş parlak iken, akşam namazını güneş
batınca, yatsı namazını da bazen geciktirerek, bazen erken kılardı. Cemaatin
toplanmış olduklarını görürse erken kılardı, onların geciktiklerini görürse o
da geciktirirdi. Sabah namazını ise onlar -ya da Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) dedi- ortalık aydınlanmadan kılardı.
Diğer tahric: Buhari,
560 -buna yakın-, 565; Ebu Davud, 397; Nesai, 526
وحدثناه
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. حدثنا شعبة
عن سعد. سمع
محمد بن عمرو
بن الحسن بن
علي قال:
كان
الحجاج يؤخر
الصلوات.
فسألنا جابر
بن عبدالله.
بمثل حديث
غندر.
1459-
Bunu bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize
Şu'be, Sad'dan tahdis ettiğine göre o Muhammed b. Amr b. el-Hasan b. Ali'yi
şöyle derken dinledi: Haccac namazları geciktirirdi. Bu sebeple biz de Cabir b.
Abdullah'a sorduk deyip, hadisi Gunder'in rivayet ettiği gibi aynen rivayet
etti.
AÇIKLAMA: (1455)
"Mümin hanımlar" Bu gibi ifadelerin şekli bir şeyin kendi kendisine
izafe edilmesi şeklidir. Bunup,pçıklaması ve takdiri hakkında ise ihtilaf
edilmiştir. Bunun: "Mümin kadınların kendileri" takdirinde olduğu
söylendiği gıbi, "Mümin kadınlar topluluğu" takdirinde olduğu da
söylenmıştir. Burada "kadınlar" tabirinin faziletli hanımlar
anlamında olduğu yani mümine hanımların faziletleri demek olduğu da
söylenmiştir. Tıpkı ricalu'l-kavm: Kavmin ricali (erkekleri) denilmesi gibi ki
bu da onların faziletleri ve önde gelenleri anlamındadır.
"Örtülerine
bürünmüş" iyice örtünmüş, sarınıp sarmalanmış demektir. "Murut"
mim harfi kesreli olarak mırt'ın çoğulu olup, elbiseler, örtüler demektir.
Bu hadislerde sabah
namazının erken kılınmasının müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Şafii,
Malik, Ahmed ve cumhurun kanaati budur. Ebu Hanife ise namazı ortalığın
aydınlandığı vakte bırakmak (isfar) daha faziletlidir demiştir. Yine bu
hadislerde kadınların mescitte cemaat namazlarına katılmalarının caiz olduğu
hükmü de anlaşılmaktadır. Elbette ki bu onlar hakkında yahut onlar sebebiyle
fitneye düşme korkusu olmaması şartı iledir.
"Etraf karanlık
olduğundan ötürü tanınmazlardı." Burada "ğales" gecenin
kalıntısı anlamındadır. Davudi dedi ki: Onlar kadın mıdır, erkek midir
tanınmazlardı, demektir. Muayyen olarak kim oldukları bilinmezdi, diye de
açıklanmıştır. Ancak bu zayıf bir açıklamadır çünkü örtüsüne bürünüp, sarınmış
olan bir kadının muayyen olarak kim olduğu gündüzün dahi tanınmaz. Kasıt bu
olsaydı bu ifadenin bir anlamı kalmazdı.
وحدثنا
يحيى بن حبيب
الحارثي.
حدثنا خالد بن
الحارث. حدثنا
شعبة. أخبرني
سيار بن
سلامة. قال:
سمعت
أبي يسأل أبا
برزة عن صلاة
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. قال قلت:
آنت سمعته؟
قال فقال: كأنما
أسمعك الساعة.
قال: سمعت أبي
يسأله عن صلاة
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فقال:
كان لا يبالي
بعض تأخيرها
(قال يعني
العشاء) إلى
نصف الليل.
ولا يحب النوم
قبلها ولا
الحديث بعدها.
قال شعبة: ثم
لقيته، بعد،
فسألته فقال:
وكان يصلي
الظهر حين تزول
الشمس.
والعصر، يذهب
الرجل إلى
أقصى
المدينة،
والشمس حية.
قال: والمغرب،
لا أدري أي
حين ذكر. قال:
ثم لقيته،
بعد، فسألته.
فقال: وكان
يصلي الصبح
فينصرف الرجل
فينظر إلى وجه
جليسه الذي
يعرف فيعرفه.
قال: وكان
يقرأ فيها
بالستين إلى
المائة.
1460-
Bize Yahya b. Habib el-Harisı de tahdis etti. Bize Halid b. el-Haris tahdis
etti. Bize Şu'be tahdis etti, bana Seyyar b. Selame haber verip dedi ki: Babamı
Ebu Berze'ye Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazına dair soru
sorarken dinledim. (Şu' be) dedi ki: Sen mi dinledin, dedim. O: Şu anda seni
dinlediğim gibi, dedi. (Seyyar devamla) dedi ki: Babamı ona (Ebu Berze'ye)
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazına dair soru sorarken
dinledim. O dedi ki: O namazı -yani yatsıyı- bazı hallerde gecenin yarısına
kadar geciktirmeye aldırmazdı ama yatsıdan önce uyumayı da ondan sonra
konuşmayı da sevmezdi.
Şu'be dedi ki: Daha
sonra onunla karşılaşbm, ona sordum. O şöyle dedi: Öğleyi de güneş zevale
erince (zevalden sonra) kılardı. İkindiyi de kişi Medine'nin en uzağına gider
ve henüz güneş dipdiri kalacak şekilde kılardı. (Şu'be) dedi ki: Akşama gelince
onun için hangi vakti söylediğini bilmiyorum. Sonra yine onunla karşılaştım,
ona sordum. (Seyyar) dedi ki: Sabah namazını da kıldıktan sonra adam namazdan
çıkar, tanıdığı meclis arkadaşının yüzüne bakar ve onu tanırdı. Sabah namazında
altmış ayetten yüz ayete kadar okurdu.
Diğer tahric: Buhari,
541 -buna yakın-, 547, 599 -buna yakın-, 771; Ebu Davud, 398, 4849; Nesai, 494,
524, 529; İbn Mace, 674 -muhtasar-
حدثنا
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. حدثنا
شعبة عن سيار
بن سلامة؛
قال: سمعت أبا
برزة يقول:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لا يبالي
بعض تأخير
صلاة العشاء
إلى نصف
الليل. وكان
لا يحب النوم
قبلها ولا
الحديث بعدها.
قال شعبة: ثم
لقيته مرة
أخرى فقال: أو
ثلث الليل.
1461-
Bize Ubeydullah b. Muaz tahdis etti. Bize babam tahdis etti. Bize Şu'be, Seyyar
b. Selame'den şöyle dediğini tahdis etti: Ebu Berze'yi şöyle derken dinledim:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatsı namazını gecenin yarısına kadar
geciktirmeye aldırmazdı ama ondan önce uyumayı da, ondan sonra konuşmayı da
sevmezdi. Şu'be dedi ki: Sonra onunla bir başka sefer karşılaştığımda: Ya da
gecenin üçte birine, dedi.
وحدثناه
أبو كريب.
حدثنا سويد بن
عمرو الكلبي عن
حماد بن سلمة،
عن سيار بن
سلامة أبي
المنهال؛ قال:
سمعت أبا برزة
الأسلمي يقول:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يؤخر
العشاء إلى
ثلث الليل.
ويكره النوم
قبلها،
والحديث بعدها.
وكان يقرأ في
صلاة الفجر من
المائة إلى
الستين. وكان
ينصرف حين
يعرف بعضنا
وجه بعض.
1462-
Bunu bize Ebu Kureyb de tahdis etti ... Seyyar b. Sele me Ebu'l-Minhal dedi ki:
Ebu Berze el-Eslemi'yi şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yatsı namazını gecenin üçte birine kadar geciktirirdi. Namazdan önce
uyumayı, ondan sonra da konuşmayı hoş görmezdi. Sabah namazında da yüz ayet ile
altmış ayet arası kadar okurdu. Birbirimizin yüzünü tanıyabileceğimiz bir
zamanda da namazı bitirirdi.
AÇIKLAMA: (1460)
"Sabah namazını kılardı. Kişi namazdan sonra tanıdığı meclis arkadaşına bakar,
onu tanırdı." Diğer rivayette ise (1462) "birbirimizin yüzünü
tanıyabildiğimiz bir zamanda namazı bitirirdi" denilmektedir. Her ikisinin
anlamı birdir. Bu da altmış ila yetmiş arası ayeti tertil ile okumakla birlikte
birimizin diğerinin yüzünü tanıyabileceği ilk vakitte selam veriyordu demektir.
Bu ise sabah namazını oldukça erken kıldığı hususunda açık bir delildir. Zaten
bu hususta muhalif bir rivayet de yoktur çünkü kadınlar hakkında da:
"Karanlıktan dolayı
tanınmazlardı" denilmektedir. Çünkü bu hadiste de kişinin yanında oturan
meclis arkadaşını görmesine dair haber vermekte, diğeri ise uzaktan kadınların
görülmesi ile ilgili haber ihtiva etmektedir.
(1458) "Öğle
namazını günün ortasında şiddetli sıcakta kılardı." Hacire zevalden hemen
sonra günün ortasındaki aşırı sıcak demektir. Buna terk etmek anlamındaki
hecr'den gelen "hacire" adının verildiği söylenmiştir çünkü insanlar
o vakit aşırı sıcakta iş yapmayı bırakır, kayluleye (öğle uykusuna,
dinlenmesine) çekilirler.
Bu buyrukta namazın ilk
vaktinde kılınması için eli çabuk tutmanın müstehab olduğu hükmü
anlaşılmaktadır.
"Güneş parlak
iken" henüz ışıklarının rengi sararmadan, katıksız ve parlak iken
demektir.
"Akşamı güneş
batınca" yani güneş kaybolunca. Daha önce geçtiği gibi güneşin düşmesi
(kaybolması) için (hadiste görüldüğü gibi) vecebet kullanılır. Güneşin ayrıca
sözkonusu edilmeyişi ise onun bilinmesinden dolayıdır. Yüce Allah'ın:
"Nihayet o, perdenin arkasında gizlenince" (Sad, 32) buyruğunda
olduğu gibi.
(1461) "Bize
Ubeydullah b. Muaz tahdis etti. .. Ebu Berze'yi dinledim."
Bu bütün ravileri
Basralı olan bir isnattır.
"Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatsıyı gecenin üçte birine kadar geciktirirdi.
Ondan önce uyumayı ve ondan sonra da konuşmayı hoş görmezdi." İlim adamları
der ki: Yatsıdan önce uyumanın mekruh oluş sebebi uykuya kalmak suretiyle
namazın vaktinin geçmesi ile karşı karşıya kalması yahutta tercih olunan ve
daha faziletli olan vaktini geçirmesi dolayısıyladır. Böylelikle insanlar bu
hususta işin kolayına kaçarak gevşek tutup, cemaatle namazı kılmayıp, uykuya
dalmasınlar. Yatsıdan sonra konuşmanın mekruh oluş sebebine gelince, bu
geceleyin uykusuz kalma neticesini verir ve bundan dolayı geceleyin namaza
kalkmak, geceleyin Allah'ı zikretmek yahutta sabah namazını caiz olan vaktinde
ya da tercih olunan yahut daha faziletli olan vaktinde uykunun etkisi ile
kılmamak korkusundan dolayıdır. Diğer taraftan geceleyin geç yatmak, gündüzün
dinin yerine getirilmesi gereken hakları, itaatler ve dünya maslahatlarının ifa
edilmesi noktasında bir tembelliğe sebep olur.
İlim adamları dedi ki:
Yatsıdan sonra mekruh olan konuşma maslahatı olmayan hususlar hakkındaki
konuşma ile ilgilidir. Maslahat ve hayır bulunan konuşmalarda ise mekruh oluş
sözkonusu değildir. İlim okumak, salih zatların hikayelerini sözkonusu etmek,
misafirle ve gelin ile ünsiyet olsun diye konuşmak, kişinin eşiyle ve
çocuklarıyla hoşça vakit geçirmek ve ihtiyaç dolayısıyla konuşması yolcularla
eşyalarını ya da canlarını korumaları için konuşmak, insanların arasını
düzeltmek, hayırlı işlerde onlara iltimasta bulunmak, iyiliği emredip,
münkerden alıkoymak, bir faydayı ve maslahatı göstermek ve benzeri hususlar
hakkında konuşmak buna örnektir. Bütün bu gibi konuşmalarda mekruhluk sözkonusu
değildir, bunların bir kısmı hakkında sahih hadisler geldiği gibi, diğer
hususlar ise bu anlamı taşımaktadır. Bu bablarda da bu hadislerin pek çoğu
geçtiği gibi, diğerleri de zaten meşhurdur, bilinmektedir.
Diğer taraftan yatsıdan
sonra konuşmanın mekruh oluşundan kasıt yatsı vaktinin girmesinden sonra değil,
kılınmasından sonradır. İlim adamları ise belirttiğimiz gibi hayır hakkında
olanı müstesna yatsıdan sonra konuşmanın mekruh olduğu üzerinde ittifak
etmişlerdir.
Yatsı namazını kılmadan
önce uyumayı Ömer, oğlu, İbn Abbas ve seleften başkaları ile Malik ve bizim
mezhebimize mensup ilim adamları -Allah hepsinden razı olsun- mekruh
görmüşlerdir. Ali, İbn Mesud ve Kufeli fukaha -Allah hepsinden razı olsun- ise
buna ruhsat vermişlerdir.
Tahavi dedi ki:
Beraberinde kendisini uyandıracak birisinin bulunması şartıyla bu durumda
uyumaya ruhsat verilir. İbn Ömer'den de bunun gibi bir görüş rivayet
edilmiştir. Allah en iyi bilendir .
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: