SAHİH-İ MÜSLİM |
SALAT |
باب صفة
الأذان
3- EZAN'IN NİTELİĞİ BABI
حدثني
أبو غسان
المسمعي مالك
بن عبدالواحد
وإسحاق بن
إبراهيم. قال
أبو غسان: حدثنا
معاذ. وقال
إسحاق: أخبرنا
معاذ بن هشام صاحب
الدستوائي.
وحدثني أبي عن
عامر الأحول، عن
مكحول، عن
عبدالله بن
محيريز، عن
أبي محذورة؛
أن نبي الله
صلى الله عليه
وسلم علمه هذا
الأذان "الله
أكبر الله
أكبر. أشهد أن
لا إله إلا
الله أشهد أن
لا إله إلا
الله. أشهد أن
محمدا رسول
الله. أشهد أن
محمدا رسول
الله. حي على
الصلاة
(مرتين) حي على
الفلاح
(مرتين) زاد إسحاق
"الله أكبر
الله أكبر. لا
إله إلا الله".
840- Bize Ebu Gassan el-Mismai, Malik b. Abdulvahid ve İshak b.
İbrahim tahdis etti. Ebu Gassan: Bize Muaz tahdis etti derken, İshak bize ed-Destevai'nin arkadaşı Hişam'ın oğlu Muaz haber verdi,
demiştir. (Muaz devamla dedi ki): Bana babam da Amir el-Ahvel'den tahdis etti.
O Mekhul'den, o Abdullah b. Muhayriz'den, onun Ebu Mahzure'den rivayet ettiğine
göre Allah'ın Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona şu şekilde ezanı
öğretti:
"Allahu ekber
Allahu ekber, eşhedu en la ilahe illallah eşhedu en la ilah e illallah, eşhedu
enne Muhammeder Resulullah eşhedu enne Muhammeder Resulullah" sonra tekrar
şöyle der: "Eşhedu en la ilah e illallah -bunu iki defa söyler- eşhedu en
ne Muhammeder Resulullah -iki defa söyler- hayye ale' ssalah -iki defa söyler-
hayye ale'l-felah -iki defa söyler-"
İshak ayrıca
"Allahu ekber Allahu ekber la ilah e illallah" sözlerini eklemiştir.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 500, 501, 503, 505; Tirmizi, 191 -muhtasar-, 192; Nesai, 628, 629, 630,
632; İbn Mace, 708 -uzunca-, 709
AÇIKLAMA: "Ebu
Gassan el-Mismai" "Gassan" isminin munsarıf olup olmadığına dair
ihtilatı defalarca zikretmiş bulunmaktayız. "el-Mismai" de kabilenin
bir atası olan "Misma"'a bir nispettir.
"Bize
ed-Destevai'nin arkadaşı Hişam'ın oğlu Muaz haber verdi." Burada
"arkadaş" anlamındaki lafız Hişam'ın bir sıfalı olarak mecrurdur.
Onun Muaz'ın sıfatı olarak merfu okunacağı söylenemez. Zaten Müslim (Allah'ın
rahmeti ona) bunun Hişam'ın sıfatı olduğunu açıkça söylemiştir. Bunu şefaat ile
ilgili iman bölümünün sonlarındaki hadiste zikretmiş olup, ben de bu hususu
orada açıklayıp konu ile ilgili izahta bulunmuş ve ayrıca onun nispeti ile
ilgili "ed-Destevanl" nispetinin de söylendiğini belirtmiştik. O
Ehvaz'daki verimli yerlerden bir yer olan "Desteva" e nispettir.
"Amir el-Ahvel'den,
o Mekhul'den, o Abdullah b. Muhayriz'den" Bunlar biri diğerinden rivayet
nakleden üç tabiidir. Burada sözü edilen Amir ise Amir b. Abdulvahid el-Basri'
dir.
"Ebu
Mahzure"nin adı Semura'dır. Evs olduğu da, Cabir olduğu da söylenmiştir.
İbn Kuteybe el-Mearif adlı eserinde adı Süleyman b. Semura'dır demiş olmakla
birlikte bu garip bir bilgidir. Ebu Mahzure Kureyşli olup Cumah
oğullarındandır. Huneyn'den sonra Müslüman olmuştur. Sesi en güzel insanlardan
birisi idi. Mekke'de 59 yılında vefat etmiştir. 77 yılında vefat ettiği de
söylenmiştir. Vefatına kadar Mekke'de ikamet etmiştir. -Allah ondan razı olsun-
Soyundan gelenler de miras olarak müezzinliği birbirinden devralmışlardır.
Allah hepsinden razı olsun.
"Ebu Mahzure
(r.anh)'dan rivayete göre Allah'ın Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona bu
ezanı öğretmişti ... "
Bu hadis Müslim'in
sahihinin asıl nüshalarının bir çoğunda bu şekilde olup baş tarafında
"Allahu ekber" lafzı iki defa tekrar edilmiştir. Müslim'den başka
kaynaklarda ise "Allahu ekber" lafzı dört defa zikredilmiştir.
Kadi İyaz -Allah'ın
rahmeti ona- dedi ki: Müslim'in sahihinin el-Farisi'den gelen bazı rivayet
yollarında "Allahu ekber" lafzı dört defa kaydedilmiştir. Aynı
şekilde Abdullah b. Zeyd'in rivayet ettiği hadisin de lafızların iki ve dört
defa söyleneceği hususunda da farklılık görülmüştür fakat bu hususta meşhur
olan dört defa söyleneceğidir.
Şafii, Ebu Hanife, Ahmed
ve ilim adamlarının cumhuru dört defa söyleneceğini söylemiştir. İki defa
söyleneceğini ise Malik kabul etmiş ve hem bu hadisi, hem de sünnetleri daha
iyi bilen Medine halkının uygulamasını da delil göstermiştir. Cumhur ise şunu
delil göstermektedirler: Sika ravinin fazlalığı kabul edilir. Mekkelilerin
uygulaması ise dört defa söylemektir. Mekke ise hac mevsimleri ile başka
sebeplerle Müslümanların toplandığı bir yer olmakla birlikte ashab-ı kiram'dan
olsun, başkalarından olsun kimse bu uygulamaya karşı çıkmamıştır. Allah en iyi
bilendir.
Bu hadis-i şerifte,
Malik, Şafii, Ahmed ve ilim adamlarının çoğunluğunun benimsediği kanaat olan
ezanda terd' yapmanın sabit ve meşru olduğuna dair kesin ve açık bir delil
bulunmaktadır. Terd', şehadet lafızlarını iki defa alçak sesle söyledikten
sonra dönüp onları yüksek sesle tekrar iki defa daha söylemek demektir.
Ebu Hanife ve Kufeli
ilim adamları ise, Abdullah b. Zeyd'in hadisi ile amel ederek terd' yapmanın
meşru olmadığı kanaatindedirler. Çünkü onun hadisinde terd' bulunmamaktadır.
Cumhurun delili ise bu
sahih hadistir. (Hadisteki) fazlalık ise önceliklidir.
Bununla birlikte Ebu
Mahzure'nin rivayet ettiği bu hadis Abdullah b. Zeyd'in hadisinden sonradır
çünkü Ebu Mahzure'nin rivayet ettiği hadis Huneyn'den sonra hicretin sekizinci
yılında varid olmuştur. İbn Zeyd'in rivayet ettiği hadis ise ezanın ilk durumu
hakkındadır. Ayrıca buna Mekkelilerin, Medinelilerin ve sair İslam diyarlarının
am eli uygulamaları da eklenmiştir. Başarı Allah'tandır.
Mezhebimiz alimleri
terci'in o olmaksızın ezanın sahih olmayacağı bir rükün mü olduğu yoksa rükün
olmayıp, terk edilse dahi faziletin mükemmelliği kaçırılmakla birlikte ezanın
sıhhatinin etkilenmeyeceği bir sünnet mi olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir.
Onlara göre daha sahih kabul edilen görüş bir sünnet olduğudur. Muhaddislerden
ve onların dışında bir topluluğun kanaatine göre terd' yapmakla yapmamakta kişi
muhayyerdir (seçimine bırakılmıştır) ama doğru olan onun yapılmasıdır. Allah en
iyi bilendir.
"Hayye
ale's-salah" Namaza gelin, ona yönelin demektir. İlim adamları der ki: Ya
harfi ile daha önce ona idgam olunmuş diğer ya harfi sakin olduklarından
fethalı okunuriar. Hayye ale'l-felah ise umduklarınızı elde etmeye ve kurtuluşa
(fevzu necate) geliniz, demektir. Bekaya yani cennette baki kalmanın sebebine
yöneliniz anlamında olduğu da söylenmiştir.
"el-Feleh"
söyleyişi "el-felah"in bir başka söyleyişidir, her ikisini de Cevheri
ve başkaları nakletmiştir. Hayye ala ... ifadesine "hay' ale"
denilir. İmam Ebu Mansur el-Ezheri dedi ki: el-Halil b. Ahmed dedi ki -Yüce
Allah'ın rahmeti her ikisine olsun- : Ha ve ayn harfleri mahreclerinin birbirlerine
yakınlığı dolayısı ile asli kök olan bir kelimede bir arada bulunmazlar. Ancak
iki kelimeden oluşturulmuş bir fiil ile bir araya getirilmeleri müstesnadır.
Hayye ala gibi. O vakit buradan hareketle hay' ale denilir. Allah en iyi
bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
4- BİR MESCİD İÇİN
İKİ MÜEZZİN EDİNMENİN MÜSTEHAB OLDUĞU BABI