SAHİH-İ MÜSLİM

HAYIZ

 

باب التيمم

28- TEYEMMÜM BABI

 

Teyemmüm        Sözlükte teyemmüm kastetmek demektir. İmam Ebu Mansur el-Ezherı dedi ki: Teyemmüm Arap dilinde kastetmek demektir. Nitekim filana teyemmüm ettim denildiği zaman onu kastettim, ona yöneldim demektir. Allah en iyi bilendir.

 

Teyemmüm kitap, sünnet ve ümmetin icmaı ile sabittir. Yüce Allah'ın bu ümmete -Allah şanını yüceltsin- vermiş olduğu özelliklerden bir özelliktir. Ümmet teyemmümün yüz ve ellerde yapılacağını icma ile kabul etmiştir. Teyemmümün sebebinin küçük ya da büyük hades olması arasında fark yoktur. Aynı şekilde azalarının bir kısmı yerine ya da tamamı yerine teyemmüm yapması arasında da fark yoktur. Allah en iyi bilendir.

 

Teyemmümün Yapılışı

 

İlim adamları teyemmümün nasıl yapılacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bizim mezhebimize ve çoğunluğun görüşüne göre teyemmüm yaparken biri yüz için, diğeri de dirseklere kadar eller için olmak üzere iki vuruş ile yapılması bir zorunluluktur. Bu görüşü kabul eden alimler arasında Ali b. Ebu Talib, Abdullah b. Ömer, Hasan-i Basri, Şa'bt, Salim b. Abdullah b. Ömer, Süfyan es-Sevri, Malik, Ebu Hanife, rey sahipleri ile diğerleri de vardır. Allah hepsinden razı olsun.

 

Bir grubun kanaatine göre ise farz olan yüz ve eller için bir tek vuruştur. Bu da Ata, Mekhul, Evzai, Ahmed, İshak ve İbnu'l-Münzir ile genel olarak hadis ashabının görüşüdür. Zühri'den de ellerin koltuk altlarına kadar mesh edilmesinin gerektiğine dair bir görüş nakledilmiştir. Bizim Şafii mezhebi alimlerimiz, mezhebimize dair kitaplarında bu görüşü ondan böylece nakletmişlerdir.

 

İmam Ebu Süleyman el-Hattabi ise şöyle demektedir: Dirseklerden yukarısını mesh etmenin gerekmediği hususunda ilim adamlarından farklı kanaat belirten olmamıştır.

Yine mezhep alimlerimizin naklettiğine göre İbn Sirin şöyle demiştir: Teyemmüm yapacak kimsenin üç vuruştan az elini teyemmüm ettiği yere vurması yeterli gelmez. Bir vuruş yüz için, ikincisi elleri için, üçüncüsü ise kolları için olmalıdır.

 

Küçük hades (abdest) için teyemmümün caiz olduğunda ilim adamları icma etmişlerdir. Aynı şekilde çeşitli bölgelerin alimleri ile onlardan öncekiler de cünüp, ay hali ve loğusanın da teyemmüm yapmasının caiz olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Bu hususta ne haleften, ne seleften herhangi bir kimsenin muhalif bir kanaati yoktur. Bundan tek istisna Ömer b. el-Hattab ile Abdullah b. Mesud (r.anh)'dan nakledilen bir görüştür. Bunun bir benzeri de tabiin imamlarından İbrahim NehaI'den de nakledilmiştir. Ömer ve Abdullah (r.a.)'nın bu görüşlerinden vazgeçtikleri de söylenmiştir.  Cünüp bir kimsenin teyemmüm yapmasının caiz olduğunu belirten sahih ve meşhur çok sayıda hadis varid olmuştur. Allah en iyi bilendir.

 

Cünüp bir kimse teyemmüm ile namaz kılacak olup, sonra da su bulursa ilim adamlarının icmaı ile gusletmesi icap eder. Ancak tabiin imamlarından Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan gusletmesi gerekmez dediği şeklindeki rivayet müstesnadır. Ancak bu kendisinden öncekilerin ve sonrakilerin icmaı ile ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in suyu bulması halinde vücudunu yıkayıp, gusletmesine dair emir verdiği şeklindeki sahih ve meşhur hadisler sebebiyle terkedilmiş bir görüştür. Allah en iyi bilendir.

 

Yolcunun (taşrada bulunan) deve çobanlarının ve başkalarının suları bulunmasa dahi zevcesi ile cima etmesi ve ferclerini yıkayıp, teyemmüm alıp, namaz kılmaları caizdir. Teyemmüm etmek onlar için yeterlidir. Ferclerini yıkamaları halinde namazlarını yeniden kılmaları (iade etmeleri) gerekmez. Şayet erkek tenasül organını ve kadından kendisine isabet edenleri yıkamayıp, olduğu hal üzere teyemmümle namaz kılacak olursa kadının fercindeki yaşlığın necis olduğu görüşünü kabul edersek, namazını iade etmesi gerekir, değilse namazını yeniden kılması (iade) gerekmez. Allah en iyi bilendir.

 

Ancak abdestsiz olan kimsenin bir organında bir necaset bulunup da onun yerine teyemmüm etmek isterse hem bizim mezhebimize, hem ilim adamlarının çoğunluğunun mezhebine göre caiz değildir. Ahmed b. Hanbel ise -yüce Allah'ın rahmeti ona- şayet necaset bedeninde ise teyemmüm yapması caizdir, elbisesinde ise caiz değildir demiştir. Onun mezhebine mensup ilim adamları bu halde iken kılınan namazın iade edilmesinin vücubu hususunda ihtilaf etmişlerdir. İbnu'l-Münzir dedi ki: Necasetin bulunduğu yeri meshedip, namaz kılar, derlerdi. Allah en iyi bilendir.

 

Teyemmüm ile kılınan namazın iade edilmesine gelince, bizim (Şafii) mezhebimize göre hastalık, yara ve benzeri bir sebep dolayısıyla teyemmüm etmiş ise namazını iade etmez. Ancak suyu bulamadığı için teyemmüm etmiş ise eğer yolculuk halinde olduğu gibi çoğunlukla suyun bulunmadığı bir yerde ise namazı iade etmek gerekmez. Şayet ancak nadiren suyun bulunmadığı bir yerde ise mezhebimizdeki sahih görüşe göre namazını iade etmesi gerekir. Allah en iyi bilendir.

 

Teyemmümün ne tür şeylerle yapılabileceğine gelince, bu hususta ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Şafii, Ahmed, İbnu'l-Münzir, Davud ez-Zahiri ve fukahanın çoğunluğu teyemmüm ancak organa yapışan bir tozu bulunan temiz bir toprak ile yapılması caizdir, derler. Ebu Hanife ve Malik ise teyemmüm yıkanmış kaya da dahil olmak üzere yer türünden olan her şeyle yapılabilir. Maliki mezhebine mensup bazı alimler daha ileriye giderek yere bitişik ahşap ve benzeri şeylerle de yapılmasını caiz kabul etmişlerdir. Kada teyemmüm hususunda Malik'ten iki rivayet gelmiştir. Evzai ve Süfyan es-Sevri de kar ve yer üzerindeki her şeyle teyemmümün yapılması caizdir demişlerdir. Allah en iyi bilendir.

 

Teyemmümün Hükmü

 

Bizim ve çoğunluğun hükmüne göre teyemmüm, hadesi (gusletmek ve abdest almak gereğini) kaldırmaz. Aksine namaz kılmayı mübah kılar ve onunla farz namazı ve dilediği kadar nafile namazı kılması mübah olur fakat tek bir teyemmüm ile iki farzı bir arada kılamaz. Eğer yaptığı teyemmüm ile farz namaz kılmayı niyet etmişse farz da, nafile de kılması mübah olur. Şayet nafile namazın mübahlığını niyet etmiş ise o teyemmüm ile farz namaz kılması mübah olmaz. Tek bir teyemmüm ile birden çok cenaze namazı kılabilir yine tek bir teyemmüm ile farz bir namaz ile birkaç cenaze namazı kılabilir. Namaz vakti girmeden önce teyemmüm etmez. Su bulamadığı için teyemmüm yapmış bir kimse namazda iken suyu görürse namazı batıl olmaz. Namazını tamamlaması imkanı vardır. Ancak namazını iade etmesi gereken bir kişi olması hali müstesnadır. O takdirde suyu görmesiyle namazı batıl olur. Allah en iyi bilendir.

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن عبدالرحمن بن القاسم، عن أبيه، عن عائشة؛ أنها قالت:

 خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم في بعض أسفاره. حتى إذا كنا بالبيداء (أو بذات الجيش) انقطع عقد لي. فأقام رسول الله صلى الله عليه وسلم على التماسه. وأقام الناس معه. وليسوا على ماء. وليس معهم ماء. فأتى الناس إلى أبي بكر فقالوا: ألا ترى إلى ما صنعت عائشة؟ أقامت برسول الله صلى الله عليه وسلم وبالناس معه. وليسوا على ماء. وليس معهم ماء. فجاء أبو بكر ورسول الله صلى الله عليه وسم واضع رأسه على فخذي قد نام. فقال: حبست رسول الله صلى الله عليه وسلم والناس. وليسوا على ماء وليس معهم ماء. قالت فعاتبني أبو بكر. وقال ما شاء الله أن يقول. وجعل يطعن بيده في حاضرتي. فلا يمنعني من التحرك إلا مكان رسول الله صلى الله عليه وسلم على فخذي. فنام رسول الله صلى الله عليه وسلم على غير ماء. فأنزل الله آية التيمم فتيمموا. فقال أسيد بن الحضير (وهو أحد النقباء): ما هي بأول بركتكم يا آل أبي بكر. فقالت عائشة: فبعثنا البعير الذي كنت عليه فوجدنا العقد تحته.

 

814- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e, Abdurrahman b. Kasım'dan naklen okudum. O babasından, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Seferlerinden birisinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıkmıştık. Nihayet bizler el-Beyda ya da Zatu'l-Ceyş denilen yerde iken gerdanlığım koptu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de onu aramak için orada bekledi. Onunla birlikte bulunanlar da beklediler. Suyun bulunduğu bir yerde değillerdi, beraberlerinde su da yoktu. Bu sebeple insanlar Ebu Bekir'in yanına giderek: Aişe'nin ne yaptığını gördün mü? Resulullah'ı ve onunla birlikte diğer insanları da (yola devam etmekten) alıkoydu. Ne suyun başında bulunuyorlar, ne de beraberlerinde su var, dediler. Ebu Bekir hemen (yanıma) geldi. Resulullah başını uyluğumun üzerine koymuş uyuyordu. Ebu Bekir: Allah Resulünü de insanları da yollarına devam etmekten alıkoydun. Halbuki insanlar ne suyun bulunduğu bir yerdedirler ne de beraberlerinde su var, dedi..

(Aişe devamla) dedi ki: Ebu Bekir (böylece) bana sitem edip durdu ve Allah'ın söylemesini dilediği şeyleri de söyledi. Bu arada eliyle de böğrüme vuruyordu. Beni hareket etmekten alıkoyan ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in başının dizimin üzerinde oluşu idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) suyun bulunmadığı o hal ile birlikte sabaha kadar uyudu. Derken Allah teyemmüm ayetini indirdi, onlar da teyemmüm ettiler.

Bunun üzerine (Ensarın) nakiblerinden birisi olan Useyd b. el-Hudayr:Ey Ebu Bekir'in ailesi, bu sizin ilk bereketiniz değildir, dedi.

Aişe (r.anha) dedi ki: Sonra bindiğim deveyi yerinden kaldırdığımızda gerdanlığı onun altında bulduk.

 

Diğer tahric: Buhari, 334, 3672, 4607, 6844 -muhtasar olarak-, 5250; Nesai, 309

 

 

حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا أبو أسامة. ح وحدثنا أبو كريب. حدثنا أبو أسامة وابن بشر عن هشام، عن أبيه، عن عائشة؛ أنها استعارت من أسماء قلادة. فهلكت.  فأرسل رسول الله صلى الله عليه وسلم ناسا من أصحابه في طلبها. فأدركتهم الصلاة فصلوا بغير وضوء. فلما أتوا النبي صلى الله عليه وسلم شكوا ذلك إليه. فنزلت آية التيمم. فقال أسيد بن حضير: جزاك الله خيرا. فوالله! ما نزل بك أمر قط إلا جعل الله لك منه مخرجا. وجعل للمسلمين فيه بركة.

 

815- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. Bize Ebu Usame tahdis etti (H). Bize Ebu Kureyb de tahdis etti. Bize Ebu Usame ve İbn Bişr, Hişam'dan tahdis etti. O babasından, onun Aişe'den rivayet ettiğine göre Esma'dan iğreti (ariyet, emanet) bir gerdanlık almıştı. Sonra bu gerdanlık kaybolunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bazı kimseleri onu aramak üzere gönderdi. Derken namaz vakti girmiş, onlar da abdestsiz olarak namaz kılmışlardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geldiklerinde bu durumdan ona şikayet ettiler. Bunun üzerine teyemmüm ayeti indi. Useyd b. Hudayr da: Allah seni hayırla mükafatlandırsın, Allah'a yemin olsun ki senin başına ne zaman bir hal gelmişse mutlaka Allah da sana ondan bir çıkış yolu göstermiş ve o hal üzere Allah Müslümanlara bir bereket ihsan etmiştir, dedi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 5164, 3773; İbn Mace, 568; Tuhfetu'I-Eşraf, 16802. Bu hadis Ebu Usame yoluyla gelen Aişe'nin rivayet ettiği hadistir. İbn Bişr yoluyla Aişe'den gelen rivayeti ise yalnız Müslim zikretmiştir: Tuhfetu'l-Eşraf, ı 7178

 

AÇIKLAMA: (814-815)  "Aişe (r.anha) dedi ki: Seferlerinden birisinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıkmıştık" ifadesinden kocanın hür zevcesi ile sefere çıkıp, yolculuk yapmasının caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

Aişe (r.anha)'nın "nihayet biz el-Beyda veya Zatu'l-Ceyş'de iken ... " diğer rivayette (815): "Aişe (r.anha) Esma'dan bir gerdanlık emanet almıştı. .. " el-Beyda ve Zatu'l-Ceyş Medine ile Hayber arasında bir yer adıdır.

 

İkd (gerdanlık) ise düğümlenip, dizilen ve boyna asılan şeylere denilir. Buna İkd denildiği gibi kilade de denilir.

 

İlk rivayette "gerdanlığım", ikincisinde ise "Esma'dan emanet aldığı gerdanlık" demesi arasında bir aykırılık yoktur çünkü gerdanlık aslında Esma'nın mülkü idi. Hadisi rivayet eden Aişe (r.anha)'nın onu kendisine izafe etmesi elinde bulunmasından dolayıdır.

 

 

Hadisin Bu Bölümünden Çıkartılabilecek Çeşitli Hükümler Vardır

 

1- Ariyet (iğreti emanet) caizdir.

2- Süs eşyalarının ariyet alınması da caizdir.

3- Ariyet verenin izni ile olması halinde ariyet alınan eşya ile yolculuk yapmak caizdir.

4- Kadınların gerdanlık takmaları caizdir.

5- Müslümanların haklarını ve az dahi olsa mallarını korumayı önemsemek gerekir. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O gerdanlığı aramak için o yerde kalmaya devam etmiştir.

6- Teyemmüm gerektirecek dahi olsa su olmayan bir yerde kalmak caizdir.

Bunun dışında daha başka hükümler de vardır. Allah en iyi bilendir.

 

"Ebu Bekr (r.anh) bana sitem etti ... " Bu ifadelerden kişinin söz, fiil, dövmek ve benzeri yollarla çocuğunu tedib edeceği, erkeğin büyük, evli ve evinin dışında bulunsa dahi kızını tedib edebileceği hükümleri anlaşılmaktadır.

 

"Useyd b. Hudayr dedi ki ... " İsmi hemze, ötreli sin, fethalı olarak Useyd, babasının adı ise ha ötreli, dat fethalı olmak üzere Hudayr şeklindedir. Bu açıkça böyle bilinmekle birlikte bilmeyen için bunu açıklamanın bir zararı yoktur.

 

"Üzerine bindiğim deveyi kaldırdık. Gerdanlığı onun altında bulduk." Rivayet burada bu şekilde olmakla birlikte Buhari'nin rivayetinde "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir adam gönderdi, o da gerdanlığı buldu" şeklindedir. Bir rivayette ise iki adam, bir rivayette bazı kimseler diye ifade edilmiştir. Hepsi aynı meseledir. İlim adamlarının dediklerine göre gönderilen bu kişi Useyd b. Hudayr ile ona tabi olan bazı kişilerdir. Onlar oraya gidip bir şey bulamadılar. Daha sonra Useyd dönüşünden sonra onu devenin altında buldu. Allah en iyi bilendir.

 

(815) "Abdestsiz namaz kıldılar." Bu ifadelerde su ve toprak bulamayan bir kimsenin bu hali üzere namaz kılacağına delil vardır ama bu mesele hakkında selefin ve halefin görüş ayrılığı bulunmaktadır. Bu görüşler Şafii'nin de dört ayrı görüşüdür. Bu görüşlerin mezhep alimlerimize göre en sahih olanı böyle bir kimsenin namaz kılmasının vacip olduğu, aynı şekilde namazını (su bulduktan sonra) tekrar iade etmesi gerektiğidir.

Namaz kılmasının vacip oluşu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Size bir hususu emredecek olursam, onu gücünüz yettiği kadar yerine getiriniz" buyruğundan dolayıdır. Namazını iade etmesi ise bunun nadiren görülen bir mazeret oluşundan dolayıdır. Bu da abdest organlarından birisini yıkamayı unutup da namaz kılan kimsenin durumuna benzer. Böyle birisinin namazını iade etmesi gerekir.

      

İkinci görüşe göre ise ona namaz kılmak vacip değildir fakat kılması müstehaptır, kaza etmesi de icap eder. İster namaz kılsın, ister kılmasın.

 

Üçüncü görüşe göre abdestsiz olduğu için namaz kılması haram olur ama namazı iade etmesi kap eder.

 

Dördüncü görüşe göre namaz da vacip (farz) olmaz, iadesi de vacip olmaz. Bu da Müzeni'nin görüşüdür. Delil itibariyle delillerin en güçlü olanlandır. Ayrıca bu görüşü bu hadis ve benzeri hadisler de desteklemektedir çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den böyle bir durumda namazı iade etmesini gerektiren bir nakil gelmemiştir. Tercih olunan kanaate göre ise namazın kaza edilmesi ancak ayrı bir emir ile icap eder ve böyle bir emir sabit değildir. O halde namazı iade de gerekli değildir. Evet, Müzeni vakit içerisinde bir tür eksiklik ile birlikte vacip olmuş her bir namazın aynı şekilde iade edilmesinin gerekli olmadığını söylemektedir.

Namazın iade edilmesinin vacip olduğunu söyleyenlerin ise bu hadise şu şekilde cevap vermeleri mümkündür: Namazın iade edilme emri derhal yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük değildir. Diğer taraftan tercih edilen görüşe göre beyanın ihtiyaç zamanına kadar ertelenmesi caizdir. Allah en iyi bilendir.

 

 

حدثنا يحيى بن يحيى وأبو بكر بن أبي شيبة وابن نمير. جميعا عن أبي معاوية. قال أبو بكر: حدثنا أبو معاوية عن الأعمش، عن شقيق؛ قال: كنت جالسا مع عبدالله وأبي موسى. فقال أبو موسى: يا أبا عبدالرحمن! أرأيت لو أن رجلا أجنب فلم يجد الماء شهرا. كيف يصنع بالصلاة؟ فقال عبدالله: لا يتيمم وإن لم يجد الماء شهرا. فقال أبو موسى: فكيف بهذه الآية في سورة المائدة. {فلم تجدوا ماء فتيمموا صعيدا طيبا} [5/المائدة/ الآية-6] فقال عبدالله: لو رخص لهم في هذه الآية، لأوشك، إذا برد عليهم الماء، أن يتيمموا بالصعيد. فقال أبو موسى لعبدالله: ألم تسمع قول عمار: بعثني رسول الله صلى الله عليه وسلم في حاجة فأجنبت. فلم أجد الماء. فتمرغت في الصعيد كما تمرغ الدابة. ثم أتيت النبي صلى الله عليه وسلم فذكرت ذلك له. فقال "إنما كان يكفيك أن تقول بيديك هكذا" ثم ضرب بيديه الأرض ضربة واحدة. ثم مسح الشمال على اليمين، وظاهر كفيه، ووجهه؟ فقال عبدالله: أولم تر عمر لم يقنع بقول عمار؟.

 

816- Bize Yahya b. Yahya, Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve İbn Numeyr hepsi birlikte Ebu Muaviye'den tahdis etti. Ebu Bekr dedi ki: Bize Ebu Muaviye, A'meş'ten tahdis etti. O Şakik'den şöyle dediğini nakletti: Abdullah ile Ebu Musa ile birlikte oturuyordum. Ebu Musa: Ey Ebu Abdurrahman bir adam cünüp olup da bir ay boyunca su bulamayacak olursa namazı ne yapacak, dedi.

Abdullah: İsterse bir ay su bulamasın, teyemmüm yapmaz, dedi. Ebu Musa: Peki, Maide suresindeki: "Su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm ediverin" (Maide, 6) ayetini ne yapacağız, dedi. Bu sefer Abdullah: Eğer bu ayet sebebiyle onlara (teyemmüm etmeleri için) ruhsat verilecek olursa hemen hemen suyu soğuk buldular mı derhal toprakla teyemmüm yapmaya yönelirler, dedi.

Bu sefer Ebu Musa, Abdullah'a şöyle dedi: Sen Ammar'ın şu anlattıklarını duymadın mı: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir iş için beni göndermişti, cünüp oldum, su bulamadım. Bunun üzerine hayvanın yuvarlandığı gibi, ben de toprak üzerinde yuvarlandım sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geldim, ona bu hususu anlatınca şöyle buyurdu: "Ellerinle şöylece yapman sana yeterdi." Sonra ellerini yere bir defa vurdu sonra sol eliyle sağını ve avucunun dış tarafı ile yüzünü mesh etti.

Bu sefer Abdullah: Peki, sen de Ömer'in, Ammar'ın bu söylediğine kanaat getirmediğini görmedin mi, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 345 -buna yakın muhtasar olarak-, 346, 347; Ebu Davud, 321; Nesai, 319 -muhtasar olarak-; Tuhfetu'l-Eşraf, 9247, 10360

 

 

وحدثنا أبو كامل الجحدري. حدثنا عبدالواحد. حدثنا الأعمش عن شقيق. قال: قال  أبو موسى لعبدالله. وساق الحديث بقصته. نحو حديث أبي معاوية. غير أنه قال: فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "إنما كان يكفيك أن تقول هكذا" وضرب بيديه إلى الأرض. فنفض يديه فمسح وجهه وكفيه.

 

817- Bize Ebu Kamil el-Cahderi de tahdis etti. Bize Abdulvahid tahdis etti, bize A'meş, Şakik'den şöyle dediğini tahdis etti: Ebu Musa, Abdullah'a ... dedi ve hadisi olayı ile birlikte Ebu Muaviye'nin hadisi rivayetine yakın olarak zikretti. Ancak o rivayetinde şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sana bu şekilde yapmak yeterli olurdu. " Sonra da ellerini yere vurdu, ellerini silkeledikten sonra yüzünü ve ellerini meshetti.

 

 

حدثني عبدالله بن هاشم العبدي. حدثنا يحيى (يعني ابن سعيد القطان) عن شعبة. قال: حدثني الحكم عن ذر، عن سعيد بن عبدالرحمن بن أبزي، عن أبيه؛ أن رجلا أتى عمر فقال:  إني أجنبت فلم أجد ماء. فقال: لا تصل. فقال عمار: أما تذكر، يا أمير المؤمنين! إذ أنا وأنت في سرية فأجنبنا. فلم نجد ماء. فأما أنت فلم تصل. وأما أنا فتمعكت في التراب وصليت. فقال النبي صلى الله عليه وسلم "إنما كان يكفيك أن تضرب بيديك الأرض. ثم تنفخ. ثم تمسح بهما وجهك وكفيك" فقال عمر: اتق الله. يا عمار! قال: إن شئت لم أحدث به. قال الحكم: وحدثنيه ابن عبدالرحمن بن أبزي عن أبيه، مثل حديث ذر. قال: وحدثني سلمة عن ذر، في هذا الإسناد الذي ذكر الحكم. فقال عمر: نوليك ما توليت.

 

818- Bana Abdullah b. Haşim el-Abdi tahdis etti ... Hakem, Zer'den, o Said b. Abdurrahman b. Ebza'nın babasından rivayet ettiğine göre bir adam Ömer'e gelip: Ben cünüp oldum ama su bulamadım dedi. Ömer: Namaz kılma, dedi. Bunun üzerine Ammar şöyle dedi: Ey müminlerin emiri hatırlamaz mısın, hani ben ve sen bir seriyede idik, cünüp olduk. Su bulamadık. Sen namaz kılmadın, ben ise toprakta debelendim ve namaz kıldım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de: "Sana ellerini yere vurduktan sonra üflemen sonra onlarla yüzünü ve ellerini (kollarını) silmen yeterli idi" buyurdu. Ömer: Allah'tan kork ey Ammar dedi. Ammar: Arzu edersen ben de bu hadisi nakletmem, dedi.

Hakem dedi ki: Bu hadisi bana İbn Abdurrahman b. Ebza da babasından Zerr'in hadisi naklettiği gibi tahdis etti.

Dedi ki: Bana Seleme de Zerr'den Hakim'in zikrettiği bu isnad ile rivayet etti ve Ömer: Üzerine aldığın sorumlulukla seni başbaşa bırakıyoruz, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 338 -muhtasar olarak-, 339, 340, 341, 342, 343; Ebu Davud, 322-328; Tirmizi, 144; Nesai, 311, 315, 316, 317,318; İbn Mace, 569; Tuhfetu'I-Eşraf, 10362

 

 

وحدثني إسحاق بن منصور. حدثنا النضر بن شميل. أخبرنا شعبة عن الحكم. قال: سمعت ذرا عن ابن عبدالرحمن بن أبزي. قال: قال الحكم: وقد سمعته من ابن عبدالرحمن بن أبزي عن أبيه؛ أن رجلا أتى عمر فقال: إني أجنبت فلم أجد ماء. وساق الحديث. وزاد فيه: قال عمار: يا أمير المؤمنين! إن شئت، لما جعل الله علي من حقك، لا أحدث به أحدا. ولم يذكر: حدثني سلمة عن ذر.

 

819- Bana İshak b. Mansur tahdis etti. Bize en-Nadr b. Şumeyl haber verdi. Bize Şu'be, Hakem'den şöyle dediğini haber verdi: Ben Zerr'i İbn Abdurrahman b. Ebza'dan şöyle dediğini naklederken dinledim: Hakem dedi ki: Ben bunu İbn Abdurrahman b. Ebza'dan, o babasından diye rivayet ederken de dinledim. Onun rivayetine göre bir adam Ömer'e gelerek:

Ben cünüp oldum ve su bulamadım deyip, hadisi rivayet etti. Rivayetinde şunları ekledi: Ey müminlerin emiri dilersen Allah'ın bana farz kılmış olduğu sana (itaat etmem) hakkın dolayısıyla ben bunu hiçbir kimseye rivayet etmeyeyim, dedi.

Ayrıca bana Seleme, Zirr'den tahdis etti ibaresini zikretmedi.

 

 

718 numaralı hadisin kaynakları

 

AÇIKLAMA: (816-819)  Yüce Allah'ın: "Temiz toprağa teyemmüm edin" buyruğunda geçen "sa'id (temiz toprak)"in mahiyeti hususunda babın baş taraflarında açıkladığımız gibi görüş ayrılığı vardır. Çoğunluk burada onunla toprağın kastedildiği kanaatindedir. Başkaları ise bu yer üzerinde çıkıp yükselen her şeydir demiştir. "Tayyib" lafzının anlamı çoğunluğun kanaatine göre tahir ve temiz olan şeydir, helal anlamında olduğu da söylenmiştir. Allah en iyi bilendir.

 

Mezhebimiz alimleri bu ayet-i kerimeyi sa'id denilen toprağa kastedip yönelmenin vacip olduğuna delil gösterip, şöyle demişlerdir: Eğer rüzgar onun üzerine bir miktar toprak bırakıp, o da onu yüzüne sürecek olursa bu onun için yeterli olmaz. Aksine bunu yerden ya da başka bir yerden alması mutlaka gereklidir. Bu mesele ile ilgili meşhur olmuş çok sayıda fer'i mesele vardır. Allah en iyi bilendir.

 

"Sana şöyle yapman yeterdi. .. " Bu ifadeler yüz ve eller için tek bir vuruşun yeterli olduğunu söyleyenlerin kanaatlerine bir delildir. Bu kanaatte olmayanların da buna şöyle cevap vermeleri mümkündür: Burada maksat öğretmek için elin nasıl vurulacağını göstermektir yoksa maksat teyemmümün tamamının nasıl gerçekleşeceğini anlatmak değildir. Yüce Allah abdest alırken elleri dirseklere kadar yıkamayı farz kıldıktan sonra teyemmüm hakkında da: "Yüzlerinize ve ellerinize mesh ediniz" (Nisa, 43) buyurmaktadır. Zahiren anlaşıldığı üzere burada mutlak olarak zikredilen "el" abdest ile ilgili ayetin baş taraflarında zikredilen (dirseklere kadar kaydi ile) kayıtlı el'in kendisidir. O halde bu zahir anlayış ancak sarih başka bir buyruk dolayısı ile terk edilebilir. Allah en iyi bilendir.

 

(817) "Sonra ellerini silkeledi. " Taşla ve üzerinde toz bulunmayan şeylerle teyemmüm yapmanın caiz olduğunu kabul edenler bunu delil göstererek şayet tozlu olmak muteber olsaydı ellerini silkelemezdi, demişlerdir. Diğerleri de buna şu şekilde cevap vermektedirler: Burada elleri silkelemekten maksat çok miktardaki tozu azaltmaktır çünkü ele çok miktarda toz bulaşmış ise teyemmüm azasını tamamen kaplayacak miktarda kalacak şekilde azaltması müstehaptır. Allah en iyi bilendir.

 

(818) "Abdurrahman b. Ebza" sahabidir.

 

"Bunun üzerine Ömer: Ey Ammar, Allah'tan kork, dedi. .. " Yani Ömer, Ammar'a: Nakletmiş olduğun ve sabit olduğunu söylediğin bu hususta Allah'tan kork, çünkü sen unutmuş yahut bu hususta şüphe ve tereddüde düşüren bir hal içerisinde olabilirsin, demek. istemiştir.

 

Ammar'ın: "Dilersen bu hadisi nakletmem" sözü de --Allah en iyi bilendir-- şu demektir: Eğer sen benim bunu nakletmeyişimin nakledişime göre daha maslahata uygun olduğunu görüyorsan nakletmem çünkü masiyet dışındaki hususlarda sana itaat etmek bana vacip (farz) dır. Bu sünnetin tebliğ edilmesi ve ilmin öğretilmesi ise zaten gerçekleşmiş bulunmaktadır. Artık bundan sonra bunu rivayet etmeyecek olursa ilmi gizleyip saklayanların kapsamına girmiş olmaz.

 

Şunu kastetmiş olma ihtimali de vardır: Eğer dilersen ben bunu insanar arasında geniş bir şekilde yayılacak, yaygınlık kazanacak bir yolla tahdis etmeyeyim. Bunun yerine bunu ancak nadiren rivayet edeyim. Allah en iyi bilendir.

 

Ammar'ın bu kıssasında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zamanında içtihadın caiz olduğu anlaşılmaktadır çünkü Ammar (r.anh) teyemmümün nasıl yapılacağı hususunda içtihad etmiştir.

 

Bizim mezhebimize ve başka mezheplere mensup fıkıh usulü alimleri bu mesele hakkında üç farklı görüş ortaya atmışlardır. Bunların en sahih olanına göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda da, gıyabında da onun zamanında içtihatta bulunmak caizdir. İkinci görüşe göre hiçbir durumda caiz değildir. Üçüncüsüne göre onun huzurunda içtihat caiz olmaz ama onun hazır olmadığı yerde içtihat caizdir. Allah en iyi bilendir.

 

 

قال مسلم: وروى الليث بن سعد عن جعفر بن ربيعة، عن عبدالرحمن بن هرمز، عن عمير مولى ابن عباس؛ أنه سمعه يقول:

 أقبلت أنا وعبدالرحمن بن يسار، مولى ميمونة، زوج النبي صلى الله عليه وسلم. حتى دخلنا على أبي الجهم بن الحارث ابن الصمة الأنصاري. فقال أبو الجهم: أقبل رسول الله صلى الله عليه وسلم من نحو بئر جمل. فلقيه رجل فسلم عليه. فلم يرد رسول الله صلى الله عليه وسلم عليه. حتى أقبل على الجدار فمسح وجهه ويديه. ثم رد عليه السلام.

 

820- Müslim dedi ki: Leys b. Sa'd da Cafer b. Rabia'dan rivayet etti. O Abdurrahman b. Hurmuz el-A'rec'den, o İbn Abbas'ın azatlısı Umeyr'den rivayet ettiğine göre onu şöyle derken dinlemiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Meymune'nin azatlısı Abdurrahman b. Yesar ile birlikte geldik ve Ensar'dan Ebu'l-Cehm b. Haris b. es-Sımme'nin huzuruna girdik. Ebu'l-Cehm dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bi'ru Cemel tarafından geldi. Bir adam onunla karşılaşınca ona selam verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (hemen) selamını almadı. Önce duvara yöneldi, yüzünü ve ellerini mesh ettikten sonra selamını aldı.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 337; Ebu Davud, 329; Nesai, 310; Tuhfetu'l-Eşraf, 11885

 

AÇIKLAMA: "Leys b. Sa'd da Cafer b. Rabia'dan rivayet etti." Hadis bu şekilde Sahih-i Müslim'in bütün rivayetlerinde Müslim ile Leys arasında munkatı olarak kaydedilmiştir. Bu tür hadislere "muallak" denilir. Buna dair açıklama ve bu hadis ve onunla aynı durumdaki diğer hadisin izahı kitabın mukaddimesinde yer alan geçmiş fasıllarda zikredilmiş bulunmakta ve ayrıca Müslim'in sahihinde bu şekilde ondört ya da oniki hadisin munkatı olarak geçmiş olduğunu belirtip, onları beyan ettik. Allah en iyi bilendir.

 

Leys'in rivayet ettiği bu hadiste yer alan "Meymune'nin azatlısı Abdurrahman b. Yesar ile birlikte ... geldim." Bu ifade Müslim'in sahihinin asıl nüshalarında böyledir. Ebu Ali el-Yassani ile Müslim'in senetleri hakkında söz söylemiş olanların hepsi de: "Abdurrahman" ifadesi apaçık bir hatadır, doğrusu Abdullah b. Yesar'dır. Nitekim Buhari, Ebu Davud, Nesai ve başkaları da bunu bu doğru şekliyle böylece rivayet etmiş ve "Abdullah b. Yesar" demişlerdir.

Kadı lyaz dedi ki: Bizim Müslim'in sahihini es-Semerkandi, el-Farisİ'den, onun el-CuIadl'den diye yaptığımız rivayetimizde doğru şekliyle Abdullah b. Yesar olarak gelmiştir. Bunlar (Yesar'ın oğulları) dört kardeştir. Abdullah, Abdurrahman, Abdulmelik ve Meymune'nin azatlısı Ata'dır. Allah en iyi bilendir.

 

"Ebu' I-Cehm b. el-Haris b. es-Sımme'nin huzuruna girdik." Ebu'l-Cehm ve es-Sımme isimleri Müslim'de bu şekilde yer almış olmakla birlikte yanlıştır. Doğrusu ise Buhari'nin sahihinde ve başka kaynaklarda geldiği şekliyle "Ebu'l-Cuheym" olduğudur. Ravi isimlerine dair kitaplarda meşhur olan budur. Yine Müslim'de "Esmau'r-Rical" adlı eserinde Buhari "Tarih "inde, Ebu Davud, Nesai ve başkaları isim ve künyelere (el-Esma ve'l-Kuna) ve başka hususlara dair eser tasnif edip, adını sözkonusu edenlerin hepsi onu böylece Ebu'l-Cuheym olarak zikretmişlerdir. Ebu'l-Cuheym'in adı da Abdullah'tır. Müslim "Kitabu'l-Kuna (Künyeler Kitabı)"nda adını böyle verdiği gibi ondan başkaları da adını böylece zikretmişlerdir. Allah en iyi bilendir.

 

Şunu da bilmeli ki burada geçen Ebu'l-Cuheym namaz kılanın önünden geçmeye dair hadiste de (bk. Müslim, 1132 numaralı hadis) meşhur olan zatın aynısıdır. Adı da Abdullah b. el-Haris b. es-Sımme el-Ensan en-Neccari'dir. Bu hamisa ve enbicaniyye diye bilinen giysiler ile ilgili hadiste geçen (1238 ve 1239 numaralı hadisler) Ebu'l-Cehm'den başka birisidir. Onun adı ise Amir b. Huzeyfe b. Ganm el-Kuraşı el-Adevı olup, Adiy b. Ka'b oğullarındandır. Yüce Allah'ın izniyle yeri gelince bunu da açıklayacağız.

 

"Bi'ru Cemel" Medine yakınlarında bir yer adıdır. Allah en iyi bilendir. "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bi'ru Cemel tarafından geldi. .. Sonra selamını ald!." Bu hadis Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in teyemmüm ettiği esnada su bulamadığına hamledilmiştir çünkü su bulunmakla birlikte su kullanabilecek kimse için teyemmüm yapmak caiz değildir. Namaz vaktinin daralması ile dar olmaması arasında da bir fark olmadığı gibi, cenaze ve bayram namazı ile başka namazlar arasında da bir fark yoktur. Bizim ve cumhurun mezhebi bu şekildedir.

 

Ebu Hanife (r.anh) ise şöyle der: Cenaze ve bayram namazları için -onları kaçırmaktan korkacak olursa- su bulunmakla birlikte teyemmüm yapmak caizdir. Bizim mezhep alimlerimizden Beğavı de bazı mezhebimiz alimlerinden vakit daraldığı için farz namazın geçmesinden korkunca teyemmüm ile o namazı kıldığını sonra abdest alıp, onu kaza ettiğini nakletmektedir ama bilinen hüküm birincisidir. Allah en iyi bilendir.

 

 

Bu Hadisten Çıkan Hükümler

 

1- Üzerinde toz bulunması halinde duvar ile teyemmüm etmek caizdir.

Bu hem bizim mezhebimizde, hem de selef ve halefin cumhuruna göre caizdir. Ayrıca topraktan başkasıyla teyemmümü caiz kabul edenler de bu hadisi delil göstermişlerdir. Diğerleri ise bu hadisin üzerinde toprak bulunan duvar hakkında kabul edilmesi gerektiğini belirterek cevap vermişlerdir.

 

2- Hadiste farz namazlar için teyemmüm caiz olduğu gibi, nafileler ile tilavet secdesi, şükür secdesi, mushafa el değdirmek ve benzeri faziletli ameller için de teyemmüm almanın caiz olduğuna delil vardır. Bu aynı zamanda bütün ilim adamlarının benimsediği kanaattir. Şu kadar var ki mezhebimiz alimlerinden birisinin oldukça şaz ve kabul edilemez görüşü bundan müstesnadır. Onun bu görüşüne göre teyemmüm ancak farz namaz için caizdir. Bu görüşün bir değeri yoktur.

 

3- Sahibinin izni olmaksızın duvarla teyemmüm nasıl olur denilecek olursa, buna şöyle cevap verilir: Duvarın herkes tarafından kullanılması mübah bir duvar olması ihtimali de vardır ya da duvarın Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in tanıdığı bir kimsenin mülkü olduğunu bilip, sahibinin buna kızmayacağını bildiğinden o duvar ile teyemmüm etmiş olduğu kabul edilir. Böyle bir durumda bu şekilde bir davranış bütün ümmete caiz olduğuna göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e caiz olması öncelikle sözkonusudur. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

KÜÇÜK ABDESTİNİ BOZARKEN SELAMI ALMAYAN KİMSE BABI