SAHİH-İ MÜSLİM |
HAYIZ |
باب
مباشرة
الحائض فوق
الإزار
1- ERKEĞİN HAYIZLI
KADINA İZARIN ÜZERİNDEN MÜBAŞERETİ BABI
1 - (293) حدثنا
أو بكر بن أبي
شيبة وزهير بن
حرب وإسحاق بن
إبراهيم (قال
إسحاق:
أخبرنا. وقال
الآخران: حدثنا
جرير) عن
منصور، عن
إبراهيم، عن الأسود،
عن عائشة؛
قالت: كان
إحدانا، إذا
كانت حائضا،
أمرها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فتأتزر
بإزار، ثم
يباشرها.
677- Bize Ebu Bekr b. Ebî
Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim rivayet ettiler. İshak: Bize haber
verdi tabirini kullandı. Ötekiler: Bize Cerir Mansur'dan, o da İbrahim'den, o
da Esved'den, o da Aişe'den naklen rivayet
etti. dediler. Aişe (r.anha) dedi ki: Bizden birimiz ay hali olmuşsa Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ona emri üzerine bir izar (peştamal)a bürünür
sonra ona mübaşeret ederdi.
Diğer tahric: Buhari,
300 -buna yakın-, 2031 -buna yakın-; Ebu Davud, 268; Tirmizi, 132 -buna yakm-;
Nesai, 285, 372; İbn Mace, 636; Tuhfetu'I-Eşraf, 15982
2 - (293) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا علي بن
مسهر عن
الشيباني. ح
وحدثني علي بن
حجر السعدي
(واللفظ له)
أخبرنا علي بن
مسهر. أخبرنا
أبو إسحاق عن
عبدالرحمن بن
الأسود، عن
أبيه، عن
عائشة؛ قالت:
كان
إحدانا، إذا
كانت حائضا،
أمرها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أن
تأتزر في فور
حيضتها. ثم
يباشرها.
قالت: وأيكم
يملك إربه كما
كان رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يملك
إربه.
678- Bize yine Ebu Bekr b.
Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Ali b. Müshir Şeybani'den rivayet etti.
H. Bana Ali b. Hucur es-Sa'dî dahî rivayet etti. Lafız onundur. (Dedi ki): Bize
Ali b. Müshir haber verdi. (Dediki): Bize Ebu İshak, Abdurrahman b. el-Esved
babasından, o Aişe (r.anha)'dan şöyle
dediğini nakletti: Bizden herhangi birisi ay hali olduğu zaman Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona ay hali kanının arttığı zamanda bir peştamal
sarmasını emreder sonra ona mübaşeret ederdi. (Aişe) dedi ki: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisine hakim olduğu gibi hanginiz kendisine
hakim olabilir ki?
Diğer tahric: Buhari,
302; Ebu Davud, 273; İbn Mace, 635; Tuhfetu'l-Eşraf, 16008
3 - (294) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا خالد
بن عبدالله عن
الشيباني، عن
عبدالله بن
شداد، عن
ميمونة؛ قال:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يباشر
نساءه فوق
الإزار، وهن
حيض.
679- Bize Yahya b. Yahya
rivayet etti. (Dediki): Bize Halid b. Abdiîlah Şeybani'den o da Abdullah b.
Şeddad'dan, o da Meymune'den naklen haber verdi. Meymune dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hanımları ile ay hali oldukları halde peştamalin üzerinden mübaşeret ederdi.
Diğer tahric: Buhari,
303; Ebu Davud, 2167
AÇIKLAMA: (677-679): Bu babta (678) "Aişe (r.anha) dedi ki: Bizden birimiz
ay hali olduğunda ... hakim olabilir" hadisi ile "Meymline (r.anha)
dedi ki: ... " hadisi yer almaktadır.
Aişe (r.anha)'dan
rivayet edilen hadiste asıl nüshalardaki rivayet "bizden birimiz ...
" ifadesindeki (.....) fiili (müennesten bahsetmesi dolayısıyla te'li de
kullanılması sözkonusu iken) te'siz kullanılmıştır. Bu kullanım da doğru bir
kullanımdır çünkü Sibeveyh "el-Kitab"ında konu ile ilgili başlıkta
bazı Arapların "bir kadın, dedi" cümlesinde fiili müenneslik alameti
olarak sonunda gelmesi gereken te harfi olmaksızın kullandıklarını
nakletmektedir. İşte İmam Sibeveyh böyle bir kullanımı nakletmiş ve bu şekilde
bir kullanımın caiz olduğunu belirtmiş bulunmaktadır. Bunu aynı şekilde İmam
Ebu'l-Huseyn b. Haruf da nakletmiş, başkaları da zikretmiş bulunmaktadır.
Ayrıca hadiste geçen "kane"nin burada durum ve olay (kıssa) fiili
olması da mümkündür. Yani durum ve vaziyet şöyle idi, demek olur, sonra olayı
anlatarak: Bizden birimiz ay hali olunca ... ona emrederdi, demiştir. Allah en
iyi bilendir.
"Ay halinin arttığı
zamanda" ay hali kanının çoğaldığı zamanda demektir. (3/203)
"Peştamal
bürünmesi" ise göbeği ve göbeğinden aşağısını diz kapağına ve daha
aşağısına kadar örten bir peştamal bağlamasını emrederdi, demektir.
Aişe (r.anha)'nın:
"Hanginiz kendisine hakim olabilir" sözünde "irb" kelimesi
hemze kesreli olarak kendisi ile faydalandığı organı yani ferci demektir. Bir
topluluk ise bunu "ereb" olarak rivayet etmişlerdir bu da kendi
ihtiyacı anlamındadır. Bu ise cima arzusudur. Maksat ise O aranızda kendisine
en ileri derecede hakim olandi. Bu şekilde mübaşerete rağmen harama düşmekten
yana kendisinden emin idi. Haram olan iş ise ay hali olan kadının fercine
mübaşeretlir.
Hatlabi bu rivayeti
tercih etmiş, birinci rivayeti reddetmiş ve muhaddislerin bunu bu şekilde
nakletmelerini bir kusur olarak değerlendirmiştir. Allah en iyi bilendir.
Hayz (ay hali)
sözlükteki asıl anlamı akmak demektir. Vadinin seli akacak olursa bunu anlatmak
için bu fiil kullanılır. Eıheri, Herevi ve onların dışındaki imamlar şöyle
demektedir: Hayz kadının belli vakitlerde kanının akması demektir. Bu kanı
kadın rahmi büluğundan sonra akıtır. İstihaza ise kanın zamansız akması
demektir. Ay hali kanı rahmi n dibinden çıkar, istihaza kanı ise el-azil
denilen ve rahmin ön taraflarında bulunan bir damardan akan kandır.
Dilbilginlerinin dediklerine göre hayz, mahiı ve mehaz kelimeleri 'ay hali
olmak' demek olup, ay hali olan kadına da "haiz" denilir. Bu şekilde
sonuna te getirmemek fasih ve meşhur olan söyleyiştir. Cevheri, Ferra'dan
"haiza: ay hali kadın" söyleyişini de nakletmektedir. Hadat,
tehayyadat, dereset, tamiset, ariket, dahiket, nefiset şeklindeki bütün fiiller
aynı anlamda (ay hali oldu) demektir. Bazıları da ay hali oldu anlamında
ekbarat ve a'sarat kelimelerini de ilave etmişlerdir.
Babtaki Hadislerden
Çıkarılan Hükümler Ay hali olan kadınla mübaşeret birkaç kısımdır:
Birinci kısım: Ay hali
olan kadınla fercinde cima ile mübaşeret etmek:
Bu Kur'an-ı azimuşşanın
nassı ve sahih sünnet ile ve Müslümanların icmaı ile haramdır. Mezhep
alimlerimiz der ki: Müslüman bir kimse ay hali olan bir kadın ile fercinde cima
etmenin helal olduğuna inanırsa kafir ve mürted olur. Bir kimse bunun helal
olduğuna inanmaksızın bu işi yapacak olursa, şayet bunu unutmuş yahut ay hali
olduğunu bilmeyen ya da haram olduğunu bilmeyen yahut zorlanan bir kimse ise
onun için vebalde kefaretle sözkonusu değildir. Şayet kasten ay hali olduğunu
ve haramlığını bilerek kendi isteği
ile ay hali olan kadın
ile cima ederse pek büyük bir günah işlemiş olur. Şafii bunun büyük bir günah
olduğunu ve bu işi yapanın tövbe etmesinin icap ettiğini açıkça ifade etmiştir.
Bu işi yapan kimseye
kefaretin vücubu hususunda Şafii'nin iki görüşü vardır. Daha sahih olana göre
-ki bu onun yeni görüşüdür. Malik, Ebu Hanife, iki rivayetten birisine göre
Ahmed'in ve selefin çoğunluğunun da görüşüdür- bundan dolayı ona kefaret
düşmez. Seleften bu görüşü benimseyenler arasında Ata, İbn Ebu Muleyke, Şa'bi, Nehai,
Mekhul, Zühri, Ebu'z-Zinad, Rabia, Hammad b. Süleyman, Eyyub es-Sahtiyani,
Süfyan es-Sevri, Leys b. Sa' d -yüce Allah hepsine rahmet buyursun- vardır.
İkinci görüş ise
Şafii'nin eski ve zayıf görüşü olup, böyle birisine kefaret icap eder. Bu görüş
İbn Abbas, Hasan-ı Basri, Said b. Cubeyr, Katade, Evzai, İshak ve ondan gelen
ikinci rivayette Ahmed bu görüştedir. Bunlar kefaret hususunda ise farklı
görüşlere sahiptirler. Hasan ve Said kefaretin bir köleyi hürriyetine
kavuşturmak olduğunu söylerken diğerleri bir ya da yarım dinardır demişlerdir.
Bununla birlikte hangi durumda bir dinar, hangi durumda yarım dinar kefaret
ödemesi gerektiği hususunda da aralarında ihtilaf vardır. Acaba bir dinar
kefaret kanın ilk geldiği sırada, yarısı da son zamanlarında olursa mı yoksa
dinar kanın geldiği zamanda, yarısı ise kesildiğinden sonra mı kefaret olarak
verilecektir. Bu hususta görüş ayrılıkları vardır. (3/204) Bu kefaretin
verileceği ni kabul edenler İbn Abbas'ın rivayet ettiği şu merfu hadisi delil
alırlar: "Kim ay hali iken hanımına yaklaşacak olursa, bir yahut yarım
dinar sadaka versin. " Ancak bu hafızların ittifakı ile zayıf bir
hadistir. Doğrusu kefaretin sözkonusu olmadığıdır. Allah en iyi bilendir.
İkinci kısım: Göbeğin
üst tarafı ile diz kapağının alt tarafı arasına zekeriyle sürtünmek yahut
öperek, kucaklaşarak, dokunarak ve daha başka şekilde mübaşeret etmek (temas
etmek, dokunmak}.Bu da ilim adamlarının ittifakı ile helaldir. Şeyh Ebu Hamid
el-İsferayini ile çok sayıda bir topluluk bu hususta icma olduğunu nakletmiş
bulunmaktadırlar.
Abide es-Selmani' den ve
diğerlerinden erkeğin hiçbir yanı ay hali olan karısının hiçbir yanına değmez
diye gelen nakil aslında şaz, münker, bilinmeyen ve kabulolunmayan bir
görüştür. Ondan bu görüş sahih olarak nakledilse bile Buhari ve Müslim'in
sahihleri ile başka hadis kaynaklarından zikredilmiş bulunan Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in peştamalin üstünden mübaşereti, bu hususa dair izin
vermesi ile ilgili meşhur sahih hadislerle ve ondan önce olsun sonra olsun muhalefete
kalkışanlardan önce Müslümanların icmaı ile reddolunur.
Diğer taraftan
yararlandığı ve fnübaşeret ettiği yerde bir miktar kanın bulunup bulunmaması
arasında da fark yoktur. İşte mezhep alimlerimizin ve onların dışındaki diğer
alimlerin pek büyük çoğunluğunun mutlak hadisler dolayısıyla kesin olarak
söylediği meşhur ve doğru hüküm budur. Mezhebimize mensup el-Mehamill ise bazı
mezhep alimlerimizin bu hususta bir görüşünü nakletmektedir. Buna göre göbeğin
üstü ile diz kapağının altındaki bölgede eğer ay hali kanından bir şeyler varsa
ona mübaşeret (dokunmak) haram olur fakat bu görüşün batıl olduğunda şüphe
yoktur.
Üçüncü kısım: Ön ve arka
dışında göbek ile diz kapağı arasındaki yerlerde mübaşeret (temas ve dokunmak).
Bu hususta mezhep alimlerimizin üç görüşü vardır. Onların büyük çoğunluğuna
göre daha sahih, mezhepte daha meşhur olan görüş bunun haram olduğudur.
İkinci görüş bu haram
değildir ama tenzihen mekruhtur. Bu görüş ise delil bakımından daha güçlü bir
görüş olup, tercih edilen de budur.
Üçüncü görüş eğer
mübaşeret eden kişi kendisini fercden alıkoyabiliyor ve ondan uzak kalacağı
hususunda kendisine güveniyorsa -bu ister arzusunun azlığından, ister ileri
derecede vera sahibi oluşundan olsun- caizdir, değilse caiz olmaz. Bu görüş de
güzel bir görüştür. Bunu mezhep alimlerimizden Ebu'l-Abbas el-Basri ifade
etmiştir.
Birinci görüş olan
kayıtsız şartsız haram olduğu görüşünü kabul edenler arasında Malik ve Ebu
Hanife de vardır. İlim adamlarının çoğunluğunun görüşü de budur. Said b. el-Müseyyeb,
Şureyh, Tavus, Ata, Süleyman b. Yesar ve Katade bunlar arasındadır.
Caiz olduğunu kabul
edenler arasında ise İkrime, Mücahid, Şa'bi, Nehai, Hakem, Sevri, Evzai, Ahmed
b. Hanbel, Muhammed b. el-Hasan, Esbağ, İshak b. Rahuye, Ebu Sevr,
İbnu'l-Münzir ve Davud da bulunmaktadır. Delil itibariyle bu görüşün daha güçlü
olduğunu da belirtmiştik. Bunlar ayrıca biraz sonra gelecek Enes (r.a.)'ın
rivayet ettiği: "Nikah (cima) dışında her şeyi yapabilirsiniz"
hadisini delil göstermişlerdir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
peştamalden yukarısına mübaşeret etmekle yetinmesi ise müstehaplık olarak
yorumlanır demişlerdir. Allah en iyi bilendir.
Şunu da bilelim ki,
ilişkiyi ve mübaşereti haram kabul edenlere göre bu hüküm ay hali süresince ve
ay halinden kesilip de gusledinceye yahut şartına uygun olarak suyu bulamayacak
olursa teyemmüm edinceye kadar devam eder. Bizim,Malik, Ahmed, selef ve halefin
büyük çoğunluğunun görüşü budur. Ebu Hanife ise: Ay halinin azami süresi gelip,
kanın kesilmesi halinde anında onunla ilişki kurmak helal olur. Cumhur yüce
Allah'ın: "Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendiler mi
o zaman Allah'ın size emrettiği yerden onlara varın. " (Bakara, 2/222)
buyruğunu delil göstermişlerdir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2- HAYZLI (AY
HALİ) KADINLA AYNI YORGAN ALTINDA YATMA BABI