SAHİH-İ MÜSLİM |
TAHARE |
باب
الدليل على
نجاسة البول
ووجوب
الاستبراء
منه
34- SİDİĞİN NECİS
OLDUĞUNA VE ONDAN İSTİBRA ETMENİN VACİP OLDUĞUNA DELİL BABI
111 - (292) وحدثنا
أبو سعيد
الأشج وأبو
كريب محمد بن
العلاء
وإسحاق بن
إبراهيم (قال
إسحاق:
أخبرنا. وقال
الآخران:
حدثنا وكيع).
حدثنا الأعمش.
قال: سمعت
مجاهدا يحدث
عن طاوس، عن
ابن عباس؛
قال: مر رسول
الله صلى الله
عليه وسلم على
قبرين. فقال
"أما إنهما
ليعذبان. وما
يعذبان في
كبير. أما
أحدهما فكان
يمشي
بالنميمة.
وأما الآخر فكان
لا يستتر من
بوله" قال
فدعا بعسيب رطب
فشقه باثنين.
ثم غرس على
هذا واحدا،
وعلى هذا
واحدا. ثم قال
"لعله أن يخفف
عنهما. ما لم
ييبسا".
675- Bize Ebu Said el-Eşec,
Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala ve İshak b. İbrahim tahdis etti. İshak: Bize Veki'
haber verdi derken, diğer ikisi, tahdis etti, dediler. Bize A'meş tahdis edip
dedi ki: Mücahid'i Tavus'tan tahdis ederken dinledim. O İbn Abbas'tan şöyle dediğini nakletti: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki kabrin yanından geçti ve: "Muhakkak
bunlara azap edilmektedir. Ama büyük bir şey dolayısıyla azap olunmuyorlar.
Bunların biri laf taşıyıp götürürdü, diğeri ise kendi sidiğinden
korunmazdı" buyurdu.
(İbn Abbas) dedi ki:
Sonra yaş bir hurma dalı istedi, onu ikiye yardıktan sonra bunun üzerine
birisini, diğerinin üzerine de ötekini dikti, sonra da: "Kurumadıkları
sürece azaplarının hafifleti/eceği umulur" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
218, 1361, 1378,6052; Ebu Davud, 20; Tirmizi, 70; Nesai, 31, 2067, 2068; İbn
Mace, 347; Tuhfetu'l-Eşraf, 5747
(292) حدثنيه
أحمد بن يوسف
الأزدي. حدثنا
معلى بن أسد.
حدثنا
عبدالواحد عن
سليمان
الأعمش، بهذا
الإسناد. غير
أنه قال "وكان
الآخر لا
يستنـزه عن
البول (أو من
البول)".
676- Bana bunu Ahmed b. Yusuf
el-Ezdî rivayet etti. (Dediki): Bize Mualla b. Esed rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülvahid, Süleyman el-A'meş'den bu
isnadla rivayet etti. Yalnız o: «Diğeri bevlden dolayı yahut bevlden
temizlenmezdi.» demiş.
AÇIKLAMA: Bu babta İbn Abbas (r.a.)'ın: "Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki kabrin yanından geçti. .. " diye rivayet
ettiği hadis yer almaktadır. (3/200) Diğer rivayette ise: "Sidikten -yahut
bevlden- kendisini korumazdı" denilmektedir.
Hadiste geçen
"asıb" hurma ağacı dalıdır.
Nemıme (laf taşıyıcılık)nin
gerçek anlamı insanlardan bazılarının söyledikleri sözleri bozgunculuk
maksadıyla diğerlerine taşımaktır. İman kitabının nemımenin ağır haram olduğu
babında açıklamaları açık ve etraflı bir şekilde geçmiş bulunmaktadır.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in: "La yestetiru (korunmazdı)" kelimesi
"yestetiru", "yestenzihu" ve "yestebriu" olarak
rivayet edilmiştir. Bu üç şekilde Buhari ve başka kaynaklarda da geçmektedir,
hepsi de sahihtir. Üçünün de, ondan kendisini korumaz, ondan uzak durmazdı, demektir.
Allah en iyi bilendir.
"Büyük bir şeyden
dolayı azap edilmiyorlar." Buhari'nin rivayetinde: "Büyük bir şeyden
dolayı azap edilmiyorlar ama gerçekte o büyüktür. Onlardan birisi sidikten
korunmazdı" şeklindedir. Hadisi Buhari, Kitabu'l-Edeb, Nemime Büyük
Günahlardandır babında ve Vudu (abdest almak) kitabında "halbuki büyük bir
günah sebebiyle azap edilmiyorlar, ama o aslında büyüktür" şeklinde
zikredilmektedir. İşte bu sahih iki fazlalık ile bunun büyük bir günah olduğu
sabit olmaktadır. Buna göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Büyük bir günah
dolayısıyla onlara azap edilmiyor" buyruğunun tevili gerekmektedir. İlim
adamları bu hususta iki tevil yapmışlardır:
1- Bu onların kendi
yanlış kanaatlerine göre büyük günah değildi. 2- Bu günahları ferk etmek onlar
için büyük bir iş değildi.
Kadı İyaz -yüce Allah'ın
rahmeti ona- üçüncü bir tevil nakletmektedir: Bu en büyük günahların en
büyükleri değildir.
Derim ki: Buna göre bu
sözlerden kasıt, başkalarını alıkoymak ve sakındırmaktır. Yani herhangi bir
kimse kabir az ab ın ın ancak helake götüren en büyük günahlardan dolayı
olacağını zannetmesin, çünkü başka günahlar sebebiyle de olur demektir. Allah
en iyi bilendir.
Bu iki günahın büyük
olmasının sebebine gelince, sidikten korunmamak namazın batıl olması sonucunu
doğurur. O halde bunu (korunmayı) terk etlTek şüphesiz büyük bir günahtır.
Nemime (laf taşıyıcılık)
ve arayı bozmak için çalışmak ise en çirkin işlerdendir. Özellikle Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) "(laf) taşırdı" lafzı ile çoğunlukla
devamlılık bildiren bir hal için yapıldığını ifade eden bir kip kullanmıştır.
Allah en iyi bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in kabirlerin üzerine iki hurma dalı parçasını koymasına
gelince (3/201) ilim adamları şöyle demektedir: Bu onun o kimseler için şefaat
dileğinde bulunduğu şeklinde yorumlanır. O hurma dalları kuruyuncaya kadar
azaplarının hafifletilmesi ile ilgili şefaati kabul olundu.
Müslim -yüce Allah'ın
rahmeti ona- kitabın sonlarında uzunca bir hadis olan Cabir (r.a.)'ın iki kabir
sahibi hakkındaki bu hadisi zikretmekte ve: "Bu iki dal yaş kaldıkları
sürece bu azabın üzerlerinden kaldırılması şeklindeki şefaatim
kabulolundu." buyruğunu da kayd etmektedir.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in O süre boyunca o iki kişiye dua etmeyi sürdürüyor olması ihtimali
vardır diye de açıklanmıştır. Bir diğer açıklama da şöyledir: Çünkü o hurma
dalları yaş kaldıkları sürece tesbih ederlerdi. Kurumuş dalın ise tesbihi
olmaz. Yüce Allah'ın: "Onu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur."
(İsra, 17/44) buyruğu hakkında müfessirlerin pek çoğunun ya da çoğunluğunun
benimsediği kanaat bu olup, canlı her bir şey mutlaka onu tesbih eder
anlamındadır, demişlerdir.
Sonra da şu açıklamaları
eklerler: Her bir şeyin hayatı kendisine göredir. Ağacın hayatı kurumadığı
sürece, taşın hayatı kesilmediği sürece devam eder.
Muhakkik müfessirler ve
müfessir olmayanların kanaatine göre ise buyruk genel anlamı üzerine
alınmalıdırDiğer taraftan bu kanaatte olanlar gerçekten mi tesbih eder yoksa
bunlarda yaratana delalet mi vardır, böylelikle kendi durumu ve sureti ile
Allah'ı tesbih eden ve tenzih eden bir varlık olması mı demek olduğu hususunda
ihtilaf etmişlerdir.
Muhakkikler onun gerçek
anlamda tesbih etmediği kanaatindedir. Yüce Allah da: "Öylesi de vardır ki
Allah korkusundan yuvarlanır. " (el-Bakara, 2/74) diye haber vermektedir.
Akıl bunlarda temyiz gücünün yaratılmasını imkansız kabul etmeyip, nas da bunu
ifade ettiğine göre onun dediğinin kabul edilmesi icab eder. Allah en iyi
bilendir.
Bu hadis dolayısıyla
ilim adamları kabrin yanında Kur'an okumayı müstehab kabul etmişlerdir. Çünkü
hurma dalının tesbihi sebebiyle azabın hafifletilmesi umulabiliyorsa, Kur'an-ı
Kerim tilaveti için bunun öncelikle sözkonusu olması gerekir. Allah en iyi bilendir.
Buhari Sahih'inde sahabi
Bureyde b. Husayb el-Eslemi'nin (r.a.) kabrine iki hurma dalı konulmasını
vasiyet ettiğinden söz etmektedir. Buradan anlaşıldığına göre o (r.a.) Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Selleml'in yapmış olduğu bir işin benzerini yaparak
bereketinden yararlanmak istemiştir.
Hattabi bu hadise
dayanarak insanların hurma yapraklarını, dallarını birbirine dolamaları
şeklindeki uygulamalarını kabul etmeyip, reddetmiş, bunun aslı da yoktur,
açıklanabilir bir tarafı da yoktur demiştir. Allah en iyi bilendir.
Bu babtaki hadislerden
çıkartılan fıkhi hükümlere gelince;
1- Kabir azabı sabittir.
Mutezile'ye hilafen hak ehlinin görüşü budur.
2- İkinci rivayetteki:
Kendisini idrardan korumazdı, ifadesinden ötürü
sidik necistir.
3- Koğuculuk (nemime)
büyük bir haramdır.
4- Ve bunun dışında daha
önce sözkonusu edilen diğer hususlar. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
1- ERKEĞİN HAYIZLI
KADINA İZARIN ÜZERİNDEN MÜBAŞERETİ BABI