SAHİH-İ MÜSLİM |
TAHARE |
باب وجوب
غسل البول وغيره
من النجاسات
إذ حصلت في
المسجد، وأن
الأرض تطهر
بالماء من غير
حاجة إلى
حفرها
30- SİDİK VE DİĞER
NECASETLER MESCİTTE BULUNURSA ONLARI YIKAMANIN VACİB OLUŞU VE YERİN KAZINMASINA
İHTİYAÇ OLMAKSIZIN SU İLE TEMİZLENECEĞİ BABI
98 - (284) وحدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
حماد (وهو ابن
زيد) عن ثابت،
عن أنس؛ أن
أعرابيا بال
في المسجد. فقام
إليه بعض
القوم. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: دَعُوْهُ
ولا
تَزْرِمُوه"
قال فلما فرغ
دعا بدلو من
ماء، فصبه
عليه.
657- Bize Kuteybe b. Said
tahdis etti. Bize Hammad -ki b. Zeyd'dir Sabit'ten tahdis etti. Enes'ten rivayet ettiğine göre bir bedevi mescitte küçük
abdest bozdu. Oradakilerden bazıları ona doğru kalkınca Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Ona ilişmeyiniz ve onu yanda kesmeyiniz" buyurdu.
(Enes) dedi ki: Adam işini bitirince (Allah Resulü) bir kova su getirilmesini
istedi ve onu üzerine döktü.
Diğer tahric: Buhari,
6025; Nesai, 53; İbn Mace, 528; Tuhfetu'l-Eşraf, 290
99 - (284) حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
يحيى بن سعيد
القطان، عن
يحيى بن سعيد
الأنصاري. ح
وحدثنا يحيى
بن يحيى
وقتيبة بن
سعيد. جميعا
عن الدراوردي.
قال يحيى بن
يحيى: أخبرنا
عبدالعزيز بن
محمد المدني
عن يحيى بن
سعيد؛ أنه سمع
أنس بن مالك يذكر
أن أعرابيا
قام إلى ناحية
في المسجد.
فبال فيها.
فصاح به
الناس. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "دعوه"
فلما فرغ أمر رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بذنوب فصب على
بوله.
658- Bize Muhammed b.
El-Müsenna rivayet etti (Dediki): Bize Yahya b. Saîd El-Kattan, Yahya b. Saîd
El Ensariden rivayet etti. H. Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybetü'bnü Saîd hep
birden Deraverdî'den rivayet ettiler. Yahya b. Yahya dediki: Bize Abdülaziz b.
Muhammed El-Medeni, Yahya b. Saîd'den naklen haber verdiki Enes b. Malik'i şunu anlatırken dinlemiştir: Bir bedevi kalkıp
mescidin bir tarafında küçük abdestini bozdu. İnsanlar ona bağırmaya
başladılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de: "Onu
bırakın" buyurdu. Adam işini bitirince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) büyük bir kovanın getirilmesini emir buyurdu, o kova onun sidiği
üzerine döküldü.
Diğer tahric: Buhari,
221; Nesai, 54, 55; Tuhfetu'I-Eşraf, 1657
100 - (285) حدثنا
زهير بن حرب.
حدثنا عمر بن
يونس الحنفي. حدثنا
عكرمة بن
عمار. حدثنا
إسحاق بن أبي
طلحة. حدثني
أنس بن مالك
(وهو عم إسحاق)
قال: بينما
نحن في المسجد
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم إذ جاء
أعرابي. فقام
يبول في
المسجد. فقال
أصحاب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: مه
مه. قال: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لا
تزرموه. دعوه"
فتركوه حتى
بال. ثم إن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم دعاه
فقال له "إن هذه
المساجد لا
تصلح لشيء من
هذا البول ولا
القذر. إنما
هي لذكر الله
عز وجل،
والصلاة،
وقراءة
القرآن"، أو
كما قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
قال فأمر رجلا
من القوم،
فجاء بدلو من ماء،
فشنه عليه.
659- Bize Züheyr b. Harb
rivayet etti. (Dediki): Bize Ömer b. Yunus EI-Hanefî rivayet etti. (Dedi ki)
bize ikrimetü'bnü Ammar rivayet etti. (Dediki): Bize İshak b. Ebi Talha haber
verdi. Bana Enes b. Malik -ki
İshak'ın amcasıdır- tahdis edip dedi ki: Bizler Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ile birlikte mescitte iken bir bedevi çıkageldi. Kalkıp mescidin
içinde küçük abdestini bozdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
ashabı: Dur, ne yapıyorsun dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Hayır, onun işini yarıda kesmeyin, onu bırakın" buyurunca, onlar da
işini bitirinceye kadar ona ilişmediler. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onu çağırarak ona: "Bu mescitlerde bu şekilde küçük abdest bozmak
da, pislik de uygun değildir. Çünkü buralar ancak Aziz ve Celil Allah'ı
zikretmek, namaz kılmak ve Kur'an okumak içindir" buyurdu. -Yahut
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in buyurduğu gibi.- (Enes) dedi ki:
Sonra oradakilerden bir adama bir emir verdi. O da bir kova su getirip, onun
üzerine döktü.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 186
AÇIKLAMA: (657- 659) Bu bapta Enes (r.a.)'ın rivayet ettiği (657): "Bir
bedevi mescitte küçük abdestini bozdu ... hadisi diğer rivayette (658) insanlar
ona bağırmaya başladı. .. " denilmektedir.
Arabi (bedevi) çölde
yaşayan kimseye denir.
"Onu bırakın, işini
yanda kesmeyin" anlamındaki "la tuzrimuhu" ifadesindeki fiilin
mastarı olan "izram" kesmek demektir.
Kova anlamındaki
"delv" kelimesi müzekker ve müennes olarak kullanılır. (658 nolu
hadiste geçen) "zenab" de içi su dolu kova demektir.
Bu Başlıktaki
Hadislerden Çıkan Hükümler
1- Ademoğlunun sidiği
necistir. Bu hususta icma vardır. İçtihadına itibar edilen herkesin de İcmaı
ile büyük ile küçük arasında fark yoktur. Ama yüce Allah'ın izniyle bundan
sonraki babta açıklayacağımız gibi, küçük çocuğun sidiğinin üzerine su serpmek
yeterlidir.
2- Mescide saygı
gösterilmeli, onun pislenmekten, kirlenmekten uzak tutulması gerekir.
3- Yer, üzerine su
dökmekle temizlenir, ayrıca onu kazımak şartı yoktur. Bizim ve cumhurun görüşü
budur (3/190). Ama Ebu Hanife -yüce Allah'ın rahmeti ona- yeri kazımadan temiz
olmaz, demiştir.
4- Necasetin yıkanması
neticesinde akan su temizdir; ama bu mesele hakkında ilim adamları arasında
görüş ayrılığı vardır. Bizim mezhep alimlerimizin de üç farklı kanaati
bulunmaktadır: Birincisi temiz olduğu, ikincisi necis olduğudur. Üçüncü görüşe
göre ise eğer necis olan yer temizlenmiş olduktan sonra oradan ayrılırsa
temizdir, necis olan yer henüz temizlenmeden ayrılmışsa necistir. İşte sahih
olan bu üçüncü görüştür. Ama bu görüş ayrılığı da necasetin kendisiyle
yıkandığı suyun niteliklerinin değişmeden ayrılması halinde sözkonusudur. Eğer
nitelikleri değişmiş olarak ayrılmışsa Müslümanların icmaı ile necistir. İster
tadı, ister rengi, isterse de kokusu değişmiş olsun nitelikteki bu değişme az
ya da çok olsun fark etmez. Allah en iyi bilendir.
5- Bilmeyen kimseye
-aykırı davranışı hafife alarak ya da inat olsun diye yapmamışsa- yumuşak
davranmak onu azarlamadan ve eziyet etmeden onun için gerekli bilgileri
öğretmek gerekir.
6- İki zarardan daha
büyük olanı daha hafif olanına katlanarak önlenir. Çünkü Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) 'onu bırakın" buyurmuştur. İlim adamları der ki:
Rasfılullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Onu bırakın"
buyurmasının sebebi iki masıahattır. Birincisi küçük abdestini bozarken
kesilmesinden dolayı zarar görmesi sözkonusudur. Yerin necis edilmesi ise
esasen gerçekleşmiş bulunuyordu. Dolayısıyla necasetin artmasına katlanmak o
kişiye zarar verecek bir davranıştan daha uygundur. İkincisi ise necaset
mescidin az bir bölümünde sözkonusu olmuştu. Şayet küçük abdestini bozarken onu
kaldırmış olsalardı elbisesi ve bedeni de mescidin birçok yeri de necis
olacaktı. Allah en iyi bilendir.
(659) "Bu
mescitlerde ... uygun değildir. .. yahut Allah Rasfılü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in buyurduğu gibi." Buradan mescitlerin korunması, pisliklerden,
çöpten, tükürmekten (3/191), yüksek sesle konuşmaktan, tartışmaktan, alışveriş
ve diğer akitlerde bulunmaktan ve benzeri hususlardan uzak tutulması gerektiği
anlaşılmaktadır. Bu hususta kısaca bazılarını zikretmemiz gereken çeşitli
meseleler vardır:
Mesciderde Yapılması
Caiz Olan ve Olmayan Bazı Hususlar
1 - Muhaddisin mescitte
oturmasının caiz olduğu üzerinde Müslümanlar icma etmişlerdir. Eğer oturuşu
itikaf, ilim okumak, bir öğüdü (vaazı) dinlemek, namazı beklemek ve buna benzer
herhangi bir ibadet için ise bu müstehap olur. Eğer bunlardan herhangi birisi
için oturmuyorsa mübah olur. Mezhebimize mensup bazıları ise bu mekruhtur
demişlerse de bu görüş zayıftır.
2- Mezhebimize göre
mescitte uyumak caizdir. İmam Şafil (rahimehullah) el-Umm adlı eserinde bunu
açıkça ifade etmiştir. İbnu'l-Munzir de el-İşraj adlı eserinde şöyle
demektedir: İbnu'l-Müseyyeb, Hasan, Ata ve Şafil mescitte uyumaya ruhsat
vermişlerdir. İbn Abbas da: Mescidi uyuyacak yer edinmeyiniz demiştir. Yine
ondan eğer namaz kılmak için orada uyuyacaksan bunda bir sakınca yoktur dediği
de rivayet edilmiştir. Evzai mescitte uyumak mekruhtur, Malik yabancılar için
bunda bir sakınca yoktur. Bununla birlikte mukim kimseler için bunu uygun
görmüyorum demişlerdir. Ahmed de: Şayet misafir ya da benzer durumda birisi ise
bir sakıncası yoktur. Eğer orayı gündüzün ortasında dinlenecek yer ve gece
kalacak yer edinecek olursa olmaz. Aynı zamanda bu İshak'ın da görüşüdür.
İbnu'l-Münzir'in nakilleri bunlardır. Mescitte uyumanın caiz olduğunu
söyleyenler Ali b. Ebi Talib (r.a.)'ın, İbn Ömer'in, Suffa ehlinin, kemer
sahibi kadının, yabancıların, Sumame b. Usal'in, Safvan b. Umeyye ve
başk~larının mescitte uyuduklarını delil gösterirler. Bunlar ile ilgili
hadisler sahihte de meşhurdur. Allah en iyi bilendir. Müslümanların izni ile
kafirin mescide girmesine imkan tanımak caizdir, izinsiz girmesi ise
engellenir.
3- İbnu'l-Münzir der ki:
Kendisinden ilim bellenmiş olan herkes mescitte abdest almayı mübah kabul
etmiştir. Ancak ıslatacağı yahut insanların bundan dolayı rahatsız olacakları
bir yerde abdest alması mekruhtur. Maliki İmam Ebu'l-Hasan b. Battal bu görüşü
İbn Ömer, İbn Abbas, Ata, Tavus, Nehaı, Maliki İbnu'l-Kasım ve pek çok ilim
adamından nakletmiştir. İbn Sirin, Malik ve Suhnun'dan ise mescidi korumak için
bunu mekruh gördüklerini nakletmektedir. Allah en iyi bilendir.
4- Mezhebimize mensup
bir topluluk hayvanların, delilerin ve mümeyyiz olmayan küçük çocukların belli
bir maksat ve ihtiyaç olmaksızın mescide alınmaları mekruhtur. Çünkü onların
mescidi necaset ile kirletmeyeceklerinden emin olunamaz ama haram değildir.
Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) deve üzerinde tavaf etmiştir; fakat bu
mekruh olmasını ortadan kaldırmaz. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu
işi caiz olduğunu açıklamak için ya da başkaları tarafından görülüp, ona
uyulması için yapmıştır. Allah en iyi bilendir.
5- Mescide necaseti sokmak
haramdır. Bedeninde necaset bulunan kimsenin ise eğer necaseti mescide
bulaştıracağından korkarsa mescide girmesi caiz olmaz. Eğer bundan yana emin
olursa caiz olur. Mescitte kan aldırmaya gelince, şayet kan için bir kap yoksa
haramdır. Eğer kanı bir kaba damlayacak olursa mekruhtur. Mescitte bir kabın
içinde küçük abdest bozması hakkında iki görüş vardır. Daha sahih olana göre bu
haramdır, ikincisine göre mekruhtur.
6- Mescitte sırtüstü
yatmak, ayağı sallamak, parmakları birbirine kenetlemek, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in bunları yaptığına dair sahih ve meşhur hadisler
dolayısıyla caizdir.
7 - Mescitleri süpürmek
ve temizlemek bu husustaki sahih ve meşhur hadisler dolayısıyla müekked
müstehaptır. Allah en iyi bilendir.
"Resuluilah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in ashabı: Dur, ne yapıyorsun, dediler," Hadisteki
"meh meh" yasaklamak, alıkoymak için söylenen bir sözdür. Behbeh
olarak da söylenir. ilim adamları bu sükun üzere mebni bir isimdir, sus
anlamındadır demişlerdir. Metali'sahibi de şöyle der: Bu bir azar, bir işten
vazgeçirmek için söylenen sözdür. Bunun aslının "ma ha za: bu ne"
olduğu sonra kolaylaştırmak için hazfedildiği söylenmiştir. Bu kelime tekrar
edilerek "mehmeh" diye söylenir. Sadece bir defa meh olarak da
söylenir. Behbeh demek de bunun gibidir. Yakub dedi ki: Bu söz işi tazim etmek
için -noktah hı ile- "be h beh" gibidir. Kesreli ve tenvinli de
söylenir. Bazı hallerde birincisi tenvinli, ikincisi ise tenvinsiz kesreli
söylenir. Metali'sahibinin sözleri bunlardır. Bunu başkası da aynı şekilde
zikretmiştir. Allah en iyi bilendir.
"Bir kova su
getirip, üzerine döktü." Buradaki "feşenneh" onu döktü fiili şın
ve sin ile rivayet edilir ama asıl nüshaların ve rivayetlerin çoğunluğunda şın
iledir, onu döktü demektir. Kimi ilim adamları ikisi arasında fark gözeterek
sin ile kolayca dökmek, şın ile kısım kısım dökmek anlamındadır demiştir. Allah
en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
31- SÜT EMEN
KÜÇÜĞÜN SİDİĞİNİN HÜKMÜ VE NASIL YIKANACAĞI BABI