SAHİH-İ MÜSLİM

TAHARE

 

باب الاستطابة

17- İSTİNCA BABI

 

Bu bab açık anlamda küçük ya da büyük abdest alırken kıbleye yönelmenin, sağ el ile istinca yapmanın, sağ el ile erkeklik organına dokunmanın, yolda ve gölgede ihtiyaç karşılamanın ve istinca yaparken üç taştan daha az kullanmanın, tezek ve kemik ile istinca yapmanın yasaklanışını, su ile istinca yapmanın caiz oluşunu kapsamaktadır.

 

57 - (262) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا أبو معاوية ووكيع عن الأعمش. ح وحدثنا يحيى بن يحيى (واللفظ له) أخبرنا أبو معاوية عن الأعمش، عن إبراهيم، عن عبدالرحمن بن يزيد، عن سلمان؛ قال: قيل له: قد علمكم نبيكم صلى الله عليه وسلم كل شيء. حتى الخراءة. قال، فقال: أجل. لقد نهانا أن نستقبل القبلة لغائط أو بول. أو أن نستنجي باليمين. أو أن نستنجي بأقل من ثلاثة أحجار. أو أن نستنجي برجيع أو بعظم.

 

605- Bize Ebu Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Ebu Muaviye ile Veki', A'meş'ten rivayet ettiler H.  Bize Yahya b. Yahya da rivayet etti. Lafız onundur. (Dediki) : Bize Ebu Muaviye, A'meş'ten, o da İbrahim'den, o da Abdirrahman b. Yezid'den, o da Selman'dan naklen haber verdi. Selman dedi ki: Kendisine: Sizin Nebiniz abdest bozmaya varıncaya kadar size her şeyi öğretti, denildi. O: Evet, O bize küçük ya da büyük abdestimizi bozarken kıbleye yönelmemizi, sağ elimizle istindi yapmamızı, üç taştan azı ile istinca yapmamızı ya da hayvan tezeği yahut kemik ile istinca yapmamızı yasakladı, dedi.

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 7 -uzun-; Tırmizi, 16; Nesai, 41, 49; İbn Mace, 316 -uzun -; Tuhfetu'l-Eşraf, 4505

 

AÇIKLAMA:        Bu babta ilk olarak Selman el-Ffuisı (r.a.)'ın rivayet ettiği şu hadis-i şerif vardır: "Ona sizin Nebiniz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) büyük abdest bozmaya varıncaya kadar size her şeyi öğretmiştir denildi. .. " (3/1S2) Bu babtaki bir diğer hadis (608) Ebu Eyyub'un rivayet ettiği: "Helaya gittiğiniz zaman ... " hadisi, Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği (609) "sizden biriniz ihtiyacını görmek için oturacak olursa ... " hadisi, İbn Ömer'in rivayet ettiği (61O):

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i. .. gördüm" ile diğer rivayette (61 i) "yüzünü Şam'a, arkasını kıbleye dönmüş olduğu halde" hadisi ile bunun dışında daha başka hadisler yer almaktadır.

 

(605) Hadiste geçen "el-hirae" abdest bozma şekil ve haline verilen isimdir. Bizzat abdest bozmanın {hadesin} kendisi ise "el-hira'" ve "el-hara'" (3/153) diye gelir.

"Evet" derken Selman (r.a.)'ın kastettiği,-ey muhatap kişi- O bize dinimiz hususunda -söylediğin abdest bozmaya varıncaya kadar-ihtiyaç duyduğumuz her bir şeyi öğretmiştir. Bize abdest bozmanın adabını öğreterek bu hususta bize. şunları şunları da yasakladı, demektir. Allah en iyi bilendir.

"Küçük yahut büyük abdest sebebiyle kıbleye dönmemizi bize yasakladı." Müslim'de "büyük abdest için" anlamındaki "liğaitin" kelimesini bu şekilde lam harfi ile zaptettik, başka kaynaklarda ise be harfi ile "biğaitin" ile de lam harfi ile de rivayet edilmiştir, her ikisi aynı anlamdadır. "Gait" yerin alçak tarafı, kısmı demektir sonra bu, insanoğlunun arkasından çıkan bilinen şeyin adı olmuştur.

 

Küçük Yahut Büyük Abdest Bozarken Kıbleye Dönmenin Hükmü

 

Küçük yahut büyük abdest bozarken kıbleye dönmenin yasaklanışına gelince, bu hususta ilim adamlarının farklı görüşleri vardır:

 

1. Bunlardan biri Malik ve Şafii'nin -yüce Allah'ın rahmeti onlara- görüşüdür. Bu görüşe göre düz ve açık alanda küçük ve büyük abdest bozarken kıbleye yüzü dönmek haramdır ancak yapı içerisinde bu haram değildir. Bu görüş Abbas b. Abdulmuttalib ve Abdullah b. Ömer (radıyallahuanh)'dan Şa'bı, İshak b. Rahuye, iki rivayetten birisinde Ahmed b. Hanbel'den de -Allah'ın rahmeti onlara- rivayet edilmiştir.

 

2. İkinci görüşe göre bu halde iken yüzü kıbleye dönmek yapı içinde de, düz, açık alanda da caiz değildir. Sahabi Ebu Eyyub el-Ensari (r.a.), Mücahid, İbrahim en-Nehai, Süfyan es-Sevri, Ebu Sevr ve bir rivayete göre de Ahmed bu görüştedir.

3. Üçüncü görüş ise bunun yapı içerisinde de, düz ve açık alanda da caiz olduğudur. Bu da Urve b. ez-Zubeyr, Malik (r.a.)'ın hocası Rabia ve Davud ez-lahirl'nin görüşüdür.

4. Dördüncü görüş ise düz ve açık alanda olsun, yapı içinde olsun kıbleye yüzü dönmek caiz değildir ama her ikisinde de arkasını dönmek caizdir. Bu aynı zamanda Ebu Hanife ve Ahmed'den -yüce Allah'ın rahmeti onlaragelen iki rivayetten birisidir.

 

Kayıtsız ve şartsız yasak olduğunu söyleyenler mutlak olarak yasak bildirerek varid olmuş sahih hadisleri delil göstermişlerdir. Zikredilen Selman (r.a.)'ın hadis ile Ebu Eyyub, Ebu Hureyre ve başkalarının hadisleri buna örnektir. Bu görüş sahipleri ayrıca şöyle der: Çünkü bu yasak kıblenin saygınlığı dolayısıyladır. Bu mana ise hem yapıda, hem de düz ve açık alanda abdest bozulurken sözkonusudur. Ayrıca eğer engel yeterli olsaydı, bunun açık alanda caiz olması gerekirdi çünkü bizlerle Kabe arasında dağlar, vadiler ve daha başka türlü engeller bulunmaktadır.

 

Kayıtsız ve şartsız mübah olduğunu kabul edenler de bu babta zikredilmiş İbn Ömer (r.a.)'ın (610 numaralı) hadisini delil göstermişlerdir. Bu hadise göre o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i yüzünü Beytu'l-Makdis'e doğru, arkasını kıbleye doğru çevirmiş olarak görmüştür. Gösterdikleri bir diğer delil ise Aişe (r.anha)' nın rivayet ettiği şu hadistir:

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bazı kimselerin ferderiyle kıbleye yönelmekten hoşlanmadıkları haberi ulaştı. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlar bunu da mı yaptılar? Haydi, benim oturağımın yönünü değiştirin" yani kıbleye doğru çevirin, buyurdu. Bunu Ahmed b. Hanbel Müsnedinde, İbn Mace de (Süneninde) rivayet etmiş olup, senedi hasendir.

 

Yüzü çevirme yi değil de arkayı çevirmeyi mübah kabul eden kimseler ise Selman'ın rivayet ettiği (605) hadisi delil gösterirler.

Düz ve açık alanda yüzünü de, arkasını da dönmeyi haram kabul edip, yapı içerisinde mübah kabul edenler ise bu bölümde zikredilmiş bulunan İbn Ömer (r.a.)'ın rivayet ettiği (610 numaralı) hadisi ve sözünü ettiğimiz Aişe (r.anha)'nın rivayet ettiği hadisi delil gösterirler. (3/154) Cabir (r.a.) da rivayet ettiği hadisinde şöyle demektedir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize küçük abdestimizi bozarken kıbleye yönelmeyi yasakladı. Ben ruhu kabzedilmeden bir yıl önce yüzünü kıbleye çevirmiş olarak gördüm." Bunu da Ebu Davud, Tirmizi ve başkaları rivayet etmiş olup, senedi hasendir.

 

Ayrıca Mervan el-Asğar'ın rivayet ettiği şu hadisi de delil gösterirler: Ben İbn Ömer (r.a.)'ın devesini kıbleye dönük çöktürdükten sonra oturup ona doğru küçük abdestini bozarken gördüm. Ey Ebu Abdurrahman, bu yasaklanmamış mıydı, dedim. O, evet ama düzlük açık alanda bu yasaklanmıştı. Seninle kıble arasında seni setredecek bir şey bulunuyorsa bir sakıncası yoktur, dedi. Bunu Ebu Davud ve başkaları rivayet etmiştir.

 

Bunlar yapı içerisinde caiz oluşu açıkça ifade eden sahih bir takım hadis-i şerifterdir.

Ebu Eyyub'un, Selmi'm, Ebu Hureyre ve başkalarının rivayet ettiği ne hyin yer aldığı hadisler ise -hadislerin arasının telif edilmesi için- düzlük açık alan hakkında yorumlanır; çünkü hadislerin arasının telif edilmesi mümkün ise bir kısmının terk edilmesi yönüne gidilmeyeceği hususunda ilim adamları arasında görüş ayrılığı yoktur. Aksine böyle bir durumda hadislerin telif edilmesi ve hepsi ile am el edilmesi icap eder. Belirttiğimiz şekilde hadislerin telifi mümkün olduğundan ötürü onun kabul edilmesi icap etmektedir. Ayrıca ilim adamları anlam itibariyle düz açık alan ile yapı arasında fark gözetmişlerdir çünkü yapı içerisinde kıbleye yönelmeme mükellefiyeti halinde yükümlü zorlukla karşılaşır oysa düz açık alan böyle değildir.

 

Kıbleye arkasını dönmeyi mübah kabul edenlere karşı ise görüşlerini reddetmek için aynı zamanda arkasını dönmeyi de, yüzünü dönmeyi de açıkça yasaklamış, Ebu Eyyub'un ve başkalarının rivayet ettiği hadis gibi sahih hadisler delil gösterilir. Allah en iyi bilendir.

Şafii (r.a.) Mezhebine Göre Def-i Hacet İçin Kıbleye Dönmek İle İlgili Bazı Meseleler:

 

1.Birinci mesele: Bizim mezhep alimlerimiz nezdinde tercih olunan görüş eğer duvar ve buna benzer setredici bir şeye yakın ve yapı içerisinde ise yüzünü de, arkasını da kıbleye dönmek caizdir. Şu şartla ki, kendisi ile bu duvar ve benzeri setredici şeyarasında üç zira' ve daha aşağı bir mesafe bulunmalıdır.

 

2. Diğer şart ise bu engelin insanın alt tarafını örtecek yükseklikte olması gerekir. Bunu da deve semerinin arkasındaki tahta çubuk yüksekliği kadar tayin etmişlerdir ki, bu da bir zira'ın üçte ikisi kadardır.

 

3. Şayet kendisi ile bu setredici engel arasındaki uzaklık üç zira'dan fazla olur yahut bu engel deve semerinin arkasındaki çubuktan daha kısa olursa açık düz alandaki gibi haramdır. Ancak bu maksatla bina edilmiş bir yapı içerisinde ise bu hususta nasılolursa olsun herhangi bir sınır sözkonusu değildir.

 

Mezhep alimlerimiz derler ki: Şayet açık bir arazide bulunup da zikredilen şarta uygun bir şey ile kendisini kapatabilirse o takdirde haramlık hükmü ortadan kalkar; çünkü muteber olan sözü geçen setredici engelin varlığı ve yokluğudur. Varlığı halinde açık arazide de, yapı içerisinde de helal olur, yokluğu sebebiyle de her ikisinde haram olur. Mezhep alimlerimiz arasında sahih ve meşhur olan kanaat budur.

 

Mezhep alimlerimiz arasında açık araziyi ve yapıyı mutlak olarak göz önünde bulundurup engele itibar etmeyip, durum ne olursa olsun yapı içerisinde kıbleye önünü ya da arkasını dönmeyi mübah, durum ne olursa olsun açık arazide de bunu haram kabul etmiş kimseler de vardır. Ancak sahih olan birincisidir.

 

Bu görüşlerinin bir ayrıntısı olarak şöyle demişlerdir: Setredenin bir biriek hayvanı, bir duvar, bir yükseklik, bir kum yığını yahut bir dağ olması arasında fark yoktur.

Şayet kıble tarafına doğru elbisesinin eteğini gevşeyip, sarkıtacak olursa bununla örtü engelinin gerçekleşmesi hususunda mezhep alimlerimizin iki görüşü vardır. Onlara göre daha sahih ve meşhur olanları bunun da setredici bir örtü olacağıdır çünkü bununla da engel gerçekleşmiş olmaktadır. Allah en iyi bilendir.

 

4. İkinci mesele: Yüzü ve arkayı dönmeyi caiz kabul etmek ile ilgili olarak mezhep alimlerimizden bir topluluk şöyle diyor (3/55): Bu aslında mekruhtur ancak cumhur mekruhluğu sözkonusu etmemiştir. Tercih olunan kanaat de şudur: Eğer kıbleden başka tarafa yönelmekte{kısmen de olsa} bir meşakkatle karşılaşıyor ise mekruhluk sözkonusu değildir, eğer meşakkat olmayacaksa daha uygun olan ilim adamlarının ihtilafından çıkmak için bundan uzak kalmaktır. Bununla birlikte bu husustaki sahih hadisler dolayısıyla hakkında mekruh hükmü verilemez.

 

5. Üçüncü mesele: Açık arazide de, yapı içerisinde de yüzü kıbleye dönük cima caizdir. Bizim Ebu Hanife'nin, Ahmed ve Davud ez-Zahirl'nin mezhebi budur. Ancak Malik'in mezhebine mensup ilim adamları bu hususta farklı görüşlere sahiptir. ibnu'l-Kasım caiz olduğunu kabul ederken, İbn Habib mekruh olduğunu söylemiştir. Doğrusu ise caiz olduğudur. Çünkü haramlık hükmü şer'i bir delil ile sabit olur. Bu hususta herhangi bir yasak gelmiş değildir. Allah en iyi bilendir.

 

6. Dördüncü mesele: Beytu'l-Makdis' e küçük ve büyük abdest bozarken yüzünü ve arkasını dönmek haram değildir ama mekruhtur.

 

7. Beşinci mesele: Küçük ya da büyük abdestini yaparken kıbleye yüzünü ve arkasını çevirmekten uzak durup sonra istinca yaparken yüzünü ya da arkasını kıbleye çevirmek isterse caizdir. Allah en iyi bilendir.

 

 

İstinca Adabı

 

"Sağ elle istinca etmemek" istincanın edeplerindendir. ilim adamları sağ elle istinca yapmanın yasaklanmış olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Diğer taraftan büyük çoğunluk bu yasağın haram kılmak anlamında bir nehiy değil, tenzih ve edep anlamında bir nehiy olduğu kanaatindedir. Bazı zahiri alimleri ise haram olduğu kanaatindedir. Bizim mezhep mensupları arasından bir topluluk da haram olduğuna işaret etmiş ise de bu işaretlerine itibar edilmez. Mezhep alimlerimiz der ki: Mazeretsiz olarak istinca ile ilgili hiçbir hususta sağ elinin desteğini almaz. Su ile istinca yaparsa onu sağ eliyle döker, sol eliyle siler. Taşla istinca yaparsa eğer istincası dübürde ise sol eliyle siler. Şayet ön tarafından istinca yapacak olursa eğer taşı ona silinecek şekilde yere yahut ayaklarının arasına koyma imkanı varsa zekerini sol eliyle tutup, taşa sürer. Bunu yapma imkanı olmayıp, taşı kaldırmak zorunda kalırsa sağ eliyle taşı kaldırıp, zekerini sol eliyle tutup ona sürer. Sağ elini de hareket ettirmez. Doğru olan budur.

 

Bazı mezhep alimlerimiz de zekerini sağ eliyle, taşı sol eliyle tutup sürer ve sol elini hareket ettirir ama bu doğru değildir; çünkü o böylelikle zaruret olmaksızın sağ eliyle zekerine dokunmuş olur. Halbuki bu yasaklanmıştır. Allah en iyi bilendir.

 

Diğertaraftan sağ el ile istinca yapmanın yasaklanışı ona ikram olunduğuna, pisliklerden ve benzerlerden korunduğuna dikkat çekilmektedir. Yüce Allah'ın izniyle bu babın sonlarında bu kaideye açıklık getireceğiz. Allah en iyi bilendir.

"Ya da üç taştan azı ile istinca yapmamızı (yasakladı)." Bu üç defa silmenin zorunlu bir vacip olduğu hususunda açık bir nastır. Bununla birlikte bu mesele ile ilgili ilim adamları arasında görüş ayrılığı vardır. Bizim mezhebimizdeki görüş, necasetin kendisini izale etmek için taşla istinca ve silmeyi üçe tamamlamak mutlaka gerekli olduğudur. Bir ya da iki defa sürüp, necasetin kendisi gitse bile üçüncü defa onu silmek kap eder. Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahuye ve Ebu Sevr de böyle demiştir.

 

Malik ile Davud (ez-zahiri): Farz olan temizlemektir. Eğer tek bir taş ile bu gerçekleşirse ona yeter demişlerdir. Mezhebimize mensup bazı alimlerin bir görüşü de budur ama bizim mezhebin bilinen kanaati az önce kaydettiğimizdir.

 

Mezhep alimlerimiz der ki: Üç yüzü bulunan bir taşın her bir yüzü ile bir defa silse yeterlidir; çünkü maksat silme sayısıdır. Üç taş kullanmak ise üç yüzü bulunan bir taştan daha faziletlidir. Şayet hem ön, hem arka tarafında istinca yapacak olursa (3/156) her birisi için üçer defa olmak üzere altı defa silmek kap eder. En faziletlisi bunların altı taş ile yapılmasıdır. Şayet üç yüzü bulunan bir taş ile yetinirse bu da ona yeter. Sildiği zaman ıslaklığın öbür tarafına geçmediği kalın bir bezin durumu da aynı şekildedir. Onun yan taraflarıyla silmesi caizdir. Allah en iyi bilendir.

 

Mezhep alimlerimiz der ki: Üç taş ile temizlik gerçekleşirse daha fazlasına gerek yoktur. Üç taş ile temizlik olmazsa dördüncüsünü kullanmak gerekir. Dördüncüsüyle temizlik hasıl olursa fazlası vacip olmaz ama beşincisi ile tek sayıda taş kullanmak müstehaptır. Dört taş ile temizlik gerçekleşmezse beşincisi gerekir. Onunla temizlik tamam olursa fazlasına gerek yoktur. Bu şekilde daha fazla taş kullanmak kap edecek olursa eğer tek sayıda taş ile temizlik gerçekleşirse fazlası kullanılmaz, değil ise temizlik gerçekleşinceye kadar taş kullanması gerekir, taş sayısının tek olması da müstehaptır. Allah en iyi bilendir.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in taşları açıkça ifade etmesine gelince, zahiri mezhep mensuplarından bazıları buna dayanarak istinca için taş tayin edilmiştir, ondan başkası olmaz, derler. Bütün mezheplere mensup genelolarak ilim adamları ise istinca için taşın tayin edilmemiş olduğu, aksine bez, tahta ve daha başka şeylerin de onun yerine geçebileceği kanaatindedirler. Asıl dikkat edilmesi gereken husus kullanılan şeyin necaseti giderici olma özelliğidir. Bu da taştan başkasıyla da gerçekleşir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Selleml'in üç taş demesinin sebebi ise çoğunlukla görülen ve kolaylıkla mümkün olanın o oluşundan dolayıdır. Buna göre onun (taş demenin) mefhum olarak bir delaleti yoktur. Yüce Allah'ın: "Fakirlik korkusundan çocuklarınızı öldürmeyiniz." (En'am, 6/151) buyruğu ve benzerleri gibi.

Taşın muayyen olmayışının bir delili de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Selleml'in kemik, hayvan tersi ve tezek kullanmayı yasaklamış olmasıdır. Eğer taş muayyen olsaydı taşın dışındaki her bir şeyi mutlak olarak yasaklaması gerekirdi. Mezhep alimlerimiz der ki: Katı, temiz ve necasetin aynını (kendisini) gideren, saygınlığı bulunmayan ve bir hayvanın (canlının) bir parçası olmayan her bir şey taşın yerini tutar. Ayrıca istincada kullanılan bu gibi şeylerin aynı cinsten olması şartı da yoktur. Mesela ön için taş, arkası için bezin kullanılması caizdir. Onların birisinde bir taşla birlikte iki bez yahut taşla birlikte bir bez ve bir tahta parçası ve benzeri de caizdir. Allah en iyi bilendir.

"Tezek ya da kemik ile istinca etmemizi (de yasakladı)." Bu buyrukta da necaset ile istinca yasaklanmış olmaktadır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tezek ile tür olarak necasete dikkat çekmektedir. Kemiğin yasak oluş sebebi ise cinlerin yiyeceği olduğundan dolayıdır. Bununla da bütün yiyeceklere dikkat çekmiş olmaktadır. Canlı hayvanın parçaları, ilim kitaplarının yaprakları ve buna benzer saygı duyulması gereken şeyler de buna katılır. Necisin sıvı ya da katı olması arasında bir fark yoktur.

 

Necis bir şeyle istinca yapacak olursa istincası sahih olmaz. Bundan sonra su ile istinca yapması kap eder, taşla istinca onun için yeterli olmaz çünkü istinca yaptığı yer yabancı bir necaset ile necis olmuştur.

 

Yenilebilir bir şeyle yahut yiyecek dışında temiz ve saygı duyulması gereken şeylerden birisiyle istinca yapacak olursa sahih olan bu istincasID!n sahih olmayacağıdır ama eğer necaseti yerinden başka bir tarafa taşımamış ise bundan sonra taşla istinca onun için yeterli olur. Masiyet olmakla birlikte ilk istincasının ona yeterli olduğu da söylenmiştir. Allah en iyi bilendir.

 

 

(262) حدثنا محمد بن المثنى. حدثنا عبدالرحمن. حدثنا سفيان عن الأعمش ومنصور، عن إبراهيم، عن عبدالرحمن بن يزيد، عن سلمان؛ قال: قال لنا المشركون: إني أري صاحبكم يعلمكم. حتى يعلمكم الخراءة. فقال: أجل. إنه نهانا أن يستنجي أحدنا بيمينه. أو يستقبل القبلة. ونهى عن الروث والعظام. وقال "لا يستنجي أحدكم بدون ثلاثة أحجار".

 

606- Bize Muhammed b. el-Müsenna rivayet etti. (Dediki) : Bize Abdurrahman rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyan, A'meşle mansurdan, onlarda İbrahim'den, o da Abdurrahman b. Yezid'den, o da Selman dan rivayet etti. Selman dedi ki:  Müşrikler bize: Ben sizin arkadaşınızın size abdest bozmaya varıncaya kadar size (çok şeyler) öğrettiğini görüyorum, dedi. Selman: Evet, gerçekten O bize bizden birisinin sağ eliyle istinca yapmasını yahut kıbleye dönmesini yasakladığı gibi, hayvan pisliği ve kemik kullanmayı da yasaklamış ve: "Sizden biriniz üç taştan aşağısı ile istindı yapmasın" buyurmuştur, dedi.

 

 

Tahric bilgisi 605 ile aynı.

 

AÇIKLAMA:        "Selman (r.a.)'dan dedi ki: ... " Asıl nüshalarda da böyledir ve bu sahih olup takdiri şöyledir: Müşriklerden bir kişi bize dedi ki: Yahut o, müşriklerden birisini kastetmekle birlikte diğerleri ona muvafakat ettikleri için ifadeyi çoğulolarak kullanmıştır.

 

 

58 - (263) حدثنا زهير بن حرب. حدثنا روح بن عبادة. حدثنا زكرياء بن إسحاق. حدثنا أبو الزبير؛ أنه سمع جابرا يقول:

 نهى رسول الله صلى الله عليه وسلم أن يتمسح بعظم أو ببعر.

 

607- Bize Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki) : Bize Ravh b. Ubade rivayet etti. (Dediki) : Bize Zekeriyya b. İshak rivayet etti (Dediki): bize Ebu'z-Zübeyr rivayet etti, ki Cabiri: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kemik ile yahut hayvan pisliği ile silinmeyi yasakladı" derken dinlemiştir.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 38; Tuhfetu'l-Eşraf, 2709

 

 

59 - (264) وحدثنا زهير بن حرب وابن نمير. قالا: حدثنا سفيان بن عيينة. ح قال: وحدثنا يحيى بن يحيى (واللفظ له) قال: قلت لسفيان بن عيينة: سمعت الزهري يذكر عن عطاء بن يزيد الليثي، عن أبي أيوب؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: "إذا أتيتم الغائط فلا تستقبلوا القبلة ولا تستدبروها، ببول ولا غائط. ولكن شرقوا أو غربوا".قال [أبو أيوب: فقدمنا الشام. فوجدنا مراحيض قد بنيت قبل القبلة. فننحرف عنها ونستغفر الله؟ قال: نعم.

 

608- Bize Zuheyr b. Harb ve İbn Numeyr de tahdis edip dediler ki: Bize Süfyan b. Uyeyne tahdis etti (H) dedi ki: Bize Yahya b. Yahya -ki lafız onundur- da tahdis edip dedi ki: Süfyan b. Uyeyne'ye dedim ki: Ben Zühri'yi, Ata b. Yezid Leysi' den şunu zikrederken dinledim: Onun Ebu Eyyub'dan rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İhtiyacınızı görmek için gittiğinizde küçük ya da büyük abdest bozarken kıbleye yüzünüzü de, arkanızı da çevirmeyin fakat doğuya ya da batıya (çevirin)."

 

Ebu Eyyub dedi ki: Sonra Şam'a geldik. Orada kıble tarafına doğru bina edilmiş heıaıar bulduk. Onlardan bir miktar (kıbleden) başka tarafa dönüyor ve Allah'tan mağfiret diliyorduk. (Bu hadis öyle midir, dedim). O: Evet, dedi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 144,394 -uzunca-; Ebu Davud, 9 -uzunca-; Tırmizi, 8 -uzunca-; Nesai, 21, 22; İbn Mace, 318 -buna yakın-; Tuhfetu'l-Eşraf, 3478

 

AÇIKLAMA:        ’’Ama doğuya ya da batıya dönün. " İlim adamları der ki: Bu (3/157) Medineliler ile onlar gibi doğuya ya da batıya döndüğü vakit önünü de, arkasını da kıbleye dönmüş olmayan onların durumundakilere bir hitaptır.

" ... Heıaıar bulduk." Merahid (heıaıar) lafzının tekili "mirhad"dır. Bu da insanın ihtiyacını görmek için yahut abdest bozmak için yapılmış odacık demektir.

"Kıbleden başka tarafa dönüyorduk." Yani gücümüz yettiği kadarıyla başka tarafa yönelerek kıbleye dönmekten uzak durmaya dikkat ederdik.

"Evet, dedi." Bu baş tarafta: Süfyan b. Uyeyne'ye dedim ki: ez-Zühri'yi Ata'dan şunu zikrederken dinledim, şeklindeki sorusunun cevabıdır.

 

 

60 - (265) وحدثنا أحمد بن الحسن بن خراش. حدثنا عمر بن عبدالوهاب. حدثنا يزيد (يعني ابن زريع) حدثنا روح عن سهيل، عن القعقاع، عن أبي صالح، عن أبي هريرة، عن رسول الله صلى الله عليه وسلم؛ قال: "إذا جلس أحدكم على حاجته، فلا يستقبل القبلة ولا يستدبرها".

 

609- Bize Ahmed b. el-Hasen b. Hiraş da tahdis etti. Bize Ömer b. Abdulvehhab tahdis etti. Bize Yezid -yani b. Zurey' - tahdis etti. Bize Ravh, Suheyl'den tahdis etti. O Ka'ka'dan, o Ebu Salih'ten, o Ebu Hureyre'den, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu nakletti: "Sizden biriniz ihtiyacını karşılamak için oturduğu takdirde kıbleye yüzünü de, arkasını da dönmesin. "

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-EşrM, 12858

 

AÇIKLAMA:        "Bize Ahmed b. Hasen b. Hiraş tahdis etti ... Ebu Hureyre (radıyalIahu anh)'dan" Darakutni dedi ki: Bu hadis Suheyl'den mahfuz değildir. Aslında bu İbn Aclan'ın rivayet ettiği bir hadistir. O bu hadisi Ravh'tan ve başkalarından nakletmiştir.

 

Ebu Said Herevl'nin torunu Ebu'l-Fadl da şöyle demektedir: Bu hadiste hata Ömer b. Abdulvehhab'dan kaynaklanmaktadır; çünkü bu Muhammed b. Aclan'ın, el-Ka'ka'dan rivayet ettiği bir hadis olarak bilinmektedir. Bu isnadta ise Suheyl'den sözkonusu edilmemektedir. Bunu Umeyye b. Bestam, Yezid b. Zurey'den doğru bir şekilde, Ravh'dan, o İbn Aclan'dan, o Ka'ka'dan, o Ebu Salih'ten, o Ebu Hureyre (radıyalIahu anh)'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye uzun uzadıya rivayet etmiştir. Ömer b. Abdulvehhab'ın rivayet ettiği (bu) hadis ise muhtasardır.

 

Derim ki: Bu gibi hususlarda olumsuz etkileyici tenkit açıkça görülmemektedir. Çünkü burada Suheyl ile İbn Aclan'ın bu hadisi birlikte dinlemiş oldukları ancak onun İbn Aclan'dan rivayetinin meşhur olduğu şeklinde yorumlanır. Derim ki: Suheyl' den ibaresini Ebu Davud, Nesai ve İbn Mace de ancak İbn Aclan cihetinden zikretmişlerdir. Ebu Davud bunu İbnu'l-Mubarek'ten, o İbn Aclan'dan, o Ka'ka'dan diye, Nesai ise Yahya b. Aclan'dan, İbn Mace, Süfyan b. Uyeyne ve Muğire b. Abdurrahman ile Abdullah b. Reca el-Bekki'den, üçü de İbn Aclan'dan diye rivayet etmişlerdir. Allah en iyi bilendir.

 

Senette geçen Ahmed b. Hiraş'ın babasının adı olan "Hiraş" noktalı hı iledir.

 

 

61 - (266) حدثنا عبدالله بن مسلمة بن قعنب. حدثنا سليمان (يعني ابن بلال) عن يحيى بن سعيد، عن محمد بن يحيى، عن عمه واسع بن حبان؛ قال: "كنت أصلي في المسجد. وعبدالله بن عمر مسند ظهره إلى القبلة. فلما قضيت صلاتي انصرفت إليه من شقي. فقال عبدالله: يقول ناس: إذا قعدت للحاجة تكون لك، فلا تقعد مستقبل القبلة ولا بيت المقدس. قال عبدالله: ولقد رقيت على ظهر بيت., فرأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم قاعدا على لبنتين مستقبلا بيت المقدس، لحاجته.

 

610- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman yani İbni Bilal Yahya b. Said'den, o da Muhammed b. Yahya'dan, o da amcası Vasi' b. Habban'dan naklen rivayet etti. Vasi' şöyle demiş: Mescitte namaz kılıyordum. Abdullah b. Ömer de sırtını kıbleye doğru dayamıştı. Namazımı bitirdikten sonra yan tarafından ona doğru döndüm. Abdullah dedi ki: Bazı kimseler ihtiyacını gidermek için oturacak olursan yüzünü kıbleye ve Beytu'l-Makdis' e dönerek oturma, derler. Abdullah (devamla) dedi ki: Halbuki yemin ederim ki bir evin damına çıkmıştım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i ihtiyacını görmek için yüzü Beytu'l-Makdis'e dönük olarak iki kerpiç üzerinde oturmuş gördüm.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 145 -uzunca-, 148, 149, 3102; Ebu Davud, 12; Tirmizi, 11; Nesai, 23; İbn Mace, 322 -uzunca-; Tuhfetu'l-Eşraf, 8552

 

AÇIKLAMA:        "Bir evin damına çıkmıştım ... " Abdullah b. Ömer'in onu görmesi bir rastlantı olmuştur. Ayrıca bunu kasti yapmış değildir. Kerpiç {lebinelin ne olduğu bilinmektedir. Lam harfi fethalı, be harfi kesreli okunur. Be harfi sakin olmakla birlikte, lam hem fethalı, hem kesreli de okunabilir. Bu vezinde olan her kelimenin durumu budur. Yani birinci harfi fethalı, ikinci harfi kesreli ise bu üç şekilde okunması caizdir. "Ketif" kelimesi gibi. Şayet ikinci ya da üçüncü harfi boğaz harflerinden birisi olursa dördüncü bir şekil de caiz olur. O da birinci ve ikinci harfleri kesreli söylemektir. (Uyluk anlamındaki) "fehiz" kelimesinin "fihiz" olarak da söylenmesi gibi.

"Beytu'l-Makdis" ile ilgili söyleyiş açıklamaları ve türediği kök İsra ile ilgili babın baş taraflarında geçmişti. (3/158) Allah en iyi bilendir.

 

 

62 - (266) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا محمد بن بشر العبدي. حدثنا عبيدالله بن عمر عن محمد بن يحيى بن حبان، عن عمه واسع بن حبان، عن ابن عمر؛ قال: رقيت على بيت أختي حفصة، فرأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم قاعدا لحاجته، مستقبل الشام، مستدبر القبلة.

 

611- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe rivayet etti. (Dediki) Bize Muhammed b. Bişr el-Abdî rivayet etti. (Dediki) Bize Ubeydullah b. Ömer, Muhammed b. Yahya b. Habban'dan, o da amcası Vasi' b. Habban'dan o da İbnî Ömerden naklen rivayet etti. İbni Ömer şöyle demiş: «Kız kardeşim Hafsa'nın evinin üstüne çıktım, ve ResuluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Şam'ı önüne, kıbleyi de arkasına alarak kaza-i hacete oturduğunu gördüm.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

18- SAĞ ELLE İSTİNCA YAPMANIN YASAK OLUŞU BABI