SAHİH-İ MÜSLİM

TAHARE

 

باب وجوب الطهارة للصلاة

2- NAMAZ İÇİN TAHARETİN VACİP OLDUĞU BABI

 

@(224) حدثنا سعيد بن منصور وقتيبة بن سعيد وأبو كامل الجحدري (واللفظ لسعيد) قالوا: حدثنا أبو عوانة عن سماك بن حرب، عن مصعب بن سعد، قال: دخل عبدالله بن عمر على ابن عامر يعوده وهو مريض. فقال: ألا تدعو الله لي، يا ابن عمر؟ قال: إني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول "لا تقبل صلاة بغير طهور. ولا صدقة من غلول " وكنت على البصرة.

 

534- Bize Sa'id b. Mansur ile Kuteybetü'bnü Sa'id ve Ebu Kâmil el-Cahderî rivayet ettiler lâfız Sa'id'indir dediler ki: Bize Ebu Avane, Simâk b. Harb'den, o da Müs'ab b. Sa'id'dan naklen rivayet etti. Demiş ki: Abdullah b. Ömer hasta olan İbn Amir'i ziyaret etmek üzere yanına girdi. Ona: Ey İbn Ömer benim için Allah'a dua etmez misin, dedi. O: Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Abdestsiz bir namaz, ganimetten çalınan maldan da sadaka kabul olunmaz." Halbuki sen Basra'nın emiri idin,dedi.

 

Diğer tahric: (Benzeri) Tirmizi, 273 (hno:1); (Benzeri) Ebu Davud (hno:59); (Benzeri) İbn-i Mace 272. Tuhfetu'l-Eşraf, 7457

 

 

(224) حدثنا محمد بن المثنى وابن بشار. قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة. ح وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا حسين بن علي عن زائدة. قال أبو بكر ووكيع: عن إسرائيل. كلهم عن سماك بن حرب، بهذا الإسناد، عن النبي صلى الله عليه وسلم، بمثله.

 

535- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti. (H) Bize . Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti. Bize Huseyn b. Ali, Zaide'den tahdis . etti. Ebu Bekr dedi ki: Bize Veki' de İsrail'den tahdis etti. Hepsi Simak b. Harb'den bu isnad ile Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynısını rivayet etti. 309

 

 

2 - (225) حدثنا محمد بن رافع. حدثنا عبدالرزاق بن همام. حدثنا معمر بن راشد، عن همام بن منبه، أخي وهب بن منبه؛ قال: هذا ما حدثنا أبو هريرة عن محمد رسول الله صلى الله عليه وسلم. فذكر أحاديث منها: وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "لا تقبل صلاة أحدكم، إذا أحدث، حتى يتوضأ".

 

536- Bize Muhammed b. Rafi' tahdis etti. Bize Abdurrezzak b. Hemmam tahdis etti, bize Ma'mer b. Raşid, Vehb b. Münebbih'in kardeşi, Hemmam b. Münebbih'ten tahdis edip dedi ki: Bu bize Ebu Hureyre'nin Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Muhammed'den tahdis ettikleridir deyip, zikrettiği çeşitli hadisler arasında bu da vardı: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizden birinizin abdestini bozan bir hali olursa abdest almadıkça namazı kabul edilmez. "

 

 

Diğer tahric: Buhari, 135; Ebu Davud, 60; Tirmizi, 76; Tuhfetu'l-Eşraf, 14694

 

AÇIKLAMA:        (534) "Ebu Kamil el-Cahderi"nin adı el-fudayl b. Huseyn'dir. Adı Cahder olan dedesine nispet edilmiştir. Oah..1 önce defalarca açıklanmış bulunmaktadır. Senette ayrıca "Ebu Avane" de vardır ki onun da adı Vaddah b. Abdullah'lır.

''Allah abdestsiz bir namazı, ganimetten çalınmış bir sadakayı kabul etmez." Bu hadis namaz için abdest (taharet)in vacip olduğu hususunda açık bir naslır. Ümmet de namazın sahih olması için taharetin şart olduğu üzerinde icma etmiştir.

 

Kadı lyaz der ki: Namaz için taharetin ne zaman farz kılındığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. İbnu'l-Cehm abdestin İslam'ın ilk dönemlerinde sünnet olduğu, onun farziyetinin ise daha sonra teyemmüm ayetinde nazil olduğu kanaatindedir.

 

Cumhur ise şöyle demektedir: Hayır, abdest bundan önce de farz idi. (Kadı lyaz devamla) dedi ki: Abdest almanın namaz kılmak üzere kalkan her kişiye mi yoksa özelolarak hadesli olan (abdestsiz olan) kimseye mi farz olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Seleften bazı kimseler her bir namaz için abdest almanın farz olduğunu kabul etmişler ve yüce Allah'ın: "Namaz için kalktığınız takdirde" (Maide, 5/6) ayetini delil göstermişlerdir.

 

Başka bir grup ise bunun önce böyle olmakla birlikte sonradan nesh edildiği kanaatindedir.

Her namaz için abdest alma emrinin mendubluk anlamında olduğu söylendiği gibi; hayır, ancak hadesli (abdestsiz) olan kimse için abdest almak meşrudur ama her bir namaz için abdestin yenilenmesi (tazelenmesi) müshetabtır, denilmiştir. Bundan sonra da fetva vermek ehliyetine sahip kimseler bu kanaat üzerinde icma etmiş ve bu hususta aralarında görüş ayrıiığı kalmamıştır. Onlara göre de ayet: Eğer abdestsiz iseniz ... demektir. Kadı lyaz (rahimehullah)'ın açıklamaları bunlardır.

 

Bizim mezhep alimlerimizin ise abdest almayı icap ettiren hususun ne olduğu hakkında üç ayrı görüşü bulunmaktadır:

 

1- Abdest almak hades (abdestin bozulması) sebebiyle vakti geniş olmak üzere vaciptir.

2- Abdest almak ancak namaz kılmak için kalkınca vacip olur.

3- Her iki sebep dolayısıyla abdest almak icap eder. Mezhep alimlerimiz nezdinde tercih edilen kanaat budur.

 

Su ya da toprak ile taharet almaksızın namaz kılmanın haram olduğu üzerinde ümmet icma etmiştir. Kılınacak namazın farz ya da nafile olması arasında fark olmadığı gibi, tilavet secdesi, şükür secdesi, cenaze namazı kılmak arasında da bir fark yoktur. Ancak Şa'bı ile Muhammed b. Cerir etTaberi' den taharetsiz olarak cenaze namazı caizdir diye nakledilen kanaat bundan müstesnadır ama bu da batıl bir görüştür, ilim adamları bunun aksi üzerinde icma etmişlerdir. Mazeretsiz olarak kasten ve abdestsiz namaz kılan bir kimse günahkar; olur ama bize göre de, büyük çoğunluğa göre de kafir olmaz. Ebu Hanife (rahimehullah)'dan böyle bir• kimsenin ciddiyetsiz hareketi dolayısıyla kafir olduğunu söylediği nakledilmiştir.

Bizim delilimiz şudur: Küfür itikat edilen hususlar hakkında sözkonusu olur. Bu şekilde namaz kılan kimsenin ise akidesi sahihtir. Bütün bu hükümler ise abdestsiz olarak namaz kılan bir kimsenin herhangi bir mazeretinin bulunmaması halinde sözkonusudur. Ama su ve toprak bulamayan kimse gibi mazereti bulunan kişi hakkında İmam Şafii'nin (rahimehullah) dört görüşü bulunmaktadır. Bu dört görüş de çeşitli ilim adamlarının kabul ettikleri görüştür, bunların her birisini birtakım ilim adamları dile getirmişlerdir. Bizim (Şafii) mezhebimiz alimlerine göre bu dört görüşün en sahih olanı ise böyle bir kimsenin durumu nasılsa öylece namaz kılmasının vacip olduğu ve taharet alma imkanı bulduğu takdirde onu iade etmesi icap ettiğidir.

 

İkincisi ise namaz kılması haram olur ama kazasını yapması kap eder. Üçüncüsü namaz kılması müstehap, kaza yapması vaciptir.

Dördüncüsü namaz kılması vacip, kaza yapması vacip değildir. Bu görüş ise el-Müzenl'nin tercih ettiği görüştür. Delil itibariyle en güçlü görüş de budur.

Namazın vacip (farz) oluşuna gelince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şu buyruğu bunu gerektirmektedir: "Size herhangi bir emir verecek olursam gücünüz yettiği kadarıyla onu yapınız." Bu durumda namazın iade edilmesi ise yenilenen bir emir ile icap eder, aslolan ise böyle bir emrin olmayışıdır. Aynı şekilde Müzenı de şöyle diyor: Bir tür ihlal ile birlikte vakit içerisinde yerine getirmekle emrolunduğu her bir namazın kazası da kap etmez. Allah en iyi bilendir.

İkinci hadiste Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sizden birinizin abdesti bozulursa, abdest almadıkça Allah namazını kabul etmez" buyruğu, su ya da toprak ile taharetlenmedikçe (temizlenmedikçe) namazı kabulolmaz demektir. Resulullah (sallallahu aIeyhi ve selIem)'in yalnızca abdesti sözkonusu etmesi ise aslolanın ve çoğunlukla yapılanın o olmasından dolayıdır. Allah en iyi bilendir.

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ganimetten çalınan maldan sadakayı da" (kabul etmez). Gulul hainlik etmek demektir. Asıl anlamı ise payIaştırıImadan önce ganimet malından çalmaktır.

 

"İbn Amir'in: Bana dua et, demesi üzerine İbn Ömer (radıyalIahu anh)'ın:

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyIe buyururken dinIedim ... '1\llah ... kabul etmez" hem sen Basra'nın üzerinde emir idin" sözIerinin manası şudur: Yani sen ganimetten çaImaktan kurtuIabilmiş değilsin çünkü sen Basra valisi idin. (3/103) DolayısıyIa sende yüce AlIah'ın birtakım hakları da, kulların birtakım hakları da kaImıştır. Bu nitelikte oIan kimseye yapıIan dua ise kabuI edilmez. Tıpkı namaz ve sadakanın da ancak kendisini belirtilen hallerden koruyan kimseden kabuI edilmesi gibi.

 

Zahiren göründüğü kadarıyIa -Allah en iyi bilendir- İbn Ömer bu sözIeriyle İbn Amir'i yaptıklarından vazgeçirmek istemiş, onu tövbeye teşvik etmiş, emirlere muhalefet etmekten vazgeçirmek için onu şevklendirmiştir. Yoksa duanın fasıklara faydası oImayacağını kesin oIarak söylemek istememiştir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de, selef de, halef de kafirIere ve masiyet işIeyen kimseIere hidayet bulmaIarı ve tövbe etmeIeri için hep dua etmişIerdir. AlIah en iyi bilendir.

 

(535) "Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki ... Simak b. Harb'den" Müslim'in: "Hepsi" sözünden kastı Şu'be, Zaide ve İsrail' dir.

"Ebu Bekr dedi ki: Vekl' de bize tahdis etti" sözü de şu demektir: Ebu Bekr b. Ebi Şeybe bunu Huseyn b. Ali' den, o Zaide' den diye rivayet etmiştir. Bunu yine Ebu Bekr, Veki" den, o İsrail' den diye rivayet etmiş, Ebu Bekr ile Vekl' had dese na (bize tahdis etti) demişIerdir. Bu da "haddesena Veki': Bize Veki' tahdis etti" sözüyIe aynı anlamdadır. Bazı asıI nüshalarda "haddesena" kelimesi düşmüş ve sadece "Ebu Bekir ve Veki', İsrail' den" kısmı kaImıştır. Bu da sahihtir. Bu durumda Ebu Bekr'in ilk oIarak söyIediği bize Huseyn tahdis etti sözüne atfedilmiş oIur. Yani bize Veki' de İsrail' den tahdis etti demektir. Bazı asıllarda da şu şekildedir: Ebu Bekr dedi ki: Bize Ve ki' de tahdis etti.

Hepsi de doğrudur. AlIah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

3- ABDESTİN ŞEKLİ VE KEMALİ BABI