SAHİH-İ MÜSLİM |
TAHARE |
باب
فضل الوضوء
1- ABDESTİN FAZİLETİ
1 - (223) حدثنا
إسحاق بن
منصور. حدثنا
حبان بن هلال.
حدثنا أبان.
حدثنا يحيى؛
أن زيدا حدثه؛
أن أبا سلام
حدثه عن أبي
مالك
الأشعري؛ قال: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "الطهور
شطر الإيمان.
والحمد لله
تملأ الميزان.
وسبحان الله
والحمد لله
تملآن (أو
تملأ) ما بين
السماوات
والأرض. والصلاة
نور. والصدقة
برهان. والصبر
ضياء. والقرآن
حجة لك أو
عليك. كل
الناس يغدو.
فبايع نفسه. فمعتقها
أو موبقها ".
533 Bize İshak b. Mansur
tahdis etti, bize Habban b. Hilal tahdis etti, bize Eban tahdis etti. Bize
Yahya'nın tahdis ettiğine göre Zeyd kendisine şunu tahdis etti: Ebu Sellam
kendisine Ebu Malik el-Eş'arl'den
şöyle dediğini tahdis etti: Rasülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
''Abdest imanın yarısıdır. Elhamdulillah mizanı doldurur. Subhanallah
ve'l-hamdulillah da göklerle yer arasını doldururlar -yahut doldurur-, namaz
bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır, Kur'an senin lehine ya da
aleyhine bir huccettir. Bütün insanlar sabah gider ve nefsini satar. Bu sebeple
ya onu hürriyetine kavuşturur (azad eder) yahut onu helake götürür. ''
Diğer tahric: Tirmizi,
3517; Tuhfetu'l-Eşraf, 12167
AÇIKLAMA: Müslim (rahimehullah) dedi ki:
"Bize İshak b. Mansur tahdis etti ... Ebu Malik el-Eş'ar'i'den." Bu
Darakutni'nin ve başkalannın hakkında bazı tenkitlerde bulunduğu isnadlardan
birisidir. Onlar derler ki: Bu isnadta Ebu Sellam ile Ebu Malik arasında bir
ravi düşmüştür. (3/99) Düşen ravi ise Abdurrahman b. Gunm'dır. Düştüğünün
delili de Muaviye b. Sellam bu hadısi kardeşi Zeyd b. Sellam'dan, O dedesi Ebu
Sellam'dan, O Abdurrahman b. Gunm'dan, o Ebu Malik el-Eş'ari'den diye rivayet
etmiş olmasıdır. Bu hadisi Nesai, İbn Mace ve başkaları da böyle tahriç
etmişlerdir.
Bu itiraza Müslim adına
şu şekilde cevap vermek mümkündür: Müslim'in halinin zahirinden anlaşılan onun
Ebu Sellam'ın bu hadisi Ebu Malik'ten dinlediğini bilmesidir. Bu durumda Ebu
Sellam bu hadisi hem Ebu Malik'ten dinlemiş, hem de Abdurrahman b. Gunm'dan, o Ebu
Malik'ten diye de dinle miştir. Bazen onu bizzat ondan, bazen de
Abdurrahman'dan diye rivayet etmiştir. Durum her ne olursa olsun metin
sahihtir, hakkında bir tenkit sözkonusu değildir. Allah en iyi bilendir.
Habban b. Hilal'in
isminde ha harfi fethalı okunur, Eban'dan daha önce kitabın baş taraflarında
söz edilmiş, munsarıf ve gayrı munsarıf olabileceği, tercih edilenin de
munsarıf olduğu belirtilmiş idi. Ebu Sellam'ın adı Mantur elN.rec el-Habeşı
ed-Dımeşkl'dir. Onun bu nispeti Habeşlilere değil Yemen'den Himyer'in bir
kolunadır.
Ebu Malik'in adı
hakkında ihtilM edilmiştir. Haris, Ubeyd ve Ka'b b. Asım olduğu, Amr olduğu da
söylenmiştir. Şamlı raviler arasında sayılır.
"Abdest imanın
yarısıdır. .. yahut onu helake götürür." Bu İslam'ın esaslarından pek
büyük hadistir. İslam'ın önemli birtakım kaidelerini kapsar.
Tuhur (abdest)ten kasıt
abdest alma eylemidir. Bu sebeple tercih edilen ve çoğunluğunun görüşüne göre
tı harfinin ötreli okunacağıdır, az önce geçtiği gibi fethalı okunması da
caizdir. Şatr ise yarısı demektir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Abdest imanın yarzsıdır" buyruğunun anlamı
hususunda farklı açıklamalar yapılmıştır. Onun için verilecek mükMat imanın
ecrinin yarısına kadar kat1andırılıp, yükselir demek olduğu söylendiği gibi
iman kendisinden önceki günahları siler, süpürür, abdest de böyledir. Çünkü
abdest ancak iman ile birlikte sahih olur. İman şartına bağlı olması
dola~;.'ısıyla yarısı demektir anlamında olduğu da söylenmiştir.
Bir diğer açıklamaya
göre burada imandan kasıt namazdır. Nitekim yüce Allah: "Allah sizin
imanınızı boşa çıkaracak değildir." (Bakara, 2/143) buyurmaktadır.
Taharet (şer'i temizlik)
namazın sıhhati için bir şarttır. Bundan dolayı yarısı gibi
değerlendirilmiştir. Şatr lafzının gerçek manada yarım olması da zorunlu
değildir. Görüşler arasında doğruya en yakın olan budur. Bunun şu anlama gelme
ihtimali de vardır: İman kalp ile tasdik, zahiren de inkiyad (emre itaat ve
bağlılık) demektir. Bu ikisi imanın birer şatrı (yarısı)dır. Taharet (abdest)
ise namazı da ihtiva eder. (3/100) Bu sebepten dolayı namaz da zahiren emre
bağlılığı ortaya koyar. Allah en iyi bilendir.
"Elhamdulillah
mizanı doldurur." Bu da ecrinin büyük olduğu ve bu ecrin mizanı doldurduğu
anlamına gelir. Amellerin tartılacağına ve tartıların ağır ve hafif geleceğine
dair Kur'an ve sünnetin nasıarı birbirini pekiştirmektedir.
"Subhanallah ve
elhamdulillah göklerle yer arasını doldururlar -yahut doldurur. -" Bu
buyruğun anlamı ile ilgili olarak şöyle denilebilir: Eğer bunların sevapıarı
bir cisim olarak takdir edilirse göklerle yer arasını doldurur. Faziletlerinin
büyük olmasının sebebi ise subhanallah demekle yüce Allah'ın tenzih edilmesi
(her türlü eksiklikten münezzeh olduğunun bildirilmesi) ve elhamdulillah
diyerek de işlerin yüce Allah'a havale edilip, ona ihtiyacın arz edilmesi
anlamlarını kapsadıklarındandır. Allah en iyi bilendir.
"Namaz
nurdur." Yani o masiyetlerden alıkoyar, hayasızlıklardan ve münkerden
uzaklaştırır, doğruya iletir. Tıpkı nur ile aydınlanıldığı gibi. Bunun, namazın
ecri kıyamet gününde namaz kılan için bir nur olacaktır anlamında olduğu
söylendiği gibi, namaz kılarken kalp onun sebebiyle başka şeylerden boşalıp,
zahiri ve batını ile yüce Allah'a yöneldiğinden ötürü hakikatlerin mükaşefesine
ve kalbin genişleyip, marifet nurlarının parıldamasına sebep olduğu için de ona
nur denilmiştir diye de açıklanmıştır.
Şanı yüce Allah da:
"Sabır ve namaz ile (Allah'tan) yardım isteyin." (Bakara, 45)
buyurmaktadır. Namazın nur olmasının şu anlamda olduğu da söylenmiştir: Namaz
kıyamet gününde namaz kılanın yüzü üzerinde açıkça görünen bir nur olacaktır.
Nitekim dünyada da namaz kılmayanların aksine namaz kılanın yüzünde bir
parlaklık ve aydınlık olur. Allah en iyi bilendir.
"Sadaka burhandır.
" Tahrir sahibi der ki: Yani delil ve belgelere başvurulduğu gibi,
sadakaya da sığınılır. Çünkü ku la kıyamet gününde malını nerede harcadığı
sorulacak olursa onun verdiği sadakalar bu soruya verilecek cevabın burhanları
(delilleri, belgeleri) olacak, o: Malımı tasadduk ettim diyecek. (Devamla) der
ki: Sadaka veren kimsenin kendisiyle tanınacağı bir aiametle alametlendirilecek
olması da mümkündür. Böylelikle bu alamet onun halinin ne olduğuna dair bir
burhan olur ve malını nerede harcadığı ona sorulmaz.
Tahrir sahibinden
başkası da şöyle demektedir: Yani sadaka, sadaka verenin imanına dair bir
delildir; çünkü münafık sadakaya inanmadığından ötürü sadaka vermez. Bundan
dolayı sadaka verenin verdiği sadaka imanının sıdkına (doğruluğuna) delildir.
Allah en iyi bilendir.
"Sabır bir
ziyadır." Bunun anlamı şeriatta sevilen sabır türüdür. Bu da yüce Allah'a
itaat üzere sabır, masiyetleri işlemekten uzak durmakta sabır ve aynı zamanda
dünyada hoşlanılmayan türlü hal ve musibetlere karşı sabırdır. Maksat ise sabrın
övülen bir halolup, sabırlı kimsenin her zaman için doğruluk üzerinde
aydınlanan ve sürekli olarak hidayet üzere olan bir kimse olduğunun
anlatılmasıdır. (3/101)
İbrahim el-Hawas dedi
ki: Sabır, kitap ve sünnet üzere sebat etmektir.
İbn Ata dedi ki: Sabır,
bela halinde güzel bir edeple durmaktır. Üstat Ebu Ali ed-Dekkak (rahimehullah)
da şöyle demektedir: Sabrın hakikati takdire itiraz etmemektir. Şikayet etmek
maksadıyla olmamak üzere uğradığı belayı açıklamak ise sabra aykırı değildir.
Çünkü Eyyub (aleyhisselam): "Rabbim başıma bu bela gelip çattı."
(Enbiya, 21/83) dediği bildirilmekle birlikte yüce Allah da onun hakkında:
"Gerçekten biz onu sabredici bulduk, o ne güzel kuldur." (Sad, 38/44)
buyurmaktadır. Allah en iyi bilendir.
"Kur'an senin
lehine ya da aleyhine bir deli/dir" anlamı gayet açıktır yani onu okuyup,
gereğince amel edecek olursan ondan yararlanırsın, aksi takdirde o senin
aleyhine bir delil olur.
"Bütün insanlar
sabahleyin gider ... " Bütün insanlar bizzat kendisi için çalışır. Kimisi
itaat etmek suretiyle nefsini yüce Allah'a satarak azaptan azat eder, kurtarır,
kimisi de onu şeytana ve hevaya uymak suretiyle onlara onu satar ve böylelikle
onu helak eder. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2- NAMAZ İÇİN
TAHARETİN VACİP OLDUĞU BABI