SAHİH-İ MÜSLİM

İMAN

 

باب آخر أهل النار خروجا

83- CEHENNEM EHLİNDEN (CEHENNEMDEN) EN SON ÇIKACAK KİŞİ BABI

 

308- (186) حدثنا عثمان بن أبي شيبة وإسحاق بن إبراهيم الحنظلي؛ كلاهما عن جرير. قال عثمان: حدثنا جرير عن منصور، عن إبراهيم، عن عبيدة، عن عبدالله بن مسعود؛ قال:  قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "إني لأعلم آخر أهل النار خروجا منها، وآخر أهل الجنة دخولا الجنة. رجل يخرج من النار حبوا. فيقول الله تبارك وتعالى له: اذهب فادخل الجنة. فيأتيها فيخيل إليه أنها ملأى. فيرجع فيقول: يا رب! وجدتها ملأى. فيقول الله تبارك وتعالى له: اذهب فادخل الجنة. قال فيأتيها فيخيل إليه أنها ملأى. فيرجع فيقول: يا رب! وجدتها ملأى. فيقول الله له: اذهب فادخل الجنة. فإن لك مثل الدنيا وعشرة أمثالها. أو إن لك عشرة أمثال الدنيا. قال فيقول: أتسخر بي (أو أتضحك بي) وأنت الملك؟" قال: لقد رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم ضحك حتى بدت نواجذه.

قال فكان يقال: ذاك أدنى أهل الجنة منزلة..

 

460- Bize Osman b. Ebi Şeybe ve İshak b. İbrahim el-Hanzali tahdis etti. Her ikisi Cerir'den diye rivayet etti. Osman dedi ki: Bize Cerir, Mansur'dan tahdis etti. O İbrahim'den, o Abide'den, o Abdullah b. Mesud'dan şöyle dediğini nakletti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ben, cehennemlikler arasından cehennemden en son çıkacak olan kişiyi ve cennet ehli arasından da cennete en son girecek kişiyi biliyorum. Bu, cehennem ateşinden emekleyerek çıkacak bir adamdır. Şanı yüce ve mübarek Allah ona: Git de cennete gir, buyuracak. O cennete gidecek ve ona içi dolup taşmış gibi gelecek. Bu sebeple dönüp: Rabbim, ben onun dolmuş olduğunu gördüm, diyecek. Allah TEbureke ve Teala ona: Git ve cennete gir, buyuracak. Bunun üzerine o da cennete gidecek ama kendisine dolmuş gibi geleceğinden geri dönüp: Rabbim ben onun dolmuş olduğunu gördüm, diyecek. Allah ona: Git ve cennete gir, sana dünya kadar ve onun on misli verilecektir -yahut: sana dünyanın on misli verilecektir- buyuracak. Adam:

Sen el-Melik olduğun halde benimle alay mı ediyorsun -yahut bana gülüyor musun (benimle eğleniyor musun)- diyecek."

(Abdullah b. Mesud) dedi ki: Andolsun Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördüm.

(Ravi) dedi ki: İşte bu, cennetlikler arasında makam ve mevkisi en aşağı olan kişidir, deniyordu.225

 

Diğer tahric: Buhari, 6571, 7511 -muhtasar olarak-; Tirmizi, 2595; İbn Mace, 4339; Tuhfetu'l-Eşraf, 9405

 

 

309- (186) وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب. واللفظ لأبي كريب. قالا: حدثنا أبو معاوية عن الأعمش، عن إبراهيم، عن عبيدة، عن عبدالله؛ قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "إني لأعرف آخر أهل النار خروجا من النار. رجل يخرج منها زحفا. فيقال له: انطلق فادخل الجنة. قال فيذهب فيدخل الجنة. فيجد الناس قد أخذوا المنازل. فيقال له: أتذكر الزمان الذي كنت فيه؟ فيقول: نعم. فيقال له: تمن. فيتمنى. فيقال له: لك الذي تمنيت وعشرة أضعاف الدنيا. قال فيقول: أتسخر بي وأنت الملك؟" قال فلقد رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم ضحك حتى بدت نواجذه.

 

461- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ile Ebu Küreyb rivayet ettiler, lâfıs Ebu Kureyb'iııdir. Dediler ki: Bize Ebu Muaviye, A'meş'ten, o da İbrahim'den, o da Abîde'den, o da Abdullah'tan naklen rivayet etti. Abdullah şöyle demiş: Resulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben cehennemlikler arasında cehennemden en son çıkacak kişiyi şüphesiz çok iyi biliyorum, Bu oradan sürünerek çıkacak bir adamdır, Ona: Git, cennete gir denilecek. O da gidip cennete girecek. İnsanların konaklarına yerleşmiş olduklarını görecek. Ona: Geçmişte içinde bulunduğun zamanı hatırlıyor musun, denilecek. O, evet diyecek. Ona: Temenni et denilecek, o da temenni edecek. Ona: Sana temenni ettiklerin verileceği gibi, dünyanın on misli de verilecek. O: Sen el-Melik olduğun halde benimle alay mı ediyorsun, diyecek."

 

(Abdullah b. Mesud) dedi ki: Andalsun Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördüm,

 

 

AÇIKLAMA:        "Bize Osman b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim el-Hanzall tahdis etti. Her ikisi ... " Her ikisi anlamındaki lafız asıl yazmaların birçoğunda ye ile kaydedilmiştir. Bazılarında ise bu anlamdaki lafız düzeltilmiş olarak elif ile yazılmıştır. Kitabın baş taraflarındaki fasıllarda bunun ye ile kullanılmasının da caiz olduğu açıklanmış idi.

 

"Ab'ide" Ab'ide es-Selman'i' dir.

"Ateşten emekleyerek çıkacak bir adamdır, " Diğer rivayette ise "sürünerek" denilmiştir. Dilciler "emeklemek" eller ve ayaklar üzerinde yürümektir, diye açıklamışlardır. Bazen de eller ve dizler üzerinde yürümektir diye açıklamışlardır. Elleri ve makadı üzerinde diye açıkladıkları da olmuştur. Sürünmek ise İbn Bureyd ve başkasının dediğine göre o, göğsünü aşağı doğru yaymakla birlikte kıçı üzerinde yürümek demektir. Bu açıklamalardan emeklemenin ve sürünmenin aynı ya da yakın şeyler olduğu anlaşılmaktadır. Farklı oldukları sabit olursa bazı hallerde sürünüp, bazı hallerde emeklediği şeklinde açıklanır. Allah en iyi bilendir.

 

"Sen el-Melik olduğun halde benimle alay mı ediyorsun yahut bana gülüyor musun (benimle eğleniyor musun?)" Burada şüphe raviden kaynaklanmaktadır. Acaba, benimle alay mı ediyorsun, dedi yoksa benimle gülüyor musun (eğleniyor musun) dedi diye şüphe etmiştir. Şayet gerçekte kullanılan ifade bana gülüyor musun şeklinde ise benimle alay mı ediyorsun anlamındadır. Çünkü alayeden kişi adeten alayedip eğlendiği kimseye güler. Böylelikle gülmek mecazi olarak alay etmek yerine kullanılmıştır.

 

Burada "benimle alay mı ediyorsun" ibaresinin anlamı ile ilgili olarak çeşitli açıklamalar yapılmıştır.

 

BİRİNCİ GÖRÜŞ: el-Mazerı'nin açıklaması olup şöyle demiştir: Burada bu lafız hadisin lafzan değil de manası itibariyle bulunan mukabele (aynı lafzın karşılık olarak kullanılması) şeklinde zikredilmiştir. Çünkü şanı yüce Allah'a dilediğinin dışında ondan hiçbir şey dilemeyeceğine dair defalarca ahit vermiş, sonra ahdini bozup, sözünde durmamıştır. Bundan dolayı onun bu sözünde durmayışı alayetmek ve eğlenmek gibidir. Bundan dolayı bu adam yüce Allah'ın kendisine cennete gir deyip, oraya birkaç defa gidip geldiği halde onda dolu olduğu izleniminin kendisinde uyanması, onu bir tür daha da umutlandınp, tamahını arttırmak ve daha önce sözünde durmadığının bir karşılığı ve ona bir ceza olmak üzere alayetmek olarak değerlendirmiştir. Böylelikle alayetmenin cezası olarak yapılan bu davranışa da alayadını vermiş ve benimle alay mı ediyorsun yani beni umutlandırmakla beni cezalandınyor musun, demiştir.

 

İKİNCİ GÖRÜŞ: Ebu Bekr es-Sufl'nin görüşüdür. Buna göre manası, şanı yüce Allah hakkında caiz olmayan alayetmenin sözkonusu olmayacağıdır. O şöyle demiş gibidir: Sen alemlerin Rabbi olduğun için benimle alay etmeyeceğini biliyorum. Bana verdiğin bu pek çok bağış ve dünyanın kat kat fazlasının da hak olduğunu biliyorum. Ama ben bunlara layık olmadığım halde senin bana bu kadar çok şey verdiğine de hayret doğrusu! O der ki: Fiilin başındaki soru hemzesi ise nefy (olumsuzluk) içindir. Bu da geniş ve değerli (ya da: delillendirilmiş) bir açıklamadır, diye eklemiştir.

 

ÜÇÜNCÜ GÖRÜŞ: Kadı İyaz'ın görüşüdür. Buna göre bu sözleri bu adam söylemiş olacaklır ama ne söylediğini bilemediği bir haldedir. Buna sebep ise hatırına getirmediği kadar imkana sahip olmak suretiyle gark olduğu sevinç halidir. Dehşete kapılıp, aşın derecedeki sevincinden dolayı diline hakim olamayarak bu sözleri söylemiştir. O bu sözleri söylerken de gerçek anlamlarına inanarak söylememiş, dünyada yaratılmışlara hitaptaki adeti üzere bu sözleri söylemiştir. Bu da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in aşırı sevincinden kendisine hakim olamayan bir başka adam ile ilgili anlattıklarına benzemektedir. Bu kişi aşın sevincinden (yüce Allah'a):Sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim, demiştir. Allah en iyi bilendir.

 

Şunu belirtelim ki rivayetlerde geçen "benimle alay mı ediyorsun" ibaresi sahihtir. Çünkü bu fiil "min" ile de "be" ile de kullanılır. Birincisi daha fasih ve daha meşhurdur. Kur'an-ı Kerim'de de böyle kullanılmıştır. İkincisi de fasihtir. Kimi ilim adamı da be harfini getirmesi bunun anlamını kastettiğinden dolayıdır, demişlerdir. Allah en iyi bilendir.

 

"ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördüm." Ebu'l-Abbas, Sa'leb"dilbilginlerinin ve Garibu'l-Hadis alimlerinin çoğunluğu ve başkalarının söylediklerine göre burada nevaciz (avurt dişlerin)den kasıt azı dişleridir. Kastın davahik denilen gülerken görülen ön dişler olduğu, öğütücü dişlerin kastedildiği de söylenmiştir. Ancak dilde "nevaciz"in mutlak olarak kullanılması halinde daha meşhur olan budur. Ama büyük çoğunluğun kanaatine göre doğru olan az önce kaydettiğimizdir.

 

Hadisten, gülmenin caiz olduğu, bazı durumlarda mekruh olmadığı, eğer benzeri hallerde alışılmışın sınırını aşmayacak olursa da mertliğe ve vakara aykırı olmadığı anlaşılmaktadır. Allah en iyi bilendir.

 

"Yüce Allah git ve cennete gir. Sana dünya kadar ve onun on misli vardır buyuracak. "Diğer rivayette de: "Sana temenni ettiğin kadar ve dünyanın on misli vardır" denilmektedir. Bu iki rivayetin anlamı aynıdır. Biri diğerini tefsir etmektedir. Mislinden kasıt kattır. Dilcilerin tercihine göre misli ile kat (el-misl ve ed-dı'f) aynı şeylerdir.

 

Bu kitapta başka rivayette geçen: "Yüce Allah: Sana dünyayı ve onunla birlikte bir mislini versem razı olur musun, buyuracak" ile bir diğer rivayetteki:

"Sana dünya kralıanndan bir kralın mülkünün bir mislinin olmasına razı mısın? O: Rabbim razıyım diyecek. Rabbi: Sana o verilecek, onun bir misli, bir misli daha, bir misli daha, bir misli daha ve bir misli daha da verilecektir. Adam beşincisinde Rabbim razı oldum diyecek. Rabbi: Bu ve on misli ile birlikte senindir, buyuracak."

 

Bu iki rivayet önceki iki rivayete muhalif değildir. Çünkü bu iki rivayetin birincisinden maksat ona: Önce sana dünya ve onun bir misli verilecek denilecek, sonra da son rivayette açıkladığı üzere on misli tamamlanıncaya kadar ona arttırılacak. Son rivayetten maksat da şudur: Dünya hükümdarlarından, krallarından hiç birisinin mülkü yeryüzünün tamamına ulaşmaz. Aksine o ancak dünyanın bir kısmına Malik olur. Sonra aralarında sahip olduğu kısmi mülkü arttıranları da olur, sahip olduğu kısmi mülkü azalanlan da olur. İşte bu adama dünyadaki krallardan birisinin mülkünün beş katı verilecektir. Bunların hepsi de dünyanın tamamı kadardır. Sonra da ona bunların on misli sana verilecektir denilecek, böylelikle bu rivayetin anlamı da daha önce gelmiş rivayetIere uygun bir mana olur. Hamd Allah'a mahsustur. O en iyi bilendir.

 

 

310- (187) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عفان بن مسلم. حدثنا حماد بن سلمة. حدثنا ثابت عن أنس، عن ابن مسعود؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: آخر من يدخل الجنة رجل. فهو يمشي مرة ويكبو مرة. وتسفعه النار مرة. فإذا ما جاوزها التفت إليها. فقال: تبارك الذي نجاني منك. لقد أعطاني الله شيئا ما أعطاه أحدا من الأولين والآخرين. فترفع له شجرة. فيقول: أي رب! أدنني من هذه الشجرة فلأستظل بظلها وأشرب من مائها. فيقول الله عز وجل: يا ابن آدم! لعلي إن أعطيتكها سألتني غيرها. فيقول: لا. يا رب! ويعاهده أن لا يسأله غيرها. وربه يعذره. لأنه يرى ما لا صبر له عليه. فيدنيه منها. فيستظل بظلها ويشرب من مائها. ثم ترفع له شجرة هي أحسن من الأولى. فيقول: أي رب! أدنني من هذه لأشرب من مائها وأستظل بظلها. لا أسألك غيرها. فيقول: يا ابن آدم! ألم تعاهدني أن لا تسألني غيرها؟ فيقول: لعلي إن أدنيتك منها تسألني غيرها؟ فيعاهده أن لا يسأله غيرها. وربه يعذره. لأنه يرى ما لا صبر له عليه فيدنيه منها. فيستظل بظلها ويشرب من مائها. ثم ترفع له شجرة عند باب الجنة هي أحسن من الأوليين. فيقول: أي رب! أدنني من هذه لأستظل بظلها وأشرب من مائها. لا أسألك غيرها. فيقول: يا ابن آدم! ألم تعاهدني أن لا تسألني غيرها؟ قال: بلى. يا رب! هذه لا أسألك غيرها. وربه يعذره لأنه يرى ما لا صبر له عليها. فيدنيه منها. فإذا أدناه منها، فيسمع أصوات أهل الجنة، فيقول: أي رب! أدخلنيها. فيقول: يا ابن آدم! ما يصريني منك؟ أيرضيك أن أعطيك الدنيا ومثلها معها؟ قال: يا رب! أتستهزئ مني وأنت رب العالمين".فضحك ابن مسعود فقال: ألا تسألوني مم أضحك؟ فقالوا: مم تضحك؟ قال: هكذا ضحك رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقالوا: مم تضحك يا رسول الله؟ قال "من ضحك رب العالمين حين قال: أتستهزئ مني وأنت رب العالمين؟ فيقول: إني لا أستهزئ منك، ولكني على ما أشاء قادر".

 

462- 462-310/3- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. Bize Affan b. Müslim tahdis etti, bize Hammad b. Seleme tahdis etti. Bize Sabit, Enes'ten tahdis etti. O İbn Mesud'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cennete son girecek kişi bir adamdır. O bazen yürüyecek, bazen tökezleyecek. Bazen ateş onun yüzünü yalayacak. Ateşi geçip geride bırakır bırakmaz, ona doğru dönecek ve şöyle diyecek: Beni senden kurtaranın şanı ne mübarektir! Andolsun Allah bana öncekilerden ve sonrakilerden hiç kimseye vermediği bir şey verdi. Derken ona bir ağaç gösterilecek, Rabbim beni bu ağaca yaklaştır da onun gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim diyecek.

Aziz ve Celil Allah: Ey Ademoğlu, eğer onu sana verecek olursam benden ondan başkasını da isteyebileceksin, buyuracak.

O: Hayır, Rabbim diyecek ve ondan o ağaçtan başka bir şey istemeyeceğine dair ona ahitler verecek. Rabbi ise onu mazur görecek çünkü o adam sabredip, dayanamayacağı bir şey görmüş olacaktır. Derken onu o ağaca yaklaştırır. O da gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra ona birincisinden daha güzel bir ağaç gösterilir, bu sefer yine: Rabbim beni buna yakınlaştır da suyundan içeyim, gölgesinde gölgeleneyim. Ondan başka da senden bir şey istemeyeceğim diyecek.

Yüce Allah: Ey Ademoğlu, sen bana benden başkasını istemeyeceğine dair ahitler vermemiş miydin, buyuracak. Ayrıca: Seni ona yaklaştıracak olursam sen benden başkasını isteyeceksin, diyecek. Adam Rabbine, başkasını ondan istemeyeceğine dair ahit verecek, Rabbi ise onu mazur görecek; çünkü adam sabredip, dayanamayacağı şeyler görecektir.

Yüce Allah onu o ağaca yaklaştıracak, o da gölgesinde gölgelenip suyundan içecek sonra cennetin kapısının yanında ilk iki ağaçtan daha güzel bir başka ağaç ona gösterilecek. Rabbim, beni buna yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim. Senden ondan başka bir şey de istemeyeceğim, diyecek.

Rabbi: Ey Ademoğlu, sen bana ondan başkasını benden istemeyeceğine dair ahit vermemiş miydin, buyuracak. Adam:Vermiştim Rabbim, son olarak bunu da ver, senden daha başkasını istemeyeceğim, diyecek. Rabbi onu yine mazur görecek; çünkü adam sabredip, dayanamayacağı bir şey görecek. Sonra onu o ağaca da yaklaştıracak. Onu ağaca yaklaştırınca cennetlikIerin seslerini işitecek, Rabbim, beni içine koy diyecek. Rabbi: Ey Ademoğlu sana daha ne versem de senin benden dileklerin son bulsa, sana dünyayı ve onunla birlikte onun mislini vermem seni razı eder mi, buyuracak. Adam: Rabbim sen alemlerin Rabbi iken benimle alay mı ediyorsun, diyecek."

 

Hadisin burasında İbn Mesud güldü ve: Neden güldüğümü sormayacak mısınız, dedi. Meclisindekiler: Neden güldün, diye sordular. Abdullah: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de böyle güldü. Ashab: Neden gülüyorsun, ey Allah'ın Resulü, deyince şöyle buyurdu: '1\dam: Sen alemlerin Rabbi iken benimle alay mı ediyorsun ,deyince, yüce Rabbi ona: Ben seninle alay etmiyorum ama ben dilediğim her şeye kadir olanım, buyurup güleceğinden dolayı (ben de güldüm)" buyurdu.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 9188

 

AÇIKLAMA:              "Cennete en son girecek kişi. .. " Bu kişi bazen yüzüstü düşecek, bazen ateş onun yüzünü yalayacak, onu karartacak ve onda bir iz bırakacak.

"Çünkü asabredip dayanamayacağı şeyler görecek" anlamındaki ibare ilk iki seferinde asıl nüshalarda aynı şekilde kaydedilmiş olmakla birlikte, üçüncüsü çoğu asıl nüshalarda da "aleyhi"deki zam ir çoğunda "aleyha" olarak kaydedilmiştir. Her ikisi de sahihtir. ''aleyha" şekline göre sabredip, dayanamayacağı bir nimet gördüğü için, demek olur.

 

Yüce Allah'ın söyleyeceği belirtilen: "Ey A.demoğlu, sana ne versem de dileklerinin sonu gelse" buyruğu, sana ne versem de senin benden dileğini kesip sona erdirse, demektir. Dilciler buradaki fiile bu şekilde kesmek anlamını vermişlerdir. Ama bu anlamdaki ibare Müslim'den başka kaynaklarda: (~4~ L;) şeklindedir. İbrahim el-Harbı: Doğrusu budur deyip, Müslim'in sahihinde ve ondan başka kaynaklarda yer alan: (...) şeklinin doğru olmadığını söylemiştir. Ancak durum onun dediği' gıbı değildir. Çünkü isteyen bir kişi ne zaman istediklerine son verirse, kendisinden istekte bulunduğu kimseden de kopmuş olur. Bu ibarenin anlamı da: Seni ne razı eder ve seninle benim aramdaki bu isteğin sonu nasıl gelir, kesilir, demektir. Allah en iyi bilendir.

"Ashab: Neden gülüyorsun ey Allah'ın Resulü, dedi. .. " Yüce Allah'ın gülmesinin anlamı daha önce açıkladığımız gibi, razı olması, rahmeti, kulları arasından rahmetini vermeyi dilediği kimselere hayır murad etmesi demektir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

84- CENNETTE MAKAMI EN AŞAĞI OLANLARA DAİR BİR BAB