SAHİH-İ MÜSLİM

İMAN

 

باب إثبات الشفاعة وإخراج الموحدين من النار

82- ŞEFAATİN SABİT OLDUĞU VE MUVAHHİDLERİN CEHENNEM ATEŞİNDEN ÇIKARTILMASI BABI

 

ŞEFAATE DAİR:       Kadı İyaz (Allah'ın rahmeti ona) dedi ki: Ehl-i sünnetin mezhebine göre şefaat aklen caiz, naklen vaciptir çünkü yüce Allah'ın: "O günde Rahman'ın izin vereceği ve sözünden razı olacağı kimseninki müstesna, şefaatin hiçbir faydası olmayacaktır." (Taha, 109); "Onun razı olacağı kimselerden başkasına şefaat etmezler." (Enbiya, 28) buyruklarının ve benzerlerinin açık ifadesi ile sadıkın (doğru sözlü Allah Resulü'nün) haberi bunu gerektirmektedir.

 

Ahirette günahkar müminler için şefaatin sözkonusu olacağına dair toplamı tevatür derecesini bulan pek çok rivayet de gelmiş olduğu gibi, selef, halef ve onlardan sonra gelen ehl-i sünnet alimleri de bu hususta icma etmişlerdir. Ancak Hariciler ve bazı Mutezile mensupları bunu kabul etmemişler, günahkarların cehennemde ebedi olarak kalacakları şeklindeki mezheplerinin kanaatine bağlı kalıp, bunun için de yüce Allah'ın: "Artık şefaat edenlerin şefaati onlara fayda vermez." (Müddessir, 48) buyruğu ile "zalimlerin ne candan bir dostu, ne de şefaati kabul edilir bir şefaatçisi olacaktır" (el-Mu'min, 40/18) buyruklarını delil göstermişlerdir.

 

Ancak bu ayet-i kerimeler kafirler hakkındadır. Şefaati kabul etmeyen bu mezhep mensuplarının, şefaat ile ilgili hadisleri derecelerin artıp yükselmesi için olacaktır şeklindeki yorumları ise batıldır. Çünkü gerek bu kitapta, gerekse başkalarında şefaat ile ilgili hadislerin lafızları onların bu kanaatlerinin batıl ve cehennem ateşinde cezalandırılması gerekli kimselerin çıkartılması hakkında olduğu gayet açıktır.

 

Şefaat Beş Türlüdür:

 

1- Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e özelolan şefaat: Bu mevkif (denilen hesap için beklenilecek) yerin dehşetinden rahata kavuşup -ileride açıklaması geleceği gibi- hesabın daha çabuk görülmesi için yapılacaktır.

 

2- Bazı kimselerin hesapsız olarak cennete girmesi için yapılacak şefaat: Bu da aynı şekilde bizim Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için variddir ve bunu Müslim -Allah'ın rahmeti ona- zikretmiş bulunmaktadır.

 

3- Cehenneme girmeleri gereken bir topluluk için yapılacak şefaat: Bunlar hakkında Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de yüce Allah'ın dilediği kimseler de şefaatçi olacaktır. Yüce Allah'ın izniyle biraz sonra bunun yerine de dikkat çekeceğiz.

 

4- Cehenneme girmiş günahkarlar hakkındaki şefaat: İşte bu hadisler bizim Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in, meleklerin ve onların mümin kardeşlerinin şefaatiyle cehennemden çıkartılacaklarını ifade ederek gelmiş bulunmaktadır. Daha sonra yüce Allah, hadiste de belirtildiği gibi la ilah e illaIlah dimm herkesi cehennemden çıkaracak ve cehennemde kaHrlerden başka kimse kalmayacaktır.

 

5- Cennetliklerin derecelerinin yükselmesi hususunda yapılacak şefaat: Bu tür şefaati Mutezile de inkar etmez, aynı şekilde ilk haşrden sonraki şefaati de inkar etmezler.

 

Kadı lyaz der ki: Salih selefin (radıyallShu an hum) Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şefaatini istedikleri ve onu arzuladıklarına dair meşhur rivayetlerle bilinen bir husustur. Buna binaen şefaat ancak günahkarlar için sözkonusu olduğundan, bir kimsenin yüce Allah'tan kendisine Muhammed (sallaIlahu aIeyhi ve sellem)'in şefaatini nasip etmesini dilemesi mekruhtur, diyenlerin görüşlerine itibar edilmez. Çünkü şefaat az önce açıkladığımız gibi hesabın hafiftetilmesi için de, derecelerin artması için de sözkonusu olabilir.

 

Diğer taraftan aklı başında herkes kusurlu olduğunu itiraf eder, affedilmeye muhtaç olduğunu kabul eder, kendi ameline bel bağlamaz, helak edileceklerden olmaktan korkar. Böyle bir görüşü kabul eden kimselerin aslında günahlarının bağışlanması ve ilahi rahmete nail olmak için de dua etmemesi gerekir; çünkü bunlar da günahkarlar içindir. Ayrıca bütün bu gibi kanaatler selef ile halefin bilinen dualarına muhaliftir.

Kadı lyaz'ın (Allah'ın rahmeti ona) sözleri burada sona ermektedir. Allah en iyi bilendir .

 

 

304- (184) وحدثني هارون بن سعيد الأيلي. حدثنا ابن وهب؛ قال: أخبرني مالك بن أنس عن عمرو بن يحيى بن عمارة؛ قال:حدثني أبي، عن أبي سعيد الخدري، أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال "يدخل الله أهل الجنة الجنة. يدخل من يشاء برحمته. ويدخل أهل النار النار. ثم يقول: انظروا من وجدتم في قلبه مثقال حبة من خردل من إيمان فأخرجوه. فيخرجون منها حمما قد امتحشوا. فيلقون في نهر الحياة أو الحيا. فينبتون فيه كما تنبت الحبة إلى جانب السيل. ألم تروها كيف تخرج صفراء ملتوية".

 

456- Bana Harun b. Said el-Eylî rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb rivayet etti dediki; bana Mâlik b. Enes, Amr b. Yahya b. Umâradan haber verdi dedi ki: Bana babam, Ebu Said-i Hudri'den naklen rivayet etti ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Allah cennetlikleri cennete koyacak -ki o rahmetiyle dilediğini cennete koyar- cehennemlikleri de cehenneme koyacak. Sonra şöyle buyuracak: Bir bakın, kalbinde hardal tanesi ağırlığınca iman olan kimi bulursanız onu çıkartınız. Bunun üzerine böyle olanlar orada kömür gibi yanmış olarak çıkarılacaklar. Hayat yahut hayd nehrine bırakılacaklar. Onun için de sel kenannda tanenin bittiği gibi bitecekler. Siz onun nasıl sapsarı ve kıvrılmış olarak çıktığını hiç görmediniz mi?"

 

 

Diğer tahric: Buhari, 22, 6560; Tuhfetu'l-Eşraf, 4407

 

AÇIKLAMA:              "Bunun üzerine böyle olanlar orada kömür gibi yanmış olarak çıkanlacaklar. Hayat yahut hayd nehrine bırakılacaklar ... " buyruğunda "hayat yahut haya" lafızları burada bu şekildedir. Buhari' de Malik'in rivayetinde de böyledir. Buhari ayrıca sahihinin baş taraflarında buradaki şüphenin Malik'ten kaynaklandığını ve ondan başkalarının rivayetlerinde şüphe sözkonusu olmaksızın "hayat" diye rivayet edildiğini açıkça ifade etmiştir. Diğer taraftan burada "hayd" yağmur demektir. Ona bu ismin veriliş sebebi yeryüzünün onunla hayat bulmasıdır. İşte bundan dolayı bu su ile ateşte yanmış o kimseler dirilecektir. Onlarda dünyadaki yağmurun meydana getirdiği gibi bir parlaklık meydana gelecektir.

 

 

305- (184) وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عفان. حدثنا وهيب. ح وحدثنا حجاج بن الشاعر. حدثنا عمرو بن عون. أخبرنا خالد، كلاهما عن عمرو بن يحيى، بهذا الإسناد. وقالا: فيلقون في نهر يقال له الحياة. ولم يشكا. وفي حديث خالد: كما تنبت الغثاءة في جانب السيل. وفي حديث وهيب: كما تنبت الحبة في حمئة أو حميلة السيل.

 

457- Bunu bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti. Bize Affan tahdis etti. Bize Vuheyb tahdis etti. (H) Bunu bana Haccac b. eş-Şair de tahdis etti. Bize Amr b. Avn tahdis etti. Bize Halid haber verdi. Her ikisi (Vuheyb ile Halid) Amr b. Yahya'dan bu isnad ile rivayet edip: "Hayat denilen bir nehire atılırlar" demiş ve şüphe etmemişlerdir. Halid hadisi rivayetinde: "Selin kenarında getirdiği tanenin yetiştiği gibi" demiş, Vuheyb'in hadisi rivayetinde de: "Dere kenarındaki çamur" yahut "selin getirdikleri içinde tanenin bittiği gibi" demiştir.

 

 

AÇIKLAMA:              "Selin getirdiği tanenin bittiği gibi" ibaresindeki "el-ğusae" selin sürükleyip, getirdiği her şey demektir. Selin sürüklediği tane ve tohumların kastedildiği de söylenmiştir. Müslim'in dışındaki hadis kitaplarında: "Selin getirdikleri arasında tanenin bittiği gibi" şeklindedir. Burada "el-ğusae" kelimesinin sonundaki te harfi yoktur. Bu haliyle seli n köpüğü taşıyıp getirdiği çör çöp ve benzerlerine denir. Allah en iyi bilendir.

"Vuheyb'in hadisinde ... " "Hamie" kelimesi ırmakların kıyılarında olan siyah çamurdur. Diğer rivayetlerde geçen ve ikinci lafızdaki "hamile" ise taşınan şeyanlamında olup, selin taşıyıp getirdiği çörçöpe denilir. Allah en iyi bilendir.

 

 

306- (185) وحدثني نصر بن علي الجهضمي. حدثنا بشر (يعني ابن المفضل) عن أبي مسلمة، عن أبي نضرة، عن أبي سعيد؛ قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "أما أهل النار الذين هم أهلها، فإنهم لا يموتون فيها ولا يحيون. ولكن ناس أصابتهم النار بذنوبهم (أو قال بخطاياهم) فأماتهم إماتة. حتى إذا كانوا فحما، أذن بالشفاعة. فجيء بهم ضبائر ضبائر. فبثوا على أنهار الجنة. ثم قيل: يا أهل الجنة أفيضوا عليهم. فينبتون نبات الحبة تكون في حميل السيل" فقال رجل من القوم: كأن رسول الله صلى الله عليه وسلم قد كان بالبادية.

 

458- Bana Nasr b. Ali El-Cehdamî'de rivayet etti. (Dediki): Bize Bişr yani (İbni'l-Mufaddal) Ebu Mesleme'den, o da Ebu Nadra'dan, o da Ebu Sa'id'den naklen rivayet etti. Ebu Said dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Gerçek manada cehennemliklere gelince, onlar orada ne ölürler, ne yaşarlar ama günahları -yahut hataları dedi- sebebiyle ateşin isabet etmiş olduğu ve onları bir çeşit ölümlü öldürdüğü kimseler de olacaktır. Nihayet bunlar kömür olacaklarında şefaat için izin verilecek. Bunun üzerine onlar da kalabalık topluluklar halinde getirilecek ve cennetin ırmakları üzerine dağıtılacaklar, sonra da: Ey cennetlikler, üzerlerine (su) akıtın, denilecek. Böylelikle onlar da selin getirdikleri arasında bulunan bir tohum gibi bitecekler. " Dinleyenler arasındaki bir adam: Sanki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çölde yaşamıştı, dedi.

 

 

Diğer tahric: İbn Mace, 4309; Tuhfetu'l-Eşraf, 4346

 

AÇIKLAMA:              "Asıl cehennemlikler ... Onları bir çeşit ölümle öldürür." Burada (özne) bilindiğinden ötürü hazfedilmiştir. Bununla birlikte bazı nüshalarda iki te ile (~~t) şeklindedir, ateş onları öldürmüş olacaktır, demek olur.

 

Hadisin anlamına gelince, açıkça görülen odur ki, cehennemin gerçek ehli ve orada ebedi kalmayı hak eden kafirler orada ölmezler ve fayda görecekleri, rahat bulup dinlenecekleri bir hayat sürmezler. Nitekim yüce Allah bir yerde şöyle buyurmaktadır: "Onlar hakkında hüküm verilmez ki ölsünler. Onların üzerinden (cehennem) azabından bir şey de hafifletilmez." (Fatır, 35/36); "Sonra orada hem ölmeyecek, hem de hayat bulmayacaktır." (A'la, 87/13) Bu da hak ehlinin mezhebine göredir. Onların mezhebine göre cennetliklerin nimetleri de daimi ve ebedidir. Cehennemde ebediyen kalmayı hak edenlerin azabı da daimi ve ebedidir.

':4ma bazı insanlara da ateş isabet etmiş olacaktır ... " Bu da şu demektir: Yüce Allah murad ettiği kadar bir süre azaplandırılmalarından sonra günahkar müminleri bir çeşit ölüm ile öldürür. Bu öldürme gerçek bir öldürme olup, bu halde hissetmek de yok olacaktır. Günahları kadar azapları gerçekleştikten sonra onları öldürecektir. Bundan sonra da yüce Allah'ın takdir ettiği süre boyunca hiçbir şey hissetmeksizin cehennem ateşinde tutuklu kalacaklar sonra da ateşten kömür olmuş olarak ve ölü halde çıkartılacaklar. Eşyaların taşındığı gibi, toplu olarak taşınacaklar, cennetin ırmakları na atılıp, üzerlerine hayat suyu dökülecek ve hızlı ca büyümesi ve zayıflığı itibariyle selin getirdiği taneleri n bitip yeşermesi gibi bitecekler. Bu gibi bitkiler zayıf olduklarından ötürü yeşil ve kıvrımlı çıkarlar. Bundan sonra ise güçleri artar ve kendi konaklarına gidecekler ve halleri kemale ermiş olacak. Hadisin lafzının zahiri ve manası budur.

 

Kadı İyaz da bu hadis hakkında iki türlü açıklama nakletmektedir: Birincisine göre bu, gerçek manada bir öldürmedir, ikinci görüşe göre bu, gerçek bir ölüm değildir, ama acıları hissetme duyuları kaybolacaktır. Bununla birlikte acılarının (başkalarına göre) daha hafif olması da mümkündür. Evet, Kadı İyaz'ın açıklamaları bunlar olmakla birlikte tercih edilen az önce kaydettiklerimizdir. Allah en iyi bilendir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bölük bölük" lafzı rivayetlerde ve asıl yazmalarda iki defa tekrar edilmiştir. Halolarak nasp edilmiştir. (Bu anlamdaki) "dabair" dabare ve dibare lafzının çoğuludur. Her iki söyleyişi Kadı İyaz ile Metali' sahibi ve başkaları da zikretmiştir. Ama daha meşhur olanı dat harfinin kesreli okunuşudur. Herevi ve başkaları ise kesreli okuyuştan başkasını sözkonusu etmemişlerdir. "İdbare" diye bir söyleyişi de vardır. Dilciler:

Bunun dağınık halde kalabalıklar, topluluklar anlamında olduğunu söylemişlerdir. Bu kelime (....) diye de rivayet edilmiştir.

 

 

307- (185) وحدثناه محمد بن المثنى وابن بشار؛ قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن أبي مسلمة؛ قال:

سمعت أبا نضرة عن أبي سعيد الخدري، عن النبي صلى الله عليه وسلم بمثله. إلى قوله: في حميل السيل. ولم يذكر ما بعده.

 

459- Bunu bize Muhammed b. el-Müsenna ile İbn Beşşar da tahdis edip dediler ki ... Ebu Said el-Hudri, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den hadisi aynen "selin getirdiklerinde ... " ibaresine kadar zikretti fakat ondan sonrasını zikretmedi.

 

 

AÇIKLAMA:              "Ebu Mesleme'den dedi ki: Ben Ebu Nadra'yı, Ebu Said el-Hudrl'den diye naklederken dinledim." Ebu Said'in adı Sa'd b. Malik b. Sinan (r.a.)'dır. Ebu Nadra'nın adı ise el-Munzir b. Malik b. Kıt'a'dır. Ebu Mesleme'nin adı da Said b. Yezid el-Ezdi el-Basri"dir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

83- CEHENNEM EHLİNDEN (CEHENNEMDEN) EN SON ÇIKACAK KİŞİ BABI