SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب في
ذكر سدرة
المنتهى
76- SİDRETU'L-MÜNTEHA
HAKKINDA
279- (173) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا أبو
أسامة. حدثنا
مالك بن مغول.
ح وحدثنا ابن
نمير وزهير بن
حرب. جميعا عن
عبدالله بن
نمير.
وألفاظهم متقاربة.
قال ابن نمير: حدثنا
أبي. حدثنا
مالك بن مغول
عن الزبير بن
عدي، عن طلحة،
عن مرة، عن
عبدالله؛ قال:
لما أسري برسول
الله صلى الله
عليه وسلم
انتهى به إلى
سدرة المنتهى.
وهي في السماء
السادسة.
إليها ينتهي ما
يعرج به من
الأرض. فيقبض
منها. وإليها
ينتهي ما يهبط
به من فوقها.
فيقبض منها. قال:
{إذ يغشى
السدرة ما
يغشي} [53/النجم/
الآية-16]. قال:
فراش من ذهب.
قال، فأعطي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ثلاثا:
أعطي الصلوات
الخمس. وأعطي
خواتيم سورة
البقرة. وغفر،
لمن لم يشرك
بالله من أمته
شيئا،
المقحمات.
430- Bize Ebu Bekir b.Ebi
Şeybe tahdis etti. Bize Ebu Üsame tahdis etti. Bize Malik b. Miğvel tahdis
etti. (H) Bize İbn Numeyr ve Zuheyr b. Harb da tahdis etti. (Malik b. Miğvel
ile birlikte) hepsi Abdullah b. Numeyr'den tahdis etti. -Lafızları birbirlerine
yakındır.- İbn Numeyr dedi ki: Bize babam tahdis etti. Bize Malik b. Miğvel,
ez-Zubeyr b. Ali'den tahdis etti. O Talha'dan, o Murre'den, o Abdullah'tan şöyle dediğini nakletti: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) İsra'ya götürülünce onunla Sidretu'l-Münteha'ya kadar
varıldı. O altıncı semadadır. Yerden yükseltilen son olarak oraya kadar varır
ve oradan alınır. Onun yukarısından indirilen de oraya kadar varır ve oradan
alınır. Yüce Allah da: "O vakit Sidre'yi bürüyen bürüyordu." (Necm,
16) buyurmaktadır. (İbn Mesud) dedi ki: (O bürüyen) altından kelebeklerdir.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e üç şey verildi: Ona beş vakit namaz
verildi. Ona Bakara suresinin son ayetleri verildi ve ümmetinden Allah'a hiçbir
şeyi ortak koşmayan kimselerin mukhimat (denilen büyük günahlar)ı mağfiret olundu.
Diğer tahric: Tirmizi,
3276; Nesai, 450; Tuhfetu'I-Eşraf, 9548
280 - (174) وحدثني
أبو الربيع
الزهراني.
حدثنا عباد
(وهو ابن
العوام) حدثنا
الشيباني قال: سألت
زر بن حبيش عن
قول الله عز
وجل: {فكان قاب
قوسين أو
أدني} [53/النجم/
الآية-9] قال:
أخبرني ابن
مسعود؛ أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم رأى جبريل
له ستمائة
جناح.
431- Bana Ebu'r-Rabi'
ez-Zehrami de tahdis etti. eş-Şeybani dedi ki: Ben Zirr b. Hubeyş'e Aziz ve Celil Allah'm: "Böylece iki
yay (boyu) kadar veya daha da yaklaştı." (Necm, 9) buyruğu hakkında
sordum. Şöyle dedi: Bana İbn Mesud'un
haber verdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cebrail'i altı
yüz kanatlı olarak gördüğünü haber verdi.
Diğer tahric: Buhari,
4856, 4857, 3232, 3272; Tuhfetu'l-Eşraf, 9205
281- (174) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا حفص بن
غياث عن
الشيباني، عن
زر، عن
عبدالله؛
قال:
{ما كذب
الفؤاد ما
رأى} [53/النجم/
الآية-11] قال: رأى
جبريل عليه
السلام له
ستمائة جناح.
432- Bize Ebu Bekr b. Ebî
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Hafs b.. Ğıyâs, Şeybani'den, o da Zirr'dan,
o da Abdullah'tan naklen rivayet etti. Abdullah
(b. Mesud) dedi ki: "Gözüyle gördüğünü kalp yalanlamadı." (Necm, 11)
buyruğu hakkmda: Cebrail (aleyhisselam)'ı altı yüz kanatlı gördü.
282- (174) حدثنا
عبيدالله بن
معاذ العنبري.
حدثنا أبي. حدثنا
شعبة عن
سليمان
الشيباني. سمع
زر بن حبيش عن
عبدالله؛ قال: {لقد
رأى من آيات
ربه الكبرى} [53/
النجم/ الآية 18]
قال: رأى
جبريل في
صورته، له
ستمائة جناح.
433- Bize Ubeydullah b.
Mu'az el Amberi rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti dediki: Bize
Şube, Süleyman eş-Şeybani'den rivayet etti, o da Zirr b. Hubeyş, Abdullah'tan yüce Allah'ın: "Andolsun ki Rabbinin büyük
ayetlerinden görmüştür." (Necm, 53/18) buyruğu hakkında: Cebrail'i asıl
suretinde altı yüz kanatlı olarak gördü, dediğini nakletmektedir.
Tahric bilgisi 432'nin
olduğu gibi 431 ile aynı.
AÇIKLAMA: "Malik b. Miğvel, ez-Zubeyr b.
Ali'den tahdis etti. O Talha'dan, o Murre'den" Talha, Musarrif'in oğludur.
Bu ravilerin üçü yani ez-Zubeyr, Talha ve Murre tabiinden olup, Kufelidirler ..
"Sidreti'I-MünteM'ya
kadar götürüldü. O altıncı semadadır." Evet, bütün asıl nüshalarda bu
şekilde "altıncı sema" denilmektedir. Ama daha önce Enes'in rivayet
ettiği başka hadislerde yedinci semanın üstünde olduğu geçmiş bulunmaktadır.
Kadı (İyaz) der ki: "Bunun yedinci semada olduğu daha sahih ve çoğunluğun
görüşüdür. Anlamı ve "el-münteha" diye adlandınıması da bunu
gerektirmektedir."
Derim ki: Bu iki farklı
rivayetin şöyle telif edilmesi mümkündür: Bunun kökü altıncı semada, büyük bir
bölümü de yedinci semada olabilir. Çünkü bu ağacın son derece büyük olduğu
bilinen bir husustur. Halil-Allah'ın rahmeti ona- bu yedinci semada bir Sidre
ağacıdır, gölgesi semalan ve cenneti kaplamıştır. Kadı İyaz -Allah'ın rahmeti
ona- 'ın zahiren görülen iki nehir olan Nil ve Fırat'ın Sidretu'l-Münteha'nın
dibinden çıkması, bu ağacın kökünün yerde olmasını gerektirir şeklindeki sözünü
de nakletmiş bulunmaktayız. Onun bu dediği kabul edilecek olursa bu sözünü de
açıkladığımız şekilde yorumlamak mümkün olur. Allah en iyi bilendir.
"Ümmeti arasından
Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamış olanlara elMukhimat (denilen büyük
günahlar)ı bağışlandı." Mukhimat büyük günahlar demektir ki, kendilerini
işleyen kimseyi helak edip, cehenneme götüren ve onların oraya atılmasına sebep
olan büyük günahlardır. Tekahhum da helak edici şeylere düşmek demektir.
Buradaki ifadelerin
anlamı da şudur: Bu ümmetten Allah'a şirk koşmaksızın ölen kimseye helak edici
günahlar bağışlanır. Bunların bağışlanmasından maksat -Allah en iyi bilendir-
müşriklerden farklı olarak cehennemde ebediyen kalmayacağıdır. Yoksa hiçbir
şekilde azap edilmeyeceği kastedilmemektedir. Çünkü şeriatın nasları ve ehl-i
sünnetin icmaı, muvahhidler arasından bazı isyankar kimselerin azaba
uğratılacağını ortaya koymuş bulunmaktadır.
Bu buyrukla ümmet
arasından özelolarak bir kesimin kastedilme ihtimali de vardır. Yani bu ümmetin
bazılarının helak edici günahları mağfiret olunur. Bu da Arap dilinde
"men" lafzı mutlak olarak genelliği gerektirmez, diyenlerin kanaatine
göre ve aynı şekilde emir ve yasakta geneli gerektirse dahi haber ifadelerinde
gerektirmez, diyenlerin görüşlerine göre açıkça anlaşılır bir husustur. Bununla
birlikte tercih edilen kanaat olan bu lafzın, kayıtsız ve şartsız olarak
genellik ifade ettiğini kabul edenlerin kanaatine göre sahih olarak açıklanması
da mümkündür, çünkü özel bir kesimin kastedildiğine dair delil bulunmaktadır.
Bu da bizim bu hususta bulunduğunu söylediğimiz naslar ve iemadır. Allah en iyi
bilendir.
431 – 446 AÇIKLAMALARI
79. BAB’DA
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: