S A H İ H - İ MÜSLİM |
İMAN |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
باب وجوب
الإيمان
برسالة نبينا
محمد صلى الله
عليه وسلم إلى
جميع الناس
ونسخ الملل
بملة
70- NEBİMİZ MUHAMMED
(S.A.V.)'İN BÜTÜN iNSANLARA RESUL OLARAK GÖNDERiLDİĞİNE VE ONUN DİNİ iLE DiĞER
DİNLERİN NESH EDİLDİĞİNE İMANIN GEREĞİ BABI
239 - (152) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث عن سعيد
بن أبي سعيد،
عن أبيه، عن
أبي هريرة؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: "ما
من الأنبياء
من نبي إلا قد
أعطي من
الآيات ما
مثله آمن عليه
البشر. وإنما
كان الذي
أوتيت وحيا
أوحى الله
إلي. فأرجو أن
أكون أكثرهم
تابعا يوم
القيامة".
383- Bize Kuteybetü'bnü
Sa'd rivayet etti. (Dediki): Bize Leys Said b. Ebu Said'den, o da Babasından,
onun da Ebu Hureyre'den
rivayetinee göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"İnsanların benzerini görmeleri üzerine iman ettiği birtakım mucizelerin
verilmediği nebilerden hiçbir Nebi yoktur. Ancak bana verilen Allah Teala'nın
bana vahyettiği bir vahiydir. Bu sebeple kıyamet gününde, aralarında kendisine
uyanları en çok kişinin kendim olacağımı ümit ederim. "
Diğer tahric: Buhari,
4981, 7274; Tuhfetu'l-Eşraf, 14313
240 - (153) حدثني
يونس بن
عبدالأعلى.
أخبرنا ابن
وهب. قال:
وأخبرني
عمرو؛ أن أبا
يونس حدثه عن
أبي هريرة، عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم؛ أنه قال: "والذي
نفسي محمد
بيده! لا يسمع
بي أحد من هذه
الأمة يهودي
ولا نصراني،
ثم يموت ولم
يؤمن بالذي
أرسلت به، إلا
كان من أصحاب
النار".
384- Bana Yunus b.
AbdiI'a'Ia rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana
bunu dahi Amr haber verdi. Ona Ebu Yunus, Ebu
Hureyreden, o da Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu
nakletti: "Muhammed'in nefsi elinde olana yemin ederim ki, bu ümmetten
Yahudi olsun, Nasrani olsun, bir kimse beni işittiği halde benimle gönderilene
iman etmezse mutlaka cehennemliklerden olur. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 15474
241 - (154) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا هشيم
عن صالح بن صالح
الهمداني، عن
الشعبي؛ قال:
رأيت رجلا من
أهل خراسان
سأل الشعبي
فقال: يا أبا
عمرو! إن من قبلنا
من أهل خراسان
يقولون، في
الرجل، إذا أعتق
أمته ثم
تزوجها: فهو
كالراكب
بدنته. فقال
الشعبي: حدثني
أبو بردة بن
أبي موسى، عن
أبيه؛ أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قال: "ثلاثة
يؤتون أجرهم
مرتين: رجل من
أهل الكتاب آمن
بنبيه وأدرك
النبي صلى
الله عليه
وسلم فآمن به
واتبعه
وصدقه، فله
أجران. وعبد
مملوك أدى حق
الله تعالى
وحق سيده، فله
أجران. ورجل
كانت له أمة
فغذاها فأحسن
غذاءها. ثم
أدبها فأحسن أدبها.
ثم أعتقها
وتزوجها، فله
أجران". ثم قال
الشعبي
للخراساني: خذ
هذا الحديث
بغير شيء فقد
كان الرجل
يرحل فيما دون
هذا إلى
المدينة.
385- Bize Yahya b. Yahya
et-Temimi tahdis etti. Bize Huşeym, Salih b. Salih el-Hemdani'den haber verdi.
O eş-Şa'bi'den nakletti. Dedi ki: Horasan
halkından bir adamın eş-Şabi'ye soru sorarak: Ey Ebu Amr, bizim oralarda
bulunan Horasanlılar cariyesini hürriyete kavuşturduktan sonra onunla evlenen
adam hakkında: O kişi kendi devesine binen kişi gibidir, derler.
Bunun üzerine Şa'bi
şöyle dedi: Bana Ebu Burde b. Ebu Musa'nın babasından tahdis ettiğine göre
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Üç kişiye ecirleri
iki defa verilir. Kitap ehlinden olup, kendi nebisine iman etmekle birlikte
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e de yetişip, ona iman eden, ona uyan ve onu
tasdik eden bir adama iki ecir vardır. Mülkiyet altında bulunan ve üzerindeki
yüce Allah'ın hakkını da, efendisinin hakkını da tam olarak yerine getiren bir
köleye de iki ecir vardır. Bir cariyesi bulunup, onu güzel bir şekilde
besleyen, sonra da onu güzel bir şekilde edeplendiren, sonra da onu hürriyetine
kavuşturarak onunla evlenen bir adama da iki ecir vardır."
Sonra Şa'bi Horasanlı o
adama şöyle dedi: Sen bu hadisi karşılığında bir şey vermeksizin al, çünkü
önceden bir adam bundan daha azı için dahi ta Medine'ye kadar giderdi.
Diğer tahric: Buhari,
97, 2547 -muhtasar olarak-, 3011, 3446, 5083; Tirmizi, 1116; Nesai, 3344; İbn
Mace, 1956; Tuhfetu'l-Eşraf, 9107
وحدثنا أبو
بكر بن أبي
شيبة. حدثنا
عبدة بن سليمان.
ح وحدثنا ابن
أبي عمر.
حدثنا سفيان.
ح وحدثنا
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. حدثنا
شعبة. كلهم عن
صالح بن صالح،
بهذا
الإسناد،
نحوه.
386- Bunu bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe de tahdis etti. Bize Abde b. Süleyman tahdis etti (H). Bize İbn Ömer
de tahdis etti. Bize Süfyan tahdis etti. (H) Bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis
etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti. Hepsi de Salih b.
Salih'ten bu isnat ile hadisi buna yakın olarak rivayet etti.
AÇIKLAMA: Babta (383) Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in: "Benzerine insan/arın iman ettiği. .. hiçbir nebi yoktur
... umarım" ile diğer rivayette (384): "Muhammed'in nefsi elinde
o/ana yemin ederim ki. .. Cehennemlik/erden o/ur" hadisi ve (385):
"Üç kişiye ecir/eri iki defa verilir" hadisi yer almaktadır.
Babtaki lafızlara
gelince: Bu babta (384) Müslim: "Bana Yunus tahdis edip dedi ki: Bize İbn
Vehb tahdis edip dedi ki: Bana Amr da haber verdiğine göre Ebu Yunus kendisine
şunu tahdis etti" senedindeki "bana Amr da haber verdi"
ibaresindeki "bana haber verdi" manasındaki lafzın başında vav vardır
ve bu vav'ın bulunması güzeldir. Onda oldukça nefis bir incelik ve latif bir
fayda vardır. Çünkü Yunus, İbn Vehb'den aralarında bu hadisin bulunduğu
birtakım hadisler dinlemiştir ki, bu onun dinlediği hadislerin ilki değildir.
Bundan dolayı İbn Vehb ilk hadisi rivayetinin başında: "Bana Amr şunu
haber verdi" dedikten sonra: "Bana Amr şunu da haber verdi. Bana Amr
şunu da haber verdi" deyip, bütün o hadisleri nakletti. Buna göre Yunus,
İbn Vehb' den ilk hadisten başka bir hadisi rivayet edecek olursa şöyle demesi
gerekir: "İbn Vehb dedi ki: Bana Amr şunu da haber verdi" böyle
diyerek başa bir vav getirmelidir; çünkü o bu hadisi böylece dinlemiştir. Bu
vav'ı zikretmeyecek olsa da caiz olur. Ama daha uygun olanı, duyduğu gibi
rivayet eden bir kişi olması için bu vav'ı söylemesidir. Allah en iyi bilendir.
Ebu Yunus'un adı ise
Suleym b. Cubeyr'dir.
Yine bu babta (385)
"Huşeym, Salih b. Salih el-Hemdanl'den ... ey Ebu Amr dedi." Huşeym
isminde he harfi ötrelidir, tedlis yapan bir ravi olup burada
"Salih'ten" (an lafzını kullanarak) rivayette bulunmuştur. Daha önce
sahihte bunun gibi bir rivayetin görülmesi halinde Huşeym'in bu hadisi
Salih'ten sema yoluyla dinlediğinin sabit olduğuna yorumlanacağı açıklaması
geçmişti.
Salih'in kimliğine
gelince, o Salih b. Salih b. Müslim b. Hayyan'dır. Hayyan'ın lakabı Hayy'dır.
Bu Ebu Ali el-Gassani ve başkalarının dediğidir. "el-Hemdatıt"
nisbetinde mim harfi sakindir. "eş-Şabi" nisbetinde ise şın harfi
fethalı olup, adı Amir'dir.
Bu isnatta benzeri
tekrar edilen bir incelik vardır. Bu daha önceden açıklanmıştı. Bu incelik,
"Salih'ten, oŞabi' den dedi. Dedi ki: Bir adamı eşŞabi'ye soru sorarken
gördüm" ibaresindedir. Bu söz zahiren muntazam görülmemektedir, ama bunun
takdiri de şöyledir: Salih, eş-Şabi' den tahdis ederek dedi ki: Ben bir adamı
eş-Şabi'ye soru sorarken gördüm deyip, hadisi ve uzunca kıssayı nakletti, bu
rivayetinde de Salih dedi ki: Ben eşŞabi'ye soru soran bir adam gördüm
şeklindedir. Allah en iyi bilendir.
Aynı hadisin senedinde
"Ebu Burde, Ebu Musa'dan" rivayeti vardır ki Ebu Burde'nin adı
Amir'dir. Haris olduğu da söylenmiştir. Ebu Musa'nın adı Abdullah b. Kays' dır.
Hadislerin Anlamları
Birinci hadis ile ilgili
olarak farklı görüşler vardır. Birincisine göre her nebiye kendisinden önceki
nebilere verilen mucizelerin benzeri mucizeler verilmiş, insanlar da ona iman
etmiştir. Benim açıkça görülen büyük mucizem ise benzeri kimseye verilmemiş
olan Kur'an-ı Kerim'dir. İşte bundan dolayı ben kendisine uyanları, en çok
olanlarıyım, buyurmuştur.
İkinci açıklamaya göre
anlamı şudur: Benden başkalarının mucizelerinin aksine, bana verilen mucizeye
göz boyama ve sihir şüphesi karışamaz. Halbuki benden öncekilerin mucizelerinin
şekline yakın bir şeyleri bir sihirbaz hayalolarak gösterebilirdi.
Sihirbazların Musa (aIeyhisselam)'ın şekle n asasını canlandırmaları gibi. Bu
şekilde hayali bir canlandırma ise bazı avamı etkileyebilir. Mucize ile sihir
ve hayali gösterme arasındaki farkın anlaşılması için düşünmeye ve incelemeye
ihtiyacı vardır. Düşünen kişi bazen hata ederek her ikisinin aynı olduğuna
inanabilir.
Üçüncü görüşe göre
anlamı şudur: Önceki nebilerin mucizeleri çağlarının geçmesi ile kaybolup
gitmiştir. O mucizelere ancak onların gösterildiği sırada orada bulunanlar
tanık olmuşlardır. Nebimizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mucizesi ise kıyamet
gününe kadar sürekli kalacak olan Kur'an-ı Kerim'dir. Aynı zamanda o üslubu,
belağati, gayb olan hususları haber verişi bakımdan olağanüstüdür. Cinler de,
insanlar da ister bir arada olsunlar, ister dağınık bulunsunlar ona karşı
çıkarak benzerini ortaya koymaya çokça itina göstermiş olsalar dahi, onun bir
suresinin dahi benzerini meydana getirmekten aciz kalmışlar, (çağdaşı olan
Araplar) asırların en fasih olanları oldukları halde benzerini ortaya
koyamamışlardır. Bunun yanında bu kitabın icazının bilinen daha başka şekilleri
de vardır. Allah en iyi bilendir.
Resulullah (s.a.v.)'in:
"Kendisine uyanları en çok alanlarının kendim olacağımı ümit ederim.
" Bu ifade nübuwetin belgelerinden bir belgedir. O Müslümanların az
oldukları bir zamanda böyle bir haberi vermiş sonra yüce Allah lutfederek
Müslümanlara ülkeleri fethetmeyi kolaylaşhrmış ve onları bereketlendirip,
çoğaltmışhr. Öyle ki, din en ileri dereceye kadar ulaşmış, İslam Müslümanlar
arasında bilinen bu ileri sınırlarına kadar ulaşmıştır. Hem bu nimete, hem onun
sayılamayacak kadar çok diğer nimetleri dolayısıyla hamd yalnız Allah'adır.
Allah en iyi bilendir.
(384) İkinci hadise
gelince, bu hadiste Nebimizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) risaleti ile bütün
dinlerin nesh edilmiş olduğu bildirilmektedir. Hadisin mefhumundan İslam
davetinin kendisine ulaşmadığı kimsenin mazeretinin geçerli olacağına delalet
bulunmaktadır. Bu da daha önce asli kurallar arasında açıkladığımız sahih olan
kanaate göre "şeriat gelmeden önce hüküm de yoktur" ilkesine göre
geçerlidir. Allah en iyi bilendir.
Resulullah (sallallfıhu
a1eyhi ve selleml'in: "Bu ümmetten bir kimse beni işitir de" buyruğu,
benim çağdaşlarımdan olsun, kıyamet gününe kadar benden sonra gelecekler
arasından olsun, (duyanlann) hepsinin onun itaatine girmesi icab etmektedir.
Yahudi ve hristiyanı sözkonusu etmesi ise onların dışındakilere de dikkat
çekmek içindir; çünkü Yahudilerle Hıristiyanların bir kitabı vardır. Kitapları
olmakla birlikte, durumları bu olduğuna göre kitapları olmayan diğerlerinin
böyle olmaları öncelikle sözkonusudur. Allah en iyi bilendir.
(385) Üçüncü hadise gelince:
1- Kitap ehlinden
Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e iman edenlerin fazileti ve onlara iki
ecir verileceği beyan edilmektedir. Bunun birinci sebebi neshten önce kendi
nebisine ve ikinci olarak da bizim nebimize iman etmiş olmasıdır.
2- Yüce Allah'ın
haklarını ve efendisinin haklarını yerine getiren mülkiyet alhndaki kölenin
faziletine ve sahip olduğu cariyesini hürriyete kavuşturup, onunla evlenen
kimsenin faziletine dikkat çekilmekte ve böyle bir işin sadakadan geri dönmekle
hiçbir ilgisinin olmadığına, aksine bunun o cariyeye iyilik üstüne iyilik
yapmak olduğuna dikkat çekilmektedir.
Şa'bi'nin: "Sen bu
hadisi hiçbir karşılık vermeksizin al, çünkü daha önce bir adam bundan daha azı
için bineğine binip, Medine'ye yolculuk yapardı" sözlerinden alim bir
kimsenin dinleyeni söylediklerini daha iyi bellemeye teşvik etmek kastıyla bu
gibi sözleri söylemesinin caiz olduğu anlaşılmaktadır.
3- Selefin -yüce
Allah'ın rahmeti üzerlerine- tek bir hadis yahut tek bir mesele öğrenmek için
uzak ülkelere yolculuk yaptıkları beyan edilmektedir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
71- MERYEM OĞLU İSA'NIN NEBİMİZ MUHAMMED (S.A.V.)'İN ŞERİATI İLE HÜKMETMEK ÜZERE İNECEĞİ BABI