SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب وعيد
من اقتطع حق
مسلم بيمين
فاجرة بالنار
61- BİR MÜSLÜMANIN
HAKKINI YALAN BİR YEMİNLE ALAN KİMSENİN CEHENNEM İLE TEHDİDİ BABI
218 - (137) حدثنا
يحيى بن أيوب،
وقتيبة بن
سعيد، وعلي بن
حجر. جميعا عن
إسماعيل بن
جعفر. قال ابن
أيوب: حدثنا
إسماعيل بن
جعفر. قال:
أخبرنا العلاء،
وهو ابن
عبدالرحمن
مولى الحرقة
عن معبد بن كعب
السلمي، عن
أخيه عبدالله
بن كعب، عن
أبي أمامة أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
"من اقتطع حق
امرئ مسلم
بيمينه، فقد
أوجب الله له
النار، وحرم
عليه الجنة"
فقال له رجل:
وإن كان شيئا
يسير، يا رسول
الله؟ قال: "وإن
قضيبا من أراك".
351- Bize Yahya b. Eyyub,
Kuteybe b. Said ve Ali b. Hucr birlikte İsmail b. Cafer'den tahdis etti. İbn
Eyyub dedi ki: Bize İsmail b. Cafer tahdis etti. Bana el-Ala -ki o
el-Huraka'nın azatlısı İbn Abdurrahman'dır- Mabed b. Ka'b es-Selemi'den haber
verdi. O kardeşi Abdullah b. Ka'b'dan, o Ebu
Umame'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Yaptığı yemin ile Müslüman bir kimsenin hakkını kesip alan bir
kimseye Allah cehennemi vacip kı/mış ve cenneti de ona haram etmiş o/ur. "
Bir adam ona: Önemsiz
bir şeyolsa da mı ey Allah'ın Resulü, dedi. Allah Resulü: "İsterse misvak
ağacından bir çubuk o/sun" buyurdu.
Diğer tahric: Nesai,
5434; ıbn Mace, 2324; Tuhfetu'l-Eşraf, ı 744
219 - (137) وحدثناه
أبو بكر بن
أبي شيبة،
وإسحاق بن
إبراهيم،
وهارون بن
عبدالله.
جميعا عن أبي
أسامة، عن
الوليد ابن
كثير، عن محمد
بن كعب؛ أنه
سمع أخاه
عبدالله بن
كعب يحدث؛ أن
أبا أمامة
الحارثي
حدثه؛ أنه سمع
رسول الله صلى
الله عليه وسلم،
بمثله.
352- Bunu bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe, İshak b. İbrahim ve Harun b. Abdullah da hep birlikte Ebu Usame'den
tahdis ettiler. O Velid b. Kesir'den, o Muhammed b. Ka'b'dan rivayet ettiğine
göre o kardeşi Abdullah b. Ka'b'ı şöyle tahdis ederken dinlemiştir: Ebu Umame
el-Harisl'nin kendisine tahdis ettiğine göre o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellemı'i bunun aynısını söylerken dinlemiştir.
220 - (138) وحدثناه
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع. ح
وحدثنا ابن
نمير. حدثنا
أبو معاوية
ووكيع. ح وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم
الحنظلي
(واللفظ له )
أخبرنا وكيع.
حدثنا الأعمش
عن أبي وائل،
عن عبدالله،
عن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم؛ قال:
"من
حلف على يمين
صبر يقتطع بها
مال امرئ
مسلم، هو فيها
فاجر، لقي
الله وهو عليه
غضبان" قال، فدخل
الأشعث ابن
قيس فقال: ما
يحدثكم أبو
عبدالرحمن؟
قالوا: كذا
وكذا. قال: صدق
أبو
عبدالرحمن. في
نزلت. كان
بيني وبين رجل
أرض باليمن.
فخاصمته إلى
النبي صلى
الله عليه
وسلم. قال: "هل
لك بينة؟"
فقلت: لا. قال"
فيمينه" قلت:
إذن يحلف. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، عند
ذلك" من حلف
على يمين صبر،
يقتطع بها مال
امرئ مسلم، هو
فيها فاجر،
لقي الله وهو
عليه غضبان"
فنزلت: {إن
الذين يشترون
بعهد الله وأيمانهم
ثمنا قليلا}
[3/آل عمران/
الآية 77] إلى
آخر الآية.
353- 353-220/3- Bize Ebu
Bekr b. Ebi Şeybe de tahdis etti. Bize Vekl' tahdis etti (H). Bize İbn Numeyr
de tahdis etti, bize Ebu Muaviye ve Vekl' tahdis etti (H). Bize İshak b.
İbrahim el-Hanzali -ki lafız onundur- de tahdis etti. Bize Vekl' haber verdi.
Bize A'meş, Ebu Vail'den tahdis etti. O Abdullah'tan,
o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu nakletti:
"Kim yalancı olduğu halde bir sabr yemini edip, onunla Müslüman bir
kimsenin malını haksızca alırsa Allah'ın huzuruna O kendisine gazap etmiş
olduğu halde çıkar."
(Ebu Vail) dedi ki:
Derken Eş'as b. Kays girdi ve Ebu Abdurrahman size neler anlalıyor, dedi.
Oradakiler şunları şunları anlalıyor, dediler.
Eş'as: Ebu Abdurrahman
doğru söylemiştir. Ayet benim hakkımda indi. Benimle bir adam arasında
(anlaşmazlık konusu) Yemen'de bir arazi parçası vardı. Onu Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e dava ettim (beyyinen -delilin- var mı?) Ben, hayır dedim.
Allah Resulü: "O halde o yemin etsin" buyurdu.
Ben: O da yemin
ediverir, dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O vakit şöyle
buyurdu:
"Kim yalancı olduğu
halde o yolla Müslüman bir kimsenin malını haksızca alacağı bir sabr yemini
ederse Allah kendisine gazap etmiş olduğu halde huzuruna çıkar." Sonra da:
"Şüphesiz Allah'a olan ahitlerini ve yeminlerini az bir pahaya satanlar
... " (AJ-i İmran, 77) ayeti sonuna kadar nazil oldu.
Diğer tahric: Buhari,
2356, 2515, 2666, 2676 -muhtasar olarak-, 2673, 2416, 4549, 6659, 6676, 7183,
7184; Ebu Davud, 3243; Tirmizi, 1269, 2996; İbn Mace, 2322, 2323'te de muhtasar
olarak; Tuhfetu'I-Eşraf, 158, 9244
221 - (138) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا جرير،
عن منصور، عن
أبي وائل، عن
عبدالله؛ قال:
من حلف على
يمين يستحق
بها مالا هو
فيها فاجر لقي
الله وهو عليه
غضبان. ثم ذكر
نحو حديث الأعمش.
غير أنه قال:
كانت
بيني وبين رجل
خصومة في بئر.
فاختصمنا إلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فقال:
"شاهداك أو
يمينه".
354- Bize İshâk b. İbrahim
rivayet etti. (Dedi ki): Bize Cerir, Mansur'dan o da Ebu Vail'den, o da
Abdullah'dan naklen haber verdi. Abdullah
dedi ki: Her kim yalan söylediği halde bir yemin edip, onunla hak etmediği bir
şeyi alırsa Allah'ın huzuruna ona gazap etmiş olduğu halde çıkar. Sonra
A'meş'in rivayet ettiği (353.) hadise yakın olarak hadisi zikretti. Şu kadar
var ki o şöyle dedi:
Benimle bir adam
arasında bir kuyu ile ilgili bir anlaşmazlık vardı. Davamızı Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e götürdük. O: "Ya senin iki şahidin yahut
onun yemini" buyurdu.
Tahric bilgisi 353 ile
aynı.
222 - (138) وحدثنا
ابن أبي عمر
المكي. حدثنا
سفيان عن جامع
بن أبي رشيد،
وعبدالملك بن
أعين، سمعا
شقيق بن سلمة
يقول: سمعت
ابن مسعود
يقول: سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول: "من
حلف على مال
امرئ مسلم
بغير حقه، لقي
الله وهو عليه
غضبان" قال
عبدالله: ثم قرأ
علينا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
مصداقه من
كتاب الله: {إن
الذين يشترون
بعهد الله وأيمانهم
ثمنا قليلا} [3/
آل عمران/
الآية 77] إلى آخر
الآية.
355- Bize İbni Ebî Ömer
el-Mekkî de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân Cami' b. Ebu Râşid ile
Abdülmelik b. A'yen' den rivayet etti. Bunlar Şakîk b. Seleme'yi şöyle derken
işitmişler. İbnî Mes'ud'u dinledim
şöyle diyordu: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken
dinledim: "Her kim hakkı olmadığı halde Müslüman bir kimsenin malı üzerine
yemin ederse Allah'ın huzuruna o kendisine gazap etmiş olarak çıkar. "
Abdullah dedi ki: Sonra
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize Aziz ve Celil Allah'ın kitabından
bunu doğrulayan: "Şüphesiz Allah'a olan ahitlerini ve yeminlerini az bir
pahaya satanlar ... " (Al-i İmran, 77) ayetini sonuna kadar okudu.
Diğer tahric: Buhari,
7007; Tuhfetu'l-Eşraf, 9238
223 - (139) حدثنا
قتيبة بن
سعيد، وأبو
بكر بن أبي
شيبة، وهناد
بن السري،
وأبو عاصم
الحنفي
(واللفظ لقتيبة)
قالوا: حدثنا
أبو الأحوص عن
سماك، عن علقمة
بن وائل، عن
أبيه؛ قال: جاء
رجل من حضرموت
ورجل من كندة
إلى النبي صلى
الله عليه
وسلم. فقال
الحضرمي: يا
رسول الله! إن
هذا قد غلبني
على أرض لي
كانت لأبي.
فقال الكندي:
هي أرضي في
يدي أزرعها
ليس له فيها
حق. فقال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم للحضرمي
"ألك بينة!" قال:
لا. قال "فلك
يمينه" قال: يا
رسول الله إن
الرجل فاجر لا
يبالي على ما
حلف عليه.
وليس يتورع من
شيء. فقال:
"ليس لك منه
إلا ذلك"
فانطلق ليحلف.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
لما أدبر "أما
لئن حلف على
ماله ليأكله
ظلما، ليلقين
الله وهو عنه
معرض".
356- Bize Kuteybe b. Said,
Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Hennad b. es-Serri ve Ebu Asım el-Hanefl -Iafız Kuteybe'nin olmak üzere-
tahdis edip dediler ki: Bize Ebu'l-Ahvas, Simak'tan tahdis etti. O Alkame b. Vail'den, o babasından şöyle dediğini nakletti:
Hadramevt'ten bir adam ile Kinde'den bir adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in huzuruna geldi. Hadramevt'li adam: Ey Allah'ın Resulü, bu adam
önceleri babama ait olan bir arazi hususunda bana galabe çaldı. (Onu elimden
aldı), dedi.
Kindeli de: Orası benim
elimde bulunan bir arazidir. Onu ben ekiyorum. Onun bu arazide hakkı yoktur,
dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Hadramevtli olan adama: "Beyyinen var mı" dedi. O: Hayır, dedi. Allah
Resulü: "Senin ona yemin ettirme hakkın vardır" buyurdu.
Adam: Ey Allah'ın
Resulü, bu adam günahkar birisidir. Ne üzerine yemin ettiğine aldırmaz ve
hiçbir hususta günahtan çekinmez, dedi.
Bu sefer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Senin ondan bunun dışında bir şey (isteme hakkın yoktur" buyurdu.
Öbürü yemin etmeye
gelince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şayet
haksızca yemek için onun malı hakkında yemin ederse, andolsun, Allah
kendisinden yüz çevirmiş olduğu halde huzuruna çıkacaktır. "
Diğer tahric: Ebu
Davud, 3245, 3623; Tirmizi, 1340; Tuhfetu'l-Eşraf, 11768
224 - (139) وحدثني
زهير بن حرب،
وإسحاق بن
إبراهيم. جميعا
عن ابن
الوليد. قال
زهير: حدثنا
هشام بن عبدالملك.
حدثنا أبو
عوانة، عن عبدالملك
بن عمير، عن
علقمة بن
وائل، عن وائل
بن حجر؛ قال: كنت
عند رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فأتاه رجلان
يختصمان في
أرض. فقال
أحدهما: إن
هذا انتزى على
أرضي، يا رسول
الله، في
الجاهلية. (وهو
امرؤ القيس بن
عابس الكندي.
وخصمه ربيعة
بن عبدان). قال
"بينتك" قال:
ليس لي بينة.
قال "يمينه"
قال: إذن يذهب
بها. قال: "ليس لك
إلا ذاك" قال،
فلما قام
ليحلف، قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: "من
اقتطع أرضا
ظالما، لقي
الله وهو عليه
غضبان" قال
إسحاق في
روايته: ربيعة
بن عيدان.
357- Bana Züheyr b. Harb
ile îshak b. İbrahim de hep birden Ebu'l-Velid'den rivayet ettiler. Züheyr dedi
ki: Bize Hişam b. Abdilmelik rivayet etti. (Dedi kî): Bize Ebu Avane,
Abdülmelik b. Umeyr'den, o da Alkametü'bnü Vaîl'den, o da Vail b, Hucr'dan naklen rivayet etti. Demiş ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellemi'in huzurunda idim. Yanına bir arazi hakkında
birbirinden davacı olan iki adam geldi. Onlardan biri: Ey Allah'ın Resulü, bu
adam cahiliye döneminde bana ait olan bir arazimi gasp etmişti, dedi. -Bu kişi
İmriu'I-Kays b. Abis el-Kind! idi. Davacı olduğu kişi de Rabia b.
İbdan'dı.- Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Beyyinen var mı" buyurdu. O: Beyyinem yok dedi. Allah
Resulü: "O halde o yemin edecek" buyurdu.
İmriu'I-Kays: O zaman
arazimi alır gider dedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Senin bundan başka bir hakkın yok" buyurdu.
(Vail) dedi ki: Hasmı
yemin etmek üzere kalkınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her
kim haksızca bir araziyi kesip alırsa, Allah'ın huzuruna O kendisine gazap
etmiş olduğu halde çıkar" buyurdu.
İshak rivayetinde (Rabia b. İbdan yerine) Rabia b. Aydan demiştir.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 3245, 3623; Tirmizi, 1340; Tuhfetu'l-Eşraf, 11768
AÇIKLAMA: (351-357 numaralı hadisler): Bu
babta (351) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemi'in: "Her kim yeminiyle
Müslüman bir kimsenin hakkını kesip alırsa, .. isterse erak ağacından bir çubuk
olsun" buyurmaktadır. Diğer rivayette (353) "Her kim ... sabr yemini
ederse ... Allah'ın huzuruna çıkar." (353) Diğer rivayetinde: "el-Eş'as
b. Kays'tan rivayete göre benimle bir başka adam arasında ... huzuruna
Çıkar" denilmekte; öbür rivayette (356): "Hadramevt'ten bir adam ve
Kinde' den bir adam ... geldi. .. huzuruna çıkacaktır." denilmektedir.
Babta Geçen İsimler ve
Lafızlar
Babta geçen isim ve
lafızlara gelince (351) "el-Huraka'nın azatlısı" elHuraka, Cuheyne'
den bir koldur. Daha önce birkaç defa açıklanmıştı. Aynı hadiste geçen Mabed b.
Ka'b es-Selemi Ensar'dan Selime oğullarına mensuptur. Onlara nispet yapıldığı
takdirde Arap dilbilginleri arasında ve diğerlerine göre meşhur olduğu üzere
lam harfi fethalı olarak nispet yapılır. Nispet yapılırken lam harfinin de
kesreli söylenmesinin caiz olduğu da söylenmiştir.
Aynı hadiste Abdullah b.
Ka'b b. Ebu Umame el-Harisı de vardır. Diğer rivayette ise: "Abdullah b.
Ka'b'ı tahdis ederken dinledim: Ebu Umame elHarisı kendisine tahdis etti"
denilmektedir. Şunu bilelim ki burada zikredilen Ebu Umame meşhur Ebu Umame
el-Bahill Suday b. Aclan değildir. Bu ondan başkasıdır. Bunun adı Iyas b. Salebe
el-Ensari el-Harisı olup el-Haris b. el-Hazrec oğullarındandır. Onun Belevi
(Belli oğullarından) olup, Harise oğullarıyla antlaşmalı olduğu da söylenir.
Kendisi Ebu Burde b. Niyar'ın kızkardeşinin oğludur. İsmi ile ilgili meşhur
olan budur. Ebu Hatim er-Razi dedi ki: Adı Abdullah b. Salebe'dir. Salebe b.
Abdullah olduğu da söylenir.
Yine şunu bilmeli ki,
burada mutlaka dikkat çekilmesi gereken bir incelik vardır. O da şudur: Ashab
(radıyallShu an hum) isimlerine dair eser yazanların birçoğu burada geçen Ebu
Umame el-Harisı (radıyallShu anh)'ın Uhud dönüşünde vefat edip, Nebi
(sallallShu aleyhi ve sellem)'in de cenaze namazını kıldırdığını
söylemişlerdir. Bu tarihin gereği olarak Müslim'in rivayet ettiği bu hadis
munkatı olur; çünkü Abdullah b. Ka'b tabiindendir. Hicretin üçüncü yılında Uhud
gazasının cereyan ettiği senede vefat etmiş birisinden nasıl hadis dinlemiş
olabilir? Fakat Ebu Umame'nin vefatı hakkındaki bu nakil sahih değildir çünkü
Abdullah b. Ka'b'dan Müslim'in ikinci rivayette zikrettiği gibi: "Bana Ebu
Umame tahdis etti" dediği sahih olarak sabittir. İşte bu tabiinden olan
Abdullah b. Ka'b'ın ondan hadis dinlediğine dair açık bir ifadedir. Böylelikle
onun vefatı ile ilgili söylenen sözler de batıl olur. Şayet onun vefatı ile ilgili
söylenen o tarih sahih olsaydı Müslim onun hadisini tahriç etmezdi. Gerçekten
de İbnu'l-Esir diye tanınan İmam Ebu'l-Berekat el-Cezeri
"Marifetu'sSahabe" adlı eserinde vefatı ile ilgili bu görüşü
reddederken çok güzel bir iş yapmıştır. Allah en iyi bilendir.
Hadisteki: "İsterse
erak ağacından bir çubuk olsun" ibaresindeki "çubuk" anlamındaki
(~) lafzı bazı asıl nüshalarda ya da çoğunluğunda bu şekildedir. Birçoğunda ise
(~) şekilde hazfedilmiş "kane"nin haberi olarak elifli gelmiştir
yahut "isterse bir çubuk kesmiş olsun" anlamında takdiri yapılan
hazfedilmiş bir fiilin mefulü de olabilir.
"Sabr yemini"
ibaresinde yemin sabra izafe edilmiştir. Sabr yemini ise yemin edenin o yemini
yapmak üzere kendisini tutan, alıkoyan kimsenin yaptığı yemindir. Buna dair
açıklama insanın kendi kendisini öldürmenin ağır haram olduğu babında geçmiş
idi.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Her kim yalan yere bir sabr yemini ederse"
ibaresi kasten yalan yemin ederse demektir. Bu yemine ğamus yemini adı verilir.
(354) Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Senin iki şahidin yahut onun
yemini" buyruğu şu demektir: Senin getireceğin iki şahidin yapacağı
şahitlik yahut onun yeminini istemek hakkın vardır.
Yine bu babta (357)
Müslim'in: Bana Zuheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim hep birlikte Ebu'l-Velid'den
tahdis etti. Zuheyr dedi ki: "Bize Hişam b. Abdulmelik tahdis etti."
Burada zikredilen Hişam, Ebu'l-Velid'in kendisidir.
Aynı hadiste
"cahiliye döneminde haksızca arazimi almıştı" yani oraya galip gelip,
istila etmişti. Cahiliye dönemi ise nübüwetten önceki dönemdir. Cehaletlerinin
çokluğundan ötürü bu isim verilmiştir.
Aynı hadiste geçen
"İmriu'l-Kays b. Abis ve Rabia b. Aydan (hadisin metninde İbdan)"e
gelince, Aydan ismini -Müslim'in zikrettiği üzere- Zuheyr ve İshak tespit
etmekte ihtilaf etmişlerdir. Kadı lyaz ise bu isimle ilgili görüşleri ve
ravilerin ihtilaflarını zikrederek şunları söylemiştir: Bu isim fethalı ayn ve
alttan iki noktalı ye iledir (Aydan). İşte doğrusu budur. İshak'ın rivayetinde
de böyledir. Zuheyr'in rivayetinde ise ayn harfi kesreli ve tek noktalı be ile
"İbdan" şeklindedir. Kadı İyaz: Biz bu ismibu iki şekilde
hocalarımlZdan böylece zaptetmiş bulunmaktayız. Ancak İbnu'l-Hazza' da bizim
zaptımlZın aksi sabittir. Zuheyr'in rivayetinde ayn harfi fethalı ve iki
noktalı ye ile (Aydan şeklinde), İshak'ın rivayetinde ise ayn harfi kesreli ve
tek noktalı be ile (İbdan olarak) sabittir. el-Ceyyani dedi ki: el-Culudi' den
nakledilen asılda da bu şekildedir. Kadı dedi ki: Bizim ilk olarak doğru olduğunu
söylediğimiz Darakutni, Abdulgani b. Said ve Ebu Nasr b. Makula'nın görüşüdür.
İbn Yunus da et-Tarih'te böyle demiştir. Kadı İyaz'ın açıklamaları bunlardır.
Aralarında HaflZ
Ebu'l-Kasım b. Asakir ed-Dimeşki'nin de bulunduğu bir grup hafız bunu
"İbdan" şeklinde ayn harfi kesreli, be ve şeddeli dal ile
zaptetmişlerdir. Allah en iyi bilendir.
Bu Babtaki Hadislerin
İhtiva Ettiği Hükümler:
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in (351): "Kim yeminiyle haksızca Müslüman bir kimsenin hakkını
alırsa" buyruğunda bir incelik vardır. Bu da "Müslüman kimsenin
hakkı" ifadesindedir ki, bunun kapsamına maldan başka meyte hayvanın
derisi, gübre ve bunun dışında kendilerinden yararlanılan necasetler de girer.
Aynı şekilde kazf haddi, zevcenin kocası tarafından kendisine gün payedilmesi
ve bunun dışında malolmayan diğer hakları da kapsar.
Yine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (351): "Yüce Allah ona cehennemi vacip
kılar, cenneti de ona haram eder." Bunun hakkında da benzerleri için daha
önce tekrar edilen iki cevap sözkonusudur. Birincisi bunun böyle bir işi helal
kabul eden kişi hakkında yorumlanacağıdır. Bu hali üzere ölecek olursa o kafir
olur ve cehennemde ebedi kalır. İkincisine göre anlamı böyle bir kişi cehennem
ateşini hak etmiş olur ama affedilmesi de caizdir. Yüce Allah ayrıca ona
ateşten kurtulup, umdukları cennet nimetlerine nail olan kimselerle birlikte
ilk anda cennete girmesi ona haram edilmiştir.
Haksızlığa uğrayan kimse
için Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "Müslüman" kaydını
getirmesi zimminin hakkının haram olmadığının delili değildir. Bu yüce Allah'ın
huzuruna kendisine gazap etmiş olarak çıkacağı şeklindeki ağır tehdidin
müslümanın hakkını haksızca alan kimse için sözkonusu olduğu anlamındadır.
Zimminin hakkını almak ise haramdır fakat bundan dolayı sözü geçen bu iki büyük
cezanın verilmesi gerekli değildir. Bütün bu açıklamalar "mefhumun
delaleti"ni kabul edenlerin görüşüne göredir. Bunu kabul etmeyenlerin ise
ayrıca tevile ihtiyaçları yoktur.
Kadı İyaz (rahimehullah)
dedi ki: Özelolarak müslümanın sözkonusu edilmesi muhatapların ve şeriata göre
hareket edenlerin genellikle kendilerinin olmasından dolayıdır yoksa Müslüman
olmayanların hükmü bunun hilafına olduğu için değildir. Aksine Müslüman
olmayanın hükmü de bu hususta aynıdır. Allah en iyi bilendir.
Ayrıca bu ceza
müslümanın hakkını alıp, tövbe etmeden önce ölen kimse hakkında sözkonusudur.
Tövbe edip, yaptığına pişman olarak hakkını sahibine geri veren, ondan helallik
dileyen ve bir daha böyle bir iş yapmamaya kesin karar veren kimseden ise
günahı düşmüş olur. Allah en iyi bilendir.
Ayrıca bu hadiste -Ebu
Hanife (rahimehullah)'ın içtihadına muhalif olan fakat Malik, Şafii, Ahmed ve
çoğunluğun kanaati olan hakimin hükmü kişiye kendisine ait olmayan bir hakkı
mubah kılmaz, şeklindeki görüşün lehine bir delalet bulunmaktadır. Hadiste
ayrıca:
1- Müslümanların
haklarını çiğnemek büyük bir haramdır.
2- Çiğnenen hakkın az ya
da çok olması arasında fark yoktur çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"İsterse erak ağacından bir çubuk olsun" buyurmuştur.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in "yalan söylediği halde kim bir yemin ederse"
buyruğunda "yalan söylemek" kaydı zorunludur. Haksız olduğunu bilerek
ve kasten böyle bir yemin yapmadıkça günahkar olmaz.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Yüce Allah kendisine gazap ederek onun huzuruna
çıkar." Diğer rivayette (356) ise: "Ondan yüz çevirmiş olduğu
halde" buyurulmaktadır. İlim adamları der ki: Yüce Allah'ın yüz çevirmesi,
gazabı, öfkesi, onun kendisine gazap edilen kimseyi rahmetinden uzaklaştırmayı,
onu azaplandırmayı, yaptığı fiili reddedip yermeyi dilemesi, irade etmesi
demektir, demişlerdir. Allah en iyi bilendir.
el-Hadramı ve el-Kindı
ile ilgili hadise gelince (356, 357) çeşitli bilgiler bulunmaktadır:
1- Zilyed (yani bir malı
elinde bulunduran kişi) o malın kendisinin olduğunu iddia eden yabancı bir
kimseye göre öncelikli hak sahibidir.
2- Davalı (üzerindeki
hakkı) ikrar etmiyorsa yemin etmek zorundadır.
3- Beyyine (iki şahidin
şehadeti) zilyedliğe göre önceliklidir ve yemine gerek olmaksızın beyyine
sahibi lehine hüküm verilir.
4- Davalı olan günahkar
kimsenin yemini, tıpkı adaletli kimsenin yemini gibi kabul edilir ve bu yemini
sebebiyle ondan hak istemek sakıt olur.
5- Davacılardan birisi
diğerine o bir zalimdir yahut bir facirdir ve buna benzer nitelemeleri
davalaşma esnasında dile getirecek olursa bu sözlerine katlanılır.
6- Mirasçı bir kimse
kendisine miras bırakan kimseye ait olan bir şeyi iddia edecek olursa, hakim de
ona miras bırakan kimsenin ölüp de bu davacı dışında bir mirasçısının olduğunu
bilmiyorsa, buna dayanarak onun lehine hüküm vermesi caiz olur ve dava halinde
buna dair ayrıca beyyine getirmekle onu yükümlü tutmaz. Bu hükmün delili
davacının "bana galip gelerek babama ait olan bir araziyi aldı" demiş
olmasıdır. O bu sözleriyle bu arazinin babasına ait olduğunu ikrar etmiş oldu.
Eğer Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun o araziye tek başına mirasçı
olduğunu bilmemiş olsaydı, kendisinin mirasçı olduğuna dair bir beyyine
getirmesini isterdi. Bundan sonra da kendisinden bu davasında davalısı aleyhine
hak sahibi olduğuna dair ikinci bir beyyine daha isterdi.
Bir kimse: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Senin iki şahidin" ifadesi onun
hak ettiği şeyi senden haksızca aldığına dair iki şahit getir, demektir. Bu da
iki şahidin bu kişinin tek başına mirasçı olup, bu evi miras aldığına dair
şahadet etmeleriyle olur diyecek olursa ona: Bu iddia zahirden anlaşılana
aykırıdır. Bununla birlikte böyle bir şeyin kastedilmiş olması da mümkündür
diye cevap verilir. Allah en iyi bilendir .
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: