SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب من
مات لا يشرك
بالله شيئا
دخل الجنة ومن
مات مشركا دخل
النار
40- ALLAH'A HİÇBİR ŞEY'İ
ORTAK KOŞMAKSIZIN ÖLEN CENNET'E GİRER, MÜŞRİK OLARAK ÖLEN DE CEHENNEME GİRER
BABI
150 - (92) حدثنا
محمد بن
عبدالله بن
نمير. حدثنا
أبي ووكيع، عن
الأعمش، عن
شقيق، عن
عبدالله. (قال
وكيع: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. وقال
ابن نمير:
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم)
يقول: "من
مات يشرك
بالله شيئا
دخل النار"
وقلت أنا: ومن
مات لا يشرك
بالله شيئا
دخل الجنة.
264- Bize Muhammed b.
Abdullah b. Numeyr tahdis etti. Bize babam ve Veki' A'meş'den tahdis etti. O
Şakik'den, o Abdullah'tan -Veki' rivayetinde Abdullah'ın-: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, dedi (diye rivayet etti). İbn
Numeyr de (Abdullah): Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim (diye naklettiğini)
söyledi: "Kim Allah'a bir şeyi ortak koşarak ölürse, cehennem'e
girer." (Abdullah dedi ki): Ben de derim ki: Kim Allah'a hiçbir şeyi ortak
koşmaksızın ölürse cennete girer.
Diğer tahric: Buhari,
1181,4227, 6305; Tuhfetu'I-Eşraf, 9255
151 - (93) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب، قالا: حدثنا
أبو معاوية،
عن الأعمش، عن
أبي سفيان، عن
جابر، قال: أتى
النبي صلى
الله عليه
وسلم رجل
فقال: يا رسول
الله! ما
الموجبتان؟
فقال: "من مات
لا يشرك بالله
شيئا دخل
الجنة. ومن
مات يشرك
بالله شيئا
دخل النار".
265- Bize Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dediler ki: Bize Ebu Muaviye, A'meş'ten tahdis
etti. O Ebu Süfyan'dan, o Cabir'den şöyle dediğini
nakletti: Bir adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek: Ey Allah'ın
Resulü, gerektirici iki şey nedir, dedi.
Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ölürse
cennete girer. Kim de Allah'a bir şeyi ortak koşarak ölürse cehenneme
girer."
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 2320
152 - (93) وحدثني
أبو أيوب
الغيلاني،
سليمان بن
عبدالله،
وحجاج بن
الشاعر، قالا:
حدثنا
عبدالملك بن
عمرو. حدثنا
قرة، عن أبي
الزبير. حدثنا
جابر بن
عبدالله قال: سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول: "من
لقي الله لا
يشرك به شيئا
دخل الجنة،
ومن لقيه يشرك
به دخل النار".
قال أبو أيوب:
قال أبو الزبير:
عن جابر.
266- Bana Ebu Eyyub
el-Ğaylami, Süleyman b. Ubeydullah ve Haccac b. eş-Şair de tahdis edip dediler
ki: Bize Abdulmelik b. Amr tahdis etti. Bize Kurra, Ebu'z-Zubeyr'den tahdis
etti. Bize Cabir b. Abdullah tahdis
etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim:
"Kim Allah'ın huzuruna ona hiçbir şeyi ortak koşmaksızın çıkarsa cennete
girer. Kim de onun huzuruna ortak koşarak çıkarsa cehenneme girer."
Ebu Eyyub dedi ki:
Ebu'z-Zubeyr (bize tahdis etti, demeyip) Cabir'den diye rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'!-Eşraf, 2900
(93) وحدثني
إسحاق بن
منصور. أخبرنا
معاذ (وهو ابن هشام)
قال: حدثني
أبي، عن أبي
الزبير، عن
جابر؛ أن نبي
الله صلى الله
عليه وسلم
قال، بمثله.
267- Bize İshak b. Mansur da
tahdisetti. Bize Muaz -ki o ibn Hişam'dır haber verdi. Bana babam
Ebu'z-Zubeyr'den tahdis etti. O Cabir'den rivayet ettiğine göre, Allah'ın
Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu deyip, hadisi aynen nakletti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 2980
153 - (94) وحدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار. قال ابن
المثنى: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة،
عن واصل الأحدب،
عن المعرور بن
سويد، قال: سمعت
أبا ذر يحدث
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم؛ أنه
قال: "أتاني
جبريل عليه
السلام.
فبشرني أنه من
مات من أمتك
لا يشرك بالله
شيئا دخل
الجنة. قلت:
وإن زنى وإن
سرق؟ قال: وإن
زنى وإن سرق"
268- Bize Muhammed b.
el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis etti. İbnu'l-Müsenna dedi ki: Bize Muhammed b.
Cafer tahdis etti. Bize Şube, Vasıl el-Ahdeb'den tahdis etti. O el-Ma'rur b.
Suveyd'den şöyle dediğini nakletti: Ebu
Zerr'i, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurdu diye tahdis
ederken dinledim: "Cebrail (aleyhisselam) bana geldi ve ümmetimden Allah'a
hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ölen bir kimse cennete girer diye müjde verdi.
Ben: ''Zina da etse, hırsızlık da etse de mi dedim. O: Zina da etse, hırsızlık
da etse dedi. "
Diğer
tahric: Buhari, 1180, 7lH9 -muhlasar olarak-; Tuhfetu'l-Eşraf, 11982
154 - (94) حدثني
زهير بن حرب
وأحمد بن
خراش، قالا:
حدثنا
عبدالصمد بن
عبدالوارث.
حدثنا أبي،
قال: حدثني
حسين المعلم،
عن ابن بريدة؛
أن يحيى بن
يعمر حدثه؛ أن
أبا الأسود
الدؤلي حدثه؛
أن أبا ذر حدثه
قال: أتيت
النبي صلى
الله عليه
وسلم وهو
نائم. عليه
ثوب أبيض. ثم
أتيته فإذا هو
نائم. ثم
أتيته وقد
استيقظ. فجلست
إليه. فقال:
"ما من عبد
قال: لا إله
إلا الله ثم
مات على ذلك
إلا دخل
الجنة" قلت:
وإن زنى وإن
سرق؟ قال: "وإن
زنى وإن سرق "
قلت: وإن زنى
وإن سرق؟ قال:
"وإن زنى وإن
سرق" ثلاثا. ثم
قال في
الرابعة "على
رغم أنف أبي
ذر" قال، فخرج
أبو ذر وهو
يقول: وإن رغم
أنف أبي ذر.
269- Bana Zuheyr b. Harb ve
Ahmed b. Hiraş tahdis edip dediler ki: Bize Abdussamed b. Abdulvaris tahdis
etti. Bize babam tahdis etti. Bana Huseyn el-Muallim, İbn Bureyde'den tahdis
ettiğine göre Yahya b. Ya'mer kendisine şunu tahdis etti: Ebu'l-Esved
ed-Dill'nin kendisine tahdis ettiğine göre Ebu Zerr
kendisine tahdis edip dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına
gittim, uyuyordu. Üzerinde beyaz bir elbise vardı, sonra (tekrar) yanına
gittim, onun uyumakta olduğunu gördüm. Sonra onun yanına gittiğimde uyanmıştı.
Yanına oturdum, şöyle buyurdu: "La ilahe illallah deyip de sonra bu hal
üzere ölen her bir kul mutlaka cennete girer. "
Ben: Zina
da etse, hırsızlık da etse de mi, dedim. O: "Zina da etse, hırsızlık da
etse" buyurdu. Ben: Zina da etse, hırsızlık da etse de mi, dedim. O:
"Zina da etse, hırsızlık da etse" buyurdu.
(Bu
konuşmamız) üç defa tekrardan sonra dördüncüsünde: "Ebu Zerr'in burnu yere
sürtünse dahi" buyurdu.
(Ebu'l-Esved)
dedi ki: Bunun üzerine Ebu Zerr: Ebu Zerr'in burnu yere sürtünse dahi, diyerek
dışarı çıktı.
Diğer
tahric: Buhari, 5489; Tuhfetu'I-Eşraf, 11930
AÇIKLAMA: (264) Müslim dedi ki: "Bize
Muhammed b. Abdullah b. Numeyr tahdis etti. .. Ben de derim ki ... Kim de
Allah' a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ölürse cennete girer."
(26S) "Ebu
Süfyan'dan, o Cabir (radıyallilhu anh)'dan şöyle dediğini nakletti: ... Kim
Allah'a bir şey ortak koşarak ölürse cehenneme girer. "
(266) Müslim
(rahimehulIah) dedi ki: "Bize Ebu Eyyub el-Gaylanı, Süleyman b. Ubeydullah
ve Haccac eş-Şair de tahdis edip dediler ki. .. Ebu'z-Zubeyr: Cabir'den
dedi."
(268) "Ma'rur b.
Suveyd'den dedi ki: Ebu Zerr'i, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle
buyurdu, diye tahdis ederken dinledim ... Zina da etse, hırsızlık da etse"
(269) "İbn
Bureyde'den rivayete göre Yahya b. Ya'mer kendisine şunu tahdis etti. .. Ebu
Zerr' in burnu yere sürtünse dahi"
İlk hadisin senedindeki
ravilerin hepsi, Muhammed b. Numeyr, Abdullah b. Mesud ve ikisi arasındakiler
hep Kufelidir.
Müslim'in:
"Veki" dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: İbn Numeyr dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle
buyururken dinledim." Bu ve benzeri ifadeler Müslim (r.a.)'ın dikkat
çektiği inceliklerdendir. Bunlar onun ileri derecedeki araştırmacılığına,
rivayeti sağlam tutup, iyice zapt ettiğine, oldukça bilgili, bilgisinin oldukça
geniş, (bu alanda) son derece maharetli, manalara dalışında ve isnad ilmi ile
diğer hususlardaki ilmin inceliklerine son derece vakıf olduğuna dair kesin
delillerdir. Allah ondan razı olsun.
Buradaki incelik şudur:
"İbn Numeyr, İbn Mesud'dan rivayetle dedi ki: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i dinledim." Şüphesiz ki bu muttasıl bir senettir. Veki'
de ondan rivayetle: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu dediğini
bildirmiştir. Bu ise ilim adamlarının hakkında ihtilaf ettikleri
hususlardandır. Acaba bu tabir senedin ittisalına mı yoksa kopukluğuna mı
yorumlanır? Cumhur bunun da tıpkı "dinledim" gibi muttasıl olduğu
kabul edilir, demişlerdir. Bir kesim ise buna dair bir delil bulunmadıkça
muttasıl olduğunun anlaşılmayacağı kanaatindedir. Bu mezhebin kanaati kabul
edilecek olursa bu, sahabinin mürsel rivayetidir. Sahabinin mürsel rivayetinin
delil gösterileceği hususunda ise görüş ayrılığı vardır. Büyük çoğunluk,
başkalarının mürsel rivayeti delil gösterilmese dahi sahabinin mürseli delil
gösterilir, demiştir. Şafii mezhebinden üstad Ebu İshak el-İsferayini
(rahimehullah) ise delil gösterilmeyeceği kanaatindedir. Buna göre bu hadis hem
muttasıl, hem mürselolarak rivayet edilmiş olmaktadır. Hem mürsel, hem muttasıl
olarak rivayet edilen bir hadisin delil gösterilmesi hususunda ise bilinen
görüş ayrılığı vardır. Hüküm mürselindir denildiği gibi, hüküm rivayeti daha
iyi belleyen ravinindir de denilmiştir, çoğunluğundur da denilmiştir. Sahih
olan ise muttasıl rivayetin önceleneceğidir. İşte Müslim (rahimehullah)
ihtiyatı seçmiş ve bu fayda dolayısıyla her iki lafzı da zikretmiştir. Böylelikle
mana yoluyla rivayet etmemiştir. Çünkü lafız ile rivayetin daha önceleneceği
üzerinde ilim adamları icma etmişlerdir.
Cabir'den rivayet
nakleden Ebu Süfyan'ın adı Talha b. Nafi'dir. Ebu'z-Zubeyr'in adı Muhammed b.
Müslim b. Tedrus'tur. Açıklaması daha önce geçmişti.
(266) "Ebu Eyyub
dedi ki: Ebu'z-Zubeyr, Cabir'den dedi" ibaresinden maksadı da şudur: Ebu
Eyyub ile Haccac, Ebu'z-Zubeyr'in Cabir'den diye naklettiği rivayetin
ibaresinde ihtilaf etmişlerdir. Ebu Eyyub, Cabir' den diye naklederken, Haccac:
Bize Cabir tahdis etti diye rivayet etmiştir. Tahdis etti, lafzı senedin
muttasıl olduğu hususunda açık bir ifadedir. "An: den, dan" hakkında
ise ihtilaf edilmiştir. Cumhur bu lafzın da aynı şekilde "bize tahdis
etti" gibi senedin muttasıl olduğunu ifade ettiğini kabul etmekle birlikte
ilim adamları arasında bu, senedin kopuk olduğunu ifade eder, diyenler de
vardır. Bunun hakkında da az önce yaptığımız açıklama geçerlidir. Şu kadar var
ki bu görüşe göre bu rivayet tabii mürseli olur. Kurra'nın babası, Halid'dir.
Ma'rur ile ilgili ilginç
hallerden birisi de şudur: A'meş dedi ki: Ben el-Ma'rur'u 120 yaşında iken
gördüm, saçı ve sakalı siyahtı.
Ebu Zerr'in meşhur
kanaate göre adının Cundub b. Cunade olduğu daha önce geçmişti. Başka isimler
de verilmiştir.
Senette Ahmed b. Hiraş
vardır. Babasının adının ilk harfi noktalı hı'dır.
Daha önceden geçti.
İbn Bureyde'nin adı ise
Abdullah'tır. Bureyde'nin Süleyman ve Abdullah adında iki oğlu vardır. Her
ikisi de sika olup, aynı batında dünyaya gelmişlerdir. İman bölümünün baş
taraflarında sözkonusu edilmişlerdi.
Burada sözü geçen İbn
Bureyde, Yahya b. Ya'mer ve Ebu'l-Esved biri diğerinden rivayet nakleden
tabiinden üç kişidir. Ya'mer mim harfi fethalı ve Ya'mur şeklinde mim harfi
ötreli olarak da okunur. Bu da daha önce geçmişti.
Ebu'l-Esved'in adı ise
Zalim b. Amr'dır. Meşhur olan ismi budur. Adının Amr b. Zalim olduğu, Osman b.
Amr olduğu, Amr b. Süfyan ve Uveymir b. Zuveylim olduğu da söylenmiştir. Nahiv
ile ilgili ilk söz söyleyen kişi odur.
Ali b. Ebu Talib
(kerremallahu vecheh) adına Basra kadılığı yapmıştır. "ed-Dili"
nispeti de burada bu şekilde zikredilmiştir. Bu nispet hususunda ihtilaf
edilmiştir. Kadı Iyaz'ın zikrettiği üzere sünnet ehli çoğunlukla hem onun, hem
Kinane' deki bir kola mensup olanlar hakkında Dm nispetini -daha önce
söylediğimiz gibi- kullanırlar. Ancak Arapça bilginleri bu nispeti
"ed-Duel'i" olarak zikrederler fakat nahivciler bunu kabul etmezler.
Kadı Iyaz'ın ifadeleri bunlardır.
Şeyh Ebu Amr b. es-Salah
(rahimehullah) bunu ve bunun ile ilgili olanları çok güzel bir şekilde tespit
etmiş bulunmaktadır. Onun bu tespiti aynı zamanda İmam Ebu Ali el-Gassani'nin
söyledikleri ile aynı anlamdadır. Şeyh (İbnu'sSalah) dedi ki: Bunun nispeti
"ed-Dili" şeklindedir ama bazıları "el-Cuheni" der gibi,
"ed-Dueli" demiştir. Nispet "ed-Duel"edir. Bu da Kinane'nin
bir koludur. "Nemr" e nispette "Nemeri" dedikleri gibi. Bu
şekildeki açıklamayı es-Sırafi de Basralılardan nakletmiş ve şöyle söylemiştir:
Ebu Ali el-Kali' den, el-Bari' adlı kitapta onun bu söyleyişi el-Esmai,
Sibeveyh, İbnu's-Sikkit, Sibeveyh, Ebu Hatim ve başkalarından nakletliğini
gördüm. Ayrıca el-Asmai ve İsa b. Ömer'den naklederek hakkında
"Ebu'l-Esved ed-Duell" diye asla uygun olarak kullandığını da
nakletmektedir. Yine bunu Yunus'tan ve başkaları da Araplardan asla uygun
olarak nesebini (ed- Dueli) diye söylediklerini nakletmiştir. Ancak bu kıyasta
şazdır. es-Siyrafi, Kufelilerden onların Ebu'I-Esved ed-Dili dediklerini
zikretmektedir. Bu aynı zamanda el-Kisai, Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam ve
Kitabu'I-Ayn'ın sahibi ile Muhammed b. Habib'den de nakledilmiş bir görüştür.
Araplar Kinane'nin bu kolu hakkında "ed-DIl" adını verirler ve
Abdulkays'deki "ed-DIl" gibi değerlendirirlerdi. "ed-Dul"
dal harfi ötreli, vav sakin (med harfi) şeklindeki isim ise Hanife oğullarından
bir koldur. Allah en iyi bilendir. Şeyh Ebu Amr (rahimehullah)'ın sözleri
burada sona ermektedir.
(265) "İki
gerektirici şey nedir" sorusunun anlamı şudur: Biri cennete girmeyi
gerektiren, diğeri cehenneme girmeyi gerektiren haslet hangileridir?
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Ebu Zerr'in burnu yere sürtünse bile"
ibaresindeki "rağm" kelimesi ra harfi fethalı da telaffuz edilebilir,
ötreli (ruğm şeklinde) de, kesreli (riğm şeklinde) de telaffuz edilebilir. Bunun
alındığı "er-reğam" ise toprak demektir. Bu tabir, Allah burnunu
toprağa yapıştırsın ve onu zelil etsin anlamındadır. Buna göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ebu Zerr'in burnu yere sürtünse
dahi" tabiri sonuç onun istediğine aykırı gerçekleşeceği için o zelil olsa
dahi bu böyledir demektir. Hoşuna gitmese dahi bu böyledir anlamında olduğu da
söylenmiştir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ona bu sözleri söylemesi
ise haramı çiğneyen, zina eden ve hırsızlık yapan kimsenin affedilmesini uzak
bir ihtimal görüp, bunu büyük bir iş kabul etmesinden dolayıdır. Ebu Zerr'in
gerçekte buna karşı çıkmayan birisi olmakla birlikte bu işten hoşlanmayan bir
şekilde canlandırılmasının sebebi ise yüce Allah'a karşı işlenen masiyetten ve
masiyet ehlinden ileri derecede nefret edip, uzak durmasından dolayı idi. Allah
en iyi bilendir.
(265) "İbn Mesud
(r.a.) dedi ki: Hasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim Allah'a bir
şeyi ortak koşarak ölürse cehenneme girer" buyurdu. Ben de derim ki: Kim
Allah'a bir şeyi ortak koşmaksızın ölürse cennete girer." Bu hadis bizim
asıl nüshalarımızda Müslim'in Sahihinde bu şekildedir. Buhari'nin Sahihinde de
böyledir. Kadı Iyaz (rahimehullah) da Müslim'in Sahihini rivayetinde böylece
zikretmiş bulunmaktadır. Fakat Sahih-i Müslim'in itimat olunan asıllarının
bazılarında bunun aksi bulunmuştur. Hasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kim Allah'a bir şeyi ortak koşmaksızın ölürse cennete girer"
buyurdu. Ben derim ki: "Kim Allah'a bir şeyi ortak koşarak ölürse
cehenneme girer." el-Humeydi de el-Cem beyne's-Sahihayn adlı eserinde
Müslim'in Sahihinden bunu böylece zikretmiştir. Ebu Avane de el-Muharrec ala
Sahih-i Müslim adlı eserinde bu şekilde rivayet etmiştir. Her iki lafız da sözü
geçen Cabir {r.a.)'ın rivayet ettiği hadiste Hasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in sözü olarak sahih olarak rivayet edilmiştir.
İbn Mesud (r.a.)'ın bu
iki lafızdan birisini merfu olarak rivayet ederken, diğerini kendisinin sözü
olarak buna eklemesine gelince, Kadı Iyaz ve başkaları şöyle demektedir: Bunun
sebebi onun Nebi {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu iki cümleden sadece
birisini dinlemiş olmasıdır. Kendisi buna diğer cümleyi ise yüce Allah'ın
kitabından ve vahyinden bildiğinden hareketle eklemiştir. Yahut o bu sonucu
Nebi {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bizzat dinlemiş olduğu sözün bir
muktezası olarak çıkarmıştır ..
Bu açıklamayı yapanların
bu sözleri şu bakımdan eksiktir. Her iki lafzın (cümlenin) az önce
kaydettiğimiz gibi İbn Mesud'un naklettiği bir hadis olarak da merfu rivayetleri
sahih olarak gelmiştir. O halde en uygunu şöyle demektir: İbn Mesud, Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den her iki lafzı da bizzat dinlemiştir ama bir
zaman bunların yalnız birisini Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)' den bellemiş
ve kesin olarak ona ait olduğunu bilmiş ama diğerini bellememişti. Bundan
dolayı bellemiş olduğunu merfu olarak rivayet ettiği halde, diğerini ona (kendi
sözü olarak) eklemiştir. Bir diğer zamanda ise diğerini merfu olarak bellediği
halde birincisini merfu olarak bellememiş idi. Bu sebeple bellemiş olduğunu
merfu olarak rivayet etti, diğerini ise ona (kendi sözü olarak) ekledi. İşte bu
İbn Mesud'un iki rivayeti arasında açıkça görülen bir cem (telif) dir. Böyle
bir cem aynı zamanda ondan başkalarının her iki cümleyi de merfu olarak
rivayetlerine uygun düşmektedir. Allah en iyi bilendir.
Hasulullah {Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in müşrik olarak ölen kimsenin cehenneme gireceği, şirk
koşmadan ölen kimsenin de cennete gireceği hükmü üzerinde bütün Müslümanlar da
icma etmişlerdir. Müşrik kimsenin cehenneme gireceği de umum ifadesi üzeredir.
Müşrik cehenneme girecek ve orada ebediyen kalacaklır. Kitap ehli olan Yahudi
ve hristiyan ile puta tapıcılar ve diğer kafirler arasında da bir fark yoktur.
Zaten hak ehli arasında inat ederek kafir olan kimse ile başkası arasında İslam
dinine muhalefet eden ile ona müntesip olduktan sonra inkarı sebebiyle kafir
olunan hususları inkar ettiği için küfrüne hüküm verilenler ve başkaları
arasında hiçbir fark yoktur.
Şirk koşmadan ölenin
cennete girmesine gelince, böyle birisinin cennete gireceği kesindir. Üzerinde
ısrar ettiği büyük günah sahibi birisi değilse doğrudan ilk olarak cennete
girer. Eğer üzerinde ısrar ettiği büyük bir günah işlemiş bir kimse ise ilahi
meşietin hükmüne bağlıdır. Eğer affedilirse ilk ol~k (doğrudan) cennete girer,
değilse azaba uğratıldıktan sonra cehenne~ çıkartılıp cennette eb edi
bırakılır. Allah en iyi bilendir.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in: "Zina da etse, hırsızlık da etse" buyruğu, ehl-i
sünnetin büyük günah sahibi kimseler hakkında kesinlikle cehennemliktirler
denilmeyeceği, cehenneme girseler dahi, oradan çıkartılıp ebedi olarak cennette
kalacakları şeklindeki ehl-i sünnet görüşünün lehine bir delildir. Bütün bu
hususlar daha önce geniş açıklamalarıyla birlikte geçti. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
41- "LA İLAHE
İLLALLAH" DEDİKTEN SONRA KAFİRİ ÖLDÜRMENİN HARAM KILINIŞI BABI