SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب بيان
الكبائر
وأكبرها
38- BÜYÜK GÜNAHLARIN VE
EN BÜYÜKLERİNİN BEYANI BABI
143 - (87) حدثني
عمرو بن محمد
بن بكير بن
محمد الناقد.
حدثنا
إسماعيل بن
علية، عن سعيد
بن الجريري.
حدثنا
عبدالرحمن بن
أبي بكرة، عن
أبيه، قال: كنا
عند رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فقال:
"ألا أنبئكم
بأكبر
الكبائر؟
(ثلاثا)
الإشراك
بالله. وعقوق
الوالدين.
وشهادة
الزور، (أو
قول الزور)"
وكان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
متكئا فجلس. فما
زال يكررها
حتى قلنا:
ليته سكت.
255- Bize Amr b. Muhammed b.
Bukeyr b. Muhammed en-Nakid tahdis etti. Bize İsmail b. Uleyye, Said
el-Cureyri'den tahdis etti. Bize Abdurrahman
b. Ebu Bekre babasından şöyle dediğini tahdis etti: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in yanında idik. Üç defa: "Size büyük günahların en
büyüğünü bildireyim mi? Allah'a ortak koşmak, anne babaya karşı gelmek, yalan
şahitlik etmek -yahut yalan söz söylemek-" buyurdu. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yaslanırken oturuverdi. Bunu o kadar çok tekrar etti ki biz,
keşke sussa, dedik.
Diğer tahric: Buhari,
2511, 5631, 5918, 6521; Tirmizi, 1901,2299,3019; Tuhfetu'l-Eşraf, 11679
144 - (88) وحدثني
يحيى بن حبيب
الحارثي.
حدثنا خالد
(وهو ابن
الحارث) حدثنا
شعبة. أخبرنا
عبيدالله بن أبي
بكر، عن أنس،
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم، في
الكبائر قال: "الشرك
بالله. وعقوق
الوالدين.
وقتل النفس.
وقول الزور".
256- Bana Yahya b. Habib
el-Hârisi rivayet etti. (Dediki): Bize Hâlid —ki İbnü'l Haîris'dir— rivayet
elti. (Dediki): Bize Şu'be rivayet etti. (Dediki): Bize Ubeydullah b..Ebi
Bekir, Enes'den, o da Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den büyük günahlar hakkında şöyle buyurduğunu
nakletti: "Allah'a ortak koşmak, anne babaya itaatsizlik etmek, canı
öldürmek ve yalan söylemek. "
Diğer tahric: Buhari,
2510, 5632, 6477; Tirmizi, 1207,3018; Nesai, 4021; Tuhfetu'l-Eşraf, 1077
(88) وحدثنا
محمد بن
الوليد بن
عبدالحميد.
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة. قال:
حدثني
عبيدالله بن
أبي بكر قال:
سمعت أنس بن
مالك قال: ذكر
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم الكبائر
(أو سئل عن
الكبائر) فقال
"الشرك بالله.
وقتل النفس.
وعقوق الوالدين"
وقال "ألا
أنبئكم بأكبر
الكبائر؟" قال
"قول الزور (أو
قال شهادة
الزور)" قال
شعبة: وأكبر
ظني أنه شهادة
الزور.
257- Bize Mııhammed b.
el-Velid b, Abdilhamid rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet
etti. (Dedi ki); Bize Şu'be rivayet etti. Dedi ki: Bana Ubeydullah b. Ebî Bekir
rivayet etti. Dedi ki: Enes b. Mâlik'i
dinledim. Şunları söyledi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) büyük
günahları sözkonusu etti -ya da: ona büyük günahlar hakkında soru soruldu.- O
da şöyle buyurdu: "Allah'a ortak koşmak, canı öldürmek, anne babaya
itaatsizlik etmek." Ayrıca: "Size büyük günahların en büyüğünü
bildireyim mi?" buyurdu ve: "Yalan söz söylemek -yahut- yalan
şahit/ik etmek" dedi. Şube dedi ki: Ağır basan zannıma göre o "yalan
şahitlik" dedi.
Tahric bilgisi 256
nolu hadis ile aynı
145 - (89) حدثني
هارون بن سعيد
الأيلي. حدثنا
ابن وهب. قال:
حدثني سليمان
بن بلال، عن
ثور بن زيد،
عن أبي الغيث،
عن أبي هريرة؛
أن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال: "اجتنبوا
السبع
الموبقات"
قيل: يا رسول
الله! وما هن؟
قال: "الشرك
بالله.
والسحر. وقتل
النفس التي
حرم الله إلا
بالحق. وأكل
مال اليتيم.
وأكل الربا. والتولي
يوم الزحف.
وقذف
المحصنات
الغافلات المؤمنات".
258- Bana Harun b. Said
el-Eyli rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb rivayet etti. Dediki: Bana
Süleyman b. Bilâl, Sevr b. Zeyd'den, o da Ebu'l-Gays'dan o da Ebu Hureyre'den Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in
şöyle buyurduğunu rivayet eyledi: "Helak edici yedi günahtan uzak
durun" buyurdu. Ey Allah'ın Resulü, onlar hangileridir, diye soruldu. O:
"Allah'a ortak koşmak, sihir, hak ile olması dışında Allah'ın
öldürülmesini haram kıldığı canı öldürmek, yetimin malını yemek, faiz yemek,
savaş günü arkasını dönüp kaçmak, hiçbir şeyden habersiz iffetli mümin
kadınlara iftirada bulunmak" diye cevap verdi.
Diğer tahric: Buhari,
2766, 5764 -muhtasarı-, 6857; Ebu Davud, 2874; Nesai, 3673; Tuhfetu'l-Eşraf,
12915
146 - (90) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
الليث عن ابن
الهاد، عن سعد
بن إبراهيم،
عن حميد بن
عبدالرحمن، عن
عبدالله ابن
عمرو بن
العاص؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: "من
الكبائر شتم
الرجل
والديه"
قالوا: يا
رسول الله!
وهل يشتم
الرجل
والديه؟ قال
"نعم. يسب أبا
الرجل، فيسب
أباه. ويسب
أمه، فيسب أمه".
259- Bize Kuteybetü'bnü
Said rivayet etti. (Dediki) Bize Leys İbnü'l-Hâd'dan, o da Sa'd b. İbrahim'den,
o da Humeyd b. Abdirrahnıan'dan, o da Abdullah
b. Amr b. As'dan rivayetine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Kişinin anne babasına sövmesi büyük günahlardandır. "
Ashab: Ey Allah'ın
Resulü, hiç kimse anne babasına söver mi, dediler. O: "Evet, başka bir
adamın babasına söver, o da onun babasına söver. Annesine söver, o da onun
annesine söver" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
5628; Ebu Davud, 5142 -benzeri-; Tirmizi, 1902; Tuhfetu'l-Eşraf, 8618
(90) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
ومحمد بن المثنى
وابن بشار،
جميعا، عن
محمد بن جعفر.
عن شعبة. ح
وحدثني محمد
بن حاتم.
حدثنا يحيى بن
سعيد. حدثنا
سفيان،
كلاهما، عن
سعد بن
إبراهيم،
بهذا الإسناد،
مثله.
260- Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe,
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar hep birlikte Muhammed b. Cafer'den tahdis
etti, o Şube'den (H) Bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti. Bize Yahya b. Said
tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti. Her ikisi (Şube ve Süfyan) Sa'd b.
İbrahim'den bu isnatla hadisi aynen nakletti.
AÇIKLAMA:
Sened Bu bapta
(255): "Ebu Bekre (r.a.) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in yanında idik ... Keşke sussa dedik." Sonra Müslim
(rahimehullah) dedi ki (256): "Bana Yahya b. Habib el-Harisi de tahdis
etti... Canı öldürmek ve yalan söylemek." Yine Müslim (rahimehullah)
(257): "Bana Muhammed b. Velid b. Abdulhamid de tahdis etti ... Şube dedi
ki: Zannederim büyük bir ihtimalle o yalan şahitliğidir, dedi." (258)
"Ebu'l-Gays'dan, o Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayete göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu ... "Habersiz, iffetli, mümin
kadınlara iftira etmek"; (259) Abdullah b. Amr (r.a.)'dan rivayete göre
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "O da onun
annesine söver" buyurulmuştur. (Senette geçen) Ebu Bekre'nin adı Nufey' b.
Haris olup, daha önceden geçmişti.
Müslim'in zikrettiği iki
isnaddaki ravilerin tamamı ise başından sonuna kadar Basralıdırlar. Bundan tek
istisna Şube'dir. O Vasıtlı (sonra) Basralıdır. Bu her iki senetteki ravilerin
Basralı olmaları gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu da oldukça güzel inceliklerden
birisidir. Bundan önceki babta da bu iki senedin bir benzeri Kufelilerden diye
geçmişti.
Müslim'in (256):
"Bize Halid -ki o b. Haris'dir-" demesi ile ilgili olarak "ki o
b.Haris'dir" ibaresinin faydasını daha önceden açıklamıştık. Çünkü o
rivayette sadece Halid adını dinlediğinden ötürü Halid b. Haris dememiştir.
Halid ise birkaç ravinin ortak adıdır. Bu sebeple o, onu diğerlerinden
ayırdetmek istemiştir. Kendisinin: Bize Halid b. Haris tahdis etti, demesi caiz
değildir çünkü o takdirde kendisinden rivayetin nakledilmiş olduğu kişiye yalan
söylemiş olur. Zira o sadece Halid diye rivayette bulunmuştur. Böylelikle o "ki
o b.Haris'dir" yolunu seçerek hem yalandan kurtulmak, hem de raviyi
diğerlerinden ayırtetmek suretiyle arzu edilen faydayı da gerçekleştirmek
istemiştir. Ubeydullah'ın babası olan Ebu Bekr, Enes b. Malik'in oğludur. Buna
göre Ubeydullah dedesinden rivayet nakletmektedir.
Ebu'l-Gays'ın adı
Salim'dir. Babın baş taraflarında "Said el-Cureyri" ismi Cureyr' e
nispettir. Bu da Cureyr b. Ubad adındaki Bekr b. Vail oğullarından bir boydur.
Kendisinin adı ise Said b. Iyas Ebu Mesud el-Basrl'dir.
(Hadiste geçen) el-mubiki:...,
helak ediciler demektir. Çünkü bunun kökünü teşkil eden "vebeka"
fiili helak olmak anlamındadır. Evbeka ise başkasını helake sürüklemek için
kullanılır.
"Zur (yalan)"
e gelince, müfessir Salebi, Ebu İshak ve başkaları bunun asıl anlamı bir şeyi
sahip olduğu niteliklerinden farklı şekilde güzel gösterip, nitelemektir. Öyle
ki onun bu niteliklerini duyan yahut gören bir kimse gerçek durumundan farklı
bir şekilde onu düşünmeye sebep olur. Buna göre bu batılı hakmış gibi gösteren
bir gerçeği değiştirmektir.
el-Muhsanat el-ğafilat
(hiçbir şeyden haberi olmayan iffetli kadınlar) lafzında muhsanat kelimesi sad
harfi hem kesreli, hem fethalı olarak yedi kıraatte farklı iki kıraattir. Kisai
kesreli, diğerleri fethalı okumuşlardır. Burada onlardan maksat iffetli
kadınlardır. "el-Gafilat" ise hayasızlıklardan ve kendilerine yapılan
iftiralardan hiçbir haberi olmayan kadınlar demektir. İhsan (muhsan olmak,
iffetli olmak) vasfı şeriatte beş kısım halinde ele alınmıştır: iffet, Müslüman
olmak, nikah, evlendirmek ve hürriyet. Ben bunların nerelerde sözkonusu
olacağını, şartlarını ve tanıklarını Tehzibu'l-Esma ve'l-lugat adlı eserimde
açıklamış bulunmaktayım. Allah en iyi bilendir.
Hadislerin Anlamları ve
Fıkhi Hükümleri Büyük Günahlar
Bundan önceki bapta
büyük günahların nasıl sıralanacağını açıklamıştık. ilim adamları -Allah'ın
rahmeti üzerlerine olsun- şöyle demişlerdir: Büyük günahların belli bir sayı
ile sınırlandırılması sözkonusu değildir. İbn Abbas (r.a.)'dan gelen rivayete
göre ona, büyük günahlar yedi tane midir diye sorulmuş, o: Yetmişe daha
yakındır, diye cevap vermiştir. Yine: Yedi yüze daha yakındır dediği de rivayet
edilmektedir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in büyük günahları yedi olduğunu söylemesinden maksat ise
büyük günahlar arasından (belli) yedi tanedir çünkü buradaki kip her ne kadar
genellik ifade etmek için ise de şüphesiz bu ifade tahsis edilmiştir. Çünkü
rivayette yalnız bu yedi günah sayıldığı halde diğer rivayette üç, öbür
rivayette dört tane sayılmıştır. Zira bunlar çokça görülenler olmakla birlikte
büyüklerin en çirkinlerindendir. Özellikle de cahiliye döneminde bu böyle idi.
Bu rivayetlerin
bazılarında adı geçenler, diğerinde geçmemektedir. İşte bu da sözünü ettiğim
gibi yedi ile bunların bir kısmının kastedildiğini açıkça göstermektedir.
Bundan sonra da büyük günahlardan birisi olmak üzere kişinin anne babasına
sövmesi sözkonusu edilmiştir. Ayrıca kovuculuk (laf taşıyıcılık), nemime ve
küçük abdestten istibra yapmam?l. (konınmama)nın da büyük günahlardan olduğuna
dair rivayet gelmiş bulunmaktrıdır. Müslim' den başka kaynaklarda gamlis
yemininin (bile bile kasten yalan yere yemin etmek) ve Allah'ın Beyt-i
Haram'ının hürmetini çiğnemenin de büyük günahlardan olduğu belirtilmiştir.
ilim adamları büyük
günahın tanımı ve onu küçük günahtan ayırt etmek hususunda görüş ayrılığı
içindedirler. İbn Abbas (radıyalIahu anh)'dan: Allah'ın yasakladığı her bir şey
büyük bir günahtır, dediği rivayet edilmiştir. Usul-u fıkıh, fıkıh ve diğer
ilimIerde imam olan Şafii fakihi üstad Ebu İshak el-İsferayini de böyle
demiştir. Kadı Iyaz (rahimehullah) bu görüşü muhakkiklerden diye nakletmiştir.
Bunu kabul edenler şeriatın emrine aykırı her bir hareketin yüce Allah'ın
celaline nispetle büyük bir günah olduğunu delil göstermişlerdir.
Selefin ve bütün
fırkalardan halefin büyük çoğunlukları masiyetlerin küçük ve büyük olmak üzere
iki kısma ayrıldığı kanaatindedirler. Bu da aynı zamanda İbn Abbas (r.a.)'dan
da rivayet edilmiştir. Kitap ve sünnetin delilleri ile ümmetin selefinin ve
halefinin kullanımı da bu hususta birbirini destekleyici mahiyettedir. İmam Ebu
Hamid el-Gazali de el-Basit fi'l-Mezheb adlı eserinde şöyle diyor: Küçük ve
büyük günah arasında fark olmadığını söylemek fakihe yakışmaz. Çünkü bunlar
şeriatın idrake medar olan yerlerinden anlaşılmış hususlardır.
Ebu Hamid'in bu
kanaatini başkaları da bu manada dile getirmiş bulunmaktadır. Aziz ve celil
Allah'ın celaline nispetle aykırı hareket etmenin son derece çirkin olduğunda hiçbir
şüphe yoktur fakat bu aykırılıkların bazısı bazısından büyüktür. Bu itibarla
günahlar beş vakit namazın, orucun, haccın, umrenin, abdestin, arefe günü oruç
tutmanın, aşura orucunun, iyilik yapmanın yahut bundan başka amellerin -sahih
hadislerin ifade ettiği üzere- kefaret olması ve olmaması itibariyle de iki
kısma ayrılır. Nitekim sahih hadiste sabit olduğu gibi "büyük bir günah
işlenmediği sürece" denilmiştir. Buna göre şeriat namaz ve benzeri
amellerin kefaret olduğu günahlara küçük, olmadığı günahlara da büyük günahlar
adını vermiştir. Bu ayrımın güzelolduğunda bir şüphe yoktur. Bunun böyle olması
ise yapılan bir aykırı hareketi yüce Allah'ın celaline nispetle çirkin bir iş
olmaktan çıkarmaz. Çünkü o kendisinden daha büyük olana nispetle daha az çirkin
ve iyiliklerle kefaretinin bulunması sebebiyle küçük bir günahtır.
Günahların küçük ve
büyük olmak üzere iki kısma ayrıldığının sabit olmasının yanında, bunların
tanımı hususunda oldukça fazla ve yaygın bir şekilde ihtilaf etmişlerdir. İbn
Abbas (r.a.)'ın şöyle dediği rivayet edilmektedir: Büyük günahlar yüce Allah'ın
sonunda ateş, gazap, lanet ya da azap gibi hususları bildirerek söz konusu
ettiği her bir günahtır. Hasan-ı Basri' den de buna yakın bir görüş
nakledilmiştir.
Başkaları ise yüce Allah'ın
kendileri sebebiyle cehennem ateşi ile tehdit ettiği yahut dünyada haddi
bulunan her bir günahtır, demişlerdir. Ebu Hamid el-Gazali de el-Basit adlı
eserinde şöyle demektedir: Büyük günahın tanım ve tespitinde kapsamlı ve manayı
göz önünde bulunduran ölçü şudur: Kişinin korku duymadan, pişmanlık
duyacağından çekinmeden atılıp işlediği her bir masiyettir. Günahı alışkanlık
haline getirerek bunu işlemeyi önemsemeyen ve buna cüret gösteren kimsenin
durumu buna örnektir. Böyle bir hafife almanın ve küçümsemenin bulunduğunu
hissettiren her bir husus büyük bir günahtır ama nefsin ya da dilin az
rastlanılan bir yanılgısı ve takva kontrolünün azaldığı bir hale yorumlanan
masiyetten lezzet alma hevesini kursakta bırakan bir duygunun karıştığı ve
pişmanlıktan asla uzak kalınmayan günahlara gelince, bu gibi günahları işlemek
kişinin adalet vasfına engel değildir ve bu gibi işler büyük günah değildir.
Şeyh imam Ebu Amr b.
es-Salah (rahimehullah) da büyük fetvalarında şöyle diyor: Hakkında büyük
adının kullanılması ve kayıtsız ve şartsız olarak büyük olmakla
nitelendirilmesi doğru olabilen her bir büyük günah, büyük günahın tanımını
teşkil eder. Bunun bir takım emareleri vardır. Ona haddin gerekmesi, cehennem
ateşi ile ve benzeri hususlarla kitap ve sünnette azap tehdidinin sözkonusu
edilmesi, o günahı işleyen kimsenin nas ile fasık olmakla nitelendirilmesi,
yüce Allah'ın arazinin alametlerini değişenleri lanetlediği gibi lanet edilmesi
gibi hususlar bunlar arasındadır.
Şeyh imam Ebu Muhammed
b. Abdusselam (rahimehullah) el-Kavaid adlı eserinde şöyle diyor: Küçük ve
büyük günah arasındaki farkı bilmek isteyen bir kimse günahın sebep olduğu
fesadı nas ile büyük oldukları beyan edilen günahların fesadı ile kıyaslasın.
Eğer büyük günahların fesadının asgarisinden daha az ise o küçük
günahlardandır. Şayet büyük günahların fesatlarının asgarisine eşit olursa
yahut ondan fazla olursa büyük günahlardandır. Mesela yüce Rabbe yahut onun
Resulüne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söven, Resulleri kuçümseyen ya da
onlardan birisini yalanlayan, Kabe'ye pislik bulaştıran yahut mushafı pisliğe
atan kişinin yaptığı bu işlerin her birisi büyük günahların en büyüklerindendir
ama şeriat bunların büyük günah olduklarını açıkça ifade etmemiştir. Aynı
şekilde muhsan bir kadını başkası onunla zina etsin diye tutan yahut Müslüman
bir kimseyi başkası öldürsün diye tutan bir kimsenin yaptığı bu işin sebep
olduğu fesadın büyük günahlardan birisi olmakla birlikte yetimin malını
yemekten daha büyük bir fesad olduğunda şüphe yoktur. Yine Müslümanların zayıf
yerlerini kafirlere gösterse ve bunu onların bu gösterdikleri sebebiyle
Müslümanları imha edeceklerini, kadınlarını, çocuklarını esir, mallarını
ganimet alacaklarını bilerek yapsa şüphesiz bu yolla sebep olacağı fesad ve
kötülükler yine büyük günahlardan birisi olmakla birlikte mazeretsiz olarak
savaş günü arkasını dönüp kaçmaktan daha büyük bir fesattır, kötülüktür. Bir
kimsenin aleyhine bu sebeple öldürüleceğini bilerek bir yalan uydurması da
böyledir ama bir kimsenin aleyhine onun sebebiyle bir hurma alınacak bir yalan
uydursa elbette ki onun bu yalanı büyük günahlardan değildir.
Şeriat yalan şahitliğin
ve yetim malını yemenin büyük günahlardan olduğunu nas ile ifade etmiş
bulunmaktadır. Eğer bunlar çok miktarda ve değerli bir mal hakkında olursa bunun
böyle olduğu açıktır ama bu yalan söylemek ve yalan şahitlik değersiz bir mal
için yapılmışsa bu gibi kötülüklerin sonunu kesmek maksadıyla büyük günahlardan
kabul edilmeleri caiz olur. Nitekim kötülüğü tahakkuk etmese dahi bir damla
şarabın içilmesi de böyledir. Bunun (mal ile ilgili yalan söyleyip, şahitlik
etmenin fesadının) hırsızlık nisabı ile tespit edilmesi de mümkündür.
(Devamla) dedi ki:
Haksızca hüküm vermek de büyük bir günahtır. Yalan şahit bu haksızca hükmün
mütesebbibidir, hakim ise bu işi doğrudan yapan kimsedir. Eğer sebeb olan iş
büyük bir günah ise bunu doğrudan yapanın (yaptığı işin) böyle olması öncelikle
sözkonusudur.
Bazı ilim adamları büyük
günahları beraberinde bir tehdit yahut bir had ya da lanetlemenin sözkonusu
olduğu her bir günahtır diye tanımlamışlardır. Buna göre kötülüğü, beraberinde
tehdidin, haddin ya da lanetlemenin sözkonusu edildiği günahın kötülüğü ve
fesadı kadar yahut onun kötülüğünderrı daha fazla olduğu bilinen her bir günah
büyük bir günahtır. Sonra da şunu söylemektedir: En uygunu büyük günahın onu
işleyen kimsenin dini duyguları itibariyle nas ile büyük olduğu belirtilen
büyük günahların en küçüğünü işlemesi halindeki duyduğu duyguyu hissetmesidir
diye tarif etmektir. Allah en iyi bilendir. Şeyh Ebu Muhammed b. Abdusselam
(rahimehullah)'ın ifadeleri burada sona ermektedir.
İmam, müfesser
Ebu'l-Hasan el-Va-hidi ve başkaları şöyle demektedir:
Doğrusu büyük günahın
tanımının bilinmediğidir. Bunun yerine şeriat bazı masiyet türlerini büyük,
bazılarını küçük, bazı türleri ise küçük ve büyük olanları kapsamakla
nitelendirilen türlerdir. Bunların açıkça beyan edilmeyişindeki hikmet ise
yapacağı günahın büyüklerden olacağı korkusuyla hepsinden kendini
alıkoymasıdır. Bu, kadir gecesinin, Cuma günü ve gece vakti duanın kabul
edildiği anın, yüce Allah'ın ism-i azamının ve buna benzer saklı tutulan
hususların saklı, gizli tutulmasına benzer. Allah en iyi bilendir.
İlim adamları -Allah'ın
rahmeti üzerlerine olsun- şöyle demişlerdir: Küçük günah üzerinde ısrar etmek onu
büyük günah haline sokar. Ömer, İbn Abbas ve başkalarından (r.a.um): İstiğfar
ile birlikte büyük günah, ısrar ile birlikte küçük günah sözkonusu değildir
dedikleri rivayet edilmiştir. Yani büyük günah Allah'tan mağfiret dilemekle
silinir, küçük günah da ısrarla yapılmak halinde büyük günah olur. Şeyh Ebu
Muhammed b. Abdusselam da ısrarın sınırını belirlemek üzere şunları söyler:
Israr, kişinin küçük günahı adeta büyük günahı işlemesi halinde uyandırdığı
gibi dinine pek aldırmadığı hissini uyandıracak şekilde tekrar tekrar
işlemektir. Çeşit1i türden küçük günahlar da büyük günahların küçüğünün
hissettirdi ği türden bir duyguyu toplamlarıyla hissettirecek şekilde bir arada
işlenirse aynı hal sözkonusudur.
Şeyh Ebu Amr b. es-Salah
(rahimehullah) da şöyle demektedir: Israr eden kimse tövbe halinin
niteliklerinin zıttı olan günahı yeniden işleme kararlılığı ya da o fiili devam
ettirme niteliğine sahip olan kimse demektir. Öyle ki onun işlediği bu günahı
kendisini büyük bir günah olmuş diye nitelendirilecek sınırın içine sokar.
Bunun zamanını ve sınırını ise sınırlandırmak sözkonusu değildir. Allah en iyi
bilendir. İşte büyük günahın sınırı ile
ilgili kısaca söylenecekler bunlardır.
Hadis-i Şeriflerdeki
Çeşitli ibarelerin Şerhi
(255) "Üç defa:
Size büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi buyurdu. " Yani Allah
Resulü bu sözü üç defa söyledi.
''Anne babaya karşı
gelmek, itaatsizlik etme0ukuku'l-valideyn)" Koparmak anlamındaki
"el-akk"den alınmıştır. el~ri'nin naklettiğine göre fiil akka yaukku
şeklinde kullanılır, alakayı kesip akrabalık bağını gözetmediği zamanı anlatmak
için kullanılır. Bunun is mu faili (etken ortacı) "el-akk" diye
gelir. Çoğulu akaka ve ukuk diye gelir. el-Muhkem sahibi (İbn Sıde) şöyle
demektedir: Mk bir adam: Babasına karşı itaatsizlik eden kimse demektir.
Dilcilerin açıklaması bu şekildedir.
Şer'an haram kılınan
ukukun (anne babaya itaatsizliğin) gerçek anlamına gelince, bunun sınırlarını
tespit edip, tanımlayan çok azdır. Şeyh, imam Ebu Muhammed b. Abdusselam (r.a.)
dedi ki: Anne babaya karşı itaatsizlik ve onların kendilerine itaatsizlik
yapıldı diye mahkemeye dava açacakları hususlar ile ilgili dayanak alabileceğim
herhangi bir tanım ya da kurala vakıf olamadım. Çünkü ilim adamlarının
ittifakıyla anne babanın verdikleri bütün emir ve yasaklarına itaat icap etmez.
Onların izni olmadan cihada gitmek çocuk için haramdır çünkü onun öldürülme
ihtimali yahut bir organının kesilme ihtimali onlara ağır gelir ve bundan
dolayı çok acı ve ızdırap çekerler. Çocuğun canına ya da organlarından herhangi
birisine bir zarar geleceğinden korktukları her bir yolculuk da bunun
kapsamında kabul edilmiştir. Şeyh Ebu Muhammed'in ifadeleri bunlardır.
Şeyh Ebu Amr b. es-Salah
(rahimehullah)'da Fetvalarında şunları söyler:
Haram kılınan anne baba
itaatsizliği, farz ve vacip fiillerden olmamakla birlikte babanın ya da onun
durumundaki kimsenin azımsanmayacak kadar eziyet duyacağı her bir fiildir.
Hatta masiyet olmayan her bir hususta anne babaya itaat vaciptir ve bu gibi
hallerde onların emirlerine aykırı hareket etmek onlara bir itaatsizliktir. Pek
çok ilim adamı şüpheli hallerde dahi onlara itaat etmeyi vacip kabul etmiştir.
İlim adamlarımızdan bazılarının söyledikleri ilim tahsili için ve tİcaret
maksadıyla anne babasının iznini almaksızın yolculuğa çıkmak caizdir sözleri
sözünü ettiğim bu hususa aykırı değildir çünkü bu ifade mutlak bir ifadedir ama
benim sözünü ettiğim ifadelerde bu mutlak ifadelere nasıl kayıt getirileceği de
beyan edilmektedir. Allah en iyi bilendir.
(257) Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Size büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi?
Yalan söylemek -yahut yalan şahitlik etmek- ... " Bu ilk anda anlaşıldığı
zahiri anlamı ile değildir çünkü şüphesiz şirk bundan daha büyüktür. Öldürmek
de böyledir. O halde bunun tevil edilmesi zorunludur. Üç türlü tevil
edilebilir:
1 - Bu (yalan şahitlik)
küfür hakkında yorumlanır. Çünkü kafir hem şahitlik yapan, hem de ona göre am
el eden birisidir.
2- İmkansız şey hakkında
yorumlanır. Böylelikle de o kişi kafir olur.
3- Büyük günahların en
büyüğünden maksat az önce benzerleri hakkın-
da yaptığımız
açıklamalar gibidir. Bu üçüncü ihtimal daha güçlü ya da doğru alandır.
Bunun küfür diye
yorumlanması zayıftır çünkü buyruk haklar ile ilgili olarak yalan şahitlikten
vazgeçirmek ve onu yasaklamak maksadıyla söylenmiştir. Küfrün çirkinliği, büyük
günahların en büyüğü oluşu ise, zaten onlar tarafından bilinen bir husus idi.
Bu hususta kıble ehlinden kimsenin de şüphesi olmaz. O halde bunu küfür
hakkında yorumlamak faydasız bir söz söylenmiş anlamına gelir. Diğer taraftan
hadisin genel ifadesinin mutlak oluşunun ve kuralların gerektirdiği zahir
anlam, haklar ile ilgili yalan şahitliğinin büyük bir günah olması için
hakkında şahitlik yapılan hususun büyük ya da değersiz bir hak olması arasında
da fark olmamasını gerektirmektedir. Bununla birlikte uzak bir ihtimalolarak
Şeyh Ebu Muhammed b. Abdusselam'ın yetimin malından bir hurma yemek ile ilgili
söylediklerini açıkladığım anlam hakkında olması da sözkonusu olabilir. Allah
en iyi bilendir.
Nebi {Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in savaş gününde dönüp kaçmayı büyük günahlardan biri olarak
saymasına gelince, onun büyük bir günah oluşu ile ilgili bütün ilim adamlarının
benimsedikleri kanaatin lehine açık bir delildir. Ancak Hasan-ı Basri {rahimehullah)'ın
söylediği nakledilen şu görüş müstesnadır. O: Bu büyük günahlardan değildir,
demiştir. Ayrıca: Bu husustaki ayet-i kerim e özelolarak Bedir' e katılanlar
hakkında varid olmuştur fakat doğrusu büyük çoğunluğun söylediği bunun genel ve
kalıcı bir hüküm olduğudur. Allah en iyi bilendir.
(255 "Yaslanmış
iken oturdu. Keşke sussa deyinceye kadar bu sözü tekrar edip durdu."
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in oturması bu işi önemsediğinden
dolayıdır. Bu hali ise bunun (yalan söylemenin, yalan şahitliğin) haramlığını
ve büyük çapta çirkinliğini pekiştirmeyi ifade eder. Ashabın: "Keşke
sussa" şeklindeki sözlerini ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'
e şefkatlerinden, onu rahatsız edip kızdıran hususlardan hoşlanmadıklarından
dolayı söyledikleri bir söz ve yaptıkları bir temennidir.
Resulullah {Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in sihri büyük günahlardan saymasına gelince, bu bizim sahih
ve meşhur mezhebimiz ve büyük çoğunluğun mezhebinin lehine bir delildir. Bu
mezhebe göre sihir büyük günahlardan haram bir iştir. Onu yapmak da, öğrenmek
de, öğretmek de haramdır. Mezhebimize mensup bazı kimseler ise onu öğrenmek
haram değildir. Hatta öğrenilmesi yapılan işin sihir olarak tanınıp, onu yapana
karşılık verilmesi ve velilerin kerametlerinden ayırdedilmesi için caizdir. Bu
görüşu kabul eden bir kimsenin hadisi sihir yapmak hakkında yorumlamas• ..
kündür. Allah en iyi bilendir.
(259) Resulullah
{Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Kişinin anne babasına sövmesi büyük
günahlardandır" hadisi ise bir şeyin meydana gelmesine sebep olan kimseye
o şeyin nispet edilmesinin caiz olduğuna bir delildir. Böyle bir davranışın
anne babaya itaatsizlik olarak değerlendirilmesi daha önce anne babaya
itaatsizliğin sınırları ile ilgili açıklamalarda geçtiği gibi babanın (ve
annenin) bundan dolayı küçümsenmeyecek derecede eziyet görmeleri ve
rahatsızlanmalarıdır. Allah en iyi bilendir.
Ayrıca hadiste birtakım
sonuçlar doğuran sebeplerin önünün alınabileceği hükmü de anlaşılmaktadır.
Buradan hareketle meyve suyunun şarap yapacak kimseye satılmasının, yol kesecek
kimselere de silah satmanın ve benzeri işlerin yasak oluşunun hükmü de
anlaşılabilir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
39- BÜYÜKLENMENİN HARAM
OLUŞU VE BEYANI BABI