SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب بيان
إطلاق اسم
الكفر على من
ترك الصلاة
35- NAMAZI TERK EDEN
KİMSE HAKKINDA KÜFÜR ADININ KULLANlLACAĞINI BEYAN BABI
133 - (81) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب، قالا: حدثنا
أبو معاوية عن
الأعمش، عن
أبي صالح، عن
أبي هريرة؛
قال: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: "إذا قرأ
ابن آدم
السجدة فسجد،
اعتزل
الشيطان يبكي.
يقول: يا ويله.
(وفي رواية
أبي كريب يا
ويلي). أمر ابن
آدم بالسجود
فسجد فله
الجنة. وأمرت
بالسجود فأبيت
فلي النار".
240- Bize Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe ve Ebu Kureyb de tahdis edip dediler ki: Bize Ebu Muaviye, A'meş'ten
tahdis etti. O Ebu Salih'ten, o Ebu Hureyre' den şöyle
dediğini nakletti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Ademoğlu secde ayetini okuyup da secde edince şeytan ayrılıp ağlayarak vay
onun haline -Ebu Kureyb'in rivayetinde: vay benim halime- Ademoğlu secde
etmekle emrolundu, secde etti, bu sebeple ona cennet vardır. Ben de secde
etmekle emrolundum, kabul etmedim, bundan dolayı benim için cehennem ateşi
vardır, der. "
Diğer tahric: İbn
Mace, 1052; Tuhfetu'I-Eşraf, 12524 ve Ahöed Müsned, İbn-i Hibban
(81) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا وكيع.
حدثنا
الأعمش، بهذا
الإسناد،
مثله. غير أنه
قال: "فعصيت
فلي النار".
241- Bana Zuheyr b. Harb da
tahdis etti. Bize Veki', tahdis etti. Bize A'meş bu isnad ile hadisi aynen
tahdis etti. Ancak o: "...Ben ise isyan ettim. Bu sebeple benim için
cehennem ateşi vardır der" dedi.
Bunu yalnız Müs!im
rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 12473
134 - (82) حدثنا
يحيى بن يحيى
التميمي،
وعثمان بن أبي
شيبة، كلاهما
عن جرير. قال
يحيى: أخبرنا
جرير، عن
الأعمش، عن أبي
سفيان قال:
سمعت جابرا
يقول: سمعت
النبي صلى
الله عليه
وسلم يقول: "إن
بين الرجل
وبين الشرك
والكفر ترك
الصلاة".
242- Bize Yahya b. Yahya
et-Temîmi ile Osman b. Ebî Şeybe ikisi de Cerir'den rivayet ettiler. Yahya
dediki: Bize Cerir, A'meş'den o da Ebu Sufyan' dan naklen haber verdi. Demişki:
Cabir’i şöyle derken işittim: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i: "Muhakkak kişi ile şirk ve küfür arasında namazın
terki vardır" buyururken dinledim.
Diğer tahric: Tirmizi,
2618; Tuhfetu'l-Eşraf, 2303
(82) حدثنا
أبو غسان
المسمعي.
حدثنا الضحاك
بن مخلد، عن
أبي جريج،
قال: أخبرني
أبو الزبير؛
أنه سمع جابر
بن عبدالله
يقول: سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول:
"بين الرجل
وبين الشرك
والكفر ترك
الصلاة".
243- Bize Ebu Gassan el-Mismai
rivayet etti. (Dediki): Bize Dahhak b. Mahled, İbni Cüreyc'den naklen rivayet
etti. Demişki: Bana Ebu-z'Zübeyr haber verdi ki, Cabir b. Abdillahı, şöyle derken işitmiş. RasliluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i:
"Kişi ile şirk ve küfür arasında namazın terk edilmesi vardır"
buyururken dinledim.
Diğer tahric: Nesai,
463; Tuhfetu'l-Eşraf, 2817
AÇIKLAMA: Bu bapta iki hadis vardır. Bunlardan
biri (240 numaralı): "Ademoğlu secde ayetini okuduğu zaman ... Bu sebeple
benim için cehennem ateşi vardır" hadisidir. İkinci hadis ise (242
numaralı): "Şüphesiz kişi ile şirk ve küfür arasında namazın terki
vardır" hadisidir.
Müslim (rahimehullah}'ın
burada bu iki hadisi zikretmekteki maksadı da şudur: Bazı fiillerin terk
edilmesi -ya hakikaten yahut isimlendirilmeleri itibariyle- kafir olmayı
gerektirir. Secde etmemesi sebebiyle İblisin kafir olması yüce Allah'ın:
"Hani biz meleklere: Adem'e secde edin demiştik de -iblis dışında- derhal
secde ettiler, o dayattı, kibirlendi ve kafirlerden oldu" (Bakara, 34)
ayetinden alınmıştır. Cumhur dedi ki: Bu yüce Allah'ın ilminde kafirlerden idi,
demektir. Bazıları da: Kafirlerden oldu diye açıklamışlardır. Yüce Allah'ın:
"Derken ikisinin arasına dalgalar girdi, böylelikle o da suda
boğulanlardan oldu" (Hud, 43) buyruğu gibidir.
Namazı terk edene
gelince, eğer farziyetini inkar eden birisi ise Müslümanların icmaı ile İslam
dininin dışına çıkmış, kafir bir kimsedir. Fakat henüz yeni Müslüman olmuş ve
kendisine namazın farz olduğuna dair bilginin ulaşabileceği kadar bir süre
Müslümanlarla birlikte bulunmamış olma hali müstesnadır. Şayet birçok insanın
durumunda görüldüğü gibi farz olduğuna inanmakla birlikte namazı terk etmesi
tembellikten ileri geliyorsa ilim adamları böylesinin hükmü hakkında ihtilaf
etmişlerdir. Malik, Şafii ve selef ile haleften büyük çoğunluklar böyle
birisinin kafir olmayıp, fasık olacağı kanaatindedirler. Bu durumdaki bir
kimsenin tövbe etmesi istenir. Tövbe ederse mesele yok, aksi takdirde muhsan
zinakar gibi had olarak öldürülmesine hüküm veririz ama kılıçla öldürülür.
Seleften bir topluluğun
kanaatine göre ise böyle bir kişi kafir olur. Bu görüş Ali b. Ebu Talib
(kerremallahu vecheh)'den rivayet edilmiştir. Ahmed b. Hanbel (r.a.)'dan gelen
iki rivayetten birisi de budur. Abdullah b. el-Mubarek, İshak b. Rahuye de
böyle demişlerdir. Şafii mezhebine mensup bazı ilim adamlarının bir görüşü de
budur. -Allah onlardan razı olsun-
Ebu Hanife ile
Kufelilerden bir topluluk ve Şafii'nin arkadaşı el-Müzenı -Allah ikisine de
rahmetini ihsan etsin- böyle birisinin kafir de olmayacağını ve
öldürülmeyeceğini, aksine bunun yerine tazir edileceğini, namaz kılıncaya kadar
hapsedileceğini söylemişlerdir.
Namaz kılmayan kimsenin
kafir olduğunu söyleyenler, zikrettiğimiz (222 numaralı) ikinci hadisin zahirini
ve tevhid kelimesine kıyası delil göstermişlerdir. Öldürülmez diyenler de
"Müslüman bir kimsenin kanı, üç husustan birisi ile ancak helalolur ...
" hadisini delil göstermişlerdir. Bu hadiste namazdan söz edilmemektedir.
Cumhur böyle bir kimsenin
kafir olmayacağına dair yüce Allah'ın: "Muhakkak Allah kendisine şirk
koşulmasını mağfiret etmez. Bunun dışındaki günahları ise dilediğine
bağışlar." (Nisa, 48) buyruğunu delil göstermişlerdir. Ayrıca Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "La ilahe Wallah diyen cennete
girer."; ''Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığını bilerek (inanarak) ölen
kimse cennete girer."; "Her ikisi hakkında (şahadet kelimeleri
hakkında) şüphe etmeksizin yüce Allah'ın huzuruna çıkan hiçbir kul cennetten engellenmez.";
''Allah la ilahe
illailah diyen kimseyi ateşe haram kılmıştır" hadisini ve daha başka
buyruklarını delil göstermişlerdir ama böyle birisinin öldürüleceğine de yüce
Allah'ın: "Eğer tövbe edip namazı dosdoğru kılar, zekatı verirlerse
yollannı serbest bırakın" (Tevbe, 5) buyruğu ile Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "La ilahe illailah deyinceye, namazı dosdoğru kılıp
zekat! verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Bunları yapacak
olurlarsa kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar" buyruğunu delil
göstermişlerdir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Kul ile küfür arasında namazın terk edilmesi
vardır" buyruğunu da şu anlamdadır, diyerek tevil etmişlerdir:
Böyle bir kimse namazı terk
etmek sebebiyle kafirin cezasını hak eder ki bu ceza da öldürülmektir yahut
hadis terki helal kabul eden kimseler hakkında yorumlanır ya da böyle bir hal
sonunda kişiyi küfre kadar götürür ya da onun bu fiili kafirlerin fiilidir,
diye tevil edilir. Allah en iyi bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Ademoğlu secdeyi okuyunca" buyruğu secde
ayetini okuyunca anlamındadır.
"Vayanun
haline" kullanımı ise konuşma adabındandır çünkü başkası hakkında kötü bir
durum anlatılacak olup, bu anlatım sırasında zamirin konuşana raci olması
gerekecek olursa olayı anlatan kişi şekil itibariyle dahi olsa kötülüğün
kendisine izafe edilmesinden kendisini korumak maksadıyla zamiri kendisine
dönmeyecek şekilde kullanır. İkinci rivayetteki: "Vay halime" anlamındaki
ifadede lam harfinin fethalı okunması (ya veyla) da, kesreli (ya veyli
şeklinde) okunması da caizdir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Kişi ile şirk ve küfür arasında namazın terki
vardır" buyruğu, Sahih-i Müslim'in bütün asıllarında bu şekilde "şirk
ve küfür" denilerek arada vav bağlacı vardır. Ancak Ebu Avane elİsferayini
ile Ebu Nuaym el-Asbahani'nin Muharreclerinde (veya anlamında) "evel-kufr:
(şirk) yahut küfür" şeklindedir. Her birisinin açıklanabilir farklı bir
yönü vardır.
Şöyle ki: "Kendisi
ile şirk arasında namazın terki vardır" ifadesi, onun kafir olmasının
önündeki engel namazı terk etmeyen birisi olmasıdır, demek olur. Namazı terk
edecek olursa o vakit kendisi ile şirk arasında herhangi bir engel kalmamış olur.
Aksine şirkin içerisine girmiş olur. Ayrıca şirk ve küfür aynı anlamda da
kullanılabilir ki, bu da yüce Allah'ı inkar etmek demektir. Bazı hallerde
aralarında fark gözetilerek, şirk putlara ve putların dışındaki diğer
yaratılmışlara yüce Allah'ın varlığını itiraf etmekle birlikte ibadet etmek
hakkında özel bir terim olarak kullanılır. Kureyş kafirleri gibi. Bu durumda
küfür şirkten daha genelolur. Allah en iyi bilendir.
Ebu Hanife'nin mezhebine
mensup illimler -Allah'ın rahmeti ona da, onlara da olsun- hadisteki:
"Ademoğluna secde etmesi emrolundu" buyruğunu tilavet secdesinin
vacip olduğuna delil göstermişlerdir. Ancak Malik, Şafii ve pek çok kimsenin
kanaatine göre ise sünnettir. Buna çeşitli şekillerde cevap vermişlerdir.
Bunlardan birisi de şudur: Burada buna emir adının verilmesi İblisin bir
sözüdür. Dolayısıyla onun nakledilen bu sözü delil olmaz. Şayet bunu Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) nakletmiş ve bunu reddetmemiştir diyecek
olurlarsa biz de şöyle cevap veririz: Kafirlerin bunun dışındaki sözlerini de
nakletmekle birlikte ve bu sözler batıl olduğu halde onları naklederken
çürütmemiştir. İkinci açıklamaya göre de burada maksat vacip kılmak emri değil,
mendubluk emridir. Üçüncü olarak da maksat ortak yönü n vücub değil, sücud
olduğunu anlatmaktır. Allah en iyi bilendir.
Hadislerin senetleriyle
ilgili olarak söyleneceklere gelince, senette Ebu Gass€m vardır. Bunun munsarıf
da, gayr-ı munsarıf kullanıldığı daha önceden geçmişti. Adı Malik b.
Abdulvahid'dir.
Yine senette Ebu Süfyan,
Cabir' den diye sözkonusu edilen kişinin adı Talha b. Nafi'dir. Ebu'z-Zubeyr,
Muhammed b. Müslim b. Tedrus de daha önceden geçmişti. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
36- ALLAH TEALA'YA
İMAN ETMENİN AMELLERİN EN FAZİLETLİSİ OLDUĞUNU BEYAN BABI