SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب بيان
نقصان
الإيمان بنقص
الطاعات
وبيان إطلاق
لفظ الكفر على
غير الكفر
بالله، ككفر النعمة
والحقوق
34- İTAATLERİN EKSİLMESİ
SEBEBİYLE İMANIN'DA EKSİLECEĞİNİN, KÜFÜR LAFZININ İSE NİMETİN VE HAKLARIN
İNKARI GİBİ ALLAH'I İNKARDAN BAŞKA ANLAMDA KULLANILACAĞININ BEYANI BABI
132 - (79) حدثنا
محمد بن رمح
بن المهاجر
المصري.
أخبرنا الليث،
عن ابن الهاد،
عن عبدالله بن
دينار، عن
عبدالله بن
عمر، عن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أنه
قال: "يا
معشر النساء!
تصدقن وأكثرن
الاستغفار.
فإني رأيتكن
أكثر أهل
النار" فقالت
امرأة منهن،
جزلة: وما لنا
يا رسول الله
أكثر أهل
النار. قال:
"تكثرن اللعن.
وتكفرن
العشير. وما
رأيت من
ناقصات عقل
ودين أغلب لذي
لب منكن" قالت:
يا رسول الله!
وما نقصان
العقل
والدين؟ قال
"أما نقصان
العقل فشهادة
امرأتين تعدل
شهادة رجل.
فهذا نقصان
العقل. وتمكث
الليالي ما
تصلي. وتفطر
في رمضان.
فهذا نقصان
الدين".وحدثنيه
أبو الطاهر.
أخبرنا ابن
وهب عن بكر بن
مضر، عن ابن
الهاد، بهذا
الإسناد،
مثله.[ش (العشير) هو
في الأصل
المعاشر
مطلقا. والمراد
هنا الزوج. (لب)
اللب هو
العقل. والمراد
كمال العقل].
238- Bize Muhammed b. Rumh
b. el-Muhâdr-i Mısri rivayet etti. (Dediki): Bize Leys, İbnü'l-Hâd'dan, o da
Abdullah b. Dinar'dan, o da Abdullah b. Ömer'den, o da Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den şöyle buyurduğunu nakletli: "Ey kadınlar topluluğu sadaka
verin, çokça istiğfar edin çünkü ben sizlerin cehennemliklerin çoğunluğunu
teşkil ettiğinizi gördüm. " Aralarında akıllı bir kadın: Ey Allah'ın
Rasulü, cehennemliklerin çoğunluğunu bizim teşkil etmemizin sebebi nedir, dedi.
Allah Rasulü:
"(Çünkü) çokça lanet okursunuz, kocalarınıza karşı nankörlük edersiniz.
Aklı ve dini eksik olanlar arasından aklı başında birisine sizden daha çok
galip geleni görmedim" buyurdu.
O kadın: Ey Allah'ın
Rasulü, aklın ve dinin eksik olması ne demektir, dedi.
o: ''Aklın eksikliği iki
kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olmasıdır. İşte bu aklın
eksikliğidir. Kadın günler boyunca namaz kılmadan bekler, ramazanda da oruç
açar. İşte dinin eksikliği de budur" buyurdu.
Bunu bana Ebu't-Tahir de
tahdis etti. Bize İbn Vehb, Bekr b. Mudar'dan haber verdi. O İbn el-Had'dan bu
isnad ile aynısını nakletti.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4679 -muhtasar olarak-; İbn Mace, 4003; Tuhfetu'l-Eşraf, 7261
(80) وحدثني
الحسن بن علي
الحلواني،
وأبو بكر بن إسحاق،
قالا: حدثنا
ابن أبي مريم.
أخبرنا محمد بن
جعفر، قال:
أخبرني زيد بن
أسلم، عن عياض
بن عبدالله،
عن أبي سعيد
الخدري، عن
النبي صلى الله
عليه وسلم. ح
وحدثنا يحيى
بن أيوب
وقتيبة وابن
حجر. قالوا:
حدثنا
إسماعيل (وهو
ابن جعفر) عن
عمرو بن أبي
عمرو، عن
المقبري، عن
أبي هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم، بمثل
معنى حديث ابن
عمر عن النبي
صلى الله عليه
وسلم.
239- Bana Hasen b. Aliy
el-Hulvânî ile Ebu Bekir b. İshâk rivayet etttler, dediler ki: Bize İbni Ebi
Meryem rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer haber verdi. Dedi ki:
Bana Zeyd b. Eşlem, Iyâd b. Abdİllâh'dan, o da Ebu Said-i Hudrî'den, o da Nebiy
(Sallallahu Aleyhi e Sellem)''den naklen haber verdi. H.
Bize Yahya b. Eyyub ile
Kuteybe ve İbni Hücr rivayet ettiler. Dediler ki: Bize İsmail —kî İbni Ca'ferdir—
Amr b. Ebî Amr'dan, o da el-Makburî'den o da Ebu Hureyre'den, o da Nebiy
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'den naklen, İbni Ömer'in Nebi {Sallallahu aleyhi
ve Selleml'den diye naklettiği (238 nolu) hadis ile aynı manada rivayet etti.
Diğer tahric: Ebu
Hureyre'nin rivayetini yalnızca Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf,
13006.
Ebu Said el-Hudri'nin
rivayetini de Buhari, 298 -uzunca-, 913 -uzunca-, 1393, 1850 -muhtasar olarak-,
2515; Müs!im, 2050; Nesai, 1575, 1578, 1288; Tuhfetu'lEşraf, 4271
AÇIKLAMA: "Ey kadınlar topluluğu sadaka
verin ... İşte bu da din eksikliğidir."
Dilciler, ma' şer
(topluluk), aynı durumdaki yani ortak vasıftaki topluluk demektir, diye
açıklamışlardır. Mesela, insanlar bir ma'şer, cinler bir ma'şer, nebiler bir ma'
şer, kadınlar vs. birer ma' şerdir. Çoğul u "meaşir" gelir.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sizin cehennem ehlinin
çoğunluğunu teşkil ettiğinizi gördüm" buyruğuna karşılık kadınlardan:
"Biz neden cehennemliklerin çoğunluğuyuı" diyen birisi "cezle"
diye nitelendirilmiştir ki akıl ve görüş sahibi kadın demektir. İbn Bureyd dedi
ki: Cezalet, akıl ve vakar demektir.
el-Aşir: Aslında bir
kimse ile kayıtsız ve şartsız olarak muaşereti (birlikteliği) olan kimse
hakkında kullanılır ise de burada kastedilen kocadır.
Lubb: Akıl demek olup,
aklın kemali kastolunur.
Allah Rasulünün:
"İşte aklın noksanlığı budur" buyruğu, aklın noksanlığının belirtisi
budur, demektir. "Günlerce namaz kılmadan kalır" yani ay hali
sebebiyle günler boyunca namaz kılamaz. Yine ay hali sebebiyle ramazan ayının
birkaç gününde oruç tutmaz.
Hadisten Çıkartılan
Hükümler Hadisteki hükümlere gelince:
1- Bu hadiste birtakım
bilgiler yer almaktadır: Sadakanın, iyilik olan işlerin yapılması, çokça
mağfiret dilemek vs. itaatlerin yapılmasının teşvik edilmesi bunlar
arasındadır.
2- Aziz ve celil
Allah'ın buyurduğu gibi: "Muhakkak iyilikler kötülükleri giderir. "
(Hud, 114)
3- Kocaya ve iyiliğe
karşı nankörlük büyük günahlardandır çünkü cehennem ateşi tehdidi masiyetin
büyük olduğunun alametleri arasındadır. Nitekim bunu yüce Allah'ın izniyle
biraz sonra açıklayacağız.
4- Lanet okumak da aynı
şekilde oldukça çirkin masiyetlerdendir fakat hadisten onun büyük bir günah
olduğu anlamı çıkmamaktadır çünkü Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Çokça lanet okursunuz" buyurmuştur ama küçük günah çokça işlenecek
olursa sonunda büyük bir günah olur. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ayrıca: "Mümine lanet etmek, onu öldürmek gibidir" buyurmuştur. İlim
adamları da lanet okumanın haram olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir.
Sözlükte lanet,
uzaklaştırmak ve kovmak demektir. Şer' i bir terim olarak yüce Allah'ın
rahmetinden uzaklaştırmaktır. Durumu ve son nefesinde dünyadan nasıl ayrıldığı kesin
olarak bilinmeyen bir kimsenin yüce Allah'ın rahmetinden uzak olduğunu ifade
etmek ise caiz değildir. Bundan dolayı ilim adamları şöyle demişlerdir:
"Şer' i bir nas ile onun küfür üzere öldüğünü yahut küfür üzere öleceğini
bildiğimiz -Ebu Cehil ve İblis gibi- kimseler dışında Müslüman olsun, kafir
olsun, herhangi bir canlı olsun muayyen bir kimsenin lanetlenmesi caiz
değildir. Bir niteliğe bağlı olarak lanetlemek ise haram değildir.
Saçına saç ekleyen, saç
ekleten, döğme yapan ve yaptıranın lanetlenmesi, faiz yiyen, yediren, suret
yapanların, zalimlerin, fasıkların, kafirlerin lanetlenmesi, arazinin
sınırlarının belirtilerini değiştiren kimselerin lanetlenmesi, gerçek
efendilerinden başkalarına ait olduğunu söyleyenlerin, babasından başkasının
nesebinden geldiğini ileri sürenlerin, İslam'da olmadık bir işi ortaya
çıkartanın yahut büyük bir günah işlemiş kimseyi barındıranın lan etle nmesi ve
buna benzer şer'i naslarda muayyen kimseler için değil de niteliklere bağlı
olarak lanetlenenlerin lanetlenmesi buna örnektir. Allah en iyi bilendir.
5- Küfür hükmünün kocaya
nankörlük, iyiliklerin, nimetin ve hakkın nankörlüğü gibi yüce Allah'ın inkfm
dışındaki haller için de kullanılması. İşte buradan bundan önce geçmiş
hadislerde zikredilen "küfür" ile ilgili yaptığımız yoru~un/tevilin
doğruluğu da anlaşılmaktadır.
6- İmanın arttığı ve
eksildiği açıklanmaktadır.
7- İmam, çeşitli makam
ve mevkilerdeki yöneticiler ve insanlar ileri gelenler, reayalarına öğüt
vermeli, onları İslam'ın buyruklarına aykırı hareket etmekten sakındırıp,
itaatleri işlemeye teşvik etmelidirler.
8- Öğrencinin, aıime
uyanın uyduğu kimseye söylediğinin anlamını kavrayamadığı hallerde soru
sorması. Buradaki aklı başında kadının (r.anha) soru sorması gibi.
9- "Ramazan"
ismini "ay"a izafe etmeksizin kullanmak -asıl tercih edilen aya
izafetle kullanılması olmakla birlikte- caizdir. Allah en iyi bilendir.
İmam Ebu Abdullah
el-Mazeri (rahimehullah) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
''Aklın eksikliği iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk
olmasıdır" buyruğu ile, bunun arka planına dikkat çekmektedir. Bu da yüce
Allah'ın kitab-ı keriminde: "Biri unutursa diğerine hatırlatsın diye"
(Bakara, 282) buyruğu ile dikkat çektiği husustur. Yani onların belleyişleri azdır.
(el-Mazeri devamla) dedi
ki: İnsanlar aklın mahiyeti hususunda ihtilaf etmişlerdir. İlim olduğu
söylendiği gibi, zorunlu birtakım bilgiler olduğu da söylenilmiştir.
Bilinenlerin gerçekleri arasında ayırım gözeten güçtür diye de açıklanmıştır.
-el-Mazeri'nin sözleri burada bitmektedir.-
Derim ki: Aklın gerçek
mahiyeti ve kısımları ile ilgili görüş ayrılığı pek çoktur ve bilinen bir
husustur. Bunları açıklayarak burada sözü uzatmamıza ihtiyaç yoktur. Aklın yeri
hususunda da ihtilaf etmişlerdir. Bizim (mezhebimize mensup) kelamcılar
kalptedir demişlerdir. Bazı ilim adamları ise o baştadır demiştir. Allah en iyi
bilendir.
Hadiste Kadınlar İle
İlgili Nitelemelerin Anlamı
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in kadınları namazı ve orucu ay hali zamanlarında terk etmeleri
sebebiyle dinlerinin eksik olmasıyla nitelendirmesinin anlaşılmasında zorlukla
karşı karşıya kalınabilir ama bunun anlaşılması zor değil, aksine gayet
açıktır. Şüphesiz ki dil, iman ve İslam daha önce birkaç yerde açıkladığımız gibi
bir anlamda ortaklıkları vardır. Yine birkaç yerde açıkladığımız gibi itaatlere
de iman ve din denilir. Bu husus sabit olduğuna göre ibadeti çok olanın
imanının ve dininin de artış göstereceği, az olanın da dininin eksileceği sabit
olmaktadır. Diğer taraftan din eksikliği bazen kişinin günaha girmesine sebep
olabilir. Namazı, orucu ya da diğer farz ibadetleri mazeretsiz terk etmek gibi.
Bazen de günahı gerektirmeyen bir şekilde sözkonusu olabilir. Cumayı, gazaya
çıkmayı ya da daha başka farz olan ibadetleri mazereti sebebiyle terkedenin
durumu gibi. Bazı hallerde de bu terk kendisinin bununla mükellef olduğu
şekilde sözkonusu olabilir. Ay hali kadının namazı ve orucu terk etmesi gibi.
Şöyle bir soru
sorulabilir: Kadın ay hali iken namazı ve orucu eda etmemekte mazur görüldüğüne
göre, ay hali süresince -onun kazasını yapmasa dahi- namaz sevabını alır mı?
Hasta ve yolcu kimsenin sağlıklı iken ve ikamet halinde iken kıldığı nafile
namazıarının aynısı, yolculuğunda ve hastalığında hasta ve yolcuya sevap olarak
yazıldığı gibi yazılır mı?
Cevap: Bu hadisin
zahirine göre ay hali olan kadına bunların sevabı yazılmaz. Aradaki fark şudur:
Hasta ve yolcu bu nafile ibadetleri bunları eda etme ehliyeti ile birlikte
sürekli olarak yapmak niyetiyle yerine getiriyordu. Ay hali olan kadının durumu
ise böyle değildir. Aksine o kadının niyeti ay hali zamanlarında namazı terk
etmektir. Hatta ay halinde iken namaz kılmaya niyet etmesi ona haramdır. Nafile
namazıarını onları devamlı kılmak niyetini taşımaksızın bazen kılıp, bazen
kılmayan yolcu yahut hastanın hali de buna benzemektedir. Böyle bir kimsBye
nafile namaz kılmadığı zamanlardaki yolculuğu ve hastalığı esnasında ona
(nafilelerini kılmış gibi) sevap yazılmaz. Allah en iyi bilendir.
Baptaki Hadislerin
Senetleri
İbnu'l-Had: Adı Yezid b.
Abdullah b. Usame'dir. Usame, "el-Had"ın kendisidir çünkü o
misafirlerin ve yoldan geçenlerin ona doğru yol bulmaları için ateş yakardı. Bu
lafzı muhaddisler bu şekilde "el-Had" diye telaffuz ederler, bir söyleyişe
göre sahihtir ama Arapça' da tercih edilen sonuna ye getirmek suretiyle
"el-Hadi" denilmesidir. Bu hususları kitabın mukaddimesinde ve başka
yerlerde sözkonusu etmiştik. Allah en iyi bilendir.
Ebu Bekr b. İshak'ın adı
Muhammed'dir.
İbn Ebi Meryem ise Said
b. Hakem b. Muhammed b. Ebu Meryem el-Cumahi Ebu Muhammed el-Mısri' dir. Pek
değerli, üstün, fakihtir.
Amr b. Ebu Amr,
el-Makburi' den rivayetinde geçen buradaki "elMakburi"nin kim olduğu
hakkında ihtilaf edilmiştir. Acaba bu Ebu Said elMakburi midir yoksa onun oğlu
Said midir? Çünkü bunların her birisine -asıl el-Makburi Ebu Said olmakla
birlikte- el-Makburi denilir. Hafız Ebu Ali elGassani el-Ceyyani, Ebu Mesud
es-Sekafi' den şöyle dediğini nakletmektedir: Burada kasıt Ebu Said' dir. Ebu
Ali dedi ki: Bu husus ise ancak İsmail b. Cafer'in, Amr b. Ebu Amr'dan diye
naklettiği rivayetindedir. Darakutni dedi ki: Ona Süleyman b. Bilal muhalefette
bulunarak bu hadisi Amr'dan, o Said el-Makburi'den diye rivayet etmiştir.
Darakutni dedi ki: Süleyman b. Bilal'in sözü ise daha sahihtir.
Şeyh Ebu Amr b. es-Salah
(rahimehullah) dedi ki: Bunu Ebu Nuaym elAsbahani, el-Muharrac ala Sahih-i
Müslim adlı eserinde razı olunan çeşitli yollardan İsmail b. Cafer'den, o Amr
b. Ebu Amr'dan, o Said b. Ebu Said el-Makburi' den diye bu şekilde açık seçik
bir şekilde rivayet etmiş bulunmaktadır ama biz bu hadisi Müslim'in Sahihine
muharrec özelliğindeki Ebu Avane'nin Müsnedinde İsmail b. Cafer, Ebu Said
yoluyla, Süleyman b. Bilal de Ebu Said yoluyla -az önce Darakutni'den geçtiği
gibi- rivayet etmiş bulunmaktayız. O halde buna itimat edilmelidir.
İbnu's-Salah'ın açıklamaları buraya kadardır.
"el-Makburi"
nispeti be harfi ötreli ve fethalı (el-Makberi) şeklinde de söylenir. Bu
hususta meşhur iki okuyuştur. Bu da (kabristan demek olan) makbure'ye
nispettir. Bunun da be harfi ötreli, fethalı ve kesreli olmak üzere üç
söyleyişi vardır ki üçüncüsü gariptir. İbrahim el-Harbi ve başkaları der ki:
Ebu Said kabirlere inerdi. Bundan dolayı ona el-Makburi denildi. Evinin
kabristanın yakınında olduğu (ve bundan dolayı ona bu nispetin verildiği de)
söylenmiştir. Yine denildiği üzere Ömer b. el-Hattab (radıyalliıhu anh) onu
kabirlerin kazılmasının işinin başına tayin etmişti. Bundan dolayı ona
el-Makburi denildi.
Nuaym'ı ise mescit1erin kokulandırılmasından sorumlu olarak görevlendirmişti.
Bundan dolayı da ona Nuaym el-Mücemmir (tütsüleyid, buhurlayıcı Nuaym)
denilmiştir.
Ebu Said'in adı Keysan
(nispeti el-leysi) el-Medeni'dir. Allah en iyi bilendir .
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
35- NAMAZI TERK
EDEN KİMSE HAKKINDA KÜFÜR ADININ KULLANlLACAĞINI BEYAN BABI