SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب بيان
حال إيمان من
رغب عن أبيه
وهو يعلم
27- BİLEREK BABASINI
İNKAR EDEN KİMSENİN İMANlNIN DURUMUNU BEYAN BABI
112 - (61) وحدثني
زهير بن حرب.
حدثنا
عبدالصمد بن
عبدالوارث.
حدثنا أبي.
حدثنا حسين
المعلم، عن
ابن بريدة، عن
يحيى بن يعمر؛
أن أبا الأسود
حدثه عن أبي
ذر؛ أنه سمع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول: "ليس
من رجل ادعي
لغير أبيه وهو
يعلمه، إلا
كفر. ومن ادعى
ما ليس له
فليس منا.
وليتبوأ
مقعده من
النار. ومن
دعا رجلا
بالكفر، أو
قال: عدو الله،
وليس كذلك.
إلا حار عليه".
214- Bana Züheyr b. Harb
rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdüssamed b. Abdîl vâris rivayet etti. (Dedi
ki): Bize babam rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hüseyin el-Muallim, îbni
Eüreyde'den, o da Yahya b. Ya'mer'den, o da Ebu'l-Esved'den, o da
Ebu Zerr'den, tahdis etti.
Buna göre o Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken
dinlemiştir: "Kendi babasını bildiği halde babasından başka birisinden
olduğunu iddia eden bir kimse, mutlaka kafir olur. Kendisinin olmayan bir şeyi
(kendisinindir diye) iddia eden bizden değildir. Cehennem ateşindeki yerine
hazırlansın. Bir adamı -böyle olmadığı halde- kafir diye -yahut: Al/ah'ın
düşmanı diye, dedi- çağıranın, o sözü mutlaka onun üzerine döner. "
Diğer tahric: Buhari,
3317,5698; Tuhfetu'I-Eşraf, 11929
AÇIKLAMA: Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve seIlem)'in (212): '~dam kardeşine kafir derse ... "
(213) diğer rivayette: "Herhangi bir adam kardeşine kafir derse ... "
(214) diğer rivayette ise: "Babasını bildiği halde ondan başkasından
olduğunu iddia eden bir adam ... " şeklindeki bu hadis, bazı ilim adamları
tarafından zahirinin kastedilmemiş olması bakımından müşkil (açıklanması zor)
hadislerden saymıştır çünkü hak ehlinin mezhebine (kabul ettiği görüşe) göre
Müslüman bir kimse öldürmek ve zina etmek gibi masiyetler sebebiyle kafir
olmaz. İslam dininin batıl olduğu inancına sahip olmamak şartıyla kardeşine
kafir demesi de böyledir. Bu açıklamamız bilinen bir husus olduğuna göre şunu
da belirtelim ki, bu hadisin teviliyle ilgili çeşitli açıklamalar yapılmıştır:
1- Hadis böyle bir sözü
söylemeyi helal kabul eden hakkında yorumlanmıştır. Böyle bir kişi kafir olur.
Buna göre "onunla döner" ifadesi küfür sözüyle döner demek olur.
(214): "Üzerine döner" ibaresinin anlamı da budur. Bu da (213) "üzerine
döner" ile aynı anlamdadır. Yani küfür onun üzerine döner. Buna göre her
üç hadiste de kullanılan farklı üç lafız aynı anlamı taşımaktadır.
2- Bu açıklamaya göre
hadisin anlamı, onun kardeşini eksik ve küçük görmesi ve kardeşinin kafir olduğunu
söyleme masiyeti onun üzerine döner, şeklindedir.
3- Bu hadis müminlerin
kafir olduklarını söyleyen Hariciler hakkında yorumlanır. Bu açıklama şeklini
de Kadı Iyaz (rahimehullah) İmam Malik b. Enes'ten nakletmiş olmakla birlikte
zayıf bir görüştür çünkü çoğunluğun ve muhakkiklerin ifade ettikleri tercih
edilen doğru görüş, Haricilerin diğer bid'at ehli gibi tekfir edilmeyecekleri
doğrultusundadır.
4- Hadisin anlamı bu
sebeple sonunda küfre varır şeklindedir çünkü masiyetler -ilim adamlarının dedikleri
gibi- küfrün postasıdır. Çokça masiyet işleyen kimsenin bu masiyetlerin
uğursuzluğu sebebiyle sonunda küfre kadar gideceğinden korkulur. Bu açıklamayı
destekleyen hususlardan birisi de Ebu Avane el-İsferayini'nin el-Muharrac ala
Sahih-i Müslim adlı eserinde geçen şu rivayettir: "Eğer dediği gibi ise
(mesele yok), değilse kendisi küfür ile döner." Bir diğer rivayette ise:
"Kardeşine ey kafir derse küfür ikisinden birisi hakkında vacip olur"
buyurulmuştur.
5- Kardeşine kafir
demesi (tekfiri) onun üzerine döner. Gerçek anlamda ona dönen küfür değil,
tekfirdir (kafir olduğunu söylemektir) çünkü mümin kardeşini kafir diye
isimlendirmiştir. Kendi kendisine kafir demiş gibi olur. Bu da ya kendisi gibi
olan bir kimseye kafir dediğinden dolayı böyledir yahut İslam dininin geçersiz
olduğuna inanan kafir bir kimseden başkasının kafir olduğunu söylemediği bir
kimseye kafir dediğinden dolayıdır.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Selleml'in kendisinin babasından başkasından olduğunu iddia eden kimse
hakkında "Onun babası olmadığım bilerek iddia ederse kafir olur"
buyruğuna gelince. Bununla ilgili olarak da iki yorum yapılmıştır:
1- Böyle bir hüküm bunu
helal kabul eden kimse hakkındadır.
2- O nimeti, iyiliği,
yüce Allah'ın hakkını ve babasının hakkını inkar etmiş birisi demektir. Yoksa
burada kastedilen kişiyi dinin dışına çıkartan küfür değildir. Nitekim Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) (kadınlar hakkında): "Onlar kafirlik ederler
(nankörlük ederler, küfran-ı nimette bulunurlar)" buyruğu da böyledir. Sonra
kendisi bunu onların iyilikleri nankörlük ederek inkar etmek, kocaların
yaptıkları iyilikleri de reddetmek olarak yorumlamıştır.
Babasından başkasından
olduğunu iddia etmek ise, nesebinin o başkasından olduğunu söyleyip, onu baba
edinmek demektir. Allah Rasulünün "bildiği halde" şeklindeki kaydı
ise mutlaka gerekli ve zorunlu bir kayıttır çünkü günah ancak bir şeyi bilen
kişi hakkında sözkonusu olur.
"Kim kendisinin
olmayan bir şeyi (kendisinindir diye) iddia edecek olursa bizden değildir"
buyruğu hakkında ilim adamları da şu açıklamayı yapmıştır: Yani böyle bir kimse
bizim hidayet yolumuz ve izlemekte olduğumuz güzel yolumuz üzerinde değildir.
Bu da bir kimsenin oğluna, sen benden değilsin, demesi gibidir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Cehennem ateşindeki yerine hazırlansın"
buyruğunun açıklamasını da mukaddimenin baş taraflarında zikretmiş ve bunun
onun cehennemde inip konaklayacağı yere insin, orada konaklasın demek olduğunu
yahut orada konaklamaktan sakınsın, anlamında olduğunu söylemiştik. İfade ise
ya bir (bed)duadır yahut emir anlamında bir haberdir. İkincisi bu husustaki iki
görüşün güçlü alanıdır. Bu da bu onun yaptığının karşılığıdır demek olur, ona
bu cezanın verilmesi de, affedilmesi de mümkün olduğu gibi, tevbe muvaffakiyeti
nasip olarak bunun cezası ondan düşebilir de.
Bu hadisten
anlaşıldığına göre kendisinin olmayan bir şeyin kendisine ait olduğuna dair
iddiada bulunmasının haram oluşu her şey hakkında sözkonusudur. O şey ile
alakalı başkasının hakkının taaI1uk edip etmemesi arasında da bir fark yoktur.
Bundan anlaşılan bir
diğer hüküm de hakimin kendisi lehine gerçekte hak sahibi olmadığı bir hükmü
verecek olursa onu alması onun için helal olmaz. Yüce Allah en iyi bilendir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in (214): "Kim de bir adamı kafir diye çağırırsa ...
üzerine döner" buyruğuna gelince, buradaki istisna lafzının anlam için
olduğu söylenmiştir ki, bunun açıklaması da şudur: Kim ona böyle derse mutlaka
o dediği onun üzerine döner. Birincisine atfedilmiş olma ihtimali de vardır
yani "babasından başkasından olduğunu iddia eden bir adam" lafzı ile
alakalıdır. Bu durumda istisna lafız hakkında sözkonusu olur. "Allah'ın
düşmanı" ibaresindeki "düşman" anlamındaki lafzı iki şekilde zaptettik
(harekeledik) ref ve nasb olmak üzere. Nidayı esas alarak nasb daha tercih
edilir ki, bu da "ey Allah'ın düşmanı" demek olur. Ref ile okunması
ise mübtedanın haberi kabul edilmek suretiyle olur. Yani o Allah'ın düşmanıdır.
Nitekim diğer rivayette "kardeşine kafir derse" ibaresindeki
"kafir" kelimesini ref ve tenvin ile hazfedilmiş bir mübtedanın
haberi olarak zaptettik (harekeledik). Allah en iyi bilendir.
Bu başlıktaki hadislerin
senetlerine gelince (214): "İbn Bureyde, Yahya b. Ya'mer'den, o
Ebu'l-Esved'den, o Ebu Zerr'den" isnadı vardır. İbn Bureyde'nin adı
Abdullah b. Bureyde b. el-Husayb el-Esleml'dir. Bu kişi onun kardeşi olan
Süleyman b. Bureyde değildir. Kardeşi Süleyman ile birlikte her ikisi de sika,
önder ve değerli iki tabiidirler. Ömer b. el-Hattab (r.a.) döneminde tek
batında (ikiz) olarak dünyaya gelmişlerdir.
"Ya'mer" ismi
ise ye harfi ötreli olmakla birlikte mim harfi hem fethalı, hem ötreli (Ya'mer
ve Ya'mur) şekillerinde okunur.
İbn Bureyde ile Yahya b.
Ya'mer iman bölümünde ilk isnatta geçmiş idiler. Ebu'l-Esved ise
"ed-Oueli" nispetli olandır. Adı, Zalim b. Amr'dır, meşhur olan
budur. Adının Amr b. Zalim olduğu, Osman b. Amr, Amr b. Süfyan olduğu da
söylenmiştir. Vakidi ise adı Uveymir b. Zuveylim'dir demiştir. Basralıdır,
Basra kadısıdır. Oldukça akıllı zatlardan birisi idi. Nahiv kurallarını koyan
odur, tabiinden üstün bir zattır.
Bu isnatta birbirinden
rivayet nakleden tabiinden oldukça değerli üç kişi bir arada bulunmaktadır.
Bunlar İbn Bureyde, Yahya ve Ebu'l-Esved'dir.
Ebu Zerr (r.a.)'a
gelince. Meşhur olan adının Cundeb b. Cunade olduğudur. Adının Burbur olduğu da
söylenmiştir. Annesinin adı Vakia kızı Ramle'dir. Kendisi ilk Müslüman
olanların dördüncüsüdür, beşincisi olduğu da söylenmiştir, menkıbeleri
meşhurdur. Allah ondan razı olsun, Allah en iyi bilendir.
113 - (62) حدثني
هارون بن سعيد
الأيلي. حدثنا
ابن وهب، قال:
أخبرني عمرو،
عن جعفر بن
ربيعة، عن
عراك بن مالك؛
أنه سمع أبا
هريرة يقول:
إن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: "لا
ترغبوا عن آبائكم.
فمن رغب عن
أبيه فهو كفر".
215- Bana Hârun b. Said
el-Eylî rivayet etti. (Dedi ki): Bize İbni Vehb rivayet eyledi. Dedi ki: Bana
Amr, Ca'fer b. Rabia'dan, o da Irak b. Mâlik'den naklen haher verdi ki, Irak Ebu Hureyre'yi şöyle derken dinlemiştir: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Babalarınızdan yüz
çevirmeyiniz. Babasından yüz çeviren bir kimsenin bu yaptığı bir küfürdür.
"
Diğer tahric: Buhari,
6386; Tuhfetu'l-Eşraf, 14154
114 - (63) حدثني
عمرو الناقد.
حدثني هشيم بن
بشير. أخبرنا
خالد عن أبي
عثمان. قال: لما
ادعي زياد،
لقيت أبا بكرة
فقلت له: ما
هذا الذي
صنعتم؟ إني
سمعت سعد بن
أبي وقاص
يقول: سمع
أذناي من رسول
الله صلى الله
عليه وسلم وهو
يقول: "من ادعى
أبا في
الإسلام غير
أبيه، يعلم
أنه غير أبيه،
فالجنة عليه
حرام" فقال
أبو بكرة: وأنا
سمعته من رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
216- Bana Amr en-Nakid
tahdis etti, bize Huşeym b. Beşir tahdis etti. Bize (1/80a) Halid, Ebu
Osman'dan şöyle dediğini bildirdi: Ziyad'a (uydurma) bir neseb iddia edilince
Ebu Bekre ile karşılaştım. Kendisine dedim ki: Bu yaptığınız ne oluyor?
Şüphesiz ben Sa'd b. Ebi Vakkas'ı
şöyle derken dinledim: İki kulağım(la) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Her kim İslam'da babasından
başkasından olduğunu iddia eder ve onun babası olmadığını bilerek bunu yaparsa,
cennet ona haramdır. "
Bunun üzerine Ebu Bekre:
Bunu ben de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den dinledim, dedi.
Diğer tahric: Buhari,
4326, 6766; Ebu Davud, 5113; İbn Mace, 2610; Tuhfetu'l-Eşraf, 216
115 - (63) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا يحيى بن
زكرياء بن أبي
زائدة وأبو
معاوية، عن
عاصم، عن أبي عثمان،
عن سعد وأبي
بكرة، كلاهما
يقول: سمعته
أذناي. ووعاه
قلبي. محمدا
صلى الله عليه
وسلم. يقول: من
ادعى إلى غير
أبيه، وهو
يعلم أنه غير
أبيه، فالجنة
عليه حرام".
217- Bize Ebu Bekir b. Ebî
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Yahya b. Zekeriyyâ b. Ebî Zaide ile Ebu
Muâviye, Asım'dan, o da Ebu Osman'dan, o da Sa'd ile
Ebu Bekre'den naklen her ikisinin de dediki: Muhammed (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'i: "Kim babasından başkasından olduğunu iddia edip de o iddia
ettiği şahsın, babası olmadığını biliyorsa cennet ona haramdır" buyururken
kulaklarım onu dinledi, kalbim onu belledi.
AÇIKLAMA (215, 216,
217):
(215) Allah Resulünün:
"Babalarınızdan yüz çevirmeyin ... " Diğer rivayette "her kim
İslam'da ... cennet ona haramdır" buyurmaktadır. Birinci rivayetin (214)
ise şerhi bundan önceki başlıkta yapılmış bulunmaktadır.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Selleml'in: "Cennet ona haram olur" buyruğu hakkında da benzeri
buyruklar ile ilgili daha önce sözkonusu ettiğimiz iki türlü yorum yapılmıştır.
Bunlardan birisi bu böyle bir işi helal kabul ederek yapan kimse hakkında
yorumlanır, ikincisi de böyle bir kişinin amelinin karşılığı ilk olarak cennete
girip, umduklarını elde eden ve (cehennemden yana) esenliğe kavuşan kimseler
arasında olmak anlamıyla ona haramdır. Bu sebeple böyle bir kimse bu ilk
girenler ile birlikte girmesi engellenip, bundan sonra oraya girmesi sureti ile
cezalandırılması da mümkündür, hiçbir şekilde cezalandırılmayıp, şanı yüce
Allah'ın onu affetmesi de mümkündür. "Haram kılma"nın anlamı yasak
etmek ve engellenmek demektir.
"Babasından yüz
çevirmek" yani nesebinin ondan olduğunu söylemeyi terk edip, babası
olduğunu inkar etmek, demektir çünkü bir şeyi terk edip, ondan hoşlanmamak
anlamı kastedilince "rağbet etmek" anlamındaki mı "an"
harfi cerri ile kullanılır. Eğer bir şeyi tercih edip, isteyecek olursa aynı
fiil "fi" harfi cerri ile kullanılır.
Ebu Osman'ın
"Ziyad'a nesep uydurulduktan sonra Ebu Bekre ile karşılaştım ... Bunu ben
de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den dinledim" rivayetine
gelince, Ebu Osman'ın bu sözlerinin anlamı Ebu Bekre'nin yaptığını reddetmek,
tepki göstermek anlamındadır çünkü burada sözü edilen Ziyad, Ziyad b. Ebu
Süfyan olarak bilinen kişidir. Hakkında (babasının oğlu Ziyad anlamında) Ziyad
b. Ebuh denildiği gibi (annesinin oğlu Ziyad anlamında) Ziyad b. Ummihde
denilir. Ebu Bekre'nin anne bir kardeşidir. Ziyad b. Ubeyd es-Sekafı diye de
bilinirdi, sonra Muaviye b. Ebu Süfyan kardeşi olduğunu ileri sürüp, onu babası
Ebu Süfyan'ın nesebine kattı. Böylelikle de önceleri Ali b. Ebu Talib (r.a.)'ın
arkadaşlarından iken, onun arkadaşları arasına girmiş oldu. Bundan dolayı Ebu
Osman, Ebu Bekre'ye: Bu yaptığınız da ne oluyor, diye çıkışmıştır. Ebu Bekre
(r.a.) ise böyle bir şeyi kabul etmeyen ve bundan dolayı Ziyad'a darılıp,
ebediyen onunla konuşmayacağına dair yemin etmiş birisi idi. Muhtemelen Ebu
Osman ona bu sözleri söylediğinde Ebu Bekre'nin bu tepkisi kendisine ulaşmamıştı
yahut bu yaptığınız da ne oluyor sözü ile senin kardeşinin bu yaptıkları ne
çirkin, cezası ne büyük bir iştir çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
böyle bir iş yapana cenneti haram etmiştir maksadıyla da söylemiş olabilir.
Ebu Osman'ın sözü olarak
c.?;I): iddia edildi, ileri sürüldü lafzını dal harfi ötreli, ayn harfi kesreli
olarak -meçhul (edilgen) bir mı olarak harekeledik. Muaviye onun nesebini iddia
edince demektir. Hafız Ebu Amir el-Abderi'nin hattı ile ise bu laflZ dal harfi
ve ayn harfi fethalı olarak bu işi yapanın öznesi Ziyad olmak üzere
harekelemiştir. Bunun da şöyle bir açıklaması vardır:
Muaviye bu iddiada
bulununca Ziyad da onu tasdik etti. Böylelikle Ziyad da Ebu Süfyan'ın oğlu
olduğunu iddia etmiş oldu. Allah en iyi bilendir.
Sad b. Ebu Vakkas
(r.a.)'ın: "(,:?l.;~i ~): Kulaklarım işitti" ibaresini biz bu şekilde
(fiilin sonunda özneye delalet eden te harfi olmaksızın) ve kulaklarım
anlamındaki laflZ da tesniyeli olmak üzere zapt ettik (harekeledik). Şeyh Ebu
Amr b. es-Salah da bunu bu şekilde tesniye olarak Ebu'lFeth es-Semerkandi'nin,
Abdulgafir'den diye naklettiği rivayetinde nakletmiş bulunmaktadır. O dedi ki:
Bu laflZ itimat olunan Ebu'l-Kasım el-Asakiri'nin ve başkalarının asıl
nüshalarında ise tesniye elifi olmaksızın "kulağım" şeklindedir.
Kadı lyaz'ın
nakletliğine göre ise bazıları buradaki "sem'" fiilini mastar
(mef'ul-i mutlak) olmak üzere ayn harfi fethalı olarak harekelemiştir.
"Kulağım" anlamındaki lafzı da tekil olarak zikretmişlerdir. Biz de
bunu el-Ceyani yolu ile mim harfi sakin olmakla birlikte, ayn harfi ötreli
olarak zapt ettik, uygun olanı da budur. Sibeveyh de: Araplar kulağı m Zeyd' i
şunu söylerken dinlemiştir (dinlemek anlamındaki lafız ayn harfi ötreli olarak
sem'u şeklinde) derler, demiştir. Kadı HaflZ Ebu Ali b. Sukkere'nin ise bu
kelimeyi bizim ilk olarak zikrettiğimiz üzere mim harfi kesreli (mazi bir fiil
şeklinde: dinledi, anlamında) diye harekelediği nakledilmiş ise de Kadı bunu
kabul etmemiştir fakat onun bu kabul etmeyişinin bir kıymeti yoktur. Aksine
sözü geçen bütün bu şekiller sahihtir ve açıkça anlaşılan nakillerdir. Mim
harfinin kesreli olarak (mazi bir mı şeklinde) okunuşunu destekleyen husus ise
diğer rivayette geçen:
"Bunu kulaklarım
duydu, kalbim belledi" ifadesidir. Allah en iyi bilendir.
(217) Diğer rivayetteki:
(....): "Kulaklarım Muhammed'i dinledi, kalbim belledi" ibaresinde
"Muhammed" lafzının nasb ile gelmesi fiillerin sonundaki he
zamirinden bedelolduğundan ötürüdür. Yani onu belledi, onu dinledi demek olur.
Allah en iyi bilendir.
Senet ile ilgili olarak
şunları söyleyelim: Senette Harun el-Eyli ve İrak vardır. İrak' ın ayn harfi
kesreli, son harfi de kef' dır. Senetteki Ebu Osman "en-Nehdi"
nispetli olup, adı Abdurrahman b. Mull (şeddeli lam) iledir, mim harfi ise hem
kesreli, hem ötreli okunur. Mim harfi kesreli, lam harfi sakin ve sonunda hemze
ile "mil'" diye de söylenir. Mukaddimenin şerhinin son taraflarında
buna dair açıklama geçmişti.
Ebu Bekre'nin adı ise
Nufey' b. Haris b. Kelede'dir. Onun ve kardeşi Ziyad'ın annesi ise Haris b.
Kelede'nin eariyesi olan Sümeyye'dir. Ona Ebu Bekre (makara sahibi)
denilmesinin sebebi ise Taif kalesinden Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e bir makara ile kendisini sarkıtarak inmesinden dolayıdır. Basra'da 51
yılında -52 de denilmiştir- vefat etmiştir. Allah ondan razı olsun. Şam yüee
Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
28- NEBİ
(s.a.v.)'İN: "MÜSLÜMAN'A SÖVMEK FASIKLIK, ONUNLA ÇARPIŞMAK KÜFÜRDÜR"
BUYRUĞUNUN BEYANı BABI