SAHİH-İ MÜSLİM

İMAN

 

باب بيان أن الدين النصيحة

23- DİNİN NASİHAT OLDUĞUNU BEYAN BABI

 

95 - (55) حدثنا محمد بن عباد المكي. حدثنا سفيان. قال: قلت لسهيل: إن عمرا حدثنا عن القعقاع، عن أبيك. قال:

 ورجوت أن يسقط عنى رجلا. قال فقال: سمعته من الذي سمعه منه أبي. كان صديقا له بالشام. ثم حدثنا سفيان عن سهيل، عن عطاء بن يزيد، عن تميم الداري؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: "الدين النصيحة" قلنا: لمن؟ قال "لله ولكتابه ولرسوله ولأئمة المسلمين وعاماهم.

 

194- Bize Muhammed b. Abbad el-Mekkl tahdis etti. Bize Süfyan tahdis edip dedi ki: Süheyl'e dedim ki: Amr, bize Ka'ka' dan tahdis etti. O senin babandan tahdis edip babandan benim rivayetimdeki senedimden bir adamı düşürmesini ümid ettim, dedi. Ancak Süheyl: Ben bu hadisi babamın kendisinden dinlemiş olduğu zattan dinledim, o babamın Şam'daki bir arkadaşı idi, dedi. Sonra Süfyan bize Süheyl'den tahdis etti. O Ata b. Yezid'den, 0, Temim ed-Dari (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Din nasihattir" buyurdu. Biz, kime dedik, O: "Allah'a, kitabına, Rasulüne, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara" buyurdu.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 4944; Nesai, 4208, 4209; Tuhfetu'l-Eşraf, 2053

 

 

96 - (55) حدثني محمد بن حاتم. حدثنا ابن مهدي. حدثنا سفيان عن سهيل بن أبي صالح، عن عطاء بن يزيد الليثي، عن تميم الداري، عن النبي صلى الله عليه وسلم. بمثله.

 

195- Bana Muhammed b. Hatim rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Mehdi rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyân, Süheyl b. Ebi Sâlih'den, o da Atâ' b. Yezid el-Leysî'den, o da Temim-i Dâri'den, o da Nebiy (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den nakletmiş olmak üzere bu hadisin misli­ni rivayet etti.

 

 

(55) وحدثني أمية بن بسطام. حدثنا يزيد (يعني ابن زريع). حدثنا روح (وهو ابن القاسم) حدثنا سهيل عن عطاء بن يزيد. سمعه وهو يحدث أبا صالح عن تميم الداري، عن رسول الله صلى الله عليه وسلم.بمثله.

 

196- Bana Ümeyyetü'bnü Bstân dahi rivayet etti.  (Dediki): Bize Yezid yani İbni Zürey' rivayet etti. (Dediki): Bize Ravh —ki îbni Kaasim'dir — rivayet etti. (Dediki): Bize Süheyl, Atâ' b. Yezid'den rivayet ey­ledi. Onu Ebu Salih'e Temim-i Dâri'den, o da Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)den nakletmiş olmak üzere bu hadisin mislini rivayet ederken dinlemiş.

 

 

97 - (56) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عبدالله بن نمير وأبو أسامة، عن إسماعيل بن أبي خالد، عن قيس، عن جرير؛ قال:

 بايعت رسول الله صلى الله عليه وسلم على إقام الصلاة وإيتاء الزكاة والنصح لكل مسلم.

 

197- Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Nümeyr ile Ebu Üsâme, İsmail b. Ebi Hâlid'den o da Kays'dan, o da Cerir'den naklen rivayet ettiler. Cerir dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermek ve her müslümana nasihat etmek şartı ile bey'at ettim.

 

Diğer tahric: Buhari, 57, 1336,2049,2566; Tirmizi, 1925; Tuhfetu'I-Eşraf, 3226

 

 

98 - (56) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وزهير بن حرب وابن نمير، قالوا: حدثنا سفيان عن زياد بن علاقة. سمع جرير بن عبدالله يقول:

 بايعت النبي صلى الله عليه وسلم على النصح لكل مسلم.

 

198- Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İbni Nümeyr rivayet ettiler. Dediler ki: Bize Süfyân, Ziyâd b. îlâka'dan rivayet etti.. Ziyad, Cerir b. Abdullah'ı: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e her Müslümana nasihat etmek şartı ile bey'at ettim" dediğini dinlemiştir.

 

Diğer tahric: Buhari, 58, 2565; Nesai, 4167; Tuhfetu'l-Eşraf, 3210

 

 

99 - (56) حدثنا سريج بن يونس ويعقوب الدورقي، فالا: حدثنا هشيم عن سيار، عن الشعبي، عن جرير؛ قال:

 بايعت النبي صلى الله عليه وسلم على السمع والطاعة. فلقنني "فيما استطعت" والنصح لكل مسلم. قال يعقوب في روايته: قال: حدثنا سيار.

 

199- Bize Süreye b. Yunus ile Ya'kub ed-Devrakî riva­yet ettiler. Dediler ki: Bize Hüseyni, Seyyar'dan, o da Şa'bi'den, o da Cerir'den naklen rivayet etti. Cerir dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e dinleyip, itaat etmek şartı ile bey'at ettim, o bana "gücünün yettiği kadarında" ibaresini telkin etti. Ayrıca her müslümana da nasihat etmek şartı ile (bey'at ettim). Yakub (ed-Devraki) rivayetinde dedi ki: (Huşeym), bize Seyyar tahdis etti, dedi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 6778; Nesai, 4200; Tuhfetu'I-Eşraf, 3216

 

AÇIKLAMA: Temim ed-Dari (r.a.)'dan rivayetegöre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Din nasihattır ... ve bütün Müslümanlara." Bu hadis pek muazzam bir hadistir. Şerhinde açıklayacağımız üzere İslam onun etrafında dönüp durmaktadır. İlim adamlarından çeşitli toplulukların söylediği bu İslam'ın dörtte biridir sözlerine gelince, İslam'ın emirlerini kapsayan dört hadisten biridir demek olup, durum dedikleri gibi değildir. Aksine İslam yalnızca bunun etrafında dönüp durmaktadır. Bu hadis Müslim'in tek başına rivayet ettiği (efrad) hadislerindendir. Temim ed-Dari'nin Buhari'nin Sahihinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)' den gelen herhangi bir hadisi olmadığı gibi, Müslim' de de bundan başka bir hadisi bulunmamaktadır. Kitabın mukaddimesinin son taraflarında Temim'in nesebi hakkındaki görüş ayrılıkları ve bunun nispetinin Dari yahut Diri olduğu kaydedilmiş idi.

 

Nasihat Hadisinin Önemi

 

Bu hadisin şerhine gelince, İmam Ebu Süleyman el-Hattabi (rahimehullah) dedi ki: Nasihat kapsamlı bir kelimedir. Kendisine nasihat edilen kimsenin bir pay sahibi olmasını sağlamak demektir. Oldukça veciz isimlerden ve son derece özlü sözlerden birisi olduğu söylenir. Arap dilinde bu kelimenin anlamını yeteri kadar anlatabilecek tek bir kelime daha yoktur. Nitekim felah hakkında da: Arap dilinde dünya ve ahiret hayrını ondan daha kapsamlı ifade eden bir kelime yoktur denilmiştir.

 

Nasihatın Anlamı

 

Nasihatin "(...): Adam elbisesini dikti" tabirinden alındığı da söylenmiştir. Böylelikle nasihat edenin nasihat ettiği kimsenin iyiliği için araştırıp bulduğunu, elbise diken kimsenin elbisedeki boş ve açık yerleri kapatması işine benzetmişlerdir. Yine bu kelimenin balın mumdan süzülmesini anlatmak üzere kullanılan "(...): Balı süzdüm" tabirinden alındığı da söylenmiştir. Böylelikle nasihat esnasında söylenen sözlerin aldatmaktan arındırılmasını balı n diğer karışımlardan arındırılmasına benzetmişlerdir.

 

(Hattabi devamla) dedi ki: Hadisin anlamı da şudur: Oinin direği ve ayakta durması nasihat iledir. "Hac Arafat'tır" buyruğuna benzemektedir. Yani haccın ana direği ve pek büyük kısmı Arafat'ta vakfe etmek demektir.

 

Nasihatın ve türlerinin açıklaması ile ilgili olarak da Hattabi ve daha başka alimler bu hususta son derece değerli açıklamalarda bulunmuşlardır. Ben muhtasar bir şekilde bunları bir arada vermeye gayret edeceğim. İlim adamları der ki:

 

Allah'a Nasihat

 

Yüce Allah hakkında nasihatın anlamı ona iman, onun ortakslZ olduğunu kabul etmek, sıfatları hususunda ve onu bütün kemal ve cemal sıfatlarıyla nitelendirmekle ve ilhadı (doğruluktan uzaklaşmayı) terk etmek, zat-ı bariyi bütün eksikliklerden tenzih edip, ona itaatin gereklerini yerine getirmek, ona isyan etmekten uzak durmak, yalnız onun için sevmek, yalnız onun için buğz etmek, ona itaat edenleri veli ve dost edinmek, ona isyan edenlere düşmanlık etmek, onu inkar edenlerle cihad etmek, onun nimetlerini itiraf edip, nimeti dolayısıyla ona şükretmek, bütün amellerinde ihlaslı olmak, sözü geçen bütün bu hususlara başkalarını da çağırmak ve bunlara sahip olmaya teşvik etmek, bu hususta bütün insanlara ya da mümkün olanlara karşılütufla muamele etmek ile olur.

 

Hattabi (rahimehullah) dedi ki: İşte bu izafetin (Allah'a nasihatın) gerçeği aslında kulun kendi kendisine nasihat etmesidir. Çünkü yüce Allah'ın nasihat edenin nasihatına ihtiyacı yoktur.

 

Allah'ın Kitabına Nasihat

 

Yüce Allah'ın kitabına nasihata gelince, bu da onun yüce Allah'ın kelamı ve onun indirdiği kitabı olduğuna, yaratılmışların hiçbir sözünün ona benzemediğine, yaratılmışlardan hiçbir kimsenin benzerini ortaya koyamayacağına iman etmek sonra da onu tazim etmek ve onu hakkıyla, güzel ve huşu ile okumak, harflerini dosdoğru telaffuz etmek, tahrif edenlerin yanlış yorumlarına, dil uzatanların hücumlarına karşı onu korumak, içindekileri tasdik etmek, hükümleri ile birlikte hareket etmek, ilimlerini, verdiği misalleri iyice kavramak, öğütlerinden ibret almak, akılları şaşırtan buyrukları üzerinde tefekkür etmek, muhkem hükümleriyle am el edip, müteşabih olanına teslimiyet göstermek, hangi buyruklarının umum, hangilerinin husus ifade ettiğini, nasihini mensuhunu araştırmak, ilimlerini yaymak, ona ve ona nasihat olduğunu söylediğimiz hususlara çağırmak.

 

Allah Rasulüne Nasihat

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)' e nasihat etmeye gelince, risaletini tasdik etmek, bütün getirdiklerine iman etmek, emir ve yasaklarında ona itaat etmek, hayatta iken de, vefatından sonra da onun yardımına koşmak, ona düşmanlık edenlere düşmanlık etmek, onu dost bilenleri dost edinmek, hakkının azametinin farkında olmak, ona gereken tazimi göstermek, onun yolunu ve sünnetini canlandırmak, davetini yaymak, şeriatını yaygınlaştırmak, şeriata yapılan ith am ları reddetmek, onun ilimierini üstün tutmak, getirdiği şeriatın anlamlarını derinlemesine anlayıp, öğrenmek (tefakkuh), o şeriata çağırmak, onu öğrenip öğretmekte incelikli hareket etmek, onu tazim edip, yüceltmek, o şeriatı okurken edebe riayet etmek, bilgisizce hakkında söz söylemekten uzak durmak, şeriat ehlini ona intisapları dolayısıyla büyük görmek, onun (Allah Rasulünün) ahlakıyla ahlaklanmak, edebiyle edeplenmek, ehli beytini ve ashabını sevmek, sünnetine dair bid' atler ortaya koyan ya da ashabından birisine dil uzatan kimselerden ve benzerlerinden uzak durmak.

 

Müslümanların Yöneticilerine ve ilim Adamlarına Nasihat Müslümanların imamlarına (yöneticilerine) nasihata gelince, hak yolda onlara yardımcı olmak, hakta onlara itaat etmek, onlara hakkı emretmek, yumuşaklıkla ve incelikle onları uyarıp, onlara hatırlatıp öğüt vermek. Müslümanların fark etmedikleri ve kendilerine ulaşmayan haklarını kendilerine bildirmek, onlara karşı çıkmayı (hurueu) terk etmek, onlara itaat için insanların kalplerini ısındırmak.

 

Hatlabi (rahimehullah) dedi ki: Onların arkasında namaz kılmak, onlarla birlikte cihad etmek, zekatları onlara verip, bir haksızlıkları ya da kötü bir muameleleri görülecek olursa kılıçla onlara karşı çıkmamak, yalan övgülerle onların aldanmalarına sebep olmamak, onların ıslah olmaları için dua etmek de onlara nasihatın kapsamı içerisindedir.

 

Bütün bu açıklamalar Müslümanların imamlarından kastın halifeler ve onların adına Müslümanların işlerini idare eden diğer yöneticilerin kastedilmesi anlamına göredir. Meşhur olan da budur, bunu aynı zamanda Hatlabi de nakletmiştir.

 

Sonra Hatlabi şöyle diyor: Bu din alimlerinin kendileri olan "imamlar/ önderler" diye de tevil edilebilir. O takdirde onların nakletlikleri rivayeti kabul etmek, hükümlerde onları taklit etmek, onlar hakkında güzel zan beslemek de onlara nasihatın kapsamı içerisine girer.

 

Bütün Müslümanlara Nasihat

 

Yöneticilerin dışında kalan kimseleri teşkil eden genelolarak Müslümanlara nasihata gelince, bu da dünya ve ahiretlerinde onların faydasına olanları kendilerine göstermek, onlara eziyet etmekten uzak durmakla olur. Bunun için dinlerinden bilmediklerini onlara öğretir, sözüyle, ameliyle bu hususta onlara yardımcı olur. Kusurlarını örter, gediklerini kapatır, onlara gelebilecek zararları önler, faydalarına olan işleri gerçekleştirmelerine yardımcı olur, yumuşaklıkla, ihlasla onlara iyiliği emredip, onları kötülükten uzaklaştırır, onlara şefkat gösterir, büyüklerine saygı, küçüklerine merhamet eder. Güzel bir şekilde onlara öğüt verir, onları aldatmaz, kıskanmaz. Kendisi için sevdiği iyilikleri onlar için de sever, kendisi için hoşlanmadığı hususlardan onlar için de hoşlanmaz. Onların mallarını, namus, şeref ve haysiyetlerini ve bunun dışındaki diğer hallerini sözüyle, fiiliyle himaye eder. Sözünü ettiğimiz bütün bu nasihat türlerini de ahlak haline getirmek için onları teşvik eder, itaatleri işlemek için gayretlerini harekete getirir. Selef (r.anhum) arasında nasihatı sebebiyle dünyasına zarar görmek noktasına gelenler dahi vardı. Allah en iyi bilendir.

 

İşte nasihat ile ilgili açıklamaların özeti bunlardır. İbn Battal (rahimehullah) bu hadis hakkında şöyle diyor: Nasihat' a din ve İslam da denilir. Din ise söz hakkında kullanıldığı gibi, amel hakkında da kullanılır. Nasihat gereğini yerine getirenlerin yeterli olacağı türden bir farzdır (farz-ı kifayedir.) Diğerlerinden sakıt olur. Nasihatta bulunacak kişi öğüdünü n kabul edilip, emrine itaat edileceğini bilip, hoşlanılmayacak hallerin başına gelmeyeceğinden emin olması şartıyla gücü kadar yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktür. Şayet kendisine bir eziyet geleceğinden korkarsa nasihatı terk etmek ruhsatı vardır. Allah en iyi bilendir.

 

Cerir (r.a.)' ın rivayet ettiği: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)' e: Bey'at ettim" ile diğer rivayetteki: Dinleyip itaat etmek şartıyla (bey'at ettim). O da bana gücünün yettiği kadarıyla diye telkin etti" denilmektedir.

 

Yalnızca namazı ve zekatı sözkonusu etmesi bunların iki karine olmalarından, şahadet kelimelerinden sonra İslam rükünlerinin en önemli ve en açık yapılanlarından olmaları dolayısıyladır. Oruç ve diğer rükünleri zikretmeyişlerinin sebebi ise bunların da itaat etme kapsamı içerisine girmeleridir. Allah Resulünün (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gücünün yettiği kadanyla" şartını telkin etmesi yüce Allah'ın: 'Yıllah hiçbir nefse gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez. " (Sakara, 286) buyruğuna uygundur. Rivayet muhatap (ikinci şahıs) için olmak üzere te harfi fethalıdır. Allah Resulünün ona bu telkinde bulunması ise şefkatinin mükemmelliğinden dolayıdır. Çünkü bazı hallerde kişi aciz düşebilir. Eğer gücünün yettiği kadarı ile itaati kayıtlamayacak olursa bazı hallerde üzerine aldığı yükümlülüğü yerine getirmeyebilir. Allah en iyi bilendir.

 

Cerir'in rivayet ettiği hadis ile ilgili hususlardan birisi de HaflZ Ebu'lKasım et-Taberani'nin isnadı ile rivayet ettiği Cerir'e ait bir menkıbe ve bir şeref payesi ihtiva eden şu hadistir. Kısaca şöyledir: Cerir kölesine kendisine bir at satın almasını emretmişti. O da ona üç yüz dirheme bir at satın aldı. Satın aldığı atı ve parasını ödemesi için de atın sahibini getirip, yanına geldi.

 

Cerir atın sahibine: Senin atın beş yüz dirhemden daha çok eder, sen bunu dört yüz dirheme satar mısın dedi. Adam: Ey Ebu Abdullah bu sana kalmış bir şeydir, dedi. Cerir: Senin atın bundan fazlasını eder, sen bunu beş yüz dirheme satar mısın, dedi. Sonra değerini yüzer yüzer arttırıp durdu, sahibi de buna rıza gösteriyor, Cerir ise hayır senin atın bundan daha değerlidir deyip durdu sonunda sekiz yüz dirheme kadar ulaştı ve atı sekiz yüz dirheme aldı. Bu husus ona söylenince kendisi: Ben Rasfılullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e her müslümana nasihat etmek şartı ile bey'at ettim, dedi. Allah en iyi bilendir.

 

Başlığın Senetleri

 

Bu başlıkla ilgili olarak söylenenlere gelince (196) senedinde Umeyye b.

Bistam vardır. Mukaddime' de bu kelimenin munsarıf olup olmadığına dair açıklamalarla Bistam'ın be harfinin meşhur okuyuşa göre kesreli olduğunu el-Metali sahibinin aynı zamanda fethalı (Bestam) diye okunacağını belirtmiş idik. (198) diğer rivayette Ziyad b. İlaka vardır. Ayn harfi kesreli ve kaf harfi iledir. (199) diğer hadiste Sureyc b. Yunus vardır. Ayrıca (Yakub) ed-Devraki de vardır. Mukaddime' de bu nispet ile ilgili açıklama geçmişti. Allah en iyi bilendir. Müslim'in (197): "Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. .. Cerir'den" Bu senedindeki ravilerin hepsi Kufelidir.

"Bize Sureyc ve Yakub tahdis edip dediler ki ... Cerir'den" diye senedi zikrettikten sonra Müslim hadisin sonunda: "Yakub" rivayetinde "dedi ki:

 

Bize Seyyar tahdis etti" ibaresinde ince bir noktaya dikkat çekmektedir. O da Huşeym'in tediis yapan bir ravi oluşudur ve burada "Seyyar"dan diye an lafzıyla rivayette bulunmuştur. Tediis yapan ravi ise "an" dediği takdirde başka bir cihetten semaı sabit olmadıkça rivayeti delil gösterilmez. İşte Müslim (rahimehullah) onun rivayet ettiği bu hadisi iki hocadan rivayet etmiştir ki bunlar Sureyc ve Yakub' dur. Sureye: Bize Huşeym, Seyyar' dan tahdis etti derken, Yakub: Bize Huşeym tahdis edip dedi ki: "Bize Seyyar tahdis etti" demiştir. Böylelikle Müslim (rahimehuIJah) ravinin onun ibaresini nakletmelerindeki farklılıklarını açıklamış ve her ikisinden de netice itibariyle hadisinin muttasıl olduğu sonucu ortaya çıkmış oldu. Müslim (rahimehullah) yalnızca iki rivayetten birini zikretmekle yetinmedi. Bu ise Müslim'in işi son derece sağlam tutmasından, oldukça dikkatli incelemesinden ve güzel bir şekilde ihtiyatlı hareket etmesinden ileri gelir. Allah ondan razı olsun. "Seyyar" isminde ise sin, ye' den öncedir. Doğruyu en iyi bilen yüce Allah'tır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

24- MASİYETLERLE İMANIN EKSİLMESİ, MASİYET İŞLEMEKTE OLANDAN İMANIN -KEMALİNİN OLMAYACAĞI KASTIYLA- NEFYEDİLMESİNİ BEYAN BABI