DEVAM: 11. İyiliğe
Teşekkür Etmek
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ ثَابِتٍ
عَنْ أَنَسٍ أَنَّ
الْمُهَاجِرِينَ
قَالُوا يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
ذَهَبَتْ
الْأَنْصَارُ
بِالْأَجْرِ
كُلِّهِ
قَالَ لَا مَا
دَعَوْتُمْ
اللَّهَ
لَهُمْ وَأَثْنَيْتُمْ
عَلَيْهِمْ
Hz. Enes'den (rivayet
edildiğine göre); Muhacirler (Nebi s.a.v.'e): Ey Allah'ın Rasulü Ensâr, sevabın
hepsini götürüp gittiler. (Bu hususta ne buyurursun)? diye sormuşlar da (Hz.
Nebi):
Hayır, onlar (ın size
yaptıkları iyilikler) için onlar hakkında Allah'a dua ettiğiniz ve (sizlere
yaptıkları hayırlardan dolayı) kendilerini övdüğünüz sürece, (onların
yaptıkları hayırların sevabına siz de ortak olursunuz)" buyurmuştur.
İzah:
Mekke müşriklerinin
eziyet ve hakaretlerine dayanamayarak doğmuş
oldukları ana vatanlarından
mallarını bırakarak Habeşistan ve Medine gibi beldelere hicret (göç) eden,
ashâb-ı kirama "muhacir" denir.
Bütün maddi
imkânlarından mahrum olarak Medine'ye oradaki mûs-lüman kardeşlerinin yanına
sığınan bu muhacirler, dünya tarihinde görülmemiş bir ikram ve yakınlık
görmüşlerdir. Medineli a.shab tarafından, kendilerine üstün bir yardım
yapıldığından bu yerli ashaba "Ensâr" denir. Kendi evlerini
misafirlere, terk etmişler, mallarını vermişler ve bu kıymetli misafirlerini öz
kardeşlerinden daha üstün tutmuşlardır.
İşte Muhacirler,
gördükleri bu iyilik ve ikrama karşı verecek bir şeyleri olmadığından ve onlara
bir mukabelede bulunamadıklarından mahcub bir vaziyette:
"Ey Allah'ın
Resulü! Ensâr bütün sevablan aldı, götürdü. Bizim halimiz ne olacak? diye
üzüntüye düştüler.
Rasul-i zişari
efendimiz de; bunları teskin ve taltif için muhacirlere şu müjdeyi verdiler:
Siz, onlara dua edersiniz,
size ettikleri iyilikten dolayı onları översiniz, Allah'a şükretmiş olursunuz.
Böylece siz de sevap kazanırsınız.”[Buhari, el-Edebu'I-Müfred-Ahlâkı Hadisler,
terceme; A. Fikri Yavuz, 1-230-231.]
Çünkü, iyilik edene
teşekkürde ve duada bulunmak, nimetin hakiki sahibinin Allah olduğu şuuruyle
yapıldığı zaman Allah'a şükür manasına gelir ki, şükür makamına kaim olur ve
şükür sevabı kazandırır.
Binaenaleyh bir önceki
hadisin şerhinde de açıkladığımız gibi nimete vasıta olan kula şükretmeyen,
Allah'a da şükr etmiş olmaz ve şükür sevabından mahrum kaldığı gibi, nimete
karşı da nankörlük etmiş olur.