DEVAM: 162-163.
Kertenkele'nin Öldürülmesi
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الصَّبَّاحِ
الْبَزَّازُ
حَدَّثَنَا
إِسْمَعِيلُ
بْنُ زَكَرِيَّا
عَنْ
سُهَيْلٍ
قَالَ
حَدَّثَنِي
أَخِي أَوْ
أُخْتِي عَنْ
أَبِي
هُرَيْرَةَ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهُ
قَالَ فِي
أَوَّلِ
ضَرْبَةٍ
سَبْعِينَ
حَسَنَةً
Ebu Hureyre r.a.'den
(rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Zehirli
kertenkeleyi) İlk vuruşta (öldüren kimse için) yetmiş sevap vardır."
İzah:
el-Vezeğa: "Sâmm
abraş" da denilen alaca ve zehidi kertenkeIelerdir.
Halk onun zararlı
böceklerden olduğunda ittifak etmişlerdir. Bu haşere hakkında Şafiî
ilimlerinden Kemalüddin Dümeyrî "Hayatü'l-Hayvan" isimli eserinde
şöyle diyor: "Zehirli keler, sağırdır derler. Sağır olmasına sebeb
İbrahim aleyhisselâm üzerine ateşi üfürüp alevlendirirdi. Bu sebepten sağır ve
abraş (alaca) oldu. Zehirli kelerin (kertenkelenin) tabiatı böyledir ki içinde
zaferan kokusu olan eve girmez. Yılan ile arasında ülfet vardır. Akrep ile
dokuzlan böceğinin arasında ülfet olduğu gibi."
Ahmed b. Hanbel'in Hz.
Aişe'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle deniliyor. "Hz.
Aişe'nin evinde dayalı bir süngü vardı. Bu kendisine soruldu da şunları
söyledi:
"Biz onunla kertenkele
öldürürüz. Çünkü Nebi (s.a.v.) haber verdi ki: İbrahim (a.s.) ateşe atıldığı
vakit yeryüzündeki bütün hayvanlar onu söndürmeye çalışmış, yalnız kertenkele
buna katılmamıştır. Çünkü o ateşi üfürmüştür. Bu sebepten Nebi (s.a.v.) onun
öldürülmesini emir buyurmuştur."[İbn Mâce, .sayd; Ahmed b. Hanbel, VI,
83, 109, 217.]
Yine Hz. Aişe'den
rivayet edildiğine göre Beyt-i Makdis (Kudüs) yandığı vakit kertenkeleler
ateşi üfürmüşlerdir.
Bütün bu açıklamalardan
anlaşılıyor ki, zehirli keler, zehirli ve zararlı olduğu için, Hz. Fahr-i
Kainat efendimiz onu yoldan çıkan anlamına gelen "fasık" sıfatıyla
sıfatlandırmış, vücud itibariyle küçük olduğu için de-ona "küçük
fasık" anlamına gelen "füveysika" ismini vermiş ve bu özelliğinden
dolayı da onun öldürülmesini emretmiştir.
Kevkeb isimli eserde
açıklandığı üzere bu hayvanın girdiği sulardan insana büyük zararlar gelir.
Özellikle bu hayvan tuzu bulduğu zaman içine girip yuvarlanır, onun temas
ettiği tuzlarda insanlara alaca hastalığı veren bir madde oluşur. ' Bu hayvan,
tuza erişme imkânı bulmadığı zaman, tuzun bulunduğu odanın çatısında tırmanıp
oradan tuzun üzerine pisler.
Bilindiği gibi,
mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şeriflerden (5264) nolu hadis-i şerifte
zehirli kertenkeleyi bir vuruşta öldürene yetmiş sevap verileceği ifade
edilirken, (5263) numaralı hadis-i şerifte de ikinci vuruşta öldürene, ilk
vuruşta öldürenden daha az sevap verildiği, üçüncü vuruşta öldürene de ikinci
vuruşda öldürenden daha az sevap verileceği ifade edilmektedir. Bu ifade görünüşte
"ibadetlerin en faziletlisi en meşakkatlisidif" hadisine ters
gibidir. Çünkü kertenkeleyi ikinci vuruşta öldüren ilk vuruşta Öldüren kimseden
daha çok zahmet çeker, üçüncü vuruşta öldürense daha da çok yorulmuş olur.
Ancak, yüce Allah'ın kullarından istediği yorgunluk ve meşakkat değildir.
İhlâsdır. Hiç zahmet çekilmeden yapılan amellerden, nefis zevk alıp kendisine
pay çıkarır. Nefsin kendisine pay çıkarması ise ihlâsı giderir. Binaenaleyh
meşakkatli işlerdeki fazilet bizzatihi meşakkatten değildir. Meşakkat
sebebiyle korunmuş olan ihlâsdandır.
Kuşkusuz, zehirli
kertenkeleyi, bir vuruşta öldüren kimse Hz. Peygamberin zehirli
kertenkelelerin öldürülmesi hususundaki emrine daha ihlâslı sarılarak
kertenkeleye darbesini daha dikkatli indirerek onu bir vuruşta öldürebilir ve
bu ihlâsının karşılığında büyük bir sevaba erişebilir. Ancak onu ikinci vuruşta
öldüren muhakkak ki vuruşunda birinci vuruşta öldüren kadar dikkatli olamadığı
gibi, üçüncü vuruşta öldüren de ikinci vuruşta öldüren kadar dikkatli
olamamıştır. Buradaki dikkat bu husustaki İhlasın bir ölçüsü durumunda
olduğundan kertenkeleyi bir iki ya da üç vuruşda öldüren kimselerin bu
dikkatleri nisbetinde farklı sevaplar almaları, sevap almadaki ölçünün ihlâs
olması esasına uygundur. Binaenaleyh mevzumuzu teşkil eden hadis-i şeriflerle,
sözü geçen hadis-i şerif arasında herhangi bir çelişki sözkonusu değildir.
İzzüddin b.
Abdisselâm'ın "Emâli" isimli eserindeki şu açıklamasına göre de söz
konusu zehirli kelerleri bir vuruşta öldürenin ikinci vuruşta öldürmekten daha
faziletli olması; "şüphesiz Allah herşeyde iyiliği farz kılmıştır. O halde
siz öldürdüğünüz vakit öldürmeyi iyi yapın..." hadisinin kapsamı içine
girebileceği gibi., "Siz hayır işlerde yarışın..."[Bakara 148; Al-i
İmran I 14] âyet-i kerimelerinin kapsamlarına da girebilir. Ayrıca "kertenkeleyi
ilk vuruşta öldürene yetmiş sevab vardır" mealindeki (5264) nolu hadis-i
şerifle, Müslim'in rivayet ettiği: "Her
kim bir vuruşta bir kertenkele öldürürse ona yüz sevap
yazılır"[408] mealindeki hadis-i
şerif arasında da bir çelişki yoktur. Çünkü:
1. Usulda ma'lum olduğu
üzere bir meselede belli bir sayının zikredilmiş olması daha fazlasının hak
edilmiş olmasına mâni değildir. Bu itibarla bir kimseye yetmiş sevabın
verileceğinden bahsedilmesi o kimsenin yetmişden fazla sevap almasına mani
değildir.
2. Önceden yüce Allah
kertenkeleyi bir vuruşta öldürene amelinin karşılığı olarak yetmiş sevap
verileceğini bildirmişken, sonradan otuz sevap daha ihsan ederek kertenkeleyi
bir vuruşta öldürene toplam yüz sevap verileceğini Rasûlüne bildirmiş
olabilir.
3. Kertenkeleyi ilk
vuruşta öldüren kimselerin ihlâsları farklı olacağından onlara verilecek
sevapların da ihlâsları nisbetinde yetmiş ila yüz sevap arasında değişmesi
mümkündür.