SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 5225 >>

DEVAM: 148-149. Vücudu Öpmenin Hükmü

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى بْنُ الطَّبَّاعِ حَدَّثَنَا مَطَرُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْأَعْنَقُ حَدَّثَتْنِي أُمُّ أَبَانَ بِنْتُ الْوَازِعِ بْنِ زَارِعٍ عَنْ جِدِّهَا زَارِعٍ وَكَانَ فِي وَفْدِ عَبْدِ الْقَيْسِ قَالَ لَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ فَجَعَلْنَا نَتَبَادَرُ مِنْ رَوَاحِلِنَا فَنُقَبِّلُ يَدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَرِجْلَهُ قَالَ وَانْتَظَرَ الْمُنْذِرُ الْأَشَجُّ حَتَّى أَتَى عَيْبَتَهُ فَلَبِسَ ثَوْبَيْهِ ثُمَّ أَتَى النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَهُ إِنَّ فِيكَ خَلَّتَيْنِ يُحِبُّهُمَا اللَّهُ الْحِلْمُ وَالْأَنَاةُ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنَا أَتَخَلَّقُ بِهِمَا أَمْ اللَّهُ جَبَلَنِي عَلَيْهِمَا قَالَ بَلْ اللَّهُ جَبَلَكَ عَلَيْهِمَا قَالَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي جَبَلَنِي عَلَى خَلَّتَيْنِ يُحِبُّهُمَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ

 

Ümmü Ebân bint el-Vazi b. Zari; (Hz.Nebi'in huzuruna gelen) Abdulkays hey'eti arasında bulunan dedesi Zari'den demiştir: Medine'ye vardığımız zaman hayvanlarımızdan acele inip Peygamber (s.a.v.)'in elini ve ayağını öpmeye başladık. el-Münzirü'l-Eşecc bir süre tekledikten sonra (içinde elbiseler bulunan) bavuluna vardı ve (içlerinden, eteklik ve gömlekten oluşan) yeni bir takım elbiseyi giydi. Sonra Nebi (s.a.v.)'e vardı. (Hz. Nebi) ona:

 

Sende Allah'ın sevdiği iki haslet var, hilim ve vakar, buyurdu, el-Münzir de: Ey Allah'ın Resulü! Ben bunları kendi çabamla mı elde ettim, yoksa Allah beni bu iki huy üzerine mi yarattı? dedi. (Hz, Nebi): Elbette seni Allah bu iki huy üzerine yarattı, buyurdu. Bunun üzerine o: Beni Allah ve Rasûlünün sevdiği iki haslete sahip olarak yaratan Allah'a hamd olsun, diye şükretti.

 

 

İzah:

Müslim, iman; Tirmizî, birr; Ahmed b. Hanbel, III, 23.

 

Hilm; Akıl, vakar, sabır manalarına gelir.

 

Enâet: Aceleye kapılmadan zamanında ve yerinde hareket etmektir.

 

Ebü'l Hasen eş-Şâzelî hazretlerinin rivayetine göre, bir gün Rasûlü Ek­rem efendimiz; rü'yasında görmüş de kendisine:

 

"Elbiselerini pisliklerden koru. Eğer böyle yaparsan her an Al­lah'ın yardımına nail olursun" buyurmuş. Bunun üzerine İmam Şazeli hazretleri:

 

"Ey Allah'ın Rasulü, benim elbiselerimden maksat nedir? diye sorun­ca; Hz. Fahr-i Kâinat şöyle buyurmuş:

 

Hak teâla hazretleri senin özerine beş kat elbise giydirmiştir:

 

1. Muhabbet elbisesi,

 

2. Marifet elbisesi,

 

3. Tevhid elbisesi,

 

4. İman elbisesi,

 

5. İslâm elbisesi,

 

1. Her kim muhabbet elbisesini giyerse (yani Allah'ı severse) Allah ona her işi kolay getirir.

 

2. Her kim de marifet elbisesini giyer de Allah'ı hakkıyla tanırsa onun nazarında Allah'ın rızası dışında herşey küçülür, değersiz kalır.

 

3. Her kim de Allah'ın yegâne Halik olduğunun şuuruna vararak tev­hid makamına ererse ona şirkin kokusu bile erişemez.  

 

4. Kim de iman elbisesi giymeye muvaffak olursa o herşeyden emin olur.

 

5. İslâm elbisesini giyen kimse ise Allah'a isyan etmez. Hasbelbeşer isyan etse bile özür dileyip tevbe eder. Tevbe edenin tevbesini de Allah kabul eder.

 

"Eşecc" kelimesi "başı yarık" anlamına gelir. Hz. Münzir'in yüzünde kılıç veya bıçak yarasından kalma bir iz bulunduğu için Resulü Zişan efen­dimiz kendisine bu ismi vermiş, ondan sonra bu isimle meşhur olmuştur.

 

Hz. Münzir'in sahih ve meşhur olan ismi el-Münzir b. Aziz olmakla beraber yine de ihtilaflıdır. Nitekim Avnü'l Mabûd yazarı O'nun is­minin "el-Münzir b. el-Hâris el-Abdî" olduğunu söylerken Bezi yazan el-Münzir b. Amr olduğunu söylemiştir.

 

Eşşeyh Abdülhak ed-Dehlevî'nin "el-Lemeât" isimli eserinde, Abdul-kays heyetinin Hz. Nebiin huzuruna gelmeleri şöyle anlatılıyor:

 

"Abdülkays heyeti, Hz. Nebi'in yanma gelince hemen hayvan­larından inip yerlere kapandılar. Hz. Nebi bu hareketlerine engel olmadı. Bilakis onların bu hareketini takrir etti. Onların başkanı olan Eşecc ise onlara katılmadan doğru kendisine ayrılan eve indi. Orada gus­lettikten sonra beyaz elbiselerini giydi, sonra mescide girip iki rekat na­maz kıldı ve ardından dua edip huşu içerisinde vakar ve teenni ile Hz. Nebiin huzuruna vardı. Hz. Nebi onu bu edeb içerisinde görünce:

 

Sende (Allah ve Rasûlunun sevdiği) iki huy vardır, buyurdu.

 

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte, Hz. Münzir b. Aziz başkan­lığında gelen Abdülkays heyetinin Hz. Nebiin ellerini ve ayakları­nı öptükleri ifade edilmektedir. Biz el öpmenin hükmünü (5217) numara­lı hadis-i şerifin şerhinde açıkladığımız için burada sadece ayak öpmenin hükmünü açıklamakla yetineceğiz.

 

El ve ayak öpme, selamlama yahutta tazim kasdiyle yapıldığı zaman caiz değildir, haramdır. Fakat sevgi, özlem, istihsan (tebrik) duyguların­dan kaynaklanan el ve ayak öpmeler, caizdir. Nitekim mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte geçen, Abdülkays heyetinin Hz. Nebi'in el ve ayaklarını öpmeleri olayı, sevgi ve özlem duygularından kaynaklandı­ğı gibi Resûl-ü Zişan efendimizin kendisine soru soran yahudilerin sorularını cevaplandırması neticesinde onların ellerini ve ayaklarını öpmelerine izin vermesi148 olayı da yahudilerin Hz. Nebi'in el ve ayakları­nı öpmelerinin yine istihsan (tebrik etme) duygusundan kaynaklanmıştır.

 

Eğer Eşşeyh Abdulhak ed-Dehlevî'nin el-Lemeât isimli eserindeki Hz. Nebi'in Abdulkays hey'etinin huzurunda secdeye kapanmasına izin verdiğini ifade eden hadisin sıhhatini kabul etsek bile, böyle selam­laşmak ve ikram kabilinden olan secdeler "Eğer bir kimseye başka bir kimse için secde etmeyi emretseydim kesinlikle kadına kocasına sec­de etmesini emrederdim"[Ebû Dâvûd, 2140 nolu hadis.] hadisiyle neshedilmiştir. Böyle bir secde daha önceki şeriatlerde caizdir.

 

Bu mevzuda Bedrüddin Aynî de şöyle demektedir. "Bu zamanda sul­tanlara yapılan tazim ve iclâl secdesi küfürden başka bir şey değildir. Ni­tekim el-Mahbubî de el-Camiüssagîr Şerhi'nde yüce Allah'dan başkası­na yapılan her secde zor karşısında kalmış olmamak kaydıyla küfürdür. Binaenaleyh bazı câhil sofilerin şeyhlerin önünde yaptıkları şeyler bid'atlerin en çirkinidir.

 

Efdal olan zor karşısında kaldığı zaman tahiyye (selâm) secdesi yap­maktır. Fakat tazim secdesi yapmamaktır. Çünkü tazim secdesi küfürdür. Takiyye secdesi ise küfür değildir.

 

Ayrıca mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif, fitneye düşürmeyece­ğinden emin olmak şartıyla, bir kimseyi yüzüne karşı medhetmenin caiz olduğuna delalet etmektedir.

 

Aliyyü'l-Kârî'nin açıklamasına göre "Metinde Rasûlullah kelimesinin, Allah lâfzı üzerine atfedilerek zikredilmiş olması, Hz. Nebi'in bir-şeyi sevmesinin Allah'ın sevmesine bağlı olduğunu belirtmek içindir. Bi­lindiği gibi Allah'ın sevdiği bir şeyi Rasûlünün sevmemesi, Allah'ın sev­mediği bir şeyi de sevmesi mümkün değildir."