DEVAM: 141-142.
Musafaha (El Sıkışma)
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
أَبُو
خَالِدٍ
وَابْنُ نُمَيْرٍ
عَنْ
الْأَجْلَحِ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ
عَنْ
الْبَرَاءِ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَا مِنْ
مُسْلِمَيْنِ
يَلْتَقِيَانِ
فَيَتَصَافَحَانِ
إِلَّا
غُفِرَ
لَهُمَا
قَبْلَ أَنْ
يَفْتَرِقَا
el-Berâ b. Azib'den
(rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İki
müslüman karşılaşırlar da el sıkışırlarsa daha ayrılmadan önce (mutlaka)
bağışlanmış olurlar."
İzah:
Tirmizi, istizan; Ahmed
b. Hanbel, IV, 289, 303; İbn Mâce, edeb
Musafaha: Esenleşmek
için iki kişinin biribirlerinin g tutmalarıdır.
Kamus Şerhi
Tacü'l-Arus'da açıklandığı üzere, musafaha iki kişinin yüzyüze gelerek
biribirlerinin ellerini tutmak suretiyle ellerinin iç taraflarını birbirlerine
dokundurmalarıdır. Aliyyü'1-Kâri de Mirkat adlı eserinde müsafahayı "elin
ele temas ettirilmesidir" diye tarif etmiştir.
Müsafahın nasıl
yapılacağı hakkında Hz. Nebi (s.a.v.)'den bir tarif nakledilmiş değildir.
Bunun sebebi, tokalaşmanın örf ve âdetle bilinen malum bir fiil olmasıdır.
Bilinen herşeyi Rasûlullah değisürmeyecekse bunun için bir tarif vermesi
gerekmez.
Musafahanın yukarıda
naklettiğimiz sözlük manalarına bakılırsa musafaha tokalaşanların ellerinin iç
taraflarının biribirine temas ederek kavranması ve yüzlerinin de biribirine
dönük olması ile gerçekleşir.
Tek elle mi çift elle
mi yapılacağına gelince, her ikisi hakkında da rivayet bulunmakla beraber,
birer el ile yapılacağını ifade eden hadis ve nakiller daha umumî ve yaygın
tatbikatı aksettirmektedir. Nitekim İbn Abdil Berr'in et-Temhid isimli eserinde
İbn Büsr'e dayanan bir senetle naklettiği sahih bir hadiste Abdullah İbn Büsr
(r.a.)'in bir elini göstererek: "Şu elimi görüyor musunuz, bununla
Rasûlullah (s.a.v.)'le tokalaştım" dediği rivayet edilmiştir
Bu mevzuda Hz. Ebu
Umame'den rivayet edilen bir hadis-i şerif de şu mealdedir.
"Selamlaşmanın
kemâli eli tutmakla gerçekleşir, musafaha (tokalaşma) da sağ elle olur."
Buhârî'nin Hz. İbn
Mesud'dan rivayet ettiği ve Hz. Nebi'in O'na teşehhüdü (ettehiyyatü lillahi...
duasını) öğrettiğini anlatan hadiste, Hz. İbn Mesud "benim iki elim, onun
iki eli arasında olduğu halde...." demiş [Buhari, istizan] ve yine
Buharî'nin rivayetinde Hammâd b. Zeyd'in Abdullah b. Mübarek ile iki eliyle
musafaha ettiği zikredilmiştir.
Bütün bu
anlatılanlardan anlaşılan şudur ki, iki elle yapılan müsafaha-lar bir âlimden
veya ariften önemli bir meseleyi öğrenirken yapılan mü-safahalardır. Böyle iki
elle musafaha yapmakla öğretilen meselenin önemine dikkat çekilmiş olur.
Nitekim, mealini
sunacağımız şu hadis-i şerifler de buna delâlet eder: "Bedevilerden
birinin yanına varmıştık. Bedevî dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) elimi tuttu ve
Yüce Allah'ın kendisine öğrettiği şeylerden bana da öğretmeye
başladı."[Ahmed b. Hanbel, V, 78-79.]
"Nebi (s.a.v.)'in
huzuruna vardım ve: Ey Allah'ın Resulü, bana bir sığınmak duası öğret de onunla
sığınayım, dedim. Bunun üzerine, Ra-sûlü Ekrem elimi tuttu ve şöyle buyurdu:
"Allahım kulağımın
şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden, menimin
şerrinden sana sığınırım, diye dua et.”[Tirmizî, deavât]
Hanefi ulemasına göre,
"Hz. Nebi birisine böyle önemli bir meseleyi öğretirken yaptığı
müsahafada bazen karşısındakinin elini iki avucunun içine alırdı. Meselâ Hz.
İbn Mesud'a teşehhüdü öğretirken yaptığı müsafahada, Hz. İbn Mesud'un eli Hz.
Nebi'in avuçları içindeydi. Binaenaleyh bu tür müsafahalar iki elle birden de
yapılabilir. Binaenaleyh sünnet olan müsafahayı her iki tarafın da sağ elle
yapmasıdır. Bu karşılaşmadan dolayı, yapılan müsafaha böyle olduğu gibi,
bey'at için yapılan müsafahalarda da böyledir. Hanefi ulemasıyla Şafiî ve
Hanbeli ulemasının görüşü budur. Nitekim Hanefi fakihlerinden "İbn Abidin
(rahmetullahi aleyh) Reddu'l-Muhtar, isimli eserinde bu konuda şöyle demiştir:
"Eğer (Hacı
adayı), kimseye eziyet vermeden (Hacer-i Esvedi) öpemezse yahut mutlak surette
öpme imkânını bulamazsa, ellerini Hacer-i Esved'in üzerine koyar sonra onları
öper. Yahut bir elini Hacer-i Esvedin üzerine koyar; evlâ olan sağ elini
koymaktır. Çünkü şerefli, işlerde sağ el kullanılır. Şu da var ki Bahr-i
Amik'den nakledildiğine göre Hacer-i Esved Allah'ın yeminidir. Kullarıyla
onunla müsafaha eder, müsafaha sağ elle olur."
"Yine sünnet olan
müsafahada el içleriyle birlikte, başparmak da kav-ranmalıdır. Çünkü
başparmakta bir damar vardır ki kalplerde sevgiyi yeşertir. Hadiste böyle
gelmiştir. Bunu Kuhistanî ve başkaları nakletmiştir."
"Nitekim
Gümüşhanevi hazretleri de "Müsafahada sünnet olanın sağ elle yapılmasıdır.
Fitneden korkulduğu zaman, sakalı bitmemiş yakışıklı delikanlılarla müsafaha
etmek haram olduğu gibi, cüzzam gibi bulaşıcı hastalığa mübtelâ kimselerle
müsafaha etmek de mekruhtur."
Eşşeyh Abdullah b.
Süleyman ez-Zebidi müsafahayı sağ elle yapmanın daha faziletli olduğunu
söylediği gibi, Şeyh Alkami, İmam-i Nevevî, Abdurrauf Münavi, Ali b. Ahmed
el-Azizi, İbn Raslan, Abdul Kadir Gey-lânî gibi âlimler de bu görüşü
savunmuşlardır.
Görülüyor ki, sünnete
uygun olan tek elle ve sağ elle yapılan müsafahadır. Tek elle yapılmasında
Allah'ın tekliğine işaret gibi manada bulunmalıdır. Fakat Hanefî ulemasından,
Eşref Ali el-Tehânevî müsafahanin tek elle yapıldığını, ifâde ettiği zannedilen
hadislerdeki el kelimesinin cins için olduğu ve dolayısıyle iki el ile ihtimali
olduğu gerekçesinden hareket ederek, müsafahanın kesinlikle iki elle
yapılacağını söylemiş ve bu görüşünü çeşitli delillerle isbat etmiştir.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadisten (5211) numaralı hadis-i şerifte müsafaha edilirken
"el-hamdülillahi yağfirüllahü lenâ ve Iekünı"diye-rek Allah'a hamd ve
istiğfarda bulunulacağı da ifâde edilmektedir. Bu hadiste yapılması istenen
hamd ve istiğfar (5212) numaralı hadiste bulunan: "Daha onlar bir birinden
ayrılmadan önce, Allah onları affeder" ifâdesinin tecellisi için,
istenmiş olabileceği gibi müsafahanın, iki tarafın da günahlarının affına
vesile olabilecek derecede kemâle ermesi için de istenmiş olabilir.
Çünkü "iki
müstüman karşılaşıp da bir diğerine selâm verince bunların Allah'a en sevimli
olanı arkadaşına karşı daha güleryüzlü olanıdır. Bunlar bir de müsafaha edince
Allah üzerlerine yüz rahmet indirir. Bunun doksanı müsafahaya ilk başlayan
içindir. Onu da Öbürü içindir."
Sabah Ve İkindi
Namazlarından Sonra Müsafaha Yapmak (Caiz Midir?)
İmam Nevevî,
"el-Ezkâr" isimli eserinde müsafaha konusunda şöyle diyor: "Şunu
bil ki her karşılaşmada müsafaha yapmak müstehabtir. Halkın sabah ve ikindi
namazlarından sonra âdet hâline getirdiği güzel müsafahanın ise şeriatle
ilgisi yoktur. Ancak bunun zararı da yoktur. Çünkü prensip olarak müsafaha
sünnettir. Ve halkın çoğu hallerde aşın giderek bunu kusurl'j halde yapmaları
onu sünnet olmaktan çıkarmaz. Şeyh ve İmam Ebu Muhammed Abdusselâm rahmetullah
"el-Kavaid"adh kitabında şöyle demiştir.
Bidadlar beş kısımdır:
1. Vacib olan bidatlar
2. Haram olan bidatlar,
3. Mekruh olan
bidatlar, .
4. Müstehab olan
bidatlar,
5. Mubah olan
bidatlar...
Mubah olan bidatlardan
birisi de sabah ve ikindi namazlarından sonra tokalaşmaktır."
Hanefi ulemasından
Aliyyül Kâri, imam Nevevî (r.a.)'nin bu görüşüne itiraz ederek şöyle demiştir:
"İmam Nevevî'nin
bir nevi çelişki içinde bulunduğu aşikârdır. Çünkü halkın bazı vakitleri
işledikleri sünnete bid'at denilemeyeceği gibi, halkın bu sünneti sabah ve
ikindi namazlarından sonra müstehab ve meşru olmayan şekliyle yapmalarına da
sünnet denilemez. Çünkü meşru olan müsa-fahanın zamanı ilk karşılaşma
zamanıdır. Bazan halk karşılaştıkları halde müsafaha yapmadan uzun süre sohbet
ve ilim müzakeresi yapıyorlar. Sonra namazı kılınca müsafaha ediyorlar. Nerede
sünnet, nerede bunların yaptıkları. Onun için bizim Hanefî ulemasından
bazıları, İmam Neve-vî'nin sözünü ettiği bidatin mekruh ve mezmum bidatlerden
olduğunu açıkça ifade etmişlerdir."
Bu mevzuda isabetli
olan AHyyü'l-Kari'nin görüşüdür. İmam Nevevî hazretlerinin görüşü hatalıdır.
Sabah ve ikindi
namazlarından sonra yapılan müsafahalar, mezmum bidatlerden olduğu gibi bayram
namazlarından sonra yapılan müsafha ve kucaklaşmalar da aynı şekilde çirkin
bidatlerdendir. Bu konuda İbn Abidin şöyle diyor: "Sadece namazlardan
sonra müsafahaya devam etmek, bazı cahillerin bunun sünnet olduğunu ve diğer
zamanlarda yapılan müsafaha-lardan daha faziletli olduğunu zannetmelerine yol
açar. Oysa seleften hiçbir kimse bu vakitlerde müsafaha etmemiştir.
Binaenaleyh namazdan sonra müsafaha herhâlükârda mekruhtur ve Rafızîlerin
sünnetlerindendir."
Hafız Münzirî'nin
açıklamasına göre 5211 numaralı hadisin senedinde Ebu Bele vardır. Bu sebeble
hadisin senedi muzdariptir. Çünkü onun kimliği ve güvenilirliği konusunda ileri
sürülen çelişkili tesbitlerin birini diğerine tercih etmek mümkün değildir.