SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 5193 >>

بَاب فِي إِفْشَاءِ السَّلَامِ

130-131. Selamı Yaymak

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ أَبِي شُعَيْبٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ أَبِي صَالِحٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَا تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلَا تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا أَفَلَا أَدُلُّكُمْ عَلَى أَمْرٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ أَفْشُوا السَّلَامَ بَيْنَكُمْ

 

Ebû Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Varlığım elinde olan zat'a yemin olsun ki siz iman etmedikçe cennet'e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (gerçek manada) iman etmiş olmazsınız.

 

Ben size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Selâmı aranızda yayınız."

 

 

İzah:

Buhârî. iman, istizan; Müslim, iman; Tirmizî, sıfatül-Kıyame; istizan; İbn Mace, mukaddime; edeb, Ahmed b. Hanbel, 1,65, 167, II, 391, 446, 446, 477, 495, 512.

 

Selam, "seleme" fiilinden masdar olup her türlü ayıp ve fenalardan uzak olmak manasınadır. "Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız" sözünün manası "imanınızın kemal bulması ve halinizin düzelmesi ancak biribirinizi sev­mekle olur" demektir.

 

Nevevî'ye göre "İman etmedikçe cennete giremezsiniz" cümlesinden maksat zahirî manadır. Binaenaleyh cennete girmek için mü'min olmak şarttır. Velevki iman-ı kamil olmasın. Yani cennete girmek mutlaka ima­na bağlıdır: İman-ı kamil sahibi olmak ise mü'minlerin birbirini sevme­sine bağlıdır.

 

İbn Salah diyor ki: Bu hadisin manası "sizin imanınız ancak birbirinizi sevmekle kemâl bulur. Eğer böyle.iman etmediyseniz cennete ilk giren­lerden olamazsınız" demektir: Yani siz iman-ı kâmil ile iman etmedikçe cennete ilk girenlerden olamazsınız. Birbirinizi sevmedikçe de iman-ı kâmil sahibi olamazsınız.

 

İmam Nevevî, îbn Salâh'in bu açıklamasının doğru olabileceğini söy­lemiştir. "Selâmı ifşa edin!" cümlesinde geçen "ifşa etmek" sözünden maksat, onu dağıtmak ve yaymaktır. Bu da tanıdık olsun olmasın karşıla­şılan her müslümana selam vermekle olur.

 

Selam vermek, müslümanlar arasında birleşip kaynaşmanın ve sevgi celbinin en başta gelen sebeplerindendir. Müslümanların birbirleriyle ta­nışmaları ve kendilerini başka milletlerden ayıran şiarlarını meydana çı­karmaları, onun ifşası sayesinde mümkün olur...

 

"Lâ tü'minûne cümlesi ekseri nüshalarda "nûn" suz olarak rivayet edilmiştir. Fiil, nehyolmadığı halde sonundan nûn'un düşmesi tahfif içindir.

 

Selam mevzuunda "el-Muhtar" isimli eserde şöyle denmektedir:

 

"Selamı işiten herkesin selamı alması farzdır. Topluluktan biri selam alınca diğerlerinden farz düşer. Selam vermek ise sünnettir. Selâm vere­nin aldığı sevap ise alanınkinden daha çoktur. Gayr-i müslimlere selam vermek mekruhtur. Onlardan selam almakta ise bir mahzur yoktur."

 

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif müslümanlara kendi aralarında selamı yaymalarını emretmektedir. Meşhur olan görüşe göre bu emri yeri­ne getirmek sünnettir. Hz. İbn Abbas ile en-Nehaî'nin görüşü de budur.

 

Müslümanların aralarında selamı yaymalarını   emreden hadislerden bazıları şu mealdedir:

 

"Bize Rasûlullah (s.a.v.) yedi şeyi emr, yedi şeyi de yasak etti:

 

Bize hasta ziyaret etmeyi, cenaze arkasından gitmeyi, aksırana, "yerahmükellah: Allah sana merhamet etsin" demeyi, yemin edenin yemini­ni yerine getirmesini, mazluma yardım etmeyi, davete icabet etmeyi ve selamı (aramızda) yaymayı emretti. Altından yüzük takmayı, gümüş kaplardan birşey içmeyi, eğer yastıklarını, kass ipliklerini, ipek, kalın ipek ve ibirişim giymeyle yasak etti."[Buhari, istizan; Müslim, libas]

 

"Ey Nas! Selarîn yayınız, yemek yediriniz, akrabanızı ziyaret edi­niz. İnsanlar uykuda iken namaz kılınız, selametle cennete girersiniz.[Tirmizî, kıyame; İbn Mâce, ikame; Darimî, sala, istizan; Ahmed b. Hanbel V, 451.]