DEVAM: 77. Bab
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ ح
و حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ
سُهَيْلِ
بْنِ أَبِي
صَالِحٍ عَنْ
أَبِيهِ عَنْ
أَبِي هُرَيْرَةَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ إِذَا
سَمِعْتَ
وَقَالَ مُوسَى
إِذَا قَالَ
الرَّجُلُ
هَلَكَ النَّاسُ
فَهُوَ
أَهْلَكُهُمْ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
قَالَ
مَالِكٌ
إِذَا قَالَ
ذَلِكَ
تَحَزُّنًا
لِمَا يَرَى
فِي النَّاسِ
يَعْنِي فِي
أَمْرِ دِينِهِمْ
فَلَا أَرَى
بِهِ بَأْسًا
وَإِذَا
قَالَ ذَلِكَ
عُجْبًا
بِنَفْسِهِ
وَتَصَاغُرًا
لِلنَّاسِ
فَهُوَ
الْمَكْرُوهُ
الَّذِي
نُهِيَ
عَنْهُ
Hz. Ebu Hureyre'den
(rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir
adamı: 'Artık insanlar helak oldular' derken işittiğinde... (bil ki) onların en
çok helakte olanı o adamdır."
Musa (İbn İsmail ise bu
cümleyi) şöyle rivayet etti: "Bir adam: 'Artık insanlar helak oldular'
dedi mi (bil ki) insanların en çok helak olanı o adamdır."
Ebu Davud dedi ki: (Bu
hadisi hocam el-Ka'nebî'ye rivayet eden) Mâlik bu konuda şöyle dedi: İnsan bu
sözü halkın dinî işlerindeki (gevsek) durumunu görüp de üzüldüğünden dolayı
söyleyecek olursa, ben bunda bir sakınca görmem, kendini beğenip de başkalarını
küçümseyerek bu sözü söylüyorsa o zaman bu yasaklanmış olan çirkin bir sözden
başka birşey değildir.
İzah:
Müslim, birr; Muvatta,
kelâm; Ahmed b. Hanbel, 11-272, 342, 465, 517.
Metinde geçen
"ehlek" kelimesini ism-i tafdil olarak «ehlekü" şeklinde okumak mümkün olduğu
gibi fiil-i mazi olarak "ehleke" şeklinde okumak da caizdir.
"Ehlekü" şeklinde okunduğu zaman -ki biz tercümemizi buna göre
yaptık- bu kelime "en çok helak olan" anlamına gelir.
Bu birinci okunuş
şekline göre "insanlar artık helak oldular" diyen kimse insanların en
çok helak olanıdır" demek olur. Çünkü böyle diyen kimsenin insanların
helak oldukları hükmüne varması onların kusurlarını ve ayıplarını teker teker
araştırması neticesinde olmuştur. Gerçekte, insanlar, kusurlarından ve
ayıplarından dolayı kendilerini cehennemlik olmaya, ve dolayısıyla manen helak
olmaya arz etmiş olsalar bile, onların bu durumu insanların ayıplarını teker
teker araştırıp da onların kesinlikle cehennemlik olduklarını söylemek kadar
tehlikeli değildir. Çünkü bu sözü söyleyen kimse önce kulların kusurlarını
araştırmakla sonra da Allah'ın onlara nasıl muamele yapacağını bilmediği halde
Allah adına kesin bir hüküm vermekle ve bu hükmü verirken de onları küçük görüp
kendini beğenmekle, kendini daha büyük bir tehlikeye atmıştır.
Söz konusu kelime
fiil-i mazi olarak "ehleke" şeklinde okunduğu zaman ise "helak
etti" anlamına gelir ve bu okunuş şekline göre; "İnsanlar helak oldu
diyen kimse insanları helak etmiştir" demek olur. Bir başka ifadeyle
aslında Allah onları hiç de helak etmiş değildir. Fakat bu sözü söyleyen kimse
kendi karanlık ve ümitsiz dünyasında, kendi düşünce ve arzularına göre
insanları helake mahkûm etmiştir. Oysa Allah, onları mahkûm ettiğini
açıklamadığı için gerçek onun verdiği hükmün tam tersine olabilir.
Fakat Allah'ın
vasıflarını açıkladığı ve helak olacaklarını bildirdiği insanları şahıs
belirtmeden mücerred vasıflarıyla açıklayarak insanları uyarmak böyle değildir.
Tersine bu iş, Allah'ın kullarına yüklediği bir görevdir.
Söz konusu kelime böyle
fiil-i mazi olarak okunduğu zaman bu kelimenin yer aldığı cümleden şöyle bir
mana anlaşılır: "İnsanlar artık helak olmuşlardır, diyen kimse insanların
Allah'ın rahmetine karşı olan ümitlerini kırdığı ve onları ümitsizliğe düşürüp
ibâdete karşı olan ilgilerini kestiği için onları cehenneme sürüklemiş ve helak
etmiştir."
Nitekim musannif Ebû
Davud'un da açıkladığı gibi bu hadisin râvilerinden Malik de bu görüştedir.