DEVAM: 8. Halifeler
(Hakkında Gelen Hadisler)
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ يَحْيَى
بْنِ فَارِسٍ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ كَثِيرٍ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ اللَّهِ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِهَذِهِ
الْقِصَّةِ
قَالَ
فَأَبَى أَنْ
يُخْبِرَهُ
Ubeydullah b.
Abdullah'dan (rivayet edildiğine göre) İbn Abbâs (r.a.) da şu (bir önceki
4632. hadis-i şerifte anlatılan) olayı Nebi (s.a.v.)'den (şu farkla) rivayet
etmiştir: "Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Ebû Bekir'e (bu tabirinde
yanılıp yanılmadığı yerleri) açıklamayı kabul etmedi."
İzah:
Tamamı Eymân bölümünde
(3298) numaralı hadiste geçen bu nadis_j şerifler, başta Hz. Ebû Bekir olmak
üzere dört halifenin dördünün de Hz. Nebiin gerçek halifeleri olduklarını,
dördünün de Hz. Nebiin tuttuğu İslamın nurlu ve feyizli yolunda yürüyerek
Allah'ın rızâsına erdiklerini söyleyen ehl-i sünnetin lehine, Hz. Ebu Bekir
ile Hz. Ömer, Osman ve Ali (r.a.)'e dil uzatmak isteyen sapık mezheb
mensuplarının da aleyhine delildir.
Bazı müfessirlere göre;
".... takva sahiplerine söz verilen cennetin durumu şudur: 1. İçinde
bozulmayan sudan ırmaklar, 2. Tadı değişmeyen sütten ırmaklar, 3. İçenlere
lezzet veren şaraptan ırmaklar, 4. Ve süzme baldan ırmaklar..."[Muhammed
15] ayet-i kerimesinde zikredilen dört ırmaktan maksat, dört halifedir. Âyet-i
kerimedeki sıraya göre ikinci halife olarak sütten ırmağı Hz. Ömer teşkil
etmektedir. Nitekim bu hikmete mebnî olarak Hz. Ömer rüyada kendisini kana kana
süt içerken görmüş ve Hz. Nebi de bunu Hz. Ömer'in ilmine yormuştur.[Buhari,
fedâil; ilim, ta'bir; Müslim, fedâilu's-sahabe; Darimî, ru'ya]
Avnu'I-Ma'bud yazarının
açıklamasına göre, hadis-i şeriflerde elinde ipin önce kopup ta sonradan ipin
ulanmasiyla ona yapışıp Allah'ın rızasına kavuşmaya muvaffak olduğundan
bahsedilen zâttan maksat, Hz. Osman'dır. Onun elinde ipin kopması, kendi
hilâfet döneminde meydana gelen bazı nahoş hadiseler sebebiyle, hizmetinin ve
dolayısıyla Allah'ın rızasına erme imkânın, tehlikeye girmesini, sonra ipin
ulanmasıyla ona yapışıp yükselmesi de şehidlik mertebesine ermek suretiyle,
Allah katında büyük bir mertebeye ermesini simgeler.
Merhum Ahmed Davudoğlu
bu hadis-i şerifleri açıklarken şu görüşlere yer verir:
"Metinde geçen
'bazısında isabet ettin, bazısında yanıldın' sözünden muradın ne olduğu ulema
arasında ihtilaflıdır. İbni Kuteybe ile başkalarına göre, bunun mânâsı:
"Tefsirinde isabet ettin, hakiki te'vîlini buldun, ama ben emretmeden
tefsirine şitab etmekte yanıldın" demektir. Bâzıları bu te'vîli fasit
bulmuşlardır. Çünkü Nebi (s.a.v.) rü'yayı te'vîî hususunda Ebû Bekr'e izin
vermişti. Onlara göre, Ebû Bekr, ancak rÜ'yanın bazı yerlerini ta'bir etmeden
bıraktığı için hatâ etmiştir. Çünkü rü'yayı gören: "Ben yağ ve bal
yağdıran bulut gördüm" demişti. Ebu Bekr bunu Kur'an'la onun lezzeti ve
yumuşaklığı ile tefsir etmiştir. Halbuki bu yalnız balın tefsiridir. Yağın
tefsirini bırakmıştır. O sünnet diye tefsir edilir. Ebû Bekr'e yaraşan:
"Kur'an ve Sünnet" demekti. Tahâvî de bu kavle işaret etmiştir.
Diğerlerine göre hata,
Hz. Osman'ın hal'inde olmuştur. Çünkü rü'ya-da zikredildiğine göre, Hz. Osman,
ipten tutunmuş, ip kopmuştur. Bu da Osman (r.a.)'m kendiliğinden hilâfetten
hal' edildiğini gösterir. Ebû Bekr ise bunu: "Osman zorla hal edilmiş ve
öldürülmüş ve hilâfete başkası geçmiştir." şeklinde tefsir etmiştir.
Cümlenin doğru tefsin ipin eklenmesini, Osman'ın kavminden başka birinin iş
başına geçmesine hamletmektir. Bir takımları da, hatânın, ta'bir için Nebi
(s.a.v.)'den izin istemesinde olduğunu söylemişlerdir.
Nebi (s.a.v.)'ın Hz.
Ebû Bekr'e:
"Yemin
verme!" demesi yeminini tekrarlama, çünkü söylemiyeceğim, manasınadır. Bazıları
bunu düşünürsen hatânı anlarsın, mânâsına almışlardır.