DEVAM: 23,24. Kabir Ve
Kabir Azabı
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ ح و
حَدَّثَنَا
هَنَّادُ
بْنُ
السَّرِيِّ
حَدَّثَنَا
أَبُو مُعَاوِيَةَ
وَهَذَا
لَفْظُ
هَنَّادٍ
عَنْ الْأَعْمَشِ
عَنْ
الْمِنْهَالِ
عَنْ
زَاذَانَ
عَنْ الْبَرَاءِ
بْنِ عَازِبٍ
قَالَ
خَرَجْنَا
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي
جَنَازَةِ
رَجُلٍ مِنْ
الْأَنْصَارِ
فَانْتَهَيْنَا
إِلَى
الْقَبْرِ
وَلَمَّا
يُلْحَدْ
فَجَلَسَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَجَلَسْنَا
حَوْلَهُ
كَأَنَّمَا
عَلَى
رُءُوسِنَا
الطَّيْرُ
وَفِي يَدِهِ
عُودٌ
يَنْكُتُ
بِهِ فِي الْأَرْضِ
فَرَفَعَ
رَأْسَهُ
فَقَالَ اسْتَعِيذُوا
بِاللَّهِ
مِنْ عَذَابِ
الْقَبْرِ
مَرَّتَيْنِ
أَوْ
ثَلَاثًا
زَادَ فِي حَدِيثِ
جَرِيرٍ هَاهُنَا
وَقَالَ
وَإِنَّهُ
لَيَسْمَعُ
خَفْقَ
نِعَالِهِمْ
إِذَا
وَلَّوْا
مُدْبِرِينَ
حِينَ
يُقَالُ لَهُ
يَا هَذَا
مَنْ رَبُّكَ
وَمَا
دِينُكَ
وَمَنْ
نَبِيُّكَ
قَالَ هَنَّادٌ
قَالَ
وَيَأْتِيهِ
مَلَكَانِ
فَيُجْلِسَانِهِ
فَيَقُولَانِ
لَهُ مَنْ رَبُّكَ
فَيَقُولُ رَبِّيَ
اللَّهُ
فَيَقُولَانِ
لَهُ مَا دِينُكَ
فَيَقُولُ
دِينِيَ
الْإِسْلَامُ
فَيَقُولَانِ
لَهُ مَا
هَذَا
الرَّجُلُ
الَّذِي
بُعِثَ
فِيكُمْ
قَالَ
فَيَقُولُ
هُوَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَيَقُولَانِ
وَمَا
يُدْرِيكَ
فَيَقُولُ
قَرَأْتُ كِتَابَ
اللَّهِ
فَآمَنْتُ
بِهِ
وَصَدَّقْتُ
زَادَ فِي
حَدِيثِ
جَرِيرٍ
فَذَلِكَ قَوْلُ
اللَّهِ
عَزَّ
وَجَلَّ
يُثَبِّتُ
اللَّهُ
الَّذِينَ
آمَنُوا
الْآيَةُ
ثُمَّ اتَّفَقَا
قَالَ
فَيُنَادِي
مُنَادٍ مِنْ
السَّمَاءِ
أَنْ قَدْ
صَدَقَ
عَبْدِي
فَأَفْرِشُوهُ
مِنْ الْجَنَّةِ
وَافْتَحُوا
لَهُ بَابًا
إِلَى الْجَنَّةِ
وَأَلْبِسُوهُ
مِنْ
الْجَنَّةِ قَالَ
فَيَأْتِيهِ
مِنْ
رَوْحِهَا
وَطِيبِهَا
قَالَ
وَيُفْتَحُ
لَهُ فِيهَا
مَدَّ بَصَرِهِ
قَالَ
وَإِنَّ
الْكَافِرَ
فَذَكَرَ
مَوْتَهُ
قَالَ
وَتُعَادُ
رُوحُهُ فِي
جَسَدِهِ
وَيَأْتِيهِ
مَلَكَانِ
فَيُجْلِسَانِهِ
فَيَقُولَانِ
لَهُ مَنْ
رَبُّكَ
فَيَقُولُ
هَاهْ هَاهْ
هَاهْ لَا
أَدْرِي
فَيَقُولَانِ
لَهُ مَا دِينُكَ
فَيَقُولُ
هَاهْ هَاهْ
لَا أَدْرِي
فَيَقُولَانِ
مَا هَذَا
الرَّجُلُ
الَّذِي
بُعِثَ
فِيكُمْ
فَيَقُولُ
هَاهْ هَاهْ لَا
أَدْرِي فَيُنَادِي
مُنَادٍ مِنْ
السَّمَاءِ
أَنْ كَذَبَ
فَأَفْرِشُوهُ
مِنْ
النَّارِ
وَأَلْبِسُوهُ
مِنْ
النَّارِ
وَافْتَحُوا
لَهُ بَابًا
إِلَى
النَّارِ
قَالَ
فَيَأْتِيهِ
مِنْ
حَرِّهَا
وَسَمُومِهَا
قَالَ
وَيُضَيَّقُ
عَلَيْهِ
قَبْرُهُ
حَتَّى
تَخْتَلِفَ فِيهِ
أَضْلَاعُهُ زَادَ
فِي حَدِيثِ
جَرِيرٍ
قَالَ ثُمَّ
يُقَيَّضُ
لَهُ أَعْمَى
أَبْكَمُ
مَعَهُ مِرْزَبَّةٌ
مِنْ حَدِيدٍ
لَوْ ضُرِبَ
بِهَا جَبَلٌ
لَصَارَ
تُرَابًا
قَالَ
فَيَضْرِبُهُ
بِهَا
ضَرْبَةً
يَسْمَعُهَا
مَا بَيْنَ الْمَشْرِقِ
وَالْمَغْرِبِ
إِلَّا
الثَّقَلَيْنِ
فَيَصِيرُ
تُرَابًا
قَالَ ثُمَّ
تُعَادُ
فِيهِ الرُّوحُ
Berâ İbn Âzib'den
demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte ensardan bir adam'ın cenazesinde
bulunarak defnetmek üzere Bakî' mezarlığına doğru yola çıktık. Daha kabrin
kazılması tamamlanmadan kabre vardık. Rasûlullah (s.a.v.) oturdu, kabrin
etrafına biz de oturduk. Sanki başlarımızın üzerinde birer kuş varmış gibi
(sakin duruyor) idik. (Hz. Peygamber) elindeki bir çöple yeri karıştırıyordu.
Derken başını kaldırıp iki ya da üç defa: "Kabir azabından Allah'a
sığınınız" buyurdu.
Cerir'in rivayetinde
burada (şu) ilave vardır: Ve (Hz. Nebi şöyle) buyurdu: "Muhakkak ki (ölü
kendisini defnedenler) dönüp giderlerken (soru meleği tarafından) kendisine:
"Ey adam, Rabbin kimdir? Dinin nedir, Nebiin kimdir?" diye sorulduğu
sırada (onların) ayak seslerini duyar."
Hennâd (da hadisin
bundan sonraki kısmını şöyle) rivayet etti: (Hz. Nebi sözlerine devam ederek
şöyle) dedi: "Ve ona iki melek gelir. Onu oturtarak ona "Rabbin
kimdir?" derler: Rabbim Allah'dır, der sonra ona: Dinin nedir? derler: Dinim
İslam'dır, der, sonra: "Şu size gönderilen adam da kimdir? diye sorarlar. "Salat
ve selam üzerine olsun, O Allah'ın Rasûlüdür, cevabını verir. Sonra bunu: "Sana
öğreten nedir?" derler; (o da):
"Ben Allah'ın Kitabım
okudum, ona inandım ve (onu) tasdik ettim der." Cerir'in rivayetinde (şu)
ilave vardı: "Bu (nu bana öğreten şey) Aziz ve Celil olan Allah'ın (şu)
sözüdür: "Allah inananları dünya hayatında da ahirette de sağlam bir sözle
tesbit eder." (İbrahim 27)
(Bu hadisin bundan)
sonra (ki kısmında hadisin ravileri olan Cerir ile Ebu Muaviye rivayetlerinde)
birleşerek hadisin kalan kısmını şöyle rivayet ettiler:
(Hz. Nebi sözlerine
devamla şöyle) buyurdu: "Bunun üzerine gökten bir münadî Kulum doğru
söyledi. Ona cennetten bir yer hazırlayınız ve ona cennete (açılan) bir kapı
açınız. Hemen arkasından o kula (cennetin) esintisi ve hoş kokusu gelmeye
başlar ve daha kabrinde iken ufku gözünün alabildiği kadarınca açılıp genişler.
"Kafire
gelince..." (Hz. Nebi hadisin bu kısmında) kafirin ölümünü anlattı. (Onun
ölümün nasıl zor ve şiddetli olduğunu açıkladıktan sonra şöyle) buyurdu: "Muhakkak
ki kafirin ruhu da cesedine iade edilir. Sonra ona iki melek gelip onu
oturtarak kendisine: Rabbin kimdir? derler O (korkusundan): hık-mık edip: Bilmiyorum,
cevabını verir. Bunun üzerine
Dinin nedir? derler
(yine) hık-mık ederek: Bilmiyorum der, sonra: Size gönderilen adam da ne
oluyor? derler, (yine) hık-mık edip: Bilmiyorum cevabını verir. Bunun üzerine
gökten bir münadi: Yalan söylüyor, ona cehennemden bir yer hazırlayınız.
Cehennem elbiselerinden bir elbise giydirin. Ve ona Cehenneme (açılan
kapılardan) bir kapı açınız." diye seslenir. O sırada (cehennemin) sıcağı
yakıcı havası kendisine gelmeye başlar. Kabri kendisine (öyle bir) daraltılır
(ki) kaburga kemikleri birbirine girer." Cerir'in rivayetinde (şu) ilave
vardır:
"Sonra ona yanında
demirden bir tokmak olan kör ve dilsiz (bir zebani) musallat edilir. Eğer o
(tokmak) dağa vurulsa (dağ) toz haline gelir. (Zebani) o tokmağı o kafire öyle
bir vurur ki, o vuruşu (n sesini) insanla cinden başka doğu ve batı arası(nda
bulunan tüm varlıklar) işitir. (O kafir de yediği bu darbe ile) toz haline
gelir, sonra (azabın devam etmesi için o kafirin) ruh(u tekrar) kendisine iade
edilir."
Tahric edenler: Nesâi,
cenâiz; İbn Mâce, zühd