DEVAM: 16. Kader
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدُ
بْنُ
مُسَرْهَدٍ
حَدَّثَنَا
الْمُعْتَمِرُ
قَالَ
سَمِعْتُ مَنْصُورَ
بْنَ
الْمُعْتَمِرِ
يُحَدِّثُ عَنْ
سَعْدِ بْنِ
عُبَيْدَةَ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
حَبِيبٍ
أَبِي عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
السُّلَمِيِّ
عَنْ عَلِيٍّ
عَلَيْهِ
السَّلَام قَالَ
كُنَّا فِي
جَنَازَةٍ
فِيهَا
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِبَقِيعِ
الْغَرْقَدِ
فَجَاءَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَجَلَسَ
وَمَعَهُ
مِخْصَرَةٌ
فَجَعَلَ
يَنْكُتُ
بِالْمِخْصَرَةِ
فِي
الْأَرْضِ
ثُمَّ رَفَعَ
رَأْسَهُ
فَقَالَ مَا
مِنْكُمْ
مِنْ أَحَدٍ
مَا مِنْ
نَفْسٍ
مَنْفُوسَةٍ
إِلَّا
كَتَبَ اللَّهُ
مَكَانَهَا
مِنْ
النَّارِ
أَوْ مِنْ الْجَنَّةِ
إِلَّا قَدْ
كُتِبَتْ
شَقِيَّةً
أَوْ سَعِيدَةً
قَالَ
فَقَالَ
رَجُلٌ مِنْ
الْقَوْمِ يَا
نَبِيَّ
اللَّهِ
أَفَلَا
نَمْكُثُ
عَلَى كِتَابِنَا
وَنَدَعُ
الْعَمَلَ
فَمَنْ كَانَ
مِنْ أَهْلِ
السَّعَادَةِ
لَيَكُونَنَّ
إِلَى
السَّعَادَةِ
وَمَنْ كَانَ
مِنْ أَهْلِ
الشِّقْوَةِ
لَيَكُونَنَّ
إِلَى الشِّقْوَةِ
قَالَ اعْمَلُوا
فَكُلٌّ
مُيَسَّرٌ
أَمَّا أَهْلُ
السَّعَادَةِ
فَيُيَسَّرُونَ
لِلسَّعَادَةِ
وَأَمَّا
أَهْلُ
الشِّقْوَةِ
فَيُيَسَّرُونَ
لِلشِّقْوَةِ
ثُمَّ قَالَ
نَبِيُّ
اللَّهِ
فَأَمَّا
مَنْ أَعْطَى
وَاتَّقَى
وَصَدَّقَ
بِالْحُسْنَى
فَسَنُيَسِّرُهُ
لِلْيُسْرَى
وَأَمَّا
مَنْ بَخِلَ
وَاسْتَغْنَى
وَكَذَّبَ بِالْحُسْنَى
فَسَنُيَسِّرُهُ
لِلْعُسْرَى
Ali (R.A.)'ın (şöyle)
dedi(ği rivayet edilmiştir): "Biz "Bakiu'i-Garkad" (denilen
mezarlık)da Rasûlullah (s.a.v.)'in de bulunduğu bir cenazede idik. Rasûlullah
(s.a.v.) (yanımıza) gelip oturdu.
Yanında bir de baston
vardı. Bastonla yeri çizmeye başladı. Sonra başını kaldırıp: "Sizden
hiçbir kimse ve dünyaya gelen hiçbir nefis yoktur ki: Allah onun cehennemden,
ya da cennetten yerini yazmamış olsun; şaki ya da said olarak yazılmamış
olsun" buyurdu.
Bunun üzerine (orada
bulunan) cemaatten bir adam: "Ey Allah'ın Nebii, yazgımız üzerinde durup
ameli (mizi) bırakıvermeyelim mi? (Çünkü nasıl olsa yazgısında) saadet ehlinden
olan cennete gidecek, şekavet ehlinden olan da cehenneme gidecek" dedi.
Rasûlullah (s.a.v.)'de: "Çalışınız, herkes (ne için yaratıldı ise ona)
kolayca eriştirilecektir. Saadet ehline saadet ehlinin ameli, şekavet ehline de
şekavet (ehlinin ameli) kolaylaştıracaktır" buyurdu. Sonra (şu ayet-i
kerimeyi) okudu: "Bundan dolayı kim (fakirlere) verir (günahlarından)
korunursa ve en güzel (söz) ü doğrularsa, ona en kolay (en rahat şeylerin
yolun) u kolaylaştınnz.
Fakat kim cimrilik eder,
kendini zengin görüp (Allah'a kulluğa) tenezzül etmezse ve en güzel sözü de yalanlarsa,
ona en güç şeylerin yolunu kolaylaştırırız."[Leyl 5, 10]
İzah:
Buharİ, cenaiz; teftir,
sure; Müslim, kader; Tirmizî, kader; Tefsir, sure; Ahmed b. Hanbel !, 29; II,
52, 77.
Gerkad üç metre kadar boyu
olan kökü ve dallan beyaz böğürtlen ağacına benzer, kaim yapraklı, dalları
dikenli, çiçeklerinin boynu uzun bir ağaçtır. Koni şeklinde olan meyvesi
vardır. Medine'de içerisinde bu ağacın bol miktarda yetiştiği bir mezarlık
vardır ki bu mezarlığa "Bakîû'l-Garkad" denir. Bugün bu mezarlık
"Cennetu'1-Baki" ismiyle anılmaktadır.
Said: İman saadetine
eren cennetlik kimsedir. Şaki ise, onun zıddı, yani kendisine iman nasib
olmayan bedbaht cehennemlik kişidir.
Hadis-i şerif, herkesin
cennetlik ya da cehennemlik olacağı, Allah tarafından ezelde bilinip tesbit
edildiğine ve dünyaya gelen her insanın hür iradesini kullanarak bu iki yoldan
birini tutup Allah'ın kader dediğimiz ezelî bilgi ve tesbitini doğruladığına ve
herkesin kaderine uygun şekilde amel etmeye muvafak olacağına delâlet
etmektedir.
Bu da gösteriyor ki,
Allah'ın ilm-i ezelisi, ezelden ebede kadar olacak şeylerin hepsini
kuşatmıştır. Her hadiseyi daha olmadan Önce nasıl olacaksa öylece tesbit
etmiştir. Ancak hadiselerin vukua gelmesi, bu ilim ve tesbite tabi değil,
bilakis bu ilim ve tesbit, hadiselere bağlıdır. Bir başka ifadeyle ilim maluma
tabidir. Kişi iradesini hangi fiile sarfederse, Allah onun elinde o fiili
yaratır.
Binaenaleyh, Allah'ın
bir şeyi ezelde bilmesi, bizi onu yapmaya mecbur etmez. Fakat biz yapacağımız
için onu bilir. Allah'ın hayra rızası vardır. Şerre ise rızası yoktur. Kim
iradesini hayra yöneltirse hayrı ona kolaylaştırıp onun elinde hayrı yaratır.
Kim de iradesini şerre sarf ederse onun elinde şerri yaratır. Kul, kâsib, Allah
ise haliktır ve kaderle ihticâc edilemez.
Bu bakımdan kişiye
düşen, iradesini cennetliklerin amelini işleme yoluna sarfedip,
cehennemliklerin amelini işlemekten kaçınmaktır. Çünkü önemli olan son
amelimizin iman ve İslam üzere olmasıdır.[Bk. Buhari, kader; rikak; Tirmizi,
kader; Ahmed b. Hanbel, V, 335.]