بَاب
فِي
الرَّجُلِ
يَسْرِقُ فِي
الْغَزْوِ
أَيُقْطَعُ
19. Savaş Esnasında
Hırsızlık Yapanın Eli Kesilir Mi?
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
حَيْوَةُ بْنُ
شُرَيْحٍ
عَنْ
عَيَّاشِ
بْنِ
عَبَّاسٍ الْقِتْبَانِيِّ
عَنْ
شِيَيْمِ
بْنِ
بَيْتَانَ
وَيَزِيدَ
بْنِ صُبْحٍ
الْأَصْبَحِيِّ
عَنْ
جُنَادَةَ
بْنِ أَبِي
أُمَيَّةَ
قَالَ كُنَّا
مَعَ بُسْرِ
بْنِ
أَرْطَاةَ
فِي
الْبَحْرِ
فَأُتِيَ بِسَارِقٍ
يُقَالُ لَهُ
مِصْدَرٌ
قَدْ سَرَقَ
بُخْتِيَّةً
فَقَالَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ لَا تُقْطَعُ
الْأَيْدِي
فِي
السَّفَرِ
وَلَوْلَا
ذَلِكَ
لَقَطَعْتُهُ
Cünâde b. Ebi Ümeyye
şöyle demiştir; Büsr b. Ertat ile birlikte denizde (yolculuğunda) idik. Büsr'e
Mısdar adında birisi getirildi. Dişi bir deve çalmıştı. Büsr: "Rasulullah
(s.a.v.)'in "Yolculuk esnasında eller kesilmez" buyurduğunu işittim.
Eğer bunu duymasaydım elini keserdim" dedi.
İzah:
Tirmizi. hudûd; Nesai,
katu's-sarik Ahmed b. Hanbel, IV, 181.
Tirmizi bu hadis için
"hasen garib" demiştir.
Metinde "dişi
deve" diye terceme ettiğimiz "buhtiyye" kelimesini Hora.san
devesi diye açıklayanlar da vardır.
Hadisin Tirmizi'deki
rivayeti, ""Savaş esnasında eller kesilmez" şeklindedir. Bu
ifade, bab ismine daha uygundur.
Tıbî, Ebû Davud'un
rivayetindeki "Sefer esnasında eller kesilmez" ; sözünü "gazve
esnasında eller kesilmez" şeklinde anlamak gerekir," I demiştir.
Azizi de Camiussağır
Şerhi'nde: "Seferde" kelimesinin "savaş şeferinde"
manasında olduğunu söyler.
Bu izahlardan sonra Ebû
Davûd'taki metnin konu başlığı iîe alakası daha iyi anlaşılmaktadır.
Tirmizî, rivayetinin
sonundaki ta'lîkda şöyle demektedir:
"İçlerinde
Evzai'nin de bulunduğu bazı alimler bu görüştedir. Bunlar kendisine had uygulanan
şahsın düşmana katılabileceği endişesiyle savaşta düşman karşısında had
uygulanmayacağını söylerler. Ama devlet başkanı düşman ülkesinden çıkıp dar-ı
İslama dönünce suçluya haddi uygular. Evzai böyle demiştir."
Hattabi'nin bu konu ile
ilgili sözleri de şöyledir:
"Şayet bu hadis
sabit ise, yolculuk esnasında hırsızlık yapandan haddin düştüğü
anlaşılmaktadır. Çünkü, orada devlet başkanı yoktur. Emîr veya ordu komutanı
vardır. Bazı fakihlere göre ordu komutanı dar-ı harpte hadleri ikame edemez.
Ama ordunun başında halife varsa veya emîr, Irak, Şam ve Mısır gibi geniş bir
memleketin emîri ise müstesna; o zaman askeri içerisinde hadleri uygular. Bu
Ebû Hanife'nin görüşüdür.
Evzâî, askerin komutanı
sınırdan dönünceye kadar hırsızın elini kesmez, dönünce keser demiştir.
Fakihlerin çoğunluğu,
haddi uygulamak için dar-ı harple dar-ı İslam arasında fark görmezler. İster
dar-ı İslamda olsun ister dar-ı harpte ibadetler ve farzların vücublanna kail
oldukları gibi suç işleyenlere de hadlerin vücubuna kaildirler."
Hattabi bu sözleri ile
sanki hadisin sıhhatinden endişe ettiğini hissettiriyor. Münziri de Yahya b.
Main'in Busr b. Ertat'ı pek iyi anmadığım bunun ona göre Büsr'ün sahabi
olmadığına delalet ettiğini söyler.
Yine Münziri, bu zatın
sahabeliğinde ihtilaf edildiğini, Rasulullah vefat ettiğinde iki yaşında
olduğunu, kendisinin meşhur haberleri bulunduğunu bildirmektedir.
Yukarıya aktardığımız
nakillerden anlıyoruz ki, içlerinde Evzai ve İmam Azam'ın da bulunduğu bazı
alimlere göre savaş esnasında ve dar-ı harpte had uygulanmaz. Azîzî'nin
dediğine göre uygulanmama konusunda hadler arasında fark yoktur. Yani bu hüküm
hırsızlık haddine has değildir. Zina haddi, kazf haddi gibi diğer hadler de
uygulanmaz. Ancak, Evzai'ye göre, dar-ı İslâm'a döndükten sonra had uygulanır.
Hanefi mezhebine göre dar-ı İslama döndükten sonra da had uygulanmaz.
Hidaye'de şöyle denilmektedir: "Bir kimse dar-ı harbte veya dar-ı bağyde
zina eder sonra dar-ı İslama gelirse had uygulanmaz. "Hidaye sahibi Hanefi
mezhebinin bu görüşüne Beyhaki'nin rivayet ettiği "Dar-ı harbte had uygulanmaz"
mealindeki hadisi gösterir. Ayrıca görüşün mantıki izahı da şudur: Hadde
güdülen gaye, insanları o suçu işlemekten sakındırmaktır. İslam Devlet Başkanı
'nin dar-ı harbte velayet yetkisi yoktur. Öyle olunca, orada had uygulamak
faydasız olmuştur. Dar-ı İslam'a geldikten sonra da uygulanamaz. Çünkü suç,
haddi gerektirir bir vasıfta işlenmemiştir, sonradan haddi gerektirir bir
şekle dönüşmez.[Mergnıânî, el-Hidaye, II, 103.]
Şayet halife ve büyük
şehrin emiri gibi haddi uygulama yetkisini haiz olan kişi ordunun başında
olursa, ordugahında haddi gerektiren bir suç işleyen kişiye haddi uygular.
İster dar-ı İslamda
ister dar-ı harbte olsun savaş esnasında da barış esnasında da had uygulanır,
diyen cumhurun delili Ubâde (r.a)'den rivayet edilen şu hadistir: "Allah
yolunda yakın ve uzak tüm insanlarla cihad ediniz. Kınayanın kınamasına
aldırmayın. Hazarda ve seferde Allah'ın hadlerini uygulayın."