DEVAM: MEHDÎ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
نُفَيْلٍ
حَدَّثَنَا
زُهَيْرٌ
حَدَّثَنَا
زِيَادُ بْنُ
خَيْثَمَةَ
حَدَّثَنَا
الْأَسْوَدُ
بْنُ سَعِيدٍ
الْهَمْدَانِيُّ
عَنْ جَابِرِ
بْنِ سَمُرَةَ
بِهَذَا الْحَدِيثِ
زَادَ
فَلَمَّا
رَجَعَ إِلَى
مَنْزِلِهِ
أَتَتْهُ
قُرَيْشٌ
فَقَالُوا
ثُمَّ
يَكُونُ
مَاذَا قَالَ
ثُمَّ
يَكُونُ الْهَرْجُ
Esveb. Saîd el Hemedânî,
Cabir b. Semûre (r.a)'den bu (önceki 4280.) hadisi rivayet etti ve şunu ilâve
etti: Rasûlullah evine dönünce, Kureyşliler o'na gelip "Sonra ne olacak?''
dediler. "Fitne ve iç savaş" buyurdu.
İzah:
Bu babda geçen üç
rivayet, aynı hadisin üç ayrı rivâyetidir. Gerek senetlerindeki, gerek se
metinlerdeki bazı farklılıklardan dolayı, musannif bu rivayetleri ayrı ayrı
hadisler halinde vermiştir. Aynı hadisin rivayetleri olduğu için hepsinin
izahını birlikte yapmayı uygun bulduk.
Efendimiz, ilk
rivayette on iki halife gelinceye kadar bu dinin ayakta olmaya devam edeceğini
söylemiştir.
İkinci Rivayette ise,
bu mânâ "Azız olmaya devam eder" şeklinde ifâde edilmiştir. Müslim'in
bir rivayeti de "İnsanların işi, kendilerine oniki zat hükmettiği müddetçe
yürümekte devam edecektir" şeklindedir.[Müslim, İmare]
Dinin ayakta
durmasından maksat, tahrif edilmeden esaslarının muhafazası, insanlara hakim
olması, uygulanmasıdır. Aliyyü'l Kârî'de "Dinin azız olmasını" aşağı
yukarı aynı kelimelerle izah etmiştir.
Metindeki "On iki
hâlife gelinceye kadar" cümlesi, Sahîh-i Müslim'in rivayetinde
"Oniki hâlife hükmettiği müddetçe" şeklindedir. Zaten bu rivayette
murad edilen mânâ da aynıdır. Hadisin devamında ınüslümanların bu on iki halife
etrafında toplanacakları beyan Duyurulmaktadır. Rasûlullah'm kasdettiği bu oniki halife
kimlerdir? Bu konu ulemâ arasında hayli tartışılmıştır.
Bazı muhakkik alimler
bu oniki halifeden dördünün Hülefa-i Raşidîn olarak tanınan, Hz. Ebubekir, Hz.
Ömer, Hz. Osman, ve Hz. Ali (Allah hepsinden razı olsun) olduğunu, kalan sekizinin
de kıyamete kadar geleceğini söylemişlerdir. Bir görüşe göre bu halifelerin
hepsi aynı anda bulunacak, insanlar onların etrafına dağılacaktır.
Türbeştî, buradaki
halifelerden muradın âdil olan hâlifeler olup, gerçekte halife ismine onların
müstehak olduklarını söyler.
Bu hadisle ilgili
olarak, Avnü'l Ma'bûd Müellifi, İmam Nevevî, VeiiyyulJah Dehlevî ve Hafûziddîn
b. Kesîr'den çok kıymetli görüşler naklet-mistir. Bu görüşleri özet olarak
nakletmek istiyoruz.
İmam Nevevî, Kadî'den
naklen şöyle demektedir. "Burada iki soru yö-neltilebilir. Bunlardan
birisi şudur: Başka bir hadisde Nebi (s.a.v.) kendisinden sonra halifeliğin
otıızüç sene olup, daha sonrasının saltanat olacağını haber vermiştir. Bu
hadiste ise, on iki halife söz konusu edilmektedir. Bu iki hadis arasında bir
çelişki vardır. Çünkü otuzüç sene içerisinde dört Râşit hâlifenin ve Hz.
Hasan'in hilâfeti geçmiştir.
Bu soruya şu cevâb
verilir. Rasûlullah'dan sonra otuzüç sene sürecek olan halifelikten murad,
Nübüvetin halifeliğidir. Nitekim bazı rivayetlerde bu, "Benden sonra
Nübüvet halifeliği" şeklinde varîd olmuştur. Oniki halife de ise bu şart
aranmaz dolayısıyla bu açıdan hadisler arasında bir zıtlık yoktur.
İkinci soru da şudur;
Müslümanların başına onikiden fazla halife geçmiştir. Bu, hadise zıt düşmez
mi?
Bunun cevabı da şudur:
Bu, bâtıl bir itirazdır. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) sadece "Oniki
gelecek" dememiş. "Oniki halife gelmedikçe", demiştir.
Dolayısıyla daha fazla
halifenin gelmesi bu mânâya zarar vermez."
Şâh Veliyûllah'm
söyledikleri de özetle şöyledir. "Bu din, Allah (c.c), hepsi Kureyş'ten
olmak üzere, oniki tane halife gönderilinceye kadar üstün olmaya devam
edecektir." Hadisi müşkîl görülmüştür. Bu işkâle sebep de, hadisin on iki
imam inancına sahip olan İsnâ aşeriyye mezhe-bi'nin görüşünü destekler
mahiyette görülmesidir.
Gerçek Şudur: Kur'an-ı
Kerim'de olduğu gibi Rasûlullah'ın hadisleri de biribirlerini izah ederler.
4254 numarada geçen Abdullah îbh Mes'ûd'un rivayet ettiği bir hadiste
Efendimiz, "İslam'ın değirmeni otuzbeş veya otuzaltı sene dönecektir. Eğer
helak olurlarsa, onların yolu helak olanların yoludur. Eğer onların dini
(düzgün olarak) kalırsa geçen kısımdan itibaren yetmiş sene kalır"
buyuruyor. Bu hadisin mânâsını anlamakta hayli hatalara düşülmüştür. Bizim
anladığımız şudur:
Bu müddetin başlangıcı,
Hicrî İkinci yıldaki cihâddan itibarendir. Ha-disdeki "eğer helak
olurlarsa" cümlesinden maksat, şek veya şüphe için değil, o zaman büyük
hadiselerin çıkacağını beyandır. Açık alâmetlere bakıldığında görülüyor ki,
İslâmiyet'in kuvveti zayıflamış, Cihâd kesilmiştir. Sonra, Cenab-ı Allah,
hilâfeti yoluna koyacak kişiler gönderecek ve bu intizam 70 yıl kadar devam
edecektir. Gerçekten de Rasûlullah'm haber verdiği şeyler olmuştur. Cihâd'ın
başlangnndan otuzbeş sene geçince Hz. Osman katledilmiş, müslümanlar
parçalanmıştır. 36. yılında Cemel Vak'asi meydana gelmiş, müslümanlar
kâfirlerle cihadı bırakıp birbirleri ile uğraşmışlardır. İslâmiyet
zayıflamıştır. Ama Cenab-ı Allah, hilâfeti tekrar düzene koymuş ve tekrar
cihadlar başlamıştır, bu hâl Abbasilere kadar devam etmiştir. Abbasiler
döneminde de Allah Müslümanlara kuvvet vermiş, cihadlar devam etmiş bu durumda
Moğol istilâsına kadar sürmüştür.
Hadisin İsna
Aşerriyye'çilerin "on iki imam görüşü"nü teyid ettiğini söylemeye hiç
imkân yoktur. Çünkü:
1- Hadiste anılan, on
iki imam değil, hâlifedir. Halbuki Şiilerin kabul ettikleri oniki imamdan büyük
çoğunluğu, halife olmamıştır.
Bunu İsna Aşeriyye de
kabul eder.
2- Hadiste bu
hâlifelerin Kureyş'e nisbet edilmeleri onların hepsinin
Ben-Î Hâşîm'den
olmadıklarını gösterir. Çünkü bir cemaatin hepsi bir batına mensup iseler, o
batınla anılırlar, ama çeşitli batınlardan iseler o batınların mensup olduğu
kabileye nisbet edilirler. Ben-Î Hâşim batın, Ku-reyş kabiledir.
3- Oniki imam'a
inananlar, dinin onlarla güç kazanacağını söylemiyorlar. Aksine, Rasûlullah'ın
vefatından sonra dinin gizlendiğini İmamların takiyye prensibine göre hareket
ettiklerini Hz. Ali'nin bile kendi mezhep ve görüşünü açığa vuramadığını
söylerler.
4- Hadisteki,
"kadar" mânâsına gelen ilâ harfi Cerri, on iki halifenin devri
bitince bir fetretin olmasını gerektirir. Halbuki onlar, Hz. İsa'nın, bizim
Nebiimizin üzerine gelip, dini kemâle erdireceğini söylüyorlar. Bu ise gaye
Muğaya mânâsına uygun düşmez.
"... Biz onlardan
oniki reis seçtik"[Mâide 12] ayetini tefsir ederken Cabir b. Semûre,
hadisin Müslîmdeki rivayetini zikretmiş ve şunları söylemiştir.: Bu hadisin
mânâsı, oniki sâlih halifenin geleceğini müjdelemektir. Bunlar, hakkı ikâme
edecek, adaletle hükmedeceklerdir. Bu, onların peşi peşine gelmelerini
gerektirmez. Hûlafa-i Raşîdîn gibi, bir kısmı peşi peşine gelebilir. Bazıları
da aralıklarla görülür. Ömer b. Abdülazîz'in de bu oniki hâlifeden birisi
olduğunda ittifak vardır. Ayrıca Abbasoğullari'ndan bazıları da bunlardandır.
Onların velayeti gerçekleşinceye.kadar kıyamet kopmayacaktır. Rasûlullah'ın adı
ile; baba adı, Rasûlullah'ın babasının
adı ile aynı olacak, yeryüzü zulümle dolduktan sonra orayı adaletle dolduracak
olan ve varlığı hadislerle bildirilen Mehdi de bunlardandır. Rafiztlerin,
Samerra'daki sirdaptan çıkacağını beklediklerini Mehdî-i Muhta-zar, bizim
dediğimiz Mehdî değildir. Hadiste anılan oniki halifenin de, îs-na Aşeriye
Mezhebi mensuplarının inandıkları oniki imamla hiçbir alâkası yoktur. Avnü'l
ma'bûd müellifi, yukarıya özetlediğimiz nakilleri daha genişçe aktardıktan
sonra şunları söylemektedir:
Şiîler, özellikle
İmâmîye Mezhebi'nden olanlar, Rasûlullah (s. a)'den sonraki hak îmam'm Hz. Ali
(r.a), sonra sırasıyla oğlu Hz. Hasan, kardeşi Hz. Hüseyin, O'nun oğlu Zeynel
Abidin, O'nun oğlu Muhammed Bakır, oğlu Câfer-i Sâdık, oğlu Musa Kâzım, oğlu
Ali Rıza, oğlu Muhammed Takî, oğlu Ali Nakî, oğlu Hasan El Askerî sonra da
onun oğlu beklenen Mehdî Muhammed Kâim olduğunu söylerler.
İmamiyeler, son İmam'ın
düşmanlarından korkarak gizlendiğini, bir gün ortaya çıkıp, dünyayı adaletle
dolduracağına inanırlar;
Hadislerde müjdelenen
Mehdinin, Şiilerin gizli olup da çıkacağını bekledikleri Muhammed b. Hasan el
Askerî ile ilgisi yoktur. Görüldüğü gibi, Hadiste anılan on iki halifeden
muradın kimler olduğu konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Ancak, Ehl-i
Sünnet alimleri, bunların Şiân'ın zannettiği gibi onların "Oniki İmam'ı
olmadığında hem fikirdirler.
Hadislerde, Râvî, Hz.
Nebiin, alçak sesle birşeyler söylediğini, ama kendisinin anlayamadığını,
babasına sorunca, Efendimizin "Onların hepsi Kureyş'tendir"
buyurduğunu anladığını söylemektedir.Yukarıda Veliyullah Dehvelî'den de
naklettiğimiz gibi bu, gelecek oniki halifenin Kureyş'ten olacağının açık
delilidir.
Üçüncü rivayette, Hz.
Nebi (s.a.v.) kendisine gelen Kureyşliler'in sorusu olarak bu oniki halifeden
sonra kavga ve kargaşaların çıkacağını haber vermiştir.