بَاب
فِي
النَّهْيِ
عَنْ
الْقِتَالِ
فِي الْفِتْنَةِ
5. Fitne Esnasında
Savaşmaktan Nehy
حَدَّثَنَا
أَبُو
كَامِلٍ
حَدَّثَنَا
حَمَّادُ
بْنُ زَيْدٍ
عَنْ
أَيُّوبَ
وَيُونُسَ
عَنْ
الْحَسَنِ
عَنْ
الْأَحْنَفِ
بْنِ قَيْسٍ
قَالَ
خَرَجْتُ
وَأَنَا
أُرِيدُ يَعْنِي
فِي
الْقِتَالِ
فَلَقِيَنِي
أَبُو بَكْرَةَ
فَقَالَ
ارْجِعْ
فَإِنِّي
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
إِذَا
تَوَاجَهَ
الْمُسْلِمَانِ
بِسَيْفَيْهِمَا
فَالْقَاتِلُ
وَالْمَقْتُولُ
فِي النَّارِ
قَالَ يَا رَسُولَ
اللَّهِ هَذَا
الْقَاتِلُ
فَمَا بَالُ
الْمَقْتُولِ
قَالَ
إِنَّهُ
أَرَادَ
قَتْلَ
صَاحِبِهِ
Ahmed b. Kays şöyle
demiştir: Ben savaşmayı isteyerek çıkmıştım. Ebû Bekre (r.a) ile karşılaştım.
Bana; geri dön, ben, Rasûlullah (s.a.v.)'i "İki müslüman kılıçları ile
karşılaştıkları zaman öldüren de ölende cehennemdedir." buyururken
işittim, Birisi: "Yâ Rasûlellah şu katil, pekî öldürülenin durumu ne ki? o
da Cehennem de" dedi.
Rasûlullah: O da
karşısındakini öldürmek istemişti, buyurdu.
İzah:
Buharî, Fiten; Müslim,
Fiten; Nesaî, Tahrim, Ahmed b. Hanbel IV-401. 410, 418: V-43, 47,51.
Hadisin Buharı ve
Müslim'in "fiten" deki rivâyetlerinde, Ahmet b. Kays'm, Hz. Nebi
(s.a.v.)'in amcaoğluna yardım etmek iizere çıkıp, Ebû Bekre ile karşılaştığı
bildirilmektedir. Ayrıca Buharî'nin Kitabü'l İman'daki rivayetinde buradaki rivayetin
sonundaki "o da karşısındakini öldürmek istemişti" cümlesi, "O
da karşısındakini Öldürmeğe hırslı idi" şeklindedir,
Ayrıca Buharî'nin
rivayetinde, Hz. Nebie "Katilin durumu belli, ama ya maktule ne
oluyor?" sorusunu soranın bizzat Râvî Ebû Bekre olduğu anlaşılmaktadır.
Buharı ve Müslim'in
rivayetlerinden anlaşıldığına göre, Ahmed b. Kays'ın iştirak etmek istediği
savaş, Hz. Ali ile Hz. Aişe arasında vuku bulan Cemel Savaşı'dır. Çünkü, Hz.
Ali, Rasûlullah'ın amcasının oğludur.
Ebû Bekre'nin haberine
göre; Rasûlullah (s.a.v.), iki müslüman savaştığında, hem ölenin hem de
öldürenin cehennemde olduklarını haber vermiştir.Bundan maksat, onların
cehennemlik bir iş yapmış olduklarını bildirmektir. Yoksa, mutlaka cehenneme
gireceklerini bildirmek değildir. Çünkü Allah (c.c) dilerse, onları affedip,
cehenneme koymaz. Hele hele onların ebediyyen cehennemde kalacaklarım söylemek
hiç mümkün değildir. Zaten Efendimiz'in her iki taraf için
"müslüman" tabirini kullanması buna delildir.
Hem ölen hem de öldüren
müslümanm cehennemi hak ettikleri savaş; savaşı, şer'an caiz görecek bir
tevilin bulunmadığı savaştır. Savaşa katılan sahâbilerin her iki tarafta
olanlarının cehennemlik olmaları da buna delildir. Çünkü onlar kendi
ictihadlarının neticesi ve savaşta dini islâh olduğu düşüncesi ile
savaşmışlardır. "
"Eğer müminlerden
iki taife savaşırlarsa"[Hucurat, 9.] Ayet-i kerimesinde, isyancılara da
hasımları gibi mü'min denilmesi bu izaha delildir.
Kastalanî bu hadisteki
"Çünkü o da karşısındakini öldürmek istemişti"
cümlesinin, kişi
yapmasa bile, bir şeye azmedince ondan dolayı muahaze edileceğini söyleyenlere
delil olduğunu belirtir. Karşı görüşte olanlar, yani insan bir şeyi yapmadıkça
niyetinden dolayı sorumlu tutulmaz diyenler, bu iddiaya şöyle cevap
vermişlerdir: Burada fiil vardır. Çünkü onlar silâhla karşılaşmışlardır.Ve
ortada bir savaş vardır. Ayrıca katil ve Mak-tü'ün cehennemde olmaları onların
aynı mertebede olmalarını gerektirmez. Katil, hem savaşa katıldığı hem de
öldürdüğü için azab edilir. Maktul ise sadece savaşa katıldığı için azab
edilir. Sırf bir şeyi yapmak istediği için azab edilmez.