SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TERECCÜL BAHSİ

<< 4195 >>

DEVAM: 14. Zülüf Bırakmak

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَأَى صَبِيًّا قَدْ حُلِقَ بَعْضُ شَعْرِهِ وَتُرِكَ بَعْضُهُ فَنَهَاهُمْ عَنْ ذَلِكَ وَقَالَ احْلِقُوهُ كُلَّهُ أَوْ اتْرُكُوهُ كُلَّهُ

 

İbn Ömer (r.a) şöyle demiştir. "Hz. Nebi (s.a.v.) saçının bir kısmı tıraş edilip, bir kısmı bırakılmış bir çocuk gördü, insanları bundan men edip: "Ya tamamını tıraş edin ya da hep bırakın" buyurdu.

 

 

İzah:

Bu bab'daki her üç hadis de İbn Ömer (r.a)'den rivâyet edilmiştir. Bunlardan ilk ikisi'nin lâfızları da aynıdır. Ancak isnadları farklıdır.

 

İlk iki hadiste İbni Ömer; Hz. Nebi (s.a.v.)'in yarım tıraşı nefyet­tiğini haber vermiştir.

 

Yarım tıraş diye terceme ettiğimiz "Kazea" kelimesi, sarihler tarafın­dan üzerinde hayli durulan bir kelime olmuştur. Aslında bu kelime, gök­yüzündeki parçalar halindeki bulutlar ınânâsındadır. Ancak, bu hadisle ifade ettiği mânâ, iki hadisteki râviler taralından farklı izah edilmiştir.

 

Önceki hadiste Râvi Nâfi bu kelimeyi, "Çocuğun saçının bir kısmını tı­raş edip bir kısmını bırakmak" diye izah etmiştir.

 

İkinci hadiste ise, râvüerden birisi bu kelimeyi, "Çocuğun saçını tıraş edip zülüf bırakmak" diye tefsir etmektedir.

 

ibn Hacer el-Askalâni Fethu'1-Bari adındaki eserinde "Kazea" keli­mesini bu şekilde tefsir eden zatın ismini bilmiyorum" der.

 

Buhari'de ise bu kelime, hadisin oradaki rivayetinin râvilerinden Ubeydullah tarafından şöyle izah edilmiştir:

 

"Ubeydullah şöyle demiştir:

 

Üsta'dim, Nâfl'nin oğlu Ömer'e kazea nedir diye sordum.

 

Çocuğun başım tıraş edip, alnındaki veya alnının iki tarafındaki saç­ları bırakmaktadır, dedi ve eliyle alnını ve alnının iki tarafını gösterdi.

 

Hocam bu yasak erkek ve kız çocukları arasında müşterek midir? di­ye sordum.

 

Bana, babam Nâfi "Çocuk" dedi. Erkek veya kız, yada her ikisi de, diye bir açıklama yapmadı, dedi.

 

Ben bu meseleyi Ömer'e tekrar sordum.

 

Ey Ubeydullah! erkek çocuğun alnı ve alnının iki tarafında saç bırak­mak da mahzur yoktur. Çünkü, "kazea" yanlız alnın üstünde kâkül bıra­kıp, başın geri kalanını tıraş etmektir, dedi.

 

Kazea kelimesinin tefsiri sadedinde bu rivayetler gelmiştir. İmanı Nevevi:

 

"Kazea, Nâfi'in yaptığı tefsirdir. O da ayırım yapmadan, başın bir kıs­mını tıraş edip bir kısmını da bırakmaktır. Ulemadan başın değişik yerle­rini tıraş etmek olduğunu söyleyenler olmuştur. Ama sahih olan tefsir ön­cekidir. Çünkü, o râvi'nin tefsiridir. Bu tefsir hadisin zahirine zıt düşme­diğine göre onunla âmel gerekir." demiştir.

 

Bu izahların hepsinde "Kazea" kelimesinin çocuk saçıyla ilgili olduğu görülmektedir. Hafız İbn Hacer bunun bir kayıt olmadığını, çocuğa da bü­yüğe de şamil olduğunu söyler.

 

İmam-i Nevevi, değişik yerlerde olduğu takdirde, " kazea" nin mekruh olduğunda alimlerin müttefik olduklarını söyler, ve şunları ilâve eder: "Tedavi ve benzeri bir özürden dolayı olması hali ise bundan müstesna­dır. Bu tenzihen mekruhtur. İmam Malik, onu hem de kız çocuk için mekruh görmüştür. Bazı Malikîler ise saçın başın arkası veya şakaklarda bırakılmasında mahzur olmadığını söylemişlerdir. Bizim (şafiilerin) görü­şümüze göre; ister erkek, ister kadın için olsun, mutlak olarak mekruh­tur."

 

Baci'nin Miinteka\sında "İmam Malik, erkek çocuğun.iilüT bırakma­sını mekruh görmüştür." denilmekledir.

 

Hanefî fıkıh kitaplarından, Fetvay-ı Alemgiriyye'de '"Kikinin başının ortasını tıraş edip saçını örmeden salıvermesinde mahzur yoklur. Ama örerse mekruhtur. Çünkü, bu bazı kafirlere benzemeklir." denilmekledir. Başın değişik yerlerinde saç bırakmanın mekruh olmasının hikmeti, o devirde kakül bırakmanın. Yahudiler, müşrikler ve bazı fasıklar arasında adet olup, bunun çocuklar için töhmete yol açmasıdır.

 

İhyâ-i Ulûmididin de temizlik maksadıyla saçın tamamının tıraş edil­mesi veya tamamen bırakılmasında mahzur olmadığı, bildirilmektedir.

 

İbn Abdi'l Berr de başın tamamının tıraş edilmesinin müb;ıh oluşunda icma olduğunu söyler.

 

Son hadis-i şerif saçların tamamının tıraş edilmesinin veya tamamının bırakılmasının caiz olduğunu beyan etmektedir. Aliyy'ül Kâri, bu hadisin hac ve umre haricinde de saçı tıraş etmenin cevazına işarel ettiğini, ama tıraş etmemenin daha efd âl olduğunu söyler. Çünkü Hz. Nebi (s.a.v.) ve sahabîler öyle yaparlardı.

 

Şevkani'de bu hadisin, saçı tıraş etmeyi mekruh sayanların görüşlerini reddettiğini söyler ve Ahmed b. Hanbcl'in şu sözlerini nakleder: "Alim­ler ustura ile tıraşı mekruh gördüler. Makasla kısaltmakta ise mahzur yok­tur. Çünkü kerahate delâlet eden haberler îııuşa mahsusturlar."

 

Aslında saçı tıraş etmenin doğru olmadığına delâlet eden bazı hadisler vardır. Bunlara 4192 numaralı hadisin izahında işaret edilmiştir.