بَاب
فِي
الرَّجُلِ
يَتَدَاوَى
1. İnsanın Tedavi
Olması Caizdir
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
النَّمَرِيُّ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ زِيَادِ
بْنِ
عِلَاقَةَ
عَنْ
أُسَامَةَ
بْنِ شَرِيكٍ
قَالَ
أَتَيْتُ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَأَصْحَابَهُ
كَأَنَّمَا
عَلَى
رُءُوسِهِمْ
الطَّيْرُ
فَسَلَّمْتُ
ثُمَّ
قَعَدْتُ
فَجَاءَ الْأَعْرَابُ
مِنْ هَا
هُنَا وَهَا
هُنَا فَقَالُوا
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
أَنَتَدَاوَى
فَقَالَ
تَدَاوَوْا
فَإِنَّ
اللَّهَ عَزَّ
وَجَلَّ لَمْ
يَضَعْ دَاءً
إِلَّا
وَضَعَ لَهُ
دَوَاءً
غَيْرَ دَاءٍ
وَاحِدٍ
الْهَرَمُ
Usame b. Şerik'ten
rivayet olmuştur; dedi ki: Nebi (s.a.v.)'in yanına varmıştım. Sahâbîleri (onun
yanında) sanki başlarının üzerinde bir kuş varmış gibi (sessiz ve hareketsiz
durmakta) idiler. Selâm verip (yanlarına) oturdum. Şuradan buradan (bir takım)
bedeviler gelip; Ey Allah'ın Rasûlü, tedavi olabilir miyiz? diye sormaya
başladılar. (Hz. Nebi de); "Tedavi olunuz. Çünkü aziz ve celil olan Allah,
şifasını yaratmadığı bir hastalık yaratmamıştır. Ancak bir hastalık müstesna o
da ihtiyarlıktır" buyurdu.
İzah:
Tirmizî, tıb; İbn Mâce,
tıbb; Ahmed b. Hanbel, III, 156.
Tıb: İnbsan vücudunun
sıhhat ve hastalığı kendisiyle bilinen bir ilimdir.
Bir de insan kalbine
arız olan küfür, şüphe, vesvese gibi manevi hastalıkları ve bu hastalıkların
tedavisini araştiran tıb ilmi vardır.Ancak burada kastedilen birinci manadaki
tıb ilmidir.
a) Sıhhati korumak.
b) Vücudu rahatsız eden
şeylerden sakınmak,
c) Vücuttaki zararlı
maddeleri dışarı atmak.
Bunlardan birincisi,
“Kim hastaolur yahut seferde bulunursa
tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun”[Bakara 185] ayet-i
kerimesinden alınmıştır.Bu ayet-i kerimede sıhhati kormak gayesiyle Ramazan’da
yolculuk yapan bir kimsenin oruç tutmasına izin verilmiştir.İkinscisi,
“nefislerinizi öldürmeyiniz.”[Nisa 29] Ayet-i kerimesinde alınmıştır.Üçüncüsü
ise, “...Ya da başından bir rahatsızlığı bulunan kimse oruçtan, sadakadan veya
kurbandan(biriyle) fidye verir.”[Bakara196] Ayet-i kerimesinde alınmıştır.Bu
ayette, hacda ihramlı olan bir kimsenin başında kendisini rahatsız edecek
haşerelerin üremesi halinde, onlardan kurtulmak için başının tıraş edip
karşılığında fidye edilmesiene müsaade edilmektedir.
Mevzumuzu teşkil eden
hadis-i şerifteki “tedavi olunuz” emrinin zahiri ibahe ifade eder.Hafız İbn
Hacer ile Hanefi ulemasından Ayni bu görüştedirler.Fetava-yı Hindiyye’nin
zahirinden anlaşılan da budur.İmam Gazali de el-Erbain isimli eserde bu görüşü
savunmuştur.
Ancak Mecmau’l-Bihar
yazarının açıklamasına göre; cumhur ulemaya göre bu emrin zahiri müsteheblık
ifade eder.İbn Kayyim el-Cevziyye ile Aliyyü’l-kari de bu görüştedir.
Ayrıca bu hadis-i
şerifte, ihityarlıktan başka her hastalığın bir ilacı olduğu bildirilmekte,
ilacı bilinmeyen hastalığın ilacını bulmak için araştırmalar yapılması teşvik edilmektedir.
Bazı kimselein,
“Allah’ın imtihan için verdiği hastalığa razı olmadıkça velayet mertebesi tamam
olmaz.Bu bakımdan veli için tedavi caiz değilidr.” Şeklindeki sözleri Hz.
Nebi’in mübah kıldığı tedavi hükümne aykırıdır.Eğer tedavi olunan hastalıklar
iyileşmiyorsa bunun sebebi ya hastalığın hakiki tedavisi bilinememesinden ve
yahutta teşhis olunamamasındandır.[Kamil Mirasi Tecrid-i Sarih Tercümesi, VII,
75.]
Tedavilerin tümünü
tevekküle aykırı saymak doğru değildir.Çünkü İslam alimlerinin açıklamasına
göre vücudun zararlarını giderecek sebepler üçtür:
1- Zararı gidermesi
kesin olan sebepler, susuzluk zararının gideren su, açlık zararının gideren
ekmek gibi.Bu gibi sebepleri tevekkül maksadıyla terk etmek haramdır.
2- Zararı gidermesi
kesin olmayan fakat gidermesi ihtimal dahilinde olan sebepler.Kan aldırmak,
üşümeyi giderebilen sıcaklık verici ilaçlar kullanmak gibi.bu gibi ilaçlara
başvurmak da tevekküle mani değildir.
3- Kendilerinden şifa
beklemek tamamen bir vehimden ibaret olan sebepler.Efsun yaptırmak
gibi.Müslümana yakışan, bu kısma giren sebeplerden uzak durup Allah’a tevekkül
etmektir.
İbn Mes’ud’dan rivayet
olunduğuna göre Hz.Nebi, bu kısma giren sebeplerden kaçıp Allah’a tevekkül
edenler hesapsız olarak cennete gireceklerdir, buyurmuşladır.[Vedadi Efendi,
Tekmile-i Tercüme-i Tarikat-ı Muhammediyye, 38-39.]
Binaenaleyh hastalığın
gelip gitmesi Allah’ın emriyledir.Allah hastalığın iyileşmesine sebep olacak
devalar yaratmıştır.Bu sebeplere sarılmak tevekküle mani değildir.[Müslim,
birr]
Hadis-i şerifte
ihtiyarlığın hastalıktan sayılması, kendisini ölümün takib etmesi sebebiyle
hastalığa benzemiş olmasındandır.