بَاب
فِي
الذُّبَابِ
يَقَعُ فِي
الطَّعَامِ
48. İçine Kara Sinek
Düşen Bir Yemeği Yemek
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
بِشْرٌ
يَعْنِي
ابْنَ
الْمُفَضَّلِ
عَنْ ابْنِ
عَجْلَانَ
عَنْ سَعِيدٍ
الْمَقْبُرِيِّ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ قَالَ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا وَقَعَ
الذُّبَابُ
فِي إِنَاءِ
أَحَدِكُمْ
فَامْقُلُوهُ
فَإِنَّ فِي
أَحَدِ
جَنَاحَيْهِ
دَاءً وَفِي
الْآخَرِ
شِفَاءً
وَإِنَّهُ
يَتَّقِي
بِجَنَاحِهِ
الَّذِي
فِيهِ
الدَّاءُ فَلْيَغْمِسْهُ
كُلُّهُ
Ebû Hureyre (r.a)'den
rivayet olunduğuna göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Birinizin
(içinde sulu yemek bulunan) kabına kara sinek düştüğü vakit onu (tamamen
yemeğin içine) batırınız. Çünkü onun bir kanadında hastalık (yapan mikrop), diğerinde
de şifa vardır ve o (tehlikelerden) içinde hastalık bulunan kanadıyla korunur.
(Bu nedenle yemeğe bu kanadıyla düşer, diğer kanadı ise dışarda kalır).
Binaenaleyh (şifalı kanadındaki şifayı yemeğe bırakarak öbür kanadıyla
bıraktığı hastalığı tesirsiz hale getirmek için) onun her tarafını (yemeğe)
batırınız."
İzah:
Buhari, bedu'l-halk,
tıb; Nesâî, fer'; İbn Mâce, tıbb; Dârimî, et'ime; Ahmed b. Hanbel, II, 229,
246, 263, 340, 355, 388, 398, 443, III, 24.
Bu hadis-i şerifi
açıklarken Hattâbî şöyle diyor:
"Hadis-i şerif,
köpek gibi hakkında pis olduğuna dair şer'î bir delil bulunmayan tüm
hayvanların vücutlarının temiz olduğuna ve sinek gibi akar kanı olmayan
canlıların, içine düştükleri sıvıları pisletmeyeceklerine delâlet etmektedir.
Ulemanın pek çoğunun
görüşü budur. Ancak İmam Şafiî'nin bu mev-zudaki iki görüşünden birine göre, bu
canlılar içine düştükleri az miktarda sulan pisletirler.
Yahya b. Ebû Kesîr'in
de akrebin içine düştüğü az suyu pislediğini söylediği rivayet edilmiştir.
Ulemanın büyük çoğunluğu ise aksi görüştedir.
Bazı kimseler, sineğin
bir kanadında zehir bir kanadında da şifa bulunmasını akıllarına siğd ıramı
yarak bu hadisi tenkid etmeye yeltenmişlerdir.
Oysa bunun
sayılamıyacak kadar örnekleri vardır. Her hayvanın vücudunda soğuk ve sıcak,
kuruluk ve yaşlılık gibi birbirine zıt unsurların bulunduğu herkesin
malumudur. Yüce Allah bu zıt unsurların arasını uzlaştırarak sahipleri için
faydalı bir kuvvet haline getirmiştir. Akıllı insana düşen; karnında bal
iğnesinde zehir taşıyan arıya bal ve petek yapmasını öğreten yüce Allah'ın,
sineğe kendisini zehirli kanadıyla savunmasını öğretebileceğim kabul ederek
hak ve hakikati inkâra yeltenmemek, hâdiselere ibret nazariyle bakmaktır.
Kulluğun ve imtihanın gereği de budur."