SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

ET’İME BAHSİ

<< 3843 >>

DEVAM: 47. İçine Fare Düşen Yağı Yemenin Hükmü

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ بُوذَوَيْهِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنْ مَيْمُونَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِمِثْلِ حَدِيثِ الزُّهْرِيِّ عَنْ ابْنِ الْمُسَيِّبِ

 

İbnü'I-Müseyyeb'den rivayet edilen bir önceki (3842 nolu) Zührî hadisinin bir benzerini de Ahmed b. Salih ile Abdürrezzak (şu senetle) rivayet ettiler: Abdurrahman b. Bûzeveyh, Ma'mer, ez-Zührî, Ubeydullah b. Abdullah, İbn Abbas, Meymûne, Nebi (s.a.v.).

 

 

İzah:

Hattâbî, bu hadis-i şerifleri açıklarken şöyle diyor:

 

"Metinde geçen "ona yaklaşmayınız" sözü iki ma­naya   gelebilir:

 

1) İçine fare düşen erimiş bir yağa asla yaklaşmayınız. Binaenaleyh onu yiyip içmek caiz olmadığı gibi aydınlanmak için lamba gazı olarak ya da gemileri yağlamakta yağ veya boya olarak kullanmak veya satmak da caiz de­ğildir.

 

2) Böyle bir yağı sakın yeme ve içmede kullanmayınız, ama yeme ve iç­menin dışında ondan faydalanabilirsiniz."

 

Tuhfe yazarı da bu mevzuda şu görüşlere yer veriyor: "Bu hadis-i şerif, suyun dışındaki sıvıların, az olsun veya çok olsun, içlerine bir fare düşmekle pisleneceklerine delâlet etmektedir.

 

Ancak su böyle değildir. Çünkü az sular içlerine fare düşmekle pislenirlerse de çok sular farenin düşmesiyle renklen, kokulan ve tatlarında bir de­ğişme olmadıkça pislenmezler.

 

Zeytinyağına gelince, içine fare veya başka bir pislik düşerse onun da pisleneceğine ve bu haliyle yenmeyeceğine ulema-ittifak etmişlerdir. Fakat böyle bir zeytinyağını satmanın caiz olup olmadığı ulema arasında ihtilaflı­dır. Ulemanın ekserisine göre onu satmak da caiz değildir. Ancak İmam Ebû Hanîfe, onun satışını caiz görmüşlerdir. Ondan yeme içme dışında fayda­lanmanın caiz olup olmadığı meselesi de ulema arasında ihtilaflıdır. Ulema­dan bir topluluk, "ona yaklaşmayınız" sözüne bakarak, ondan başka türlü faydalanmanın da yasak olduğunu söylemiştir. İmam Şafiî'nin bu mevzuda ileri sürdüğü iki farklı görüşten biri böyledir.

 

Ulemadan diğer bir topluluğa göre ise ondan aydınlanmada lamba ga­zı, boyacılıkta yağ olarak faydalanmak caizdir.

 

İmam Ebû Hanîfe'nin görüşü böyle olduğu gibi, İmam Şafiî'den gelen rivayetlerin en sağlamı da böyledir."[el-Mübarekfurî, Tuhfetü'l-Ahvezî, V, 516.]

 

Hanefî mezhebinde içerisine pislik düşen sıvıların temizlenmesi için bir de kaynatma ve oyma yolları vardır ki bunu merhum Mehmed Zihni Efendi şöyle anlatır:

 

"Yüzeyi yüz arşından küçük olan sıvı maddelere necaset isabet etme­sinde; meselâ pekmez, bal ve süt gibiler üç defa kendi misli kadar su ile ken­di miktarları kalıncaya kadar kaynatmakla temizlenir.

 

Oyarak temizleme: Bu türlü temizlik donmuş yağ gibilerde yapılır. Don­muş olan yağ ve ağda gibilere necaset isabet ettiğinde yalnız orası pislendi­ğinden çevresiyle birlikte oyularak alınıp atılır. Gerisi temiz kalır.

 

Yağın sıvısı katısından çok oldukça necasetin dokunması hepsini pis­lendirmiş olacağından ancak su ile yıkanarak temizlenir. Pekmez gibi olan­lar ise kaynatılarak temizlenir. Meğer ki^ağ ve pekmez havz-ı kebir büyük­lüğünde ola. O takdirde havz-ı kebir hükmüne göre amel edilir."[Nimet-i İslâm, 132-133.]

 

Bezlü'l-Mechûd yazarının açıklamasına göre; "Eğer farenin düştüğü anda yağın erimiş halde mi katı halde mi yoksa yarısı katı yarısı sıvı halde mi ol­duğu kesin olarak bilinmiyorsa farenin yağa, katı iken düştüğü kabul edilir. Çünkü Hz.Nebi böyle yapmıştır.

 

Bir pisliğin bir yağın içine ne zaman düştüğü bilinmediği zaman ise, "Bir emr-i hadisin akreb-i evkatma izafeti asıldır"[Mecelle, mad. 11.] kaidesine uyularak o anda düşmüş olduğuna hükmedilir."