DEVAM: 13. Vaaz Ve
Nasihat Etmenin Hükmü
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
غِيَاثٍ عَنْ
الْأَعْمَشِ
عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
عَنْ عَبِيدَةَ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ قَالَ
قَالَ لِي
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
اقْرَأْ
عَلَيَّ سُورَةَ
النِّسَاءِ
قَالَ قُلْتُ
أَقْرَأُ عَلَيْكَ
وَعَلَيْكَ
أُنْزِلَ
قَالَ إِنِّي أُحِبُّ
أَنْ
أَسْمَعَهُ
مِنْ غَيْرِي
قَالَ
فَقَرَأْتُ
عَلَيْهِ
حَتَّى إِذَا
انْتَهَيْتُ
إِلَى قَوْلِهِ
فَكَيْفَ
إِذَا
جِئْنَا مِنْ
كُلِّ
أُمَّةٍ
بِشَهِيدٍ
الْآيَةَ
فَرَفَعْتُ رَأْسِي
فَإِذَا
عَيْنَاهُ
تَهْمِلَانِ
Abdullah (b. Mes'ud)
(r.anhüma)'dan şöyle dediği rivayet olunmuştur: Rasûlullah (s.a.v.) bana (bir
gün); "Bana Nisa sûresini oku" buyurdu. Ben de, Kur'an sana
indirildiği halde (onu) sana ben mi okuyayım? dedim. (Hz. Nebi); “Gerçekten onu
ben başkasından dinlemeyi (çok) seviyorum" buyurdu.
Bunun üzerine kendisine
(bu sûreyi ) "Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz zaman (halleri) nice
olur?"[Nisa 41] âyetine kadar okudum. Sonra başımı kaldırınca bir de
baktım ki (Rasûlullah'ın) gözlerinden yaş akıyordu.
İzah:
Buharî,
fedâilül-Kur'an; Müslim, salâtül-müsafirîn; Tirmizî, tefsir sûre (Nisa)
Hadisin Buharî'deki
rivayetinde buradaki rivayetten fazla olarak, Ben, "Her ümmetten bir
şahid..." âyetine gelince Rasûllııllah {s.a) bana "Dur" yahut
"Kes" buyurdu. (Ozaman) gözlerinin yaşardığını gördüm."
mealinde cümleler bulunmaktadır.
Bu hadisi İbn Ebî Hatim
ile Taberanî ve daha başkaları da rivayet etmişlerdir. Onların rivayetlerinde
İbn Mes'ud'un; "Ben, "Her ümmetten birer şahid..." âyetine
vardığım zaman Rasûlullah (s.a.v.) ağladı, hatta sakalına ve yanaklarına
vurarak; "Ya Rab! Aralarında bulunduklarıma şahid olacağım için sözüm
yok, fakat görmediklerime nasıl şahid olurum?" buyurdu." dediği de
ifade edilmektedir.
Rasûlullah (s.a.v.)'in
göremediği kimselere şahitlik etmesi meselesi hakikaten müşkül ise de
İbnü'l-Mübarek'in Saîd ibnü'l-Müseyyeb'den rivayet ettiği mürsel bir hadis bu
problemi gidermektedir. Çünkü o hadiste Saîd İbnü'l-Müseyyeb, "Hiçbir gün
yoktur ki, Nebi (s.a.v.)'e ümmeti sabah ve akşam arzolunup da onları
simalarından ve amellerinden tanımasın. Bu sebepledir ki bunların hakkında
şehadette bulunacaktır" demiştir.
Buharî'nin rivayetine
göre Rasûlullah (s.a.v.)'in İbn Mes'ud'a, "Yeter" demesi, bu âyetteki
ibret ve nasihatlara tenbih içindir. Rasûlullah (s.a.v.)'ın gözyaşı akıtarak
ağlaması da bundandır. Çünkü İbn Mes'ud (r.a) mezkûr âyeti okuyunca Rasûlullah
(s.a.v.) kıyametin şiddet ve dehşetini tasavvur etmiş; o gün ümmetinin
kendisine iman ettiğini tasdik için şehadete davet edileceğini, ümmeti için
şefaatte bulunarak kendilerini o günün şiddet ve dehşetinden kurtarmaya
çalışacağım düşünmüştür. Bunlar insana kanlı gözyaşları döktürecek kadar hazin
ve tasavvuru bile tüyler ürperteren hakikatlerdir.
Zemahşerî (467-538)
diyor ki: "Her ümmetten birer şahit getirerek, onların üzerine de seni
şahit kıldığımız zaman hal nice olur!" âyet-i kerimesinden murad; acaba
yahudilerle sair küffar, her ümmete aleyhlerine şehadet edecek bir şahit yani
Nebi getirdiğimiz zaman ne yapacaklar? demektir.
Alimler, "Seni de
bu yalancılar üzerine şahit getirdiğimiz zaman" âyet-i kerimesindeki
yalancılardan muradın kimler olduğunda ihtilâf etmişlerdir.
Zemahşerî'ye göre; her
Nebii yalanlayanlardır. Mukatil, "bunlar ümmeti Muhammed (s.a.v.)'in
kâfirleridir" demiştir. İbn Nakîb'in Tefsir'-inde ise bunlardan murad;
"Nebi (s.a.v.)'in müslüman olan ümmetidir" deniliyor. Bu takdirde
âyet-i kerimedeki şehadet iki türlü tefsir edilebilir:
a) Rasûlullah (s.a.v.),
ümmetinin aleyhine şahadet eder;
b) Ümmetinin lehine
şehadet eder.
Bazıları "Buradaki
işaret, yahudilerle hırıstiyanlaradır" demiş; bir takımları da bununla
yalnız Kureyş kâfirlerine işaret edildiğini söylemişlerdir.
Rasûlullah (s.a.v.)'m
ne hususta şahitlik edeceği hakkında âlimlerden dört görüş rivayet olunmuştur:
1) İbn Mes'ud (r.a) ile
İbn Cüreyc, Süddî ve Mukatil'e göre, Peygamber (s.a.v.) ümmetine Allah'ın emir
ve nehiylerini tebliğ ettiğine şahitlik edecektir.
2) Ebu'l-Âliyye'ye
göre, ümmetinin iman ettiğine şahitlik edecektir.
3) Mücâhid ile
Katâde'ye göre, ümmetinin amellerine şahitlik edecektir.
4) Zeccâc'a göre,
ümmetinin hem lehinde, hem de aleyhinde şahadette bulunacaktır.