بَاب
الْحَثِّ
عَلَى طَلَبِ
الْعِلْمِ
1. İlim Öğrenmenin
Önemi
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدُ
بْنُ
مُسَرْهَدٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
دَاوُدَ سَمِعْتُ
عَاصِمَ بْنَ
رَجَاءِ بْنِ
حَيْوَةَ يُحَدِّثُ
عَنْ دَاوُدَ
بْنِ جَمِيلٍ
عَنْ كَثِيرِ
بْنِ قَيْسٍ
قَالَ كُنْتُ
جَالِسًا
مَعَ أَبِي
الدَّرْدَاءِ
فِي مَسْجِدِ
دِمَشْقَ
فَجَاءَهُ
رَجُلٌ
فَقَالَ يَا
أَبَا الدَّرْدَاءِ
إِنِّي
جِئْتُكَ
مِنْ
مَدِينَةِ الرَّسُولِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لِحَدِيثٍ
بَلَغَنِي
أَنَّكَ
تُحَدِّثُهُ
عَنْ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
مَا جِئْتُ
لِحَاجَةٍ
قَالَ فَإِنِّي
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ مَنْ
سَلَكَ
طَرِيقًا
يَطْلُبُ
فِيهِ
عِلْمًا
سَلَكَ اللَّهُ
بِهِ طَرِيقًا
مِنْ طُرُقِ
الْجَنَّةِ
وَإِنَّ الْمَلَائِكَةَ
لَتَضَعُ
أَجْنِحَتَهَا
رِضًا
لِطَالِبِ
الْعِلْمِ
وَإِنَّ
الْعَالِمَ
لَيَسْتَغْفِرُ
لَهُ مَنْ فِي
السَّمَوَاتِ
وَمَنْ فِي
الْأَرْضِ
وَالْحِيتَانُ
فِي جَوْفِ
الْمَاءِ
وَإِنَّ
فَضْلَ الْعَالِمِ
عَلَى الْعَابِدِ
كَفَضْلِ
الْقَمَرِ
لَيْلَةَ
الْبَدْرِ
عَلَى
سَائِرِ
الْكَوَاكِبِ
وَإِنَّ الْعُلَمَاءَ
وَرَثَةُ
الْأَنْبِيَاءِ
وَإِنَّ
الْأَنْبِيَاءَ
لَمْ
يُوَرِّثُوا
دِينَارًا
وَلَا
دِرْهَمًا
وَرَّثُوا
الْعِلْمَ
فَمَنْ
أَخَذَهُ
أَخَذَ
بِحَظٍّ وَافِرٍ
Kesîr b. Kays'dan şöyle
dediği rivayet olunmuştur: Ben Dımaşk
mescidinde Ebu'd-Derdâ ile birlikte bulunuyordum. Ona bir adam gelip: Ey Ebû
Derdâ, ben sana Nebi (s.a.v.)'in şehrinden bir hadis için geldim. İşittiğime
göre bu hadisi Rasûlullah (s.a.v.)'den sen rivayet etmişsin. (Buraya) başka bir
ihtiyaçtan dolayı gelmedim, dedi. Ebu'd-Derdâ da şöyle cevap verdi: Gerçekten
ben Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle derken işittim: "Her kim ilim tahsil etmek
amacıyla bir yola gidecek olursa Allah onu cennet yollarından bir yol'a sokmuş
olur. Kuşkusuz ki melekler ilim yolunda olan bir kimseden hoşnutluklarından
dolayı (ona) kanatlarını sererler ve göklerde ve yerde bulunan (yaratık)larla
suda bulunan balıklar (tümüyle Allah'tan) âlimin bağışlanmasını dilerler.
Muhakkak ki âlimin âbid'e (olan) üstünlüğü ayın ondördüncü gecesindeki
dolunayın diğer yıldızlara (olan) üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin
vârisleridir. Nebiler miras olarak dinar ve dirhem bırakmazlar, ilim
bırakırlar. Kim o ilmi elde ederse çok büyük bir nasip elde etmiş olur."
İzah:
Buhari, ilim; Tirmizî,
Kur'an, ilim; İbn Mâce, mukaddime; Ahmed b. Han-bel, İl, 252, 325, 407.
Bu hadis-i şerifte,
arayıcısını cennete götüreceğinden bahsedilen ilimden maksadın; öğrenilmesi
farz-i ayın, farz-ı kifâye veya mendup olan ve dince övülen ilimler olduğunda
şüphe yoktur.
Bu bakımdan hadis-i
şerifte, Kur'an ve sünnet ilimlerinden bir ilim öğrenmek için bir yola giren
ya da uzak veya yakın bir yolculuğa çıkan bir kimseyi tuttuğu bu yol sebebiyle
Allah'ın cennete ulaştıracağına dair bir müjde bulunduğunu söyleyebiliriz.
Meleklerin ilim
talibinden razı ve memnun olmaları sebebiyle onların yoluna kanat sermeleri
hususunda Hattâbî şöyle diyor:
"Meleklerin ilim
talibine kanatlarını sermesi çeşitli şekillerde yorumlanabilir:
1- Meleklerin
kanatlarını sermelerinden maksat ilim talibine tavazu göstermeleri, onlara
saygıya lâyık olmalarından dolayı boyun eğmeleri ve ilimlerine saygı
göstermeleridir denebilir. Nitekim bu kelime,"Onlara acımadan dolayı
tevazu kanatlarını indir"[İsrâ 27] âyet-i kerimesinde de bu manaya gelmektedir.
2- Meleklerin uçmayı
bırakıp yere inmeleridir de denebilir. Nitekim bu kelime, "Allah'ı
zikreden bir cemaat yoktur ki melekler onları kuşatmasın ve yerlerini rahmet
kaplamasın"[Müslim, tevbe] hadis-i şerifinde de bu manaya gelmektedir.
3- "Gerçekten
meleklerin ilim talibini kanatlarının üzerine alıp onu gideceği yere
götürebilmek için kanatlarım onların yoluna sermesidir." şeklinde
yorumlayanlar da olmuştur. Bu sözleriyle meleklerin onlara yardım etmeyi arzu
ettiklerine ifade etmek istemişlerdir.
Metinde geçen,
"Göklerde ve yerde bulunan bütün yaratıklar ve balıklar Allah'tan âlimin
bağışlanmasını isterler" cümlesi hakkında Hattâbî şöyle der:
"Allah, ulemanın
ilmi vasıtasıyla hayvanlarda insanlar için pek çok faydalar ve maslahatlar
bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Âlimler insanlara bu gerçekleri ve hayvanların
hakkına riayet edilmemesi halinde doğacak zararları, hayvanlara mutlaka iyi
davranmaları gerektiğini anlatırlar. Allah da onların bu emeğine karşılık
hayvanlara onlar için dua etmeyi ilham eder. Onların hayvanlara olan
iyiliklerini bu şekilde mükâfatlandırır. Nitekim, "el-cezâü min cinsil
amel" buyurulmuştur.
Alimler, parlaklıkta
ayın ondördüncü gecesindeki bir dolunaya benzetilirken, âbidin yıldızlara
benzetilmesindeki hikmete gelince; âbidin ışığı yıldızlarınki gibi sadece
kendine yetecek kadarken âlimin ışığı ise başkalarının yolunu da aydınlatması
ve ayın ışığını güneşten aldığı gibi âlimin de bu ışığını Hz. Nebiden almış
olmasıdır."
Nebiler vefat ederken
gerçekten yakınlarına bir miras bırakmamışlardır. Çünkü eğer Nebiler maddî bir
miras bırakıp gitselerdi insanlar onların hayatları boyunca yakınlarını zengin
etmek için çırpındıklarını zannedebilirlerdi.
Bu sebeple onlar geride
mal bırakmamışlar, ellerinde bulunan mallarını ümmetlerinin maslahatlarına
tahsis edip gitmişlerdir.
Onların bıraktıkları en
büyük miras ilim mirasıdır. Onu elde eden en büyük payı almıştır. Nitekim İbn
Âbidin merhum, bir saat ilim müzâkere etmenin bir Kadir Gecesini ihya etmekten
daha hayırlı olduğunu, sakalı çıkmış bir kimsenin anne ve babasının izni
olmadan bile ilim tahsili için gurbete çıkabileceğini söylemiştir.