بَاب
إِذَا كَانَ
الْمُدَّعَى
عَلَيْهِ ذِمِّيًّا
أَيَحْلِفُ
25. Müslümanların
İdaresinde Yaşayan Azınlıklardan Olan Davalılara Da Yemin Ettirilir Mi?
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
أَبُو
مُعَاوِيَةَ
حَدَّثَنَا
الْأَعْمَشُ
عَنْ شَقِيقٍ
عَنْ الْأَشْعَثِ
قَالَ كَانَ
بَيْنِي
وَبَيْنَ رَجُلٍ
مِنْ
الْيَهُودِ
أَرْضٌ
فَجَحَدَنِي
فَقَدَّمْتُهُ
إِلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ لِي النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَلَكَ
بَيِّنَةٌ
قُلْتُ لَا
قَالَ لِلْيَهُودِيِّ
احْلِفْ
قُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
إِذًا يَحْلِفُ
وَيَذْهَبُ
بِمَالِي
فَأَنْزَلَ
اللَّهُ
إِنَّ
الَّذِينَ
يَشْتَرُونَ
بِعَهْدِ
اللَّهِ
وَأَيْمَانِهِمْ
ثَمَنًا قَلِيلًا
إِلَى آخِرِ
الْآيَةِ
el-Eş'as'dan rivayet
edilmiştir; dedi ki: Benimle yahudilerden bir adam arasında (ihtilaflı) bir
arazi vardı. Adam beni (m hakkımı) inkâr et(miş)ti. (Tutup) kendisini Peygamber
(s.a.v.)'e götürdüm. Nebi (s.a.v.) bana: "Senin şahidin var mı?" diye
sordu. Bende, "Hayır" cevabını verdim. (Bunun üzerine) yahudiye
(dönerek): "Yemin et" diye emir verdi. Ben (onun yemin etmesine
fırsat vermeden): "Ey Allah'ın Rasûlü, bu durumda (bu adam) yemin eder ve
malımı (da elimden alır) götürür, dedim. Bunun üzerine Yüce Allah; "Fakat
Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az (bir) paraya satanlar var
ya..."[Âl-i İmran 77] âyetini, sonuna kadar indirdi.
İzah:
Buharî, husumât, ahkâm;
Müslim, eymân; Tirmizî, buyu', ahkâm, tefsir sûre (Al-i imran); Ebû Dâvûd,
eymân; İbn Mâce, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, I, 379, 426.IV, 317, V, 211, 212.
Avnü'l-Ma'bûd yazarının
açıklamasına göre; "Tıybî, metinde geçen; "Bu durumda (bu adam) yemin
eder ve malımı götürür gider" sözüyle bu söz üzerine inen Âl-i İmran
sûresinin 77. âyet-i kerimesi arasında iki yönden ilgi bulunduğunu
söylemiştir:
1- Sanki âyet-i kerime'de
Eş'aş'a; "Davalı aleyhine bir delilin bulunmadığına göre, senin
yapabileceğin tek şey ona yemin ettirmektir" denilmektedir. Bu bakımdan
metinde geçen bu sözle sözü geçen âyet-i kerime arasında çok yakın bir ilgi
görülmektedir.
2- Âyet-i kerimede, hakiki
Tevrat'ta da bu hükmün bulunduğunu yahudilere ihtar eden bir nükte olduğu
söylenebilir. Bu da âyet-i kerime ile hadis-i şerif arasındaki ilgiyi
gösterir."
Görülüyor ki, mevzumuzu
teşkil eden bu hadis-i şerif, mahkemelerde azınlıklara da yemin ettirileceğine
delâlet etmektedir. Bu yeminin nasıl ettirileceğini bir önceki hadis-i şerifte
açıklamıştık.