بَاب
فِيمَنْ
يُعِينُ
عَلَى
خُصُومَةٍ
مِنْ غَيْرِ
أَنْ
يَعْلَمَ
أَمْرَهَا
14. Bir Kimsenin
Aslını Esasını Bilmediği Bir Davada Taraflardan Birine Yardımcı Olmaya
Çalışması
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ يُونُسَ
حَدَّثَنَا
زُهَيْرٌ
حَدَّثَنَا
عُمَارَةَ
بْنِ غَزِيَّةَ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ رَاشِدٍ
قَالَ
جَلَسْنَا
لِعَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُمَرَ
فَخَرَجَ
إِلَيْنَا
فَجَلَسَ
فَقَالَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يَقُولُ
مَنْ حَالَتْ
شَفَاعَتُهُ
دُونَ حَدٍّ
مِنْ حُدُودِ
اللَّهِ
فَقَدْ
ضَادَّ اللَّهَ
وَمَنْ خَاصَمَ
فِي بَاطِلٍ
وَهُوَ
يَعْلَمُهُ
لَمْ يَزَلْ
فِي سَخَطِ
اللَّهِ
حَتَّى
يَنْزِعَ
عَنْهُ
وَمَنْ قَالَ
فِي مُؤْمِنٍ
مَا لَيْسَ
فِيهِ
أَسْكَنَهُ
اللَّهُ
رَدْغَةَ الْخَبَالِ
حَتَّى
يَخْرُجَ
مِمَّا قَالَ
Abdullah b. Ömer
(r.a.)'den, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu duyduğu rivayet
edilmiştir: "Aracılığı Allah'ın cezalarından bir cezanın yerine
getirilmesine engel olan kimse Allah'a savaş açmış olur. Bile bile haksız bir
davayı savunan kimse bu davadan dönünceye kadar, Allah'ın gazabına uğramaya
devam eder. Bir müslüman hakkında onda olmayan şeyleri söyleyen kimseyi de
Allah, söylediği (bu) sözden dönünceye kadar, cehennem ehlinin vücudundan akan
irinle toprak karışımı olan bir bataklıkta tutar."
İzah:
Redf: Toprak demektîr.
Habâl: Cehennem ehlinin
vücudundan akan irin ve cerahat demektir.
İki kelime birbirine
izafe edilmekle irin ve toprak karışımı bir çamur ve bataklık anlamı ortaya
çıkmaktadır ki, Bezlü'l-Mechûd yazarının açıklamasına göre hadis-i şerifte
kastedilen mana budur.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerifte üç esas üzerinde durulmaktadır:
1- Allah'ın
yasaklarından birini işleyerek Allah'ın bu yasak için takdir ettiği cezaya
çarptırılmayı hak eden bir kimsenin bu cezayı almaması için yetkili mercilere
müracaat eden ve o kimseyi hak ettiği cezayı almaktan kur-îaran kimse, Allah'ın
emrinin aksine hareket etmiş olacağı için Allah'a savaş açmış olur.
2- Bir davanın asılsız
ve yalan olduğunu bile bile savunan bir kimse bu dava peşinde koştuğu ve ondan
dönmediği sürece Allah'ın gazabına maruzdur. Bile bile haksız davaları
sanunanlar için bu hadis-i şerifte çok büyük bir tehdit vardır.
3- Bir müslümanı
kendisinde bulunmayan vasıflarla kötülemek büyük bir vebaldir. Allah bu gibiler
için, cehennemde büyük bir azap hazırlamıştır. Bu gibi kimselerin cehennemdeki
yeri cehennem ehlinin vücudundan akan kan, cerahat ve irinin toprakla
karışmasından meydana gelen bir bataklıktır.
İnsanın bir müslüman
hakkında sarfettiği bu gibi asılsız sözler sebebiyle yüklenmiş olduğu bu
vebalden kurtulabilmesi için, hakkında bu kötü sözleri sarfettiği kimse ile
helâlleşmesi ve bu hareketinden vazgeçmesi gerekir. Metinde geçen
"...söylediği (bu) sözden dönünceye kadar..." sözünden kastedilen
mana da budur. Avnü'l-Ma'bûd yazarı bu konuda şöyle diyor: Bazılarına göre ise
bu sözle kastedilen mana, "Bu kimse cehennemde kendisi için hazırlanan
bataklıkta bu günahının cezasını çekecek kadar kalmadıkça oradan
kurtulamaz" demektir. el-Eşref bu görüştedir.
Kadı lyâz'a göre,
burada bu sözle, "Bu kimsenin, aleyhinde konuştuğu kimseden dünyada af
dileyip onunla helalleşmedikçe yaptığı bu işin vebalinden
kurtulamayacağı" ifade edilmek İstenmektedir.
İnsan, mahkemede
derdini anlatmak ya da şahitlik yapmak gibi meşru bir sebep olmadıkça, bir
müslümanda gerçekten mevcut olan kötü vasıfları bile anlatmaktan kaçınmalıdır.
Çünkü böylesi konuşmalar da gıybetten sayılır. Bilindiği gibi eğer söylenenler
o müslümanda yoksa o zaman bu sözler hem gıybet hem de iftira olur. Bütün bu
sözler mahkemede haklıyı haksız, haksızı da haklı çıkarmak için söylenmişse
daha da büyük bir önem kazanır, vebali daha da ağırlaşır.