بَاب
فِي هَدَايَا
الْعُمَّالِ
5. Devlet Memurlarının
Hediye Kabul Etmelerinin Hükmü
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
إِسْمَعِيلَ
بْنِ أَبِي
خَالِدٍ حَدَّثَنِي
قَيْسٌ قَالَ
حَدَّثَنِي
عَدِيُّ بْنُ
عُمَيْرَةَ
الْكِنْدِيُّ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ يَا
أَيُّهَا
النَّاسُ
مَنْ عُمِّلَ
مِنْكُمْ
لَنَا عَلَى
عَمَلٍ
فَكَتَمَنَا
مِنْهُ
مِخْيَطًا
فَمَا
فَوْقَهُ
فَهُوَ غُلٌّ
يَأْتِي بِهِ
يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
فَقَامَ
رَجُلٌ مِنْ
الْأَنْصَارِ
أَسْوَدُ
كَأَنِّي
أَنْظُرُ
إِلَيْهِ فَقَالَ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
اقْبَلْ
عَنِّي عَمَلَكَ
قَالَ وَمَا
ذَاكَ قَالَ
سَمِعْتُكَ
تَقُولُ
كَذَا
وَكَذَا
قَالَ
وَأَنَا أَقُولُ
ذَلِكَ مَنْ
اسْتَعْمَلْنَاهُ
عَلَى عَمَلٍ
فَلْيَأْتِ
بِقَلِيلِهِ
وَكَثِيرِهِ
فَمَا أُوتِيَ
مِنْهُ
أَخَذَهُ
وَمَا نُهِيَ
عَنْهُ انْتَهَى
Adiyy b. Amîre
el-Kindî'den, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Ey insanlar, sizden birisi bizim bir işimizin başına getirilir de o işten
(hasıl olan) bir iğneyi veya daha küçüğünü bizden gizlerse bu (gizlediği şey
onun boynuna geçecek) bir bukağıdır. (Bu kimse) kıyamet gününde Allah'ın
huzuruna onunla beraber gelir.
(Ravi,
sözlerine şöyle devam etmiştir:) Ensar'dan siyah bir adam ayağa kalktı, (şu
anda ben) o adamı görüyor gibiyim. Ey Allah'ın Rasûlü, görevim benden geri al,
dedi. (Hz. Peygamber de ona): "Bu (sözü söylemenin sebebi) nedir?"
diye sordu. Ben seni şöyle şöyle derken işittim; karşılığını verdi. (Bunun üzerine
Hz. Nebi): "Ben bu sözü (yine de) söylüyorum. Bizim bir işte
görevlendirdiğimiz kimse (bu görevi esnasında halktan almış olduğu malların)
azını da, çoğunu da (bize) getirsin. Bu iş(in) den dolayı (kendisine) verileni
alsın. Alınması yasaklanan şeyi de almasın" buyurdu.
İzah:
Ahmed b. Hanbel IV,
192.
Bu hadis-i §erif;
memurların, görevleri esnasında halktan aldıkları malları, hangi isim altında
alırlarsa alsınlar devlet hazinesine teslim etmeleri gerektiğini, teslim
etmedikleri takdirde ahiret gününde bu malın bir bukağı şekline gelerek o
memurun boynuna geçeceği ifade edilmektedir. Çünkü memur ya da hâkimin aldığı
bu mal rüşvetten başka bir şey değildir.
Bu bakımdan memurun,
akrabalarının ve eskiden beri hediyeleştiği kimselerin dışındakilerden hediye
alması haramdır. Sıla-i rahim sayıldığı için akrabalarından; eski dostluğun
devam etmesi için de eskiden beri hediyeleşe-geldiği kimselerden hediye alması
caiz görülmüştür. Bunların dışındaki kimselerden ise asla hediye kabul edemez.
Nitekim, "Memurların hediye alması ihanettir."[Ahmed b. Hanbel, IV,
424; Telhîsü'l-Habîr, IV, 189; Mecmaü'z-Zevâid, IV, 200.] hadisi ile,
"Benim gönderdiğim memura ne oluyor ki; bu sizin bu da bana hediye
edildi, diyor! Babasının yahutta anasının evinde otursaydı, kendisine hediye
edilecek mi edilmeyecek mi baksaydı ya!..."[Bk. 2946 nolu hadis.] hadis-i
şerifi bunu ifade etmektedir.[Bk. Vehbe ez-Zühay!î, el-Fıkhu'l-İslâmî fî Üslûbi
hi'I-Cedîd, II, 594; Bedâyiu’s-Sanâi, VII, 9; Fethu'l-Kadîr, V, 497; Lübâb, IV,
81.]
Bu mevzuda merhum Ömer
Nasuhi Bilmen şöyle diyor: "Hâkim, başkalarının hediyelerini almamalı, bir
malı kendisine kıymetinden noksana satmalarını veya kendisine borç vermelerini
kabul etmemelidir. Bir hâkim ancak kendisinden rütbeten mukaddem olup
kendisine hâkimliği veren zâtın hediyesini kabul edeceği gibi, kendi zîrahm-ı
mahremin hediyesini de kabul edebilir. Kezalik; kendisinin hâkim olmadan önce
dostu olup kendisine hediye vermek mutadı bulunan kimsenin de mutaddan ziyade
olmayan hediyesini kabul edebilir. Elverir ki bunların bir davaları bulunmasın."[Hukuk-i
İslâmiyye Kamusu, VIII, 220.]