SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3369 >>

DEVAM: 22. Salahı Görünmeden Önce Meyveyi Satmak

 

حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ النَّمَرِيُّ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ يَزِيدَ بْنِ خُمَيْرٍ عَنْ مَوْلًى لِقُرَيْشٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ بَيْعِ الْغَنَائِمِ حَتَّى تُقَسَّمَ وَعَنْ بَيْعِ النَّخْلِ حَتَّى تُحْرَزَ مِنْ كُلِّ عَارِضٍ وَأَنْ يُصَلِّيَ الرَّجُلُ بِغَيْرِ حِزَامٍ

 

Ebû Hureyre (r.a)'dan rivayet edildi ki: Rasûlullah (s.a.v.); taksim edilmedikçe ganimetleri, her türlü âfetin etkilenmez hale gelmedikçe de hurmayı satmayı ve kişinin (elbiseni beline) bağlamadan namaz kılmasını nehyetti.

 

 

İzah:

Ahmed b. Hanbel, II, 387, 458, 472.

 

Avnü'l-Ma'bûd'da, Münzirî'nin; "bu hadisin isnadında bilinmeyen birisi var" dediği nakledilmiş, fakat bu şahsın kim Iduğuna işaret edilmemiştir.

 

Hadis-i şerifte Rasûlullah (s.a.v.) müslümanları üç şeyden menetmiştir:

 

1- Taksim edilmeden önce ganimeti satmak. Bilindiği gibi ganimet, İs­lâm ordusunun savaşta düşmanın elinden aldığı maldır. Bu malın beşte biri devlete, kalanı savaşa katılan askere aittir. Bu beşte dört hisse de asker ara­sında paylaştırılacaktır. İşte Efendimiz, gaet malından devletin hissesi ayrılmadan ve askerin hissesi pay edilmeden satışını menetmiştir. Konunun tefsilatı Kitabü'l-Cihad'da geçmiştir.

 

2- Her türlü âfetten zarar görmez hale gelmedikçe hurmanın satışı. Şüp­hesiz burada kastedilen âfet normal âfetlerdir. Yoksa aşırı olan âfetlerden meyvenin etkilenmemesi mümkün değildir. Bu konu bundan önceki iki ha­diste izah edilmiştir. Ayrıca 3372 nolu hadiste de malumat gelecektir.

 

3-  Kişinin elbisesini beline bağlamadan namaz kılması.

 

Hadisteki ( fa ) kelimesi aslında, bebeği beşiğe yatırdıktan sonra üze­rine bağlanan genişçe bağcıktır. Bu bağcık ipten dokunmak suretiyle yapı­lır. Bazı yörelerde "kolan" denilir. Buna "kemer" diyebiliriz. Bilindiği gibi eskinin elbiseleri şimdiki gibi muntazam değildi. Özellikle Hz. Nebi (s.a.v.) devrinde; o günün imkânları, bölgenin özelliği ve halkın ekonomik güç­lerinin çok sınırlı olması dolayısıyla giyilen elbiseler de çeşitli idi. Halk içeri­sinde belinden aşağısına bir peştemal (izâr) ve belinden yukarısına bir ku­maş parçası (ridâ) bürüyerek örtünmeye çalışanlar olduğu gibi; entari giyen­ler, tüm vücudunu tek parça kumaşla örtenler vs., de vardı. Bazılarının giy­diği elbiselerin cepleri genişti. Hz. Nebi (s.a.v.), namaz kılarken elbise­lerinin çözülüp düşmemesi ve avret yerlerinin açılmaması için, elbiselerini kemerle güzelce bağlamadan geniş olan ceplerini büzmeden namaza durma­larını yasak etmiştir.

 

Müslümanlıkta, vücudun örtülmesi gereken kısımlarını örtmek (setrü'l-avret) farzdır. Bu namaz içerisinde olduğu gibi, namaz dışında da böyledir. Şu var ki, avret yerinin namazda iken açık olması günah olduğu gibi nama­zın sıhhatine de manidir. O halde Hz. Nebi'in pantolon yerine giyilen elbisenin iyice bağlanması konusundaki emri, hem namazın içi hem de dışı için geçerlidir.