بَاب
فِي بَيْعِ
الثِّمَارِ
قَبْلَ أَنْ
يَبْدُوَ
صَلَاحُهَا
22. Salahı Görünmeden
Önce Meyveyi Satmak
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ نَافِعٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
نَهَى عَنْ
بَيْعِ الثِّمَارِ
حَتَّى
يَبْدُوَ
صَلَاحُهَا
نَهَى
الْبَائِعَ
وَالْمُشْتَرِيَ
Abdullah b. Ömer
(r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), salahı görünmedikçe
meyveyi satmayı nehyetti. (Bundan) hem satıcıyı hem de alıcıyı menetti.
İzah:
Buhari, zekât, buyu';
Müslim, buyu'; Nesâî, buyu'; îbn Mâce, ticârât; Muvatta, buyu'; Dârimî, buyu'
Meyvenin salahının
görünmesinden maksadın ne olduğunda değişik görüşler ilen sürülmüştür:
1- Meyvenin kızarmaya
veya sararmaya başlaması, yani olgunlaşmaya başlaması. İbnü'l-Hümâm Şerhu
Fethi'1-Kadîr'inde, bu görüşün Şâfiîlere ait olduğunu söyler. 3370 numarada
gelecek hadis bu görüşe delil olacak biçimdedir.
2- Âfetten ve
bozulmaktan zarar görmez duruma gelmesidir. Bundan maksat, 3373 nolu hadiste
geleceği üzere; çürüme, dökülme ve hastalanma vaktini geçirmesidir.
Müslim veTahavî'deki
bir rivayette; salahın görünmesi bu şekilde tefsir edilmiştir. Yine Tahavî'nin,
Hz. Âişe (r.anha)'den rivayet ettiği bir hadiste Hz. Nebi (s.a.v.)'in; âfetten
zarar görmez hale gelinceye kadar meyve satışını menettiği belirtilmektedir.
İbnü'l-Hümâm,
Hanefîlerin; "meyvenin salahının görünmesini" böyle anladıklarını
söyler.
Ebû Hureyre (r.a)'nin
rivayet ettiği bir hadiste Hz. Nebi (s.a.v.): "Süreyya yıldızı sabahleyin
doğduğu zaman, her memleketten âfet kalkar" buyurmuştur.
Şevkânî; Süreyya
yıldızının, yazın ilk günlerinde sabahları doğmaya başladığını ve mevsimin de,
Hicaz bölgesinde sıcakların çöküp meyvelerin olgunlaşmaya başladığı mevsim olduğunu
söyler. Bu izanıyla sanki, meyvenin kızarmaya, olgunlaşmaya başlaması ile,
âfetten emin hale gelmesinin aynı anda olduğuna işaret etmek ister. Meyvenin ya
da bitkinin bu duruma gelmiş olması, onun cinsine göre değişik olur. Bundan
sonra da gelecek hadislerden anlıyoruz ki, bu; başakta beyazlaşma ve
sertleşme, siyah üzümde siyahlaşma ve meyvede sararma ya da kızarmadır.
3- Meyvelerin işe yarar
hale gelmesi. Bundan maksat, meyvenin meselâ hayvan yemi olacak duruma gelmesi
değil, istenilen kıvama gelmesidir. Avnü'l-Ma'bud'da da bu görüş Kastalânî'ye
nisbet edilir.
Hadis-i şerifte konu
edilen satış, şüphesiz ağacın dalındaki meyve ile ilgilidir. Bu konudaki fıkhı
tafsilata dalmadan önce Hz. Nebi (s.a.v.)'in salahı görünmeyen meyveyi
satmaktan ve almaktan hem satıcıyı hem de alıcıyı menetmesi konusunu biraz
açalım:
Sarihlerin ifadesine
göre; Rasûlullah'ın, bu satıştan satıcıyı menetmesi, onun haram yeyici durumuna
düşmemesi içindir. Ya da meyve dalında durdukça büyüyecek, kıymeti artacaktır.
İşte Efendimiz, satıcı açısından buna işaret etmek istemiştir. Alıcıyı
menetmesi de henüz âfete karşı dayanıklı olmayan malı alıp da, malını telef
olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaması içindir.
Meyvelerin dalında
satış sekilerini bir şema halinde gösterip bu konudaki görüşlere işaret
edelim: Bu şemayı İbnü'l-Hümâm'ın Hidâye şerhi, Şerhu Fethi'l-Kadîr adındaki
eserinde verdiği bilgiden çıkardık. Şevkânî, Neylü'l-Evtâr'da ve İbn Kudâme de
Muğnî'de konuyu değişik bir tasnife tabi tutmuşlardır. Büyük ölçüde bu
âlimlerin verdikleri bilgiler birbirine uymaktadır. Ancak İbnü'I-Hümâm ve İbn
Kudâme; tasniflerini sadece dört mezhebi gözönüne alarak yapmışlar, Şevkânî ise
diğer âlimlerin görüşlerine de işaret etmiştir. Biz Önce, İbnü'l-Hümâm'ın
verdiği giden çıkardığımız şemayı vereceğiz, daha sonra da Şevkânî'nin verdiği
farklı görüşlerden lüzumlu gördüklerimize işaret edeceğiz.
Meyvelerin dalında
satışı
Meyve hiç görünmeden
olabilir Meyve göründükten
(çiçekken vs) Bu
durumdaki sonra olabilir.
satış dört mezhebe göre
caiz
değildir.
Salahı göründükten
sonra olabilir.
Salahı görünmeden (Bu durumdaki satış
ittifakla caizdir)
Meyvenin dalında
kalması Hemen
kesilmesi Hiçbir şart koşulmamışsa
şart koşulmuşsa
(ittifakla şart
koşulmuşsa (ittifakla
(Şâfiîlere, Mâlikîlerc ve
caiv. değil)
caiz) Hanbelîlere
göre caiz değil)
Hanefîlere göre ise:
ı Meyve hayvan yemi vs.
gibi Faydalanılabilecek
bir şey olmadan,
hiçbir durumda ise
satış
işe yaramaz bir durumda
ise, caiz. Ancak müşterinin
ulema arasında ihtilaflı
olmakla malı hemen toplaması
gerekir,
birlikte ekseriyete
göre caizdir.
Şevkânî,'meyveyi salahı
görünmeden önce satmanın; İbn Ebî Leylâ, Sevrî, el-Hâdî ve Kâsım'a göre her
halükârda bâtıl olduğunu söyler ve kendisinin de aynı görüşte olduğuna işaret
eder.
Yukarıdaki şemada
görüldüğü üzere, dört mezhep uleması; meyvesi henüz görünmeyen ağacın meydana
gelecek olan meyvesini önceden satmanın bâtıl olduğunda görüşbirliği
halindedirler. Çünkü bu olmayan bir şeyin satışıdır.
Yine bu âlimler; (Hanefîlere
göre) âfetten zarar görmeyecek duruma gelen, (Şâfiîlere göre ise) sararmaya
veya kızarmaya başlayan meyveyi satmanın ve henüz salahı.görünmemekle birlikte
hemen toplanması şart koşulan meyveyi satmanın caiz olduğunda görüşbirliği
halindedirler. Bu durumda olan meyveyi, bir müddet daha dalında kalması
şartıyla satmak da ittifakla caiz değildir. 3372 no'lu hadisten Hz. Nebidin,
salahı görünmeyen meyveyi satmayı nehyetmesinin istişarî mahiyette olduğu
anlaşılmaktadır.
Mezhepler arasında
ihtilaflı olan konu; henüz salahı görünmeyen bir meyveyi, kesilmesi ya da
dalında kalması şeklinde hiçbir şart koşmadan satmaktır. Bu durumdaki satış;
Şafiî, Hanbelî ve Mâlikîlere göre bâtıldır. İbn Kudâme'nin dediğine göre,
bunlar üzerinde durduğumuz hadisi delil alırlar ve; "Akdi, meyveyi
toplamak ya da üzerinde bırakmak gibi bir şartla kayıtlamamak, onun ağaçta
kalmasını gerektirir. Dolayısıyla mutlak olan satış, meyvenin ağaçta kalması
şart koşularak yapılan satış gibidir" derler.
Hanefîlere göre ise, bu
satış caizdir. Bunların delili, yukarıdaki görüşün delilinin tam aksidir. Yani
Hanefîlere göre mutlak olan akid, meyvenin hemen toplanmasını gerektirir. Bu da
henüz salahı görünmemiş olan meyveyi hemen toplamak şartıyla satmak gibidir.
Tahavî; bu hadisle,
henüz hiç çıkmamış olan meyveyi satmanın murad edilmiş olabileceğini de ihtimal
dahilinde görür.
Ömer Nasuhi Efendi,
meyveyi dalında satmanın, Hanefîlere göre hükmünü şu sözleri ile özetlemiştir.
"Kamilen belirmiş olan
meyveyi, yenilmeye salih olsun olmasın ağacı üzerinde iken satmak sahihtir.
Çünkü mebîin kendisi ile filhal intifa edilecek bir halde bulunması şart
değildir. Bu halde beldece bir örf varsa o meyve kemale erinceye kadar ağaç
üzerinde bırakılır. Ama böyle bir örf yoksa, müşteri meyveleri filhal düşürmeye
mecburdur. Bu meyvelerin yenilmeye elverişli oluncaya kadar ağaçta bırakılması
şart edilse bey1 fasid olur. Kemale gelip yeyilmeğe salih olan meyveleri bir
müddet ağaç üzerinde bırakmak şartı ise bey'i ifsad etmez.[Çünkü bu duruma
gelen meyvenin, ağaçtan ya da topraktan alacağı bir şey yoktur. Bundan sonraki
kızarma, güneşin etkisiyle olur.] Çünkü bu şartta âkitlerden biri için bir
faide yoktur."[Hukuku İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fikhiyye Kamusu, VI, 28.]
Tarladaki ekini
satmanın hükmü de, Merginânı'nin el-Hidâye'de belirt-17 tiğine göre; aynen
ağaçtaki meyveyi satmak gibidir. Ekinin satıma konu olabileceği devre konusu,
bundan sonra gelecek olan hadiste ele alınacaktır.[152]