SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3504 >>

DEVAM: 68. Kişinin Yanında Olmayan Bir Şeyi Satması

 

حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا إِسْمَعِيلُ عَنْ أَيُّوبَ حَدَّثَنِي عَمْرُو بْنُ شُعَيْبٍ حَدَّثَنِي أَبِي عَنْ أَبِيهِ حَتَّى ذَكَرَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يَحِلُّ سَلَفٌ وَبَيْعٌ وَلَا شَرْطَانِ فِي بَيْعٍ وَلَا رِبْحُ مَا لَمْ تَضْمَنْ وَلَا بَيْعُ مَا لَيْسَ عِنْدَكَ

 

Abdullah b. Amr (r.a)'dan, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Borç (para) verme şartıyla satış, bir satışta iki şart, dâmin olunmayan malın kâr'ı ve yanında olmayan bir şeyi satman helâl değildir.”

 

 

İzah:

Tirmizî, buyu'; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, ticârât

 

Hz. Nebi (s.a.v.) bu hadiste dört tür alışveriş şeklinin helâl sayılmadığını ifade etmiştir:

 

1- Karz (borç verme) şartıyla satış: Bunun tasavvuru birkaç şekilde ya­pılmıştır:

 

a) Satıcı alıcıya; "Bana şu kadar lira borç vermen şartıyla şu malımı sana sattım" der, öbürü de kabul eder. Bu tasavvurda; satıcı, malını satmayı alıcının kendisine borç para vermesi şartına bağlamıştır.

 

b) Birisinin, başkasına borç para verip, sanra da ona bir malını kıyme­tinden daha pahalıya satmasıdır. Sanki borç vermeyi, malını değerinden faz­laya satın alma şartına bağlamıştır. Bu yolla bir satış caiz değildir. Çünkü menfaat temin eden her türlü borç vermeler faiz sayılır. Bu Hz. Nebi'in hadisi ile sabittir.

 

Bu iki tasarrufa göre; hadis metnindeki "selef" kelimesi "borç vermek (karz)" manasınadır.

 

c) Hadisteki "selef" kelimesi; selem manasınadır. Selemin parayı peşin verip malı daha sonraki bîr zamanda almak üzere yapılan bir alışveriş şekli olduğu daha önce geçmişti.

 

Buna göre hadisin manası şöyle anlaşılır: Birisi, bir başkasına peşin pa­ra vererek bir malda selem yapar, arkasından da; "Eğer vade dolunca bana teslim edeceğin malı hazırlamazsan o malı sana şu kadara sattım" der. Bu şekildeki muamele de, selem şartıyla satıştır.

 

Bu tasavvurlarda belirtilen satışların her üçü de helâl değildir.

 

2- Bir satışta iki şart: Bu yolla satış iki şekilde tasavvur edilmektedir:

 

a) Satıcının, malını; "peşin olursa şu kadara, vadeli olursa şu kadara" diyerek satmasıdır. Bu tasavvur; alışverişlerde şart koşulmasının hiçbir su­rette caiz olmadığı görüşünde olan cumhur ulemaya göredir. Fiatlardan bi­risi kesinleştirilmeden bu şekildeki bir satış, iki şart taşıyan bir satıştır. İçeri­sinde hem bedel meçhul, hem de aldatma olduğu için caiz değildir.

 

Âlimlerin çoğunluğu, satış esnasında koşulan tek şartın da akdi ifsad ettiği görüşündedirler. Bir hadiste Efendimizin; içerisinde şart bulunan satı­şı yasak ettiği görülmektedir.

 

b) Alışverişte tek şartın caiz olduğu görüşünde olanlara göre; bu hadis­te söz konusu edilen mesele şöyledir:

 

Bir kimse birisine; meselâ, kumaş satar ve onu dikmeyi ve boyamayı da taahhüt eder. Böylece kumaş satımının içerisinde dikmek ve boyamak da şart koşulmuş olur. Bu görüşe göre satıcı, boyamak ve dikmekten sadece bi­rini şart koşarsa bu satış caizdir. Ahmed b. Hanbel'in mezhebi bu istika­mettedir.

 

Hattâbî; satış içerisinde bir şart bulunmasıyla iki şart bulunması ara­sında fark görmez. Çünkü bu şekildeki bir şartın akdi ifsad etmesine sebep, satılan malın esas fiatımn tam bilinmemesidir. Zira belirlenen fiatın bir kıs­mı; boyama ya da dikme ücretidir, ama bunun mikdarı belli değildir. Dola­yısıyla esâs malın fiatı da belli olmamaktadır. Alışverişlerde fiat belli olma­yınca, akit fasid olur.

 

Alışverişlerdeki şartlar çeşitlidir. Bunların bir kısmı akde zarar verir, bir kısmı zarar vermez. O konu bundan sonraki hadiste ele alınacaktır.

 

3- Dâmin olunmayan bir malın kârı; riskine katlanılmayan kâr: Sarih­ler bunu; "satın alınıp daha teslim alınmadan bir başkasına satılan maldan elde edilen kâr" olarak açıklamaktadırlar. Bu yolla satılan bir maldan elde edilen kârın helâl olmayışına sebep; malın, kâr eden kişinin sorumluluğu al­tına hiç girmemesidir. Çünkü, ilk satıcı malı teslim etmediğine göre, sorum­luluğu hâlâ kendisindedir. Dolayısıyla mal daha alıcıya teslim edilmeden önce telef olsa, satıcının malı telef olmuş olur. Müşteri bundan hiçbir zarar gör­mez. İşte bu yüzden, bir kimsenin satın alıp da daha kabzetmediği bir malı başkasına satması caiz değildir. Bu konu daha önce işlenmişti.

 

4- Kişinin yanında olmayan bir şeyi satması da caiz değildir. Bu konu da, önceki hadisinin şerhinde işlenmiştir.

 

Demek oluyor ki, Hz. Nebi (s.a.v.) bu hadisinde;

 

1- Karz şartıyla yapılan satışın,

 

2- İçerisinde iki şart bulunan satışın,

 

3- Riski yüklenilmeyen bir malın satışından elde edilen kârın,

 

4- Kişinin yanında olmayan bir şeyi satmasının helâl olmadığını ifade buyurmuşlardır.