SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3501 >>

DEVAM: 66. Alışveriş Yaparken, 'Kandırma Yok" Diyen Adam

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْأُرُزِّيُّ وَإِبْرَاهِيمُ بْنُ خَالِدٍ أَبُو ثَوْرٍ الْكَلْبِيُّ الْمَعْنَى قَالَا حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ قَالَ مُحَمَّدٌ عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ عَطَاءٍ أَخْبَرَنَا سَعِيدٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَجُلًا عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَبْتَاعُ وَفِي عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَأَتَى أَهْلُهُ نَبِيَّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ احْجُرْ عَلَى فُلَانٍ فَإِنَّهُ يَبْتَاعُ وَفِي عُقْدَتِهِ ضَعْفٌ فَدَعَاهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَنَهَاهُ عَنْ الْبَيْعِ فَقَالَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ إِنِّي لَا أَصْبِرُ عَنْ الْبَيْعِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنْ كُنْتَ غَيْرَ تَارِكٍ الْبَيْعَ فَقُلْ هَاءَ وَهَاءَ وَلَا خِلَابَةَ قَالَ أَبُو ثَوْرٍ عَنْ سَعِيدٍ

 

Enes b. Mâlik (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) zamanında bir adam, aklında noksanlık olduğu halde alışveriş yapardı. Ailesi Rasûlulah'a (s.a.v.) gelip: Ey Allah'ın nebisi! Falan'a hacr koy, çünkü o aklında noksanlık olduğu halde alışveriş yapıyor, dediler.

 

Efendimiz adam'ı çağırıp alışveriş yapmasını yasakladı. Adam: Ya Rasûlallah, alışverişe dayanamam (alışveriş yapmadan duramam), dedi. Bunuri üzerine Hz. Nebi (s.a.v.): “Eğer alışverişi terkedemiyorsan; (alışveriş yaparken) al, 'ama aldatma yok ha' de" buyurdu.

 

Ebû Sevr; (Saîd bize haber verdi sözünün yerine)   "Saîd'den "dedi.

 

 

İzah:

Tirmizî, buyu'; Nesâî, buyu'; îbn Mâce, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, III, 217.

 

Tirmizî bu hadis için, "Hasen, sahih garib" demektedir. Bu hadiste konu edilen şahıs da Habbân b.Münkız'dır. Aslında bu hadisle önceki aynı manayı ifade etmektedir. Ama bunda fazla ola­rak, hadisin vüruduna sebep olan hâdise de anlatılmaktadır.

 

"Aklında noksanlık olduğu halde" diye terceme ettiğimiz cümleciğinin, "dilinde kekemelik olduğu halde" manası­na gelmesi de muhtemeldir. Çünkü bazı rivayetlerde; Habbân'ın dilinin ku­surlu olduğu, bu yüzden "aldatma yok" manasındaki "lâ hılâbete" sözünü “lâ hızâbete" şeklinde söylediği kaydedilmektedir. Önceki hadiste işaret edildiği gibi, bu söz; Müslim'in Sahîh'inde "la hmâbete" şeklindedir.

 

terkibi, bazı âlimlerce "rey ve görüşünde zayıftık var" şeklinde tefsir edilmiştir.

 

Hadisin sonundaki cümlesini "al ama aldatma yok ha!" şeklinde terceme ettik. Bu cümledeki kelimeleri; Avnu'I-Ma'bûd'da; "Alışveriş yapanlardan her birinin "ha" deyip, elindekini vermesi" veya "al, ver" şekillerinde izah edilmiştir.

 

Hadisten anlaşıldığına göre; Habbân b. Münkız'ın akrabaları onun alış­verişte aldatıldığı gerekçesiyle Hz. Nebi'e başvurup tasarruflarını hac-retmesini istemişler; Rasûlullahadamı çağırıp, alışveriş yapmamasını söyle­miş, fakat onun "ben alışveriş yapmadan duramam" şeklindeki beyanı üze­rine, hacr koymamış, fakat bir şey alıp sattığında; "al, ama aldatma yok ha!" demesini tenbih etmiştir.

 

Hz. Nebi'in, Habbân'a hacr koymamasını delil alarak, bazı âlim­ler, yetişkin birisinin hacr edilemeyeceği görüşüne varmışlardır. Bunlar; "Eğer hacr caiz olsaydı, Hz. Nebi ona hacr kor, alışveriş yapmasını yasak-lardı"derler.

 

Hacr: Sözlükte menetmektir. Istılahta; bir kimseyi sözlü tasarruftan me­netmek, sözlü tasarruflarını geçersiz saymaktır.

 

Yetişkinlere de sefeh halinde hacr konulabileceğini söyleyenler ise aynı hadisi kendileri için delil saymışlar; Habbân'ın ailesinin hacr için müracaat­larını, Efendimizin onu önce alışverişten menetmesini, hacrin cevazına alâ­met saymışlardır. Âlimlerin çoğunluğu ihtiyaç halinde yetişkinlere de sefa-hetden dolayı hacr konulabileceği görüşündedirler. Ancak hacr, hâkimden istenilmek suretiyle, onun kararı ile konulabilir.

 

Hattâbi şöyle der:

 

"Yetişkin birisi eğer sefihse, malını telef ediyorsa, çocuğa olduğu gibi ona da hacr konulması vaciptir. Bu hadis; Habbân b. Münkız hakkında va-rid olmuş, fakat onun sefih olduğundan veya malını telef ettiğinden bahse­dilmemiştir. Ancak onun, alışverişlerde aldatıldığı bahis konusu edilmiştir.Bir konuda aldatılan herkes hacr altına alınamaz. Hacrin bir sınırı vardır. O sınıra varılmadan hacr konulamaz."

 

Deli, çocuk ve kölenin mal üzerindeki sözlü tasarrufları geçersizdir. Bu konuda âlimler görüşbirliği halindedir. Sefeh veya borçluluktan dolayı hacr uygulanıp uygulanamayacağı ise ihtilaflıdır.

 

Sefeh: Aklı başında, temyiz kudreti yerinde olmasına rağmen malı üze­rinde akıl, mantık ve ekonominin gereklerine göre tasarrufta bulunamaya­nın halidir. Bu durumda olan kişiye de "sefih" denilir.

 

Sefihler iki çeşittir:

 

a) Çocukluğundan beri sefih olup, o şekilde buluğa erenler: Aşağı yu­karı âlimlerin tümü, bu durumda olanlara mallarının teslim edilemeyeceği görüşündedirler. "Allah'ın geçiminize medar kıldığı mallarınızı sefihlere ver­meyin..."[Nisa 5] mealindeki âyet buna delâlet etmektedir. Ancak Ebû Hanîfe'-ye göre böyle birisi 25 yaşına kadar beklenir, o yaştan sonra akılca olgunluk sağlayamasa bile malları kendisine teslim edilir.

 

Çoğunluğa göre ise, reşit olmadıkça bu durumda olanların, sadece ken­dileri için "sırf faydalı" olan tasarrufları geçerlidir.

 

b) Buluğa erdikten sonra sefih olanlar: Bu durumda olanlar; Ebû Ha-nîfe ve İbrahim en-Nehaî'ye göre hacr edilemezler. Çünkü bunların tasarruf­ları her ne kadar mallarına zarar verebilirse de, hacr konulması kişiliklerine aykırıdır. İnsan haysiyet ve hürriyetine aykırıdır.

 

Diğer mezhep imamları ile, Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre sefih hacr edilebilir. Hz. Nebi (s.a.v.)'in, Muaz b.Cebel'in iflâsına karar vermesi, borçlanıp borçlarını ödeyemeyen birisi için müslümanları yaFdıma teşvik et­mesi ve yetmeyince onun borçlarını yüklenmesi bu görüşün delilleridir.

 

Hacr; kişinin şahsiyetini rencide eder. Ama sefih hacr edilmezse top­lum zarar görür. Millî servet heder olur. Halbuki toplumun menfaatları, ki­şinin menfaatlanndan üstün tutulur. İmam Muhammed'e göre; hacrin baş­laması için sefeh yeterlidir. Ayrıca hacr karan alınmasına gerek yoktur. İmam Ebû Yusuf'a göre ise, sefih ancak hâkimin kararıyla hacr altına alınabilir.

 

Dürrü'l-Muhtâr'daki ifadeye göre Hanefî mezhebinde fetva verilen gö­rüş, Ebû Yusuf ve Muhammed’in görüşleridir.

 

Bedâiu's-Sanâi'cle; Ebû Hanîfe'ye göre hacrin delilik, çocukluk ve kö­lelik olmak üzere üç sebebinin olduğu zikredilmektedir. Ebû Yusuf, Muhammed, Şafiî ve âlimlerin çoğuna göre ise sefahet, israf, zenginin borcunu öde­meyip savsaklaması, borçların mal varlığını geçmesi, ticaret yoluyla malın yok olması, alacaklılardan başkası için borç ikrarı hep hacr sebebidir. Bun­lara göre; bir kimsenin malını bâtıl yerlerde telef etmesi de hacra sebeptir.

 

Hadisin ilk bölümünde belirtilen; alışveriş esnasında "aldatma yok" di­yerek muhayyerlik isteme meselesi önceki hadisin şerhinde geçmiştir.