بَاب
فِي وَضْعِ
الْجَائِحَةِ
58. afetin (Verdiği
Zararın) İndirilmesi
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
حَدَّثَنَا
اللَّيْثُ
عَنْ
بُكَيْرٍ
عَنْ عِيَاضِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ
أَبِي سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
أَنَّهُ
قَالَ أُصِيبَ
رَجُلٌ فِي
عَهْدِ
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي ثِمَارٍ
ابْتَاعَهَا
فَكَثُرَ
دَيْنُهُ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
تَصَدَّقُوا
عَلَيْهِ
فَتَصَدَّقَ
النَّاسُ
عَلَيْهِ
فَلَمْ
يَبْلُغْ
ذَلِكَ
وَفَاءَ دَيْنِهِ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خُذُوا مَا
وَجَدْتُمْ
وَلَيْسَ
لَكُمْ
إِلَّا
ذَلِكَ
Ebû Saîd el-Hudrî
(r.a)'den, şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) zamanında bir
adam'ın satın aldığı meyveler telef oldu, borcu çoğaldı. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v.): "Ona yardım ediniz (bağış yapınız)" buyurdu.
Halk da yardım etti, fakat bu, borcunu ödemeye yetmedi. O zaman Rasûlullah
(s.a.v.) (alacaklılara); “Ne (yini) bulursanız alınız, size bundan başka birşey
yok" buyurdu.
İzah:
Müslim, müsâkat; Nesâî,
buyu'; İbn Mâce, ahkâm; Ahmed b. Hanbel III, 36.
"Câiha"mn
manası 3471 nolu hadiste açıklanmaktadır. Oradaki izaha göre caıha; meyvelere
zarar veren (yağmur, dolu, soğuk, çekirge, kasırga, yangın gibi) her türlü tabiî
âfettir. Câihaya ait özel hükümler bulunduğu İçin hangi âfetlerin câihanın
şümulüne girdiği, hangilerinin girmediği tartışma konusu olmuştur.
Neylü'l-Evtâr'da; semavî ve tabiî âfetlerin câiha olduğunda âlimlerin görüş
birliği içerisinde oldukları; hırsızlık gibi, insanların yaptıklarında ise
ihtilâf olduğu kaydedilmektedir.
Bu hadis-i şerifte isim
olarak câiha kelimesi zikredilmiş olmamakla beraber, meyve satın alan zatın
meyvelerine bir âfetin musallat olduğu görülmektedir. Meyvelerdeki bu telefe
"câiha" denilmesini Hattâbî şu ihtimallere bağlamaktadır:
"Bu meyvelerin
toplanıp sergi yerine getirildikten sonra bir âfete uğramış olmaları
muhtemeldir. Ayrıca oradan bir hırsızın çalmış olması, selin alıp götürmesi,
sahibinin başkasına satıp da alacaklının hakkının zayi olması mümkündür. Bütün
bu ihtimallerde, âfetin satın alınan meyveye izafesi caizdir. Durum böyle
olunca, rabbü'1-mal (mal sahibi, alacakh)'nın hakkının gittiğine hükmetmek
vacip değildir.
Hadis-i şerifte; zarara
uğrayan mal ister üçte bir olsun ister az, ister daha çok; mal sahiplerinin
alacaklarından bir şey indirmeleri emredilmemek-tedir. Ancak, borçlunun eli
bollaşmcaya kadar onu sıkıştırmayıp, haklarını alacakları bir zaman
belirlemeleri istenmektedir. Bu hüküm, borcu mal varlığından fazla olan tüm
müflisler için geçerlidir."
Görüldüğü gibi, Hattâbî
bu hadiste anılan hâdiseyi câiha olarak değerlendirmemekte ve hükmün tüm
müflisler için uygulanacak hüküm olduğuna dikkat çekmektedir.
Dalında iken satılıp da
bir âfete maruz kalan meyvelerin durumu farklıdır ve câiha meselesi odur. Bu
durumdaki zararın satıcıya mı, alıcıya mı ait olduğu konusundaki görüşler 3374
nolu hadisin izahı yapılırken verilmiştir. Burada tekrarına lüzum görmüyoruz.
İmam Nevevî, bu
hadisten şu hükümlerin de çıkartılabileceğini bildirmektedir:
1- Muhtaç ve borçlulara
yardım etmek, bu durumda olanlara sadaka vermek müstehaptır.
2- Borcunu Ödeyemez
duruma düşen birinin peşine takılmak, onu hapsettirmek caiz değildir. Bu hüküm,
Mâlik ve Şafiî'nin de içlerinde bulduğu cumhurun görüşüdür. Ebu Hanîfe'ye göre
borçlunun peşine düşüp alacağı tahsile "alışmak caizdir.
3- İflas edenin
elindeki malların tamamı alacaklılara dağıtılır. Müflise sadece giyeceği
elbisesi ve zaruri ihtiyaçları bırakılır.
Bu son maddede
belirtilen hüküm, ulemanın ittifakı ile sabit değildir. Bu konu oldukça
ihtilaflıdır. Şimdi müflisin hacz konulamayacak olan mallarını görelim:
1- Ev: Hanefî ve
Hanbelîlere göre, müflisin sadece oturacağı evi varsa bu ev elinden alınamaz.
Ama birden fazla evi varsa fazla olan ev alınabilir. Şayet evi lüks ise bu ev
satılıp daha mütevazı bir ev satın alınır.
Şüreyh, Mâlikî ve
Şâfiîlere göre ev haczedilebilir. Ev satılıp parası alacaltlılara dağıtılır.
Borçlu kiraya çıkar.
2- Elbise: Borçlunun
ihtiyacı olan elbiseye hacz konulamaz. Bunda ittifak vardır. Borçlunun
ihtiyacı olan elbisenin mikdarını örf tayin eder.
3- Sanat âletleri:
Sanat âletlerinin haczedilip edilemeyeceği Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî âlimler
arasında ihtilaflıdır. Hanefîlerin bu konudaki görüşlerini bilemiyoruz.
4- Tüccarın sermayesi:
Şafiî ve Hanbelîlere göre tüccarın, iaşesini temin edebilmesi için, elinde bir
mikdar sermaye bırakabilir.
5- Kitaplar: Mâlikîlere
göre dinî kitaplara, Şâfiîlere göre bütün kitaplara haciz konamaz.
6- Ev eşyası: Zaruri
olan ve kıymetli olmayan ev eşyasına haciz konulmaz. Kıymetli olanlara ise
haciz konulabilir.
7- Bazı âlimlere göre
borçlunun bineceği vasıtaya haciz konulamaz.
8- Erzak ve nafakası da
haczedilmez.