بَاب
فِي
السَّلَمِ
فِي ثَمَرَةٍ
بِعَيْنِهَا
56. Muayyen Bir
Meyvede Selem
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ عَنْ
رَجُلٍ
نَجْرَانِيٍّ
عَنْ ابْنِ
عُمَرَ أَنَّ
رَجُلًا
أَسْلَفَ
رَجُلًا فِي
نَخْلٍ فَلَمْ
تُخْرِجْ
تِلْكَ
السَّنَةَ
شَيْئًا فَاخْتَصَمَا
إِلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ بِمَ
تَسْتَحِلُّ
مَالَهُ
ارْدُدْ
عَلَيْهِ
مَالَهُ
ثُمَّ قَالَ
لَا
تُسْلِفُوا
فِي النَّخْلِ
حَتَّى
يَبْدُوَ
صَلَاحُهُ
İbn Ömer (r.a.a)'dan
rivayet edildiğine göre: Bir adam, birisi ile (muayyen) bir hurma bahçesinin
meyvesinde selem akdi yaptı. Fakat bu ağaçlar o sene bir şey vermedi. Bunun
üzerine meseleyi Hz. Nebi (s.a.v.)'e götürdüler. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: "Onun malını ne karşılığında helâl ediniyorsun?! Malını
(parasını) geri ver. Salâhı görününceye kadar hurmada selem yapmayınız."
İzah:
Münzİrî; "Hadisin
isnadında meçhul bir adam var" der.
Hanefîler bu hadisin,
"Selem yapıldığı zaman malın mevcud olması şarttır" tarzındaki görüşlerine
delil olduğunu söylerler.
Şevkânî şöyle der: “Bu
hadis sahihse, buna göre amel etmek gerekir. Çünkü bunun delâleti, bundan
önceki Abdullah b. Ebî Evfâ'nın hadisinin delâletinden daha açıktır. Burada Hz.
Nebi açıkça nehyetmiştir. Öbüründe ise yapılan bir muameleyi ikrarı söz
konusudur. Ama îbn Ömer hadisinin isnadında meçhul birisi var. Bu gibi
hadisler delil olmaya elverişli değildir. Selem akdi yapılırken malın
bulunmasını şart koşmayanlar; hadisin sahih olması halinde, belirli malı satmak
veya mal hemen teslim edilmek üzere yapılan selem muamelesine hamledileceğim'
söylerler. (Bilindiği gibi Şâfiîlere göre müslemün ileyhin tesliminin vadeli
olması şart değildir; peşin de olabilir.) Bunlar; daha önce geçen bir
hadisteki; "Onlar, iki üç seneliğine meyvede selem yapıyorlardı"
şeklindeki ifadenin de kendileri için delil olduğunu söylerler. Çünkü
bilinmektedir ki bir taze meyvenin iki üç sene kesintisiz piyasada bulunması
mümkün değildir."
Bu hadisten
anladığımıza göre; muayyen bir bahçenin meyvesinde selem olmadığı gibi,
muayyen bir tarlanın hatta muayyen bir köyün mahsulünde de selem caiz
değildir. Çünkü buralardaki mahsulün tümünün bir âfete uğraması ve ele hiçbir
şeyin geçmemesi mümkündür. Bu hükümde Mâlikîlerin dışındaki mezhepler hemfikirdirler.
İbnü'l-Münzir; "Muayyen bir bahçenin meyvesinde âlimlerin çoğuna göre
selem akdi yapılamaz" der.
Malı tahsis bakımından
değil de malın vasfını tayin için bir yer belirtmekte (Amasya elması gibi)
mahzur yoktur. Çünkü bu malın nevini tayine yarar.
Buna kıyasla; (selemin
caiz olduğu mallardan olması şartıyla) belli bir fabrikanın malı veya belli bir
maden ocağının madeninde de selem yapılamaz, denilebilir. Çünkü bir âfet
sebebiyle, söz konusu edilen fabrikadan hiç ürün alınamaması muhtemeldir.